Yerleşimciler ve İşgal Ordusunun İşlediği İnsan Hakları İhlalleri (Temmuz 2025)

Bu rapor, Temmuz 2025 boyunca işgalci İsrail ordusu ile yasa dışı yerleşimcilerin Filistinli sivillere ve topraklarına karşı gerçekleştirdiği başlıca hak ihlallerini gözler önüne sermektedir. Raporun verileri Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı Duvar ve Yerleşimlere Direniş Komitesi ve Peace Now (Şimdi Barış) adlı insan hakları örgütünden derlenmiştir.
Gazze Şeridi’ne Yönelik Soykırım Savaşı
Temmuz ayı boyunca İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde yaşayan 2,4 milyon Filistinliye yönelik hava saldırılarını sürdürürken kara operasyonlarını da genişletti. Bu saldırılar sonucunda 7 Ekim 2023’ten bu yana katledilenlerin sayısı 60.138’e yükselirken, 146.269 kişi ise yaralandı. Sadece Mart 2025’te savaşın yeniden başlamasından bu yana 8.970 Filistinli öldürüldü, 34.228 kişi yaralandı.
27 Mayıs’tan bu yana ise “Gazze İnsani Kurumu” adı altında faaliyet yürüten yardım dağıtım noktalarından yiyecek temin etmeye çalışan siviller, İsrail güçlerinin doğrudan hedefi hâline geldi. Bu saldırılarda en az 1.239 sivil öldürüldü, 8.152 kişi yaralandı. Bu durum, insani yardımların askeri bir araç hâline getirilmesinin ve insani ilkelerin açık ihlalinin en somut örneklerinden biridir. Yardımlar, Gazze halkına karşı yürütülen suç politikalarının bir parçası hâline getirilmiştir.
Gazze’deki insani durum her geçen gün daha da kötüleşmektedir. Açlık ve yetersiz beslenme yaygınlaşırken, hastalıklar artmakta ve kitlesel göç dalgaları hız kazanmaktadır. Uygulanan ağır abluka nedeniyle insani yardımın ulaştırılması neredeyse imkânsız hâle gelmiş, temel altyapı ve kamu hizmetleri – başta sağlık sektörü olmak üzere – büyük ölçüde çökmüştür. 30 Temmuz itibarıyla Gazze Sağlık Bakanlığı, yetersiz beslenme nedeniyle yaşanan 154 ölüm vakasını kayda geçmiştir. Bu ölümlerin 89’u çocuklara aittir. Temmuz ayında toplam 70 kişi bu nedenle hayatını kaybetmiştir; daha önce 2023 yılında 4, 2024 yılında ise 50 benzer ölüm vakası kayıtlara geçmişti.
BM kuruluşlarının Temmuz (2025) ayında yayımladığı raporlara göre, Gazze’deki hanelerin %81’i yeterli gıdaya erişimde ciddi bir düşüş yaşarken, bu oran Nisan (2025) ayında yalnızca %33’tü. Aynı şekilde, hanelerin %24’ü aşırı açlık koşullarıyla karşı karşıya kalmış durumda; bu oran Nisan ayında yalnızca %4’tü. Bu oranlar, kişi başı gıda tüketimi açısından kıtlık eşiğini çoktan aşmış durumda.
Mayıs ve Temmuz ayları arasında Gazze Şeridi’nin birçok bölgesinde akut yetersiz beslenme oranlarında endişe verici artışlar kaydedildi. Bu oran, Han Yunus’ta iki katına çıkarken, Deyr el-Belah’ta %70 oranında arttı. Gazze kentinde ise Mayıs ayında %4,4 olan akut yetersiz beslenme oranı, Temmuz ayının ilk yarısında %16,5’e yükselerek kıtlık sınırını aşmış durumda. Öte yandan, benzer zorluklarla karşı karşıya kalan Kuzey Gazze bölgesine dair veriler hâlâ yetersiz olduğu için durumun net bir şekilde tespit edilemediği belirtiliyor.
Bu kritik durumun sonucu olarak, Temmuz ayının ilk yarısında, beş yaş altı 5.550 çocuk ciddi derecede yetersiz beslenme teşhisiyle sağlık merkezlerine sevk edildi. Haziran ayında ise bu sayı, tüm ay boyunca 6.500 olarak kaydedilmişti. Yetersiz beslenme sadece çocukları değil, kadınları da etkiliyor. Temmuz ayında yapılan tıbbi taramalara göre, hamile ve emziren kadınların %44’ü akut yetersiz beslenmeden muzdarip olup acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyuyor. Bu oran, Mayıs ayında %35’ti.
27 Temmuz’da işgal otoriteleri, daha önce 20 Temmuz’da Deyr el-Belah’taki insani yardım operasyonlarının yürütüldüğü bölge için ilan ettikleri tahliye emrini geri çektiklerini insani yardım kuruluşlarına bildirdi. Bu bölge, ofisler, misafirhaneler, tıbbi tesisler, depolar ve diğer hayati altyapı unsurlarını barındırıyordu.
Tüm bu gelişmelere rağmen, Temmuz ayı sonunda Gazze Şeridi genelinde 5.000’den fazla kişi daha yerinden edildi. Böylece, 18 Mart 2025’ten bu yana yerinden edilen toplam kişi sayısı 767.800’ü aştı. Mevcut veriler, Temmuz ayındaki yeni yerinden edilmelerin yaklaşık %80’inin Han Yunus’tan dışarıya ya da bölge içinde gerçekleştiğini gösteriyor.
İsrail ordusu, 27 Temmuz’da saat 10:00 ile 20:00 arasında geçerli olacak bir “insani ateşkes” ilan ettiğini duyurdu. Bu ateşkesin, el-Mevasi, Deyr el-Belah ve Gazze kenti bölgelerini kapsayacağı ve yardım ulaştırma operasyonlarının genişletilmesi amacıyla ilan edildiği belirtildi. Aynı zamanda, İsrail ordusu her gün havadan yardım bırakma operasyonlarının da sürdürüleceğini, ayrıca İsrail elektrik hattının Güney Gazze’deki su arıtma tesisine yeniden bağlandığını açıkladı.
Ancak birçok kurum, havadan yardım bırakma operasyonlarının ciddi riskler barındırdığı uyarısında bulundu. 27 Temmuz gecesi yapılan bir yardım bırakma operasyonunda, yardımların doğrudan çadırların ve hasar görmüş binaların üzerine düşmesi sonucu sivillerin yaralandığı ve yardımlara ulaşmaya çalışan başka sivillerin de tehlikeye atıldığı bildirildi.
Havadan yardım dağıtımı adil ve etkili olmaktan uzak bir yöntemdir. Bu operasyonlar, yardımların adil şekilde dağıtılmasını engellemekte ve en kırılgan grupları sistemin dışında bırakmaktadır. Yardımların hedeflenen yerlere ulaşmaması da ciddi bir sorundur. Bu yöntem, insani ilkeleri zayıflatmakta ve Gazze’deki artan ihtiyaçlara yanıt vermek için gerekli asgari düzeye dahi ulaşmamaktadır. İsrail, bu yöntemi kullanarak, yardım ulaştırılmasını güvenli ve etkili bir şekilde sağlamakla yükümlü olduğu yasal sorumluluklardan kaçınmaya çalışmaktadır.
Batı Şeria ve Kudüs’teki İşgal İhlallerine Dair Temel İstatistikler
İşgalci İsrail’in Batı Şeria’nın kuzeyinde başlattığı askeri operasyonun ardından Cenin Mülteci Kampı’na giriş hâlâ yasaklı durumda. Bu nedenle kamp içerisindeki mevcut durumun net olarak tespiti mümkün olmamaktadır. Raporda ele alınan dönemde kampta yıkım faaliyetlerinin yeniden başlayıp başlamadığı da belirsizliğini korumaktadır. Bilinen tek şey, işgal makamlarının bugüne dek kamp içinde veya çevresinde hiçbir yeniden inşa ya da iyileştirme çalışmasına izin vermemiş olmasıdır.
26 Temmuz’da, İsrail güçleri kampın batısındaki El-Hedef mahallesinde yaklaşık üç saat süren bir arama-tarama operasyonu düzenledi. Bu süre zarfında sekiz Filistinli aile geçici olarak evlerinden tahliye edildi. Askerlerin bölgeden çekilmesinin ardından tüm aileler evlerine geri döndü.
Tulkarim’deki Nur Şems Mülteci Kampı’nda ise işgalci otoriteler 27 Temmuz’da yeni bir askerî emir yayımlayarak kampı çevreleyen ormanlık alanı 31 Ekim 2025 tarihine kadar “kapalı askerî bölge” ilan etti. Öte yandan, kamp içindeki Cebel el-Salihin Mahallesi’nden daha önce yerinden edilmiş bazı aileler 29 Temmuz’da evlerine dönebildi; ancak ertesi gün İsrail güçlerinin sivillere yönelik saldırılarının ardından yeniden bölgeden ayrılmak zorunda kaldılar.
7 Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik saldırıların başlamasından bu yana, yerleşimci gruplar işgal yönetiminin siyasi ve askerî desteğiyle Batı Şeria’daki Bedevi topluluklara karşı zorla tahliye kampanyalarını yoğunlaştırdı. Özellikle El-Halil ve Ramallah vilayetleri bu baskının merkezinde yer aldı. İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’in hazırladığı bir çalışmaya göre, söz konusu dönemde 38 Bedevi topluluğu tamamen yaşadıkları yerlerden zorla çıkarıldı. Bunların yanı sıra çok sayıda topluluk kısmi saldırılara maruz kaldı ve bazı aileler yerlerinden edildi.
Benzer şekilde, 2023 yılının başından bu yana Kuzey ve Orta El-Ağvar bölgelerinde yerleşimci saldırıları tehlikeli biçimde artış göstermiştir. Bu saldırılar, sistematik bir planın parçası olarak Filistin topraklarında yeni fiilî durumlar yaratma ve geniş arazileri ele geçirme amacı taşımaktadır.
Bu süre zarfında işgalciler tarafından 59 yeni yerleşim karakolu kuruldu. Bunların çoğu “çoban karakolu” niteliğinde olup, Filistin topraklarında kontrol kurma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu sayı, 1996–2022 yılları arasında yılda ortalama yedi karakol kurulduğu göz önüne alındığında, benzeri görülmemiş bir artışı temsil etmektedir.
Son bir yıl içerisinde yalnızca Kuzey El-Ağvar’da 30’dan fazla ailenin zorla yerinden edilmesi belgelenmiştir. Buna ek olarak, Ekim 2023’ten bu yana Batı Şeria’daki 29 farklı Bedevi topluluğu daha yerlerinden edilmiştir. 2024 yılı boyunca yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen saldırıların toplam sayısı 2.400’ü bulurken, 2025 yılının yalnızca ilk yarısında 1.250 yeni saldırı vakası kaydedilmiştir.
Filistin’e ait El-Ağvar bölgesinin %90’ından fazlası, İsrail işgal rejimi tarafından “askerî bölge”, “doğal koruma alanı” veya “devlet arazisi” şeklinde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmalar, Filistinlilerin topraklarına erişimini engellemek amacıyla kullanılan örtülü bir işgal politikasıdır.
Şehitler ve Yaralılar
Temmuz 2025 boyunca işgal güçleri ve yerleşimciler tarafından 26 Filistinli öldürüldü. Şehitler arasında 8 çocuk ve 1 tutuklu bulunuyor. En fazla şehit verilen il 7 kişiyle El-Halil olurken, onu 6 şehitle Ramallah ve El-Bire takip etti. Şehitlerden 2’si İsrail ordusunun düzenlediği suikast operasyonlarında, 9’u işgal güçlerinin şehir ve köylere düzenlediği baskınlarda, 4’ü ise yasa dışı yerleşimciler tarafından öldürüldü.
29 Temmuz’da, El-Halil’in güneyindeki Um Hayr köyünde, aktivist Avde el-Hezalîn, yerleşimciler tarafından açılan ateş sonucu şehit oldu. El-Hezalîn, köy halkıyla birlikte yerleşimcilerin evlerin arasındaki alanı dozerlerle tahrip etmesini engellemeye çalışırken hedef alındı. Aynı saldırıda bir başka sivil de dozerle ezilerek ağır yaralandı. Bu olay, yerleşimci grupların köy halkına karşı uzun süredir sürdürdüğü sistematik tacizlerin bir devamı niteliğindedir. Yaklaşık 200 kişinin yaşadığı köy, 1948’de Nekbe sırasında Necef’ten zorla göç ettirilen Filistinliler tarafından kurulmuş olup, Masafir Yatta bölgesine yerleşmişlerdir. 1980’li yıllarda işgalci İsrail yönetimi, yaklaşık 4.000 dönüm araziyi “devlet arazisi” ilan ederek bölgeye “Karmel” isimli bir yerleşim birimi inşa etmiştir.
Gözaltılar ve Tutuklamalar
2025 Temmuz ayı başı itibarıyla İsrail cezaevlerindeki toplam Filistinli mahkûm ve tutuklu sayısı yaklaşık 10.800’e ulaştı. Bu, 2000 yılında başlayan İkinci İntifada’dan bu yana kaydedilen en yüksek sayı olarak öne çıkmaktadır. İnsan hakları kuruluşlarının verilerine göre, cezaevlerinde 49 kadın tutuklu bulunmakta olup bunlardan 2’si Gazze Şeridi’ndendir. Ayrıca 450’den fazla çocuk hâlen cezaevindedir. İdari tutukluların sayısı ise 3.629’a yükselmiştir.
7 Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik saldırıların başlamasından bu yana, Batı Şeria ve Kudüs dahil olmak üzere yürütülen baskın ve tutuklama kampanyalarında toplamda yaklaşık 18.500 kişi gözaltına alındı. Tutuklanan kadınların sayısı yaklaşık 570’e ulaştı. Bu sayı; 1948 sınırları içinden, Batı Şeria’dan ve Gazze’den (Batı Şeria’da tutuklananlar dahil) gelen kadınları kapsamaktadır. Ancak bu istatistikler, doğrudan Gazze içinden alıkonulan ve sayılarının onlarca olduğu tahmin edilen kadınları içermemektedir.
Çocuklara yönelik ihlaller de ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Sadece Batı Şeria’da, saldırıların başladığı tarihten bu yana en az 1.500 çocuk gözaltına alındı. Basın mensupları da bu ihlallerden nasibini aldı; bugüne dek en az 194 gazeteci gözaltına alınırken, bunlardan 49’u hâlen tutuklu durumda.
7 Ekim 2023’ten bu yana, İsrail cezaevlerinde şehit düşen Filistinli tutuklu sayısı en az 75 olarak kayda geçti. Bu şehitlerin 46’sı Gazze Şeridi’nden tutuklanmış kişilerdi. Ancak elde edilen bilgiler, işgalci İsrail’in isimlerini veya ölüm koşullarını açıklamadığı onlarca Gazzeli tutuklunun daha cezaevi ve askeri kamplarda hayatını kaybettiğini göstermektedir. Ayrıca, gözaltındaki Filistinlilere yönelik onlarca yargısız infaz vakası da belgelenmiştir.
Ev ve Yapı Yıkımları
2025 yılının ilk yarısında, İsrail işgal makamlarının “ruhsatsız inşa” gerekçesiyle gerçekleştirdiği yıkımlar sonucu Batı Şeria’daki “C Bölgesi”nde zorla yerinden etmelerde ciddi bir artış yaşandı. 1 Ocak – 28 Temmuz 2025 tarihleri arasında toplam 840 Filistin yapısı yıkıldı ve bu yıkımlar sonucunda 807 kişi, aralarında 400’ü aşkın çocukla birlikte, evsiz kaldı. Bu rakam, 2024’ün aynı döneminde yıkılan 581 yapı ve yerinden edilen 546 kişiye göre belirgin bir artışı ifade etmektedir. 2023’te ise aynı dönemde 414 yapı yıkılmış, 308 kişi yerinden edilmişti.
Kudüs’te ise, BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), aynı tarih aralığında ruhsatsız inşa gerekçesiyle 118 yapının yıkıldığını ve bunun sonucunda 355 Filistinlinin – bunların 178’i çocuk – evsiz kaldığını belgeledi. Bu yapılardan 74’ü, yani yaklaşık %63’ü, mülk sahipleri tarafından – bazı durumlarda İsrail makamlarının kısmi katılımıyla – gönüllü olarak yıkıldı. Bu uygulama, yıkım masraflarını ödememek için başvurulan bir yöntemdir.
Veriler, 2023 yılı başından bu yana Doğu Kudüs’te ruhsatsız yapı gerekçesiyle ayda ortalama 51 kişinin yerinden edildiğini göstermektedir. Bu oran, 2019–2022 yılları arasındaki 29 kişilik aylık ortalamanın ve 2009–2018 dönemindeki 15 kişilik ortalamanın oldukça üzerindedir. Bu artış, zorla tahliyelerin ve mülksüzleştirmenin hızla arttığını ve insani durumun giderek kötüleştiğini ortaya koymaktadır.
Raporda ele alınan süre zarfında, İsrail işgal güçleri 59 konut ve 46 ek yapı olmak üzere toplam 105 yapıyı yıktı.
Araziye El Koyma ve Toprak Tahribatı
Temmuz ayı boyunca, işgalci İsrail makamları çeşitli bölgelerde yeni gasp kararları aldı. Bunlar arasında, Kuzey El-Ağvar’daki Hıbrat el-Hadidiyye köyünde 1,5 dönümlük bir arazinin su kuyusu açma gerekçesiyle kamulaştırılması yer aldı. Ayrıca, Kalkilya vilayetine bağlı Cinsafut köyünden 7 dönümlük arazinin, “Neve Menachem” ve “Ramat Gilad” adlı iki yasa dışı yerleşim birimini birbirine bağlayan yeni bir askerî yol inşası için el konulmasına karar verildi.
Buna ek olarak, işgal güçleri ve yerleşimciler, büyük bölümü zeytin ağacı olmak üzere 2.939 ağacı keserek ya da tahrip ederek yok etti.
Yerleşimci Saldırıları
Temmuz 2025’te, Filistinlilere ve mülklerine yönelik 465 yerleşimci saldırısı kayda geçti. Bu saldırılar arasında tarım arazilerinin işgal edilerek yerleşimcilerce ekilmesi, ürünlerin ve ağaçların kasıtlı olarak yok edilmesi, Filistin köylerine ve kasabalarına toplu baskınlar, evlere ateş açılması, araçların yakılması ve sivillere ait malların çalınması ya da gasp edilmesi gibi çok çeşitli ihlaller yer aldı.
Son yıllarda, Gazze’ye yönelik devam eden saldırılarla paralel şekilde Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetinde keskin bir artış gözlemlenmektedir. 2020 yılında 579 saldırı kayda geçmişken, bu sayı 2021’de 911’e, 2022’de 1.527’ye, 2023’te 2.191’e ve 2024’te 2.444’e yükselmiştir. 2025 yılının yalnızca ilk yarısında (Haziran sonu itibarıyla) 1.444 yerleşimci saldırısı belgelenmiştir.
Ocak – Haziran 2025 döneminde, bu saldırıların 1.400’den fazlası doğrudan kayıt altına alınmıştır.
Yerleşim Faaliyetleri
Temmuz 2025’in başında, İsrail işgal yönetimine bağlı “Yüksek Planlama Konseyi”, “Ma’ale Amos” ve “Ganei Modi’in” adlı iki yerleşim biriminde toplam 267 yeni konut inşasını onaylamak üzere gündeminde değerlendirmelerde bulundu. Bu planlar kapsamında, “Ganei Modi’in” yerleşim biriminde 150 konutluk yeni bir genişleme öngörülüyor. Bu durum, Batı Şeria’daki Ayrım Duvarı’nın batısında yer alan topraklarda ilk kez böyle bir yerleşim genişlemesinin onaylanması anlamına geliyor. Söz konusu adım, işgal altındaki Filistin topraklarının fiilen ilhak edildiğini perçinleyen bir emsal teşkil ediyor.
Bu yerleşim projesinin kökleri yaklaşık yirmi yıl öncesine uzanıyor. 2005 yılında, Ganei Modi’in’in yanına kurulması planlanan bir yerleşim mahallesinin inşasını engellediği gerekçesiyle, bir yerleşim geliştirme şirketi, Nalin köyünün arazileri üzerine inşa edilen Ayrım Duvarı’nın güzergâhına itiraz etmişti. Yıllar boyunca askıda kalan bu proje, mevcut İsrail hükümetinin göreve gelmesiyle yeniden gündeme alındı. Haziran 2023’te planın onay için sunulması kabul edildi ve şimdi son onay aşamasına gelinmiş durumda. Bu gelişme, duvar dışında inşaat yapılmasına resmî meşruiyet kazandırılması anlamına geliyor ve İsrail’in genişleme stratejisinin açık bir göstergesidir.
Bu adım, Kasım 2024’ten bu yana Yüksek Planlama Konseyi’nin yerleşim faaliyetlerini hızlandırmak üzere neredeyse her hafta toplantılar düzenlediği daha geniş çaplı bir tırmanış kampanyasının parçası olarak görülmektedir.
16 Temmuz’da, konsey “Beitar Illit” ve “Giv’at Ze’ev” yerleşimlerinde 567 yeni yerleşim biriminin inşasını öngören planların ilerletilmesini sağladı. Ayrıca, “Talmon” yerleşiminde 464 konutluk başka bir plan da yeniden değerlendirmeye alındı.
Aynı ay içinde, İsrail Savunma Bakanı tek taraflı bir karar alarak El-Halil’deki İbrahim Camii’nin (Makpela Mağarası) idari kontrolünü doğrudan İsrail makamlarına devretti. Sözde restorasyon çalışmaları gerekçe gösterilerek alınan bu karar, kutsal mekânda Filistinlilerle hiçbir koordinasyon sağlanmadan yapısal değişikliklerin yapılmasının önünü açmakta; bu ise İsrail’i mevcut statükoyu korumaya yükümlü kılan uluslararası anlaşmaların açık ihlali anlamına gelmektedir.
Buna paralel olarak, 30 Temmuz 2025 tarihinde Yüksek Planlama Konseyi, bir yerleşim biriminin batı kısmında yer alan 350 konutun yıkılarak yeniden inşa edilmesini öngören yeni bir projeyi de görüştü.
Ayrıca, 8 Temmuz’da İsrail işgal makamları, Beytullahim’in güneybatısındaki El-Hadır beldesine ait 5,7 dönümlük arazinin “güvenlik gerekçeleri” ile kamulaştırıldığını duyurdu. Bu adım, Batı Şeria’da yer alan Filistin topraklarının sistematik biçimde gasp edilmesini ve sahada yeni fiilî durumlar yaratılmasını amaçlayan askeri emirler zincirinin bir halkasıdır. Aynı zamanda Filistinlilerin bu uygulamalara karşı yargı yoluna başvurma imkânlarını da ciddi şekilde kısıtlamaktadır.