İşgalci İsrail’in Kudüs’teki Uygulamaları

İşgalci İsrail’in Kudüs’teki Uygulamaları: İsrail’in Aksa Tufanı’nı Tetikleyen Eylemlerinin Amaçları

Hamdi Ali Hüseyin*

İsrail’in Aksa Tufanı savaşı öncesinde aşırı sağcı hükümetin gölgesinde Kudüs şehri ve çevresindeki saldırıları hız kazanmıştı. Dini akımlar, Filistinlileri toplu bir şekilde cezalandırma politikasını derinleştirerek gerilimi tırmandırmaktaydı. İsrail hükümeti ve radikal Yahudi grupları, şehre ve kutsal yerlerine yeni gerçekler dayatma hedefi doğrultusunda yaklaşımlarını iyice pekiştirerek devam ettirmekteydi. En önemlisi de Mescid-i Aksa’yı zamansal ve mekânsal olarak bölme projesinde ilerleme kaydetmek, radikal Yahudi grupların önünü açmaya devam etmek ve sözde tapınaklarının inşası için büyük planlarına hizmet edecek şekilde Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme planlarını desteklemek için bu olguların pekiştirilerek yerleştirilmesi hızlandırılmıştı. Bu sırada ibadet edenlerin girişini kısıtlamak üzere Eski Şehir ve Mescid-i Aksa çevresindeki güvenlik kordonu sıkılaştırılmış ve polis gücü artırılmıştı.

Fotoğraf: İşgal güçleri kadınlara saldırıp ibadet edenleri tutukluyor (Reuters)

İsrail hükümeti, “Büyük Kudüs” projesine hizmet eden yerleşim gündemini uygulamaya devam ediyor. Bunu yaparken, Kudüs’ün mahallelerinin etrafında mümkün olduğunca çok araziyi kendi kontrolündeki Kudüs Belediyesi’nin sınırlarına ilhak etmeye çalışıyor. Aynı şekilde gerek yerleşim birimlerinin sayılarını artırarak gerekse boş arazilerde bahçe ve koruma alanları projelerini hayata geçirip bu yerlerin kullanılmasını engelleyerek yerleşimci projeleriyle şehir içinde Arap mahallelerinin bağlantılarını koparmaya uğraşıyor. Buna ilaveten, yasalar ve mevzuatlarla Filistinlilerin yaşam alanlarını genişletmesini ve yapılar inşa etmesini engelleyip ticari ve sanayi projelerinin büyümesinin önüne geçerek şehrin demografik yapısını değiştirmeye çalışıyor. Bunlarla Filistinlileri şehrin dışına çıkmaya zorlayıp bu yerin demografik yapısını değiştirerek zamanla Kudüs’te Filistin varlığını azaltma gayesi güdüyor.

İslami Direniş Hareketi Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde Gazze’den başlattığı Aksa Tufanı operasyonu temel olarak işgalci gücün Kudüs şehrine karşı yürüttüğü politikalara misilleme olarak gerçekleştirildi. Mescid-i Aksa’ya atfen “Aksa Tufanı” olarak isimlendirilen operasyon, ​​hareketin siyasi ve askeri kanadındaki liderlerin Mescid-i Aksa’ya dokunulmaması ve Kudüs’teki aşırı sağcı hükümetin politikalarına son verilmesi gerektiği yönündeki bir dizi tehdidinin ardından geldi.

Bu yazıda, aşırı sağcı hükümetin Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki uygulamaları da dahil olmak üzere, Aksa Tufanı öncesinde bu operasyona yol açan Kudüs’teki politikalar ele alınacaktır. Aynı zamanda, işgalci İsrail’in Filistinlilere yönelik ihlalleri, baskıları, dışlamaları ve Yahudileştirme politikalarının sonuçları ile bunların amaçları incelenecektir.

Fotoğraf: İşgal güçleri Kudüs’te bir genci üzerine çıkıp tutuklarken

İsrail’in Aksa Tufanı öncesinde Kudüs’teki ihlalleri:

İsrail, Kudüs Fırtınası ve 2021 Kudüs Kılıcı (Seyfu’l-Kuds) Operasyonu sonrasında “sahaların birliği” denklemini kırmak için Kudüs’ü coğrafi ve manevi olarak Filistin topluluklarından daha da ayırarak şehirde yeni bir gerçeklik yaratmaya çalıştı. Bu doğrultuda İsrail, şehir ve Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme ve yerleşimcilik politikalarını hızla uygulamaya devam etti. Bu politikalar şu şekildeydi:

Birincisi: Kudüs’teki yıkım faaliyetlerinin artırılması ve hızlandırılması. Kudüs’te 22 binden fazla evin ruhsatsız yapıldığı gerekçesiyle yıkım tehdidi ile karşı karşıya olmasının yanı sıra, 2022’ye oranla 2023’te 140 ev ve tesisin yıkılmasıyla yıkım faaliyetlerindeki artış oranı yüzde 60’a ulaştı. Ayrıca işgalci oluşum, Aksa Tufanı öncesinde Eylül 2023’te Kudüs’te 17 evi yıktı.

İkincisi: Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar ve baskınlar. 2022 yılı boyunca Mescid-i Aksa’ya 250’den fazla baskın gerçekleştirildi ve murabıtlara yönelik binden fazla tutuklama yapıldı. 2023’ün başında peş peşe açıklamalarda bulunan İsrail hükümetinin başındaki Netanyahu, Mescid-i Aksa’daki statükoyu koruyacağını ve “Hamas Hareketi’nin dayatmalarına boyun eğmeyeceğini” söyledi. O dönem Mescid-i Aksa, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in önderlik ettiği provokatif baskınlara sahne oldu. 2023 yılı, başlangıcından eylül ayı sonuna kadar 41 binden fazla yerleşimcinin Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenlediği bir yıl oldu. Baskınların hız kazandığı Eylül ayında 18 baskın turu ile 4 bin 492’den fazla yerleşimci Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi. Bazı Hıristiyan din adamları da Kudüs’teki Yahudi bayramları sırasında yerleşimcilerin saldırılarına maruz kaldı. 7 Ekim’den önce Ekim ayının başında işgalci hükümet, ibadet edenlerin Mescid-i Aksa’ya girişine kısıtlamalar getirirken, bayramlar döneminde 4 bin 500’den fazla yerleşimcinin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesine izin verdi.

Filistin Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı’na göre 2023 yılında Mescid-i Aksa’ya düzenlenen toplam baskın sayısının 258 olduğu ve Kasım 2023’ün sonuna kadar 51 bin 994 radikal Yahudi’nin baskınlara katıldığı tahmin ediliyor. Radikal Siyonist örgütler, Yahudi bayramları sırasında Mescid-i Aksa’ya karşı Yahudileştirme kampanyaları yürüttüler. Yahudi Sukot (Arş) Bayramı sırasında adaklar sundular, içeriye işgal bayrakları astılar ve ezan sesinin duyulmasını engellemek için hoparlörlerin kablolarını kestiler. Askerler postallarıyla girdikleri Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere cop, silah ve gaz bombalarıyla saldırdı. Mescid-i Aksa, işgal hükümetinin Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile bir dizi baskına tanık oldu. Bakan göreve geldiğinden beri yaptığı aşırı açıklamalarla radikallerin planlarını uygulama arzusunu perçinledi.

Fotoğraf: Mescid-i Aksa’yı basan yerleşimciler (El-Cezira)

İşgal yetkilileri, Mescid-i Aksa ve Kudüs şehrine yönelik ihlallerini Şubat 2023’ten itibaren artırmaya başladı. 2023 yılında baskın yapanların sayısında bir önceki yıla göre yüzde 54 artış kaydedildi. 2023 Ramazan ayında baskınların sıklığının artmasıyla ibadet edenlerin Mescid-i Aksa’ya girmesi ve burada itikaf yapması engellendi. Çok sayıda işgal polisi, Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyerek burayı talan ederken yüzlerce mu’tekifi (itikafa girenler) de darp ederek gözaltına aldı. Fısıh veya diğer adıyla Hamursuz Bayramı sırasında Mescid-i Aksa’da Talmud ritüelleri yapan Yahudi yerleşimcilerin sayısı 5 bin 54’ü aşarken, işgal yetkilileri, Eski Şehir de dahil olmak üzere Arap mahallelerini dolaşmak için Kudüs’te yerleşimcilerin her yıl yaptığı provokatif yürüyüşün rotasını onayladı. Aynı zamanda İsrail hükümetinin bir oturumu Mescid-i Aksa’ya bitişik Burak Duvarı’nın (Ağlama Duvarı) altındaki tünellerde gerçekleştirildi. Bu, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a, “Yahudilerin Kudüs’le hiçbir bağlantısı yoktur” şeklindeki sözlerine karşılık gönderilen bir mesajdı. İsrail hükümeti ayrıca Burak Duvarı’nı Yahudileştirmek için 2023-2024 yılları için yaklaşık 16,4 milyon dolar ek bütçe tahsis ettiğini duyurdu. Bütün bunlara ek olarak işgal hükümeti, Mescid-i Aksa’nın altında radikal grupların temsilcileriyle Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme planlarını tartışmak üzere bir toplantı düzenledi. Toplantıya aşırı sağcı İsrail hükümetinden sekiz bakan ve Knesset’in beş üyesi katıldı.

Üçüncüsü: Yerleşimcilik faaliyetleri. İsrail, 2023’ün başından itibaren Kudüs’teki yerleşimcilik faaliyetlerini artırdı. 2023 şubat ayında Kudüs kenti ve Batı Şeria genelinde 3 bin yerleşim biriminin inşasına onay verdi. Daha sonra Fransız Tepesi, Pisgat Zeev ve Givat Shaked yerleşim yerlerinde 2 bin 969’dan fazla birimin inşasını onayladı. Aynı şekilde Givat Hamatos’taki inşa sürecini devam ettirerek Doğu Kudüs ile Beytüllahim arasındaki coğrafi bağlantıyı kesme çalışmalarını sürdürdü.

İsrail hükümeti 2023 ve 2024 yıllarında Silvan beldesinde yerleşimcilik ile ilgilenen Elad Derneği’ne 11,2 milyon dolar tahsis etti. Silvan beldesindeki Vadi er-Rababe’de iki tepeyi birbirine bağlayan 200 metre uzunluğunda bir köprünün açılışını yaptı. Aynı zamanda işgal yetkilileri, Babu’l Halil’deki Davut Kulesi’nde üç yıl boyunca 50 milyon dolar değerinde Yahudileştirme çalışmaları yürüttü. Bunun ardından “Kudüs şehrinin Yahudi tarihi” iddialarının yer aldığı haritalardan oluşan sergi salonları kuruldu.

Dördüncüsü: Esirler, şehitler ve sınır dışı edilenler. Aksa Tufanı öncesinde en yüksek gözaltı oranı Kudüs şehrinde kaydedildi. Toplam gözaltı sayısı 2 bin 274’e ulaşırken, istatistikler Eylül 2023 sonuna kadar Kudüs ve mahallelerinde 12 Filistinlinin şehit edildiğini kaydetti. 2023 yılında Kudüs, Mescid-i Aksa ve Eski Şehir’in ara sokaklarındaki yaşam yerlerinden sınır dışı etme vakaları bin 105’in üzerine çıktı. Bunların içinden yaklaşık 877 Kudüslü 2023’ün ilk yarısında sınır dışı edildi.

Fotoğraf : Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana Kudüs’te 2 bin 274 kişi gözaltına alındı.

İsrail’in eylemlerinin amaçları ve sonuçları:

Bu bir dizi ağır cezalandırıcı uygulamadan işgalci oluşumun Kudüs şehri ve çevresine yönelik ihlallerini tırmandırdığı görülüyor. İşgalci gücün Kudüs üzerindeki egemenliğini pekiştirmeyi ve Mescid-i Aksa’yı bölme projesini devam ettirmeyi hedefleyen bu uygulamaların amaçları şöyle:

İsrail hükümeti, projesinin uygulanmasını hızlandırmak için zaman kazanmaya, Kudüs’ü ve gerçekliğini diğer Filistin topluluklarından ayırıp bunu yalnızca kendi sakinlerini ilgilendiren bir konu haline getirmeye ve bu hedefe ulaşmak için kuşatma ve kısıtlamalara başvurup tam bir coğrafi kopukluk sağlamaya çalışmaktaydı. Bu eylemler, işgal hükümetinin projesinde ilerlemeye devam edeceğine ve Hamas’ın ve direniş gruplarının tehditlerine boyun eğmeyeceğine ilişkin açıklamalarının ve kışkırtıcı mesajlarının bir yansımasıydı.

Bu eylemler aynı zamanda işgal hükümetinin, Filistin mücadelesinin tarafları arasındaki Kudüs’ün etrafında birleşme ve fikir birliğine son verme çabaları çerçevesinde geliyor. Zira Filistinli farklı taraflar için bir uzlaşı noktası ve amaç birliği oluşturan Kudüs, son yıllarda Filistin mücadelesinin canlanması ve yenilenmesi için bir saha oluşturmaktaydı. Bu bağlamda İsrail, başta Filistin halkından gelen sivil itaatsizlik olmak üzere içeriden baskı unsurları oluşturması sebebiyle mücadeleci Kudüs kimliğini yok etmeye çalışıyor. Aynı şekilde işgal yetkilileri, Kudüs şehrini ve dış mahallerini çevresinden ayırmaya çalışıyor. Bu mahalleler izole edilmiş Kudüs şehrini başka şehirlerle bağlayan toplumsal ve coğrafi bir arter oluşturduğu için İsrail sürekli, Filistin kırsalındaki şehre komşu olan belde ve köyleri her yönden hedef alıyor. Bu şekilde içerideki baskıyı hafifletecek ve hedeflerine ulaşacak şekilde kontrolünü genişletmeye çalışıyor.

Hamas açısından Aksa Tufanı’nın amaçları:

Filistin davası ile ilgili siyasi girişimlerin ve projelerin ufkunun kapalı olup İsrail’in politikalarını durdurmakta başarısız olması ve İsrail’in Filistin halkının varlığını ve haklarını reddedip projelerini hayata geçirmek için var gücüyle zamanı kullanması ışığında, “Aksa Tufanı” operasyonu, Kudüs kentine karşı sömürgeci politikaların akıttığı kanın durdurulması ve Arap ve İslam dünyasında Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın merkezi konumunun yeniden tesis edilmesi için yapıldı. Operasyonun adı daha önce 2000 El-Aksa İntifadası, 2015 Kudüs Fırtınası ve 2021 Seyfu’l Kuds Operasyonu gibi Kudüs kentinden başlatılan mücadelelerin ismine atfen verildi. Burada amaç, Kudüs’ün önemine dikkat çekmek ve bunun etrafındaki birliği derinleştirip Kudüs’ün özgürleştirilmesi için İslam ve Arap dünyasında bir hareketlilik uyandırmaktı.

Şehit İzzeddin El-Kassam Tugayları Başkomutanı Muhammed ed-Dayf’ın konuşmasında geçtiği üzere, Aksa Tufanı operasyonu işgalci gücün Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenlemek ve ayakkabılarla buraya girmek gibi ihlallerini artırması üzerine geldi. Murabıtlar, yaşlılar, çocuklar ve gençler darp edilerek üstleri başları soyulup ibadet edenlerin içeriye girmesi engellenirken, işgal polisi Yahudi grupların önünü açıyordu. Yahudi gruplar dini kıyafetleriyle Mescid-i Aksa’yı her gün basarak burada Şofar adlı aletlere üfleme eşliğinde Talmud ritüelleri gerçekleştirdiler. Böylece sözde tapınaklarını Mescid-i Aksa’nın enkazı üzerine inşa etme niyetleri daha da gün yüzüne çıktı. Mescid-i Aksa’nın yıkılmasının ve tapınaklarının inşasının eylemsel bir duyurusu olarak kızıl inekler getirip bunları yakarak küllerinin etrafa saçılması gibi ritüeller gerçekleştirdiler. Sürekli kendi yaklaşımlarını empoze etme çabalarının yanı sıra, Mescid-i Aksa avlularında Hz. Muhammed’e küfrederek, Kur’an-ı Kerim’i yırtarak ve camilere köpekleri sokarak Müslümanlara hakaret etmeye cüret ettiler. Kudüs halkına saldırıp evlerini ve mallarını çaldılar. Bu yüzden Dayf, Arap halkına ve İslam ümmetine Kudüs’ü kurtarmak ve meydanlarda toplanarak Filistin’e destek olmak için harekete geçme ve cihat çağrısında bulundu.

Daha sonra Hamas Hareketi “Neden Aksa Tufanı” belgesinin yedinci maddesinde, operasyonun Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme planları, bu yerin zamansal ve mekânsal olarak bölünmesi, yerleşimcilerin provokatif baskınlarının artması ve İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa ve kutsal mekânlar üzerinde egemenliğini tesis etmeye yönelik aşırı politikalarına karşı gerçekleştirildiği ifade edildi.

Sonuç:

Aksa Tufanı operasyonu öncesinde İsrail hükümetinin Kudüs’e karşı eylemlerinin yükselerek hız kazanmasının arkasında şunlar yatmaktaydı: Kudüs ve kutsal mekânlarını Yahudileştirmeyi amaçlayan Siyonist projenin devam ettirilmesi, Büyük Kudüs Projesi’nin gerçekleştirilmesi, Filistinlilerin coğrafi ve demografik açıdan genişlemesinin önüne geçilmesi, şehrin çevresinden ve Batı Şeria’nın diğer bölgelerinden iyice koparılması, siyasi ve manevi olarak Filistin ve diasporadaki diğer bölgelerden izole edilmesi, Gazze’deki direniş projesinden ayrılması ve Filistin meselesinin Arap ve uluslararası düzeyde gündemden düşmesi fırsat bilinerek Kudüs’ün Arap ve İslam dünyası ile bağının koparılması.

İşte bu emellerin gerçekleşmesine mâni olmak üzere Aksa Tufanı operasyonu başlatıldı. Filistin direniş tarihinin en büyük askeri operasyonu yapılarak Kudüs’e ışık tutulup merkezi konumu yeniden tesis edilmeye çalışıldı. Burada operasyonun Mescid-i Aksa’ya atfen isimlendirilmesinin arkasında İslam ve Arap dünyasına Mescid-i Aksa’nın kurtarılmasının önemini hatırlatmak yatıyordu. Bunun üzerine İsrail’in cevabı Gazze’ye savaş açıp, keyfi olarak cezalandırıcı uygulamalarının kapsamını genişleterek Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerindeki polis baskısını artırıp bu denklemi bir kez daha kırmaya çalışmak oldu.

*Doha Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsü Kamu Politikaları alanı ve Birzeit Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar alanında yüksek lisans diplomalarına sahip Kudüslü bir araştırmacı.

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu