Filistin Siyaset Gündemi

İsrail’in Hedefleri Üzerine Bir Okuma: Batı Şeria’daki Askeri Operasyon ve Tutuklamalar

Süleyman Beşarat*

Gazze Şeridi’ne yönelik savaşın şiddeti günden güne artarken İsrail işgal kuvvetleri Batı Şeria’da gün boyu geniş ölçüde tutuklamalar gerçekleştiriyor. Ana yolları kapatan ve Batı Şeria’nın kendi içindeki iletişimini kesmek için yollara demir ve beton bariyer yerleştiren İsrail işgal kuvvetleri bu tip uygulamalarını daha önce görülmemiş biçimde arttırdı.

Tüm bunların yanı sıra aynı zamanda Batı Şeria’da ciddi şekilde artış gösteren askeri operasyonlar, ev yıkımları ve Filistinlilerin öldürülmesi de akla şu soruyu getirdi: Bu uygulamalar yalnızca hedefleri gerçekleştirmek için planlanmış ve üzerine kafa yorulmuş bir İsrail adımı çerçevesinde mi yoksa Aksa Tufanı’nın İsrail’e yaşattığı hezimet ve moral bozukluğunun bir yansıması mı olarak mı uygulamaya konuluyor?

Artış Gösteren Tutuklamalar:

Filistinli Esirler Derneği 21 Ekim’de yayınladığı istatistikte işgal kuvvetlerinin 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’da 1000 Filistinliyi tutukladığını ve tutuklamaların Filistin Yasama Konseyi Başkanı Aziz Duvaik, meclis milletvekilleri, serbest bırakılmış esirler gibi Batı Şeria’da önde gelen ve halk arasında itibar sahibi, siyasi ve yönetici figürleri hedef aldığını belirten bir istatistik yayınladı. Gazeteciler ve sosyal medyada aktif aktivistlerin yanı sıra bu isimlerin çoğu Hamas’la bağlantısı olan, direnişe yakın ya da direniş destekçisi olduğu düşünülen isimlerdi. Günlük 100 – 120 Filistinliyi hedef alan tutuklamalar ilk günden itibaren en çok el-Halil, Beyt Lahm ve Ramallah şehirlerinde daha sonra Batı Şeria’nın diğer şehirlerinde yoğunlaştı.

İşgal devleti Batı Şeria’daki Filistinliler haricinde Gazze’den 48 Toprakları’na çalışmak için gelen yaklaşık dört bin işçiyi de tutukladı. Filistinli Esirler Kurumu Aksa Tufanı operasyonu başlamadan önce İsrail hapishanelerindeki esir sayısının beş bin civarıyken şu an yaklaşık on bine ulaştığına işaret etti. Ayrıca hapishane yönetimi esirleri birçok yasal hakkından men etmeye ve yaptırım uygulamaya da başladı.

Nur Şems Kampı Operasyonu

İşgal kuvvetleri 19 Ekim Perşembe sabah saatlerinde Tulkerim şehrindeki Nur Şems Kampına büyük bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Operasyon büyük ölçüde iki ay önce Cenin Mülteci Kampı’na Tulkerim Tugaylarına katılan direnişçileri etkisiz hale getirmek amacıyla gerçekleştirilen askeri operasyona benziyordu. Tulkerim Tugayları aralarında başta Hamas ve İslami Cihat olmak üzere Aksa Şehitleri Tugayları gibi farklı grupların direnişçileri de bulunuyor. 48 saat süren operasyonda çoğunluğu çocuk ve sivillerden olmak üzere 13 şehit verildi. Can kayıplarına ek olarak işgal kuvvetleri kampın altyapısında, vatandaşların araçlarında ve evlerinde ciddi hasar meydana getirdi. Filistin Sağlık Bakanlığının son verilerine göre Batı Şeria’da 7 Ekim’den bu yana şehit olanların sayısı 83’e yaralıların sayısı ise 1400’e yükseldi.

Buna karşın, direnişçiler İsrail’in kara operasyonu yapmasını engellediler. İşgal kuvvetlerinin itirafına göre dokuz asker farklı noktalardan yaralanıp bir İsrailli subay öldürülürken işgal kuvvetleri direnişçileri ele geçiremedi. Direnişin izini takip edemeyişleri Cenin Kampı’na gerçekleştirdikleri saldırı sonrasında yüzlerine vurulan bir tokat mahiyetinde yerini buldu. Tulkerim Kampında ise son haftalarda direnişçilerin gerçekleştirdikleri operasyonlarda yerleşimcilerin hedef alınıp birçoğunun öldürülmesi ya da yaralanması kampı Cenin’in bir uzantısı haline getiriyor.

Kuşatma ve Parçalama

7 Ekim sabahının ilk saatlerinde işgal kuvvetleri Batı Şeria’daki tüm çıkışları ve Ürdün üzerinden yolculuk yapılabilen tek çıkış kapısının kapanması emrini verdi. Toprak yığınları, beton bariyerler ve demir kapılarla şehrin giriş ve çıkışlarını kapattı. Filistinlilerin hareketini kısıtlamak için ana yol ve ara yollar üzerinde onlarca askeri kontrol noktası kurdu. Ayrıca ilk günlerde akaryakıt istasyonundaki yakıtların tükendiği görüldü. Bu da akıllara Batı Şeria’ya İsrail tarafından ya da İsrail’in kontrolünde olan liman ve geçitlerden gelecek temel malların işgal tarafından engellenmesi olasılığını getirdi.

Tüm bu ablukaların asıl amacı, halk arasında Aksa Tufanı’nın devam ettiği saatlerde Batı Şeria’da patlak verecek bir hareketlenme ve ayaklanmayı önlemektir. Ancak buna rağmen Filistin’in hiçbir şehrinde Gazze’ye gerçekleştirilen savaşa karşıt protestolar savaşın ilk gününden itibaren dur durak bilmedi. Halen birçok şehirde protestolar ve sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği birçok yürüyüş devam etmek ve hatta bazıları İsrail askeri kontrol noktalarında çatışmalara dönüşmektedir.

İsrail’in Hedefleri

İsrail’in Gazze’deki savaşla paralel Batı Şeria’daki tırmanan girişimlerini anlamak için birkaç noktaya değinelim…

1. Coğrafi Bağlantılar ve Direnişin Genişlemesi Korkusu: İsrail’in günlük tutuklamalarını özellikle el-Halil şehrinde, genel çerçevede ise Batı Şeria’nın güneyinde yoğunlaştığını gösterdi. Bu da aslında tutuklamaların Gazze’ye en yakın coğrafi nokta üzerinde odaklandıklarına işaret ediyor. Diğer yanda İsrail’in 7 Ekim’de olduğu gibi direnişçilerin sınırı geçip el-Halil’den diğer bölgelere ulaşmalarından korktuğunun da bir göstergesi sayılır. Bu ihtimalin gerçekleşmesi demek İsrail için öncelikle direnişçilerin kendilerine sığınak olarak alabilecekleri bir yer edinmeleri bir sonraki adım olarak da yerleşkeleri hedeflemelerinin kolaylaşacağı anlamına gelmektedir.

2. İşgal Ordusuna Olan Güvenin Yeniden Kazanılması: Direnişçilerin Gazze Şeridi’ndeki yerleşke birimlerine baskın düzenledikleri sırada İsrailli askerlerin özgüvenlerinin nasıl sarsıldığı direnişçilerin yayınladığı videolar aracılığıyla belgelenmişti. Bugün ise bu görüntüleri akıllardan silmek için Batı Şeria’da günlük tutuklamalar gerçekleşirken evlere baskın düzenleyen askerlerin tutukluları kasıtlı olarak darp ettikleri ve açıkça küfrettikleri görülüyor. Ayrıca direnişin esir aldığı İsrailli bazı askerlerin başlarına ayaklarıyla bastıkları gibi işgal kuvvetlerinin de Filistinli tutuklulara misilleme yaparcasına aynısını yaptığı görüntülendi.

3. İsrail’in Caydırıcılık Stratejisini Yeniden Güçlendirmek: Birçok yorumda İsrail’in caydırıcılık stratejisinin Aksa Tufanı’yla sarsıldığı ve hatta Filistin halkının elini güçlendirdiği belirtildi. İşte bu İsrail’in Batı Şeria’da gerçekleşmesinden korktuğu şeydi. Bu yüzden şehirlerarası tüm yolları kapadı, kısmen abluka koydu ve Batı Şeria’da ev yıkımları, günlük tutuklamalar, askeri operasyonlar, adam öldürme gibi güç gösterilerinin dozunu arttırdı.

4. Liderleri ve Nüfuz Sahibi Kişilerin Ortadan Kaldırarak Halkın Tepkisini Azaltma ve Ayaklanmaları Engelleme: Batı Şeria’da lidersiz ya da etkili isimlerin öncülük etmediği plansız programsız yapılan her ayaklanma yalnızca bir tepki olarak kalacaktır. Filistin liderlerinin siyasi bir karar açıklamadığı sürede İsrail’in hedeflediği şey de tam olarak buydu. FKÖ ve başında Fetih’in geldiği halk örgütlenmelerinin yokluğu insanları protestolara planlı programlı uygulanacak bir ayaklanmadan çok yalnızca içlerindeki siniri boşaltmak için katılmalarına itiyor.

5. Cenin ve Tulkerim Kamplarının Hedeflenerek İlham Verici ve Teşvik Edici Unsurların Silinmesi: Nitekim İsrail bu tip direniş güçlerinin Gazze’deki savaş sürerken Batı Şeria’da yayılmasının önüne geçemezse direnişin hem coğrafi olarak daha geniş alana yayılacağını hem de performanslarının daha da ilerleyeceğinin farkında. Bu sebeple insanları temel ihtiyaçlarını karşılamakla meşgul etmek ve günlük meşgaleleriyle baş başa bırakmak için Nur Şems Kampı’na operasyon düzenleyip kampı yerle bir etti.

6. Batı Şeria’daki Siyasi Dengeyi Korumak: Birçok saha göstergesinden anlaşıldığı üzere gösterilerin çoğu Filistin Hükümeti’nin harekete geçmesini, doğrudan çatışmaya karışmasını ya da Filistin Hükümeti’ne bağlı emniyet güçlerinin işgal kuvvetleriyle çatışmalara girmesini talep eden protestolara dönüştü. Bu gelişmeler İsrail hafızasında II. İntifada olaylarını ve onun öncesinde Filistin emniyetinin çatışmaya dahil olmasıyla sahadaki gelişmeleri ve çatışmayı etkileyen Tüney Ayaklanması’nı getirdi. Nitekim emniyet güçlerinin protestolardan yana tavır alarak olaylara karışması İsrail’in şu raddede isteyeceği son şey olurdu.

Özetle İsrail, Batı Şeria’nın İsrail işgaline karşı tansiyonu yükseltmesi ya da olaylara karışması halinde çatışmanın seyrini değiştirebilecek insan teçhizatına sahip olduğunun farkında. İşgal devleti bu senaryonun gerçekleşmesini önlemek için “direnişin maliyeti” olarak adlandırabileceğimiz tutuklamalara başvuruyor. İsrail her gün yüzlerce Filistinliyi tutuklarken bir yanda insanlara sahada kazandıklarının bir faturası olduğunu diğer yanda bu tutukluları gelecekte olası bir esir değişim anlaşmasında özellikle Gazze’de direnişin esir aldığı İsrailliler ile Filistinli esirleri kapsayan bir esir değişim anlaşmasının pazarlık aşamasında kullanmayı hedefliyor.


*Yabous Danışmanlık ve Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda Araştırmacı, Ramallah

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu