Analiz

Oslo Dehası ve Filistin Toplumundaki Dönüşümler

Ahmed Atawna*

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi ve alSharq Stratejik Araştırmalar Merkez”, geçtiğimiz günlerde Oslo anlaşması sonrasında Filistin toplumunda yaşanan dönüşümleri inceleme projesi kapsamında İstanbul’daki dördüncü konferansını tamamladı. Konferansa, tüm Filistin coğrafyasından, diasporadan ve ayrıca mülteci Filistinlilerden olmak üzere Filistin toplumunun tüm kesimlerinden ve siyasi yönelimlerinden araştırmacılar, akademisyenler ve politikacılar katıldı.

Çağdaş Filistin ulusal mücadelesi tarihinin en uzun evresini ele alan proje, 120’den fazla Filistinli ve Arap akademisyen, uzman ve siyasetçinin katıldığı 4 bilimsel konferans ve 70’in üzerinde bilimsel bildirinin sunumuyla icra edildi.

• Birinci konferans, Oslo Anlaşmalarından sonra Filistin’deki siyasi aktörleri ve kurumlarındaki dönüşümleri ele aldı. Filistin siyasi kurumlarını, partilerini ve Filistinli grupları, ayrıca Filistin toplumundaki partili olmayan aktörleri ve sivil toplumu kapsamıştır.

• İkinci konferansta ise, Filistin halk ocakları ile Oslo sonrası Filistin mücadelesi arasındaki ilişkideki dönüşümler, kolektif ve alt kimlikler arasındaki sınırlar, silahlı mücadele ve diğer mücadele biçimleri dahil olmak üzere Filistin kimliği ve mücadele yöntemlerindeki dönüşümler tartışıldı.

• Üçüncü konferans, Oslo döneminde hem Filistin, Arap, İslami ve küresel siyasette, hem de İsrail sahnesinde meydana gelen ve Filistin davasını etkileyen siyasi dönüşümleri konu aldı.

• Dördüncü konferansta Oslo Anlaşması sonrası Filistin ekonomisinde ve toplumunda yaşanan dönüşümler, coğrafi, sektörel vb. çeşitli boyutları göz önüne alınarak ele alındı.

Bu makalede konferanslar ve bildiriler hakkında detaya girmek pek mümkün değil. Nitekim tartışmalar zengin ve derindi. Birçok fikir, proje ve politika tartışıldı. Konuya ilgi duyanlar ise detayları iki merkezin web sitelerinde bulabilirler. İlgilenenler ayrıca her iki merkezin konuya ilişkin ortaklaşa yayınladığı bir kitabı bulacaklar. Fakat bu makalede uzman araştırmacıların Oslo Anlaşması ve sonrasındaki döneme ilişkin vardığı en önemli sonuçlara ışık tutacağız.

Birincisi: Oslo Dehası

Bu terim, birçok uzman tarafından, Oslo Anlaşması’nın Filistin’in durumu üzerindeki etkisinin boyutunu, Filistin meselesine eklediği karmaşıklıkların ve ayrıca Siyonistlerin bu anlaşmayı suistimal etmelerinin boyutunu ifade etmek için defalarca kullanıldı.

Bu anlaşma işgalin devamlılığına hizmet edecek, varlığını pekiştirecek ve Filistinlilere herhangi bir bedel ödemeyecek şekilde imzalanmıştır. Hatta bu anlaşma işgali 5 yıldızlı işgal olarak nitelendirmiştir.

Oslo Anlaşmaları, işgalci İsrail’i, idari, ekonomik, sosyal ve güvenlik açısından işgal altındaki halkın işlerini yönetme yükümlülüğünden muaf tuttu ve tüm bu konuları, egemenliğinden ve gücünden yoksun bırakılmış Filistin Yönetimi’nin omuzlarına yükledi. Bu anlaşma, aynı zamanda işgalcilerin tüm Filistin toprakları ve Filistin halkı üzerindeki askeri ve güvenlik kontrolünü de sürdürmesini sağladı.

Siyonist oluşum işgali hem uyguluyor hem de yapmıyor. Yani Halkın ve Filistin topraklarının işgalini dünyanın gözü önünde resmi veya siyasi olarak uygulamadan, fiili olarak bu işgali uyguluyor. Filistin otoritesi ise, işgale karşı koruyucu bir duvar konumuna geçti ve Filistin halkıyla işgalciler arasındaki birçok sorunun önüne geçti.

Ayrıca bu anlaşma, Filistinlilerin tüm siyasi ve ekonomik bileşenlerinin adeta elini kolunu bağlayan ve onların bu anlaşmadan kaçmalarını veya bu anlaşmaya karşı isyan etmelerini engelleyen mekanizmalar ve olgular ortaya koydu. Artık ne Filistin otoritesi, partileri ve bileşenleri, ne de anlaşmayı reddeden direniş grupları bu anlaşmayı es geçemez duruma geldiler. Aynı zamanda artık işgale karşı koyabilecek yeni bir Filistin devleti inşa edemez veya Oslo’da elde edilen haklar dışında yeni ulusal haklardan herhangi birini elde edemezler.

İkincisi: Yenilenen Filistin diasporası

Oslo Anlaşması, gerek siyasi kurumlar, parti teşkilat yapıları ve karşılıklı ilişkiler, gerekse siyasi programlar ve projeler açısından olsun, ulusal harekete ve Filistin ulusal projesine meydan okuma teşkil eden ulusal ve siyasi bir gerçeklik dayattı. Bu anlaşma, Filistinlileri parçaladı ve dağıttı, büyük blokları ulusal mücadele konusunda etkisiz hale getirdi.  Ayrıca ulusal harekete önderlik eden diasporadaki Filistinlileri tecrit etmiş oldu. Böylece İsrail resmi olarak tanındıktan sonra da 1948 yılı Filistinlisi olarak bilinen Filistinlileri ulusal mücadelenin bir parçası olarak tanımlanmalarından vazgeçirdi.

Bunlara ilaveten, çok sayıda Filistinli gurubun rolü son otuz yılda küçüldü ve siyasi kurumların varlığı ve etkinliği zayıfladı. Nitekim, barışçıl siyasi eylem lehine ulusal mücadele alanı daralmış oldu.

Artık siyasi sahne o kadar parçalı hale geldi ki, ulusal çabalar çeşitlilik, olumlu ve yapıcı bütünleşme çerçevesinde olmak yerine, kendi kendini baltalıyor gibi görünmeye başladı. Temsilde birlik, kapsayıcı ve etkili siyasi kurumlar ve performansta eşgüdüm yok olmuş duruma geldi.

Sorun, Oslo anlaşmasından kaynaklanan ve daha sonra Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasında coğrafi ve kurumsal bir bölünmeye dönüşen siyasi bölünmeyle sınırlı kalmayarak, ulusal projenin vizyonu, programları ve çalışma mekanizmaları tanımlamak için, her bir grup için değil, aynı grup içindeki akımlar arasında başka bir bölünme ortaya çıktı.

Üçüncüsü: Derin Etki ve Yapısal Dönüşümler

Filistin toplumunda bir dizi derin dönüşüm ortaya çıktı ve bu dönüşümler toplumun çeşitli yönlerini etkiledi. Söz konusu dönüşümler siyasi, ekonomik, sosyal ve mücadele davranışında bir değişikliğe yol açtı. Bu dönüşümler, Filistin davasının seyri ve çeşitli bileşenleriyle Filistin ulusal hareketinin doğası ve rolü üzerinde önemli bir etki bıraktı ve Filistinlilerin performansına birden fazla düzeyde yansıyan bir takım iç çelişkileri ortaya çıkardı. Ayrıca çıkarlar ve hatta varoluşçuluk açısından Oslo Anlaşması ve bu anlaşmanın yarattığı kurumlara bağlı ekonomik, güvenlik, politik ve sosyal gruplar ortaya çıkarttı. Öyle ki, işgalin varlığı ve onunla olan ilişkinin istikrarı, bu kesimlerin ve kurumların bir kısmının varlığının nesnel bir koşulu haline geldi.

Dördüncüsü: Uluslararası Ortamda Olumsuz İstikrar

Filistin’deki siyaseti ve onu okuma ve değerlendirmedeki tutarsızlık, uluslararası güç dengesinde devam eden dengesizlikle örtüşüyor. Bazı doğulu güçler özellikle Rusya- Ukrayna savaşı ile birlikte, kendilerini büyük güçler olarak tanıtarak fiilen hareket etmeye başlamış olsa da, Siyonist devletle tamamen uyumlu olan ABD, barış süreci ve Filistin davası olarak bilinen olguyu destekleyen süper güç olmaya devam ediyor. Buna rağmen Filistin davasında büyük bir değişim olacağı pek mümkün görünmüyor. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri hegemonyasıyla rekabet eden ve onunla yüzleşme gücüne sahip olan Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin Siyonist devletle dostlukları vardır.

Beşincisi: Bölgesel Durumdaki Çöküş

Filistin’in durumu, İsrail’in lehine olan ve onun bölgesel rolünü güçlendiren bölgesel gelişmelerle de kesişiyor. Bölge mezhep ve iç savaşlara sürüklenirken; Arap Baharına totaliter rejimlerin karşı koyması, olumsuz dış müdahaleler ve halkların özgürlük ve değişim umutlarını ve özlemlerini yok eden dar mezhepsel ve ideolojik çıkarlara başvurması sonucunda Arap ve İslam ülkeleri karşı karşıya geldi.  Artık değişim hareketleri ve onları destekleyenler, bazı totaliter rejimleri ortadan kaldırmayı başaran devrimleri koruyamadı. Öte yandan ABD, İran etkisinden ve Arap Baharından endişe duyan ülkelere İsrail’i müttefik olarak sunmayı başardı. Bu başarının en belirgin göstergesi ise, İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasındaki gizli ve aleni ilişkilerin gelişmesidir.

Altıncısı: Siyonizm’in Kendisini Yeniden Var Etmesi

Ulusal, bölgesel ve uluslararası gündemdeki bu gelişmelere, Siyonist siyasi sahnesinde istikrarlı bir değişim eşlik etti. Daha aşırı sağcı güçlerin, merkez ve aşırı sağ karşı ilerleyişi devam etti. Ta ki, mevcut hükümette olduğu gibi, hükümeti kurmak için siyasi ittifaklar, aşırı sağ ile en aşırı sağ arasında gerçekleşir oldu. Bu durum işgalci devletin faşist ve din temelli ırkçı bir devlete dönüşmesine yol açtı. Bu entitenin Yahudi olarak tanımlanmasındaki ısrar, ırkçı Yahudi-ulus kanunun kabulü, ırkçı duvarın (apartheid) inşasına devam edilmesi ve apartheid devleti imajının pekişmesi, onlarca yıl süren siyasi yaklaşımların sonunu getirdi ve entiteyle ilişki kurulabilmesi için birçok siyasi algıya ve fikre son verdi. İsrail’in bölgede modern ve gelişmiş demokratik bir devlet olarak destekçileri tarafından tanıtılma olanaklarını büyük ölçüde azalttı. Nitekim bilimin bazı alanlarında ilerleme sağlaması, bu oluşumun faşizan ve ırkçı özelliklerinin üstünü örtemez. Filistinliler bu verileri kendi lehlerine düzgün bir şekilde kullanırlarsa, ulusal projelerinde yardımcı olabilir.  

Oslo artık Filistin sorununu çözmeyi, bağımsız ve egemen bir Filistin devletini kurmayı amaçlayan bir anlaşma değil; aksine, yeni bir yerleşimci sömürgecilik modeli haline gelmiştir.

Yedincisi: Oslo Yeni Bir Sömürge Modeldir

Son konferansın kapanış oturumunda, Filistinli bir akademisyen, üzerinde durulmayı ve tartışılmayı çokça hak eden bir fikir ortaya attı. Filistinli akademisyene göre, Oslo artık Filistin sorununu çözmeyi, bağımsız ve egemen bir Filistin devletini kurmayı amaçlayan bir anlaşma değil; aksine, yeni bir yerleşimci sömürgecilik modeli haline gelmiştir. Bu akademisyenim önerisine göre Oslo’yu bu tanımlamaya göre ele alıp analiz etmek, Filistinlilere işgale karşı koymak ve haklarını elde etmek için yaklaşımlar, politikalar ve vizyonlar oluşturma olanağı sağlayacaktır. Üstelik Oslo çıkmazından kurtulmak, Filistin davasına ve Filistin ulusal hareketine yeniden saygınlık kazandırmak için yeni bir ulusal aşamaya başlamalarına yardımcı olabilir. Zira Filistin halkı ve özellikle de gençler, Oslo’ya ve etkilerine tam anlamıyla boyun eğmemiştir. Aksine Filistinli gençler “Filistin birdir ve Filistin halkı nerede olursa olsun, tek halktır ve tek davaları vardır” mottosuna dayanarak Oslo’ya başkaldırdılar ve işgale karşı mücadelede en başa döndüler.

*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu