İsrail – İran arasında Medya Savaşı: Dezenformasyon
İsrail ile İran Arasındaki Savaşta Medya Yoluyla Dezenformasyon ve Bunun Kitleler Üzerindeki Etkisi

13 Haziran’da Tel Aviv’in Tahran’a yönelik gerçekleştirdiği füze saldırıları ve İran’ın bu saldırılara verdiği yanıt sonrasında, benzeri görülmemiş bir düzeyde sosyal medya ve dijital ağlar üzerinden paralel bir savaş başladı. Bu dijital savaş, büyük ölçüde yapay zekâ ile üretilmiş yanıltıcı bilgilerden ve eski video kayıtlarının dijital manipülasyon yoluyla güncelmiş gibi sunulmasından oluşan bir dezenformasyon dalgası şeklinde kendini gösterdi. Fotoğraflar, resmî açıklamalar ve diğer içerikler üzerinde yapılan dijital müdahalelerle birlikte, bu bilgi seli gerçeğin üzerini örtmekte ve olayların boyutunu taraflardan birinin lehine olacak şekilde abartmakta kullanıldı. Bu durum, hâlihazırda gergin olan jeopolitik tabloyu daha da karmaşık hâle getirdi.
Bu bağlamda, birçok haber doğrulama platformu, içerdiği bilgilerin yanlış ya da uydurma olduğu onlarca gönderiyi tespit etti. Böylece, Tel Aviv ile İran arasındaki askeri çatışmalar dijital alanda da yankı buldu ve bu mecralarda dolaşan sahte bilgi miktarı kontrolden çıktı. Medya manipülasyonu, sahadaki gelişmelere paralel biçimde etkin ve tamamlayıcı bir silaha dönüştü. Dijital teknolojideki ilerlemeler ise bu dezenformasyonun yayılmasına ciddi biçimde katkı sağladı.
Sonuç olarak, Tahran ile Tel Aviv arasında yaşanan anlatı savaşları geleneksel medyanın çok ötesine taşındı; X (eski adıyla Twitter), Instagram, TikTok ve Facebook gibi dijital platformlar, birbirine zıt anlatıların çarpıştığı birer savaş alanına dönüştü. Bu da doğru ile yanlış arasındaki sınırın giderek daha belirsiz hâle gelmesine neden oldu.
Dezenformasyon Tufanı
Tel Aviv’in İran’a karşı başlattığı “Yükselen Aslan” operasyonu ve İran’ın bu saldırıya verdiği yanıtın ardından, dijital mecralarda geniş çaplı bir dezenformasyon dalgası ortaya çıktı. Sosyal medyada, olayların içinden olduğu öne sürülen çok sayıda video ya sahte olarak üretildi ya da bağlamından koparılarak yeniden servis edildi. Bu içeriklerden biri, 2020 yılında İran’daki bir rafineride meydana gelen büyük bir patlamanın görüntüsüydü; video, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları kapsamında kaydedilmiş gibi paylaşıldı. Benzer şekilde, İran’dan İsrail şehirlerine atılan füzeleri gösterdiği iddia edilen bir başka video ise gerçekte Tahran’ın 2021 yılında düzenlediği “Büyük Peygamber 17” adlı askeri tatbikattan alınmıştı. Bu durum, AFP’nin teyit platformu tarafından belgelenerek kamuoyuna duyuruldu.
Öte yandan, İngiltere merkezli “FullFact” kuruluşu da “Tel Aviv’de Kıyamet Günü” başlığıyla paylaşılan ve İran’ın füze saldırılarından sonra çekildiği iddia edilen bir videonun aslında çatışmalar başlamadan günler önce, 28 Mayıs tarihinde internete yüklendiğini ortaya koydu. Ayrıca, videonun yapay zekâ kullanılarak oluşturulduğuna dair güçlü kanıtların bulunduğu belirtildi. Aynı kuruluş, 2003 yılında ABD’nin Irak’a düzenlediği hava saldırılarına ait görüntülerin de İran-İsrail arasındaki son çatışmalara aitmiş gibi dolaşıma sokulduğunu tespit etti. En çok yayılan içeriklerden biri ise, İran’da ele geçirildiği öne sürülen bir İsrail savaş pilotuna ait olduğu iddia edilen bir fotoğraftı. Gerçekte bu görsel, 2021 yılında Şili’nin ilk kadın deniz havacısı olan Daniela Figueroa’ya aitti.
Savaş sırasında yayılan diğer dezenformasyon örnekleri arasında, Tel Aviv yanlısı hesaplar tarafından paylaşılan eski İran protestolarına ait görüntülerin güncelmiş gibi gösterilerek halkın İran yönetimine karşı ayaklandığı ve İsrail saldırılarını desteklediği şeklinde lanse edilmesi öne çıktı. Bunun yanında, savaş alanıymış gibi sunulan sahnelerin bazıları video oyunlarından alınmıştı ve her iki tarafın askerî kapasitesini olduğundan farklı göstermek amacıyla kullanıldı.
Telegram, X ve Instagram gibi dijital platformlarda hem Tahran’ın hem de Tel Aviv’in askeri başarılarına ilişkin doğrulanmamış bilgiler yayılırken, Pakistan ve Kuzey Kore gibi ülkelerin İran lehine savaşa katılacağına dair sahte açıklamalar da dolaşıma sokuldu. Bu içeriklerden biri, Pakistan’ın İran’a yönelik olası bir nükleer saldırıya karşılık olarak İsrail’e nükleer saldırı başlatmaya hazır olduğu yönündeki asılsız bir beyanı içeriyordu.
Dezenformasyonun Arkasında Kim Var?
İsrail-İran savaşı süresince gelişmiş internet algoritmalarının ve yapay zekânın desteğiyle yürütülen dezenformasyon dalgasının yanı sıra, kimliği belirsiz ancak mavi tikli onay rozetine sahip hesapların ani bir şekilde ortaya çıkması dikkat çekti. Bu hesaplar, doğruluğu şüpheli bilgiler ve manipülatif içerikleri yoğun şekilde ve tekrar tekrar paylaşarak dijital ortamda etkin bir varlık gösterdi. Teyit platformlarının raporlarına göre, bu tür hesapların takipçi sayılarında olağanüstü artışlar gözlemlendi. Üretilen sahte görseller ve videolar ise büyük bir hızla yayıldı; bu durum, dijital bilgi ortamının ne kadar kolay manipüle edilebilir hâle geldiğini gözler önüne serdi.
Yapay zekâ teknolojisinin sunduğu olanaklarla birlikte, gerçek ile sahteyi ayırt etmek giderek zorlaştı. Derin sahte (deepfake) teknolojisi sayesinde, kamuya mal olmuş kişilerin ağzından çıkmamış sözler onlara atfedilebiliyor veya olmayan olaylar gerçeğe çok yakın bir şekilde görselleştirilebiliyor. Bu içeriklerin asıl tehlikesi, dijital mecralarda hızla yayılmaları ve kamuoyunu yanlış yönlendirme potansiyelleridir. Ayrıca, bu otomatik içerik üretim sistemleri sayesinde, belirli aktörler kendi siyasi ya da stratejik anlatılarını kamuoyuna kolayca empoze edebiliyor.
Peki, bu dezenformasyon kampanyasının arkasında kim var? En kritik soru da bu. Dijital alanın sunduğu sınırsız ve denetimsiz paylaşım olanağı, net bir fail tespiti yapılmasını büyük ölçüde zorlaştırıyor. Çoğu içerik anonim hesaplardan veya bot yazılımlar üzerinden yayılıyor. Bu nedenle, doğrulama platformları ve uzmanlar kaynağı tam olarak tespit etmekte güçlük yaşıyor. Bununla birlikte, İsrail-İran çatışması bağlamında, sahte içeriklerin bir kısmının doğrudan bu iki ülkeye veya onların desteklediği gruplara ait aktörler tarafından üretildiğine dair işaretler mevcut. Bu aktörlerin amacı, savaş sürecinde kendi politik anlatılarını desteklemek ve uluslararası kamuoyunu kendi lehlerine etkilemek olabilir.
Öte yandan, bazı içerikler bireysel kullanıcılar tarafından da üretiliyor. Bu kişiler arasında, yapay zekâ araçlarıyla video üretmeyi hobi edinmiş olanlar ya da kasıtlı olarak yanlış bilgi yayan kullanıcılar bulunabilir. Bazıları farkında olmadan, bazılarıysa tamamen bilinçli bir şekilde yalan içeriklerin yayılmasına katkı sağlıyor. Ancak bu tür dezenformasyon faaliyetlerinin kısa vadeli bilgi kirliliğinin ötesine geçerek, uzun vadede toplumsal kutuplaşmaları ve bölgesel çatışmaları derinleştirme riski taşıdığı göz ardı edilmemelidir.
Dezenformasyon ve Kitleler
İran ile İsrail arasındaki gerilim döneminde sahte bilgiler, videolar ve görsellerin olağanüstü bir hızla yayılması dikkat çekiciydi. Bu durum, çatışma ve kriz zamanlarında dezenformasyonun yayılması için elverişli bir zemin oluştuğunu gösteriyor. Nitekim, medya yoluyla gerçekleştirilen manipülasyon ve yanıltıcı içerik üretimi, artık modern savaşların stratejik bir bileşeni hâline gelmiştir. Gelişmiş algoritmalar ve yapay zekâ desteğiyle büyütülen bu tür dezenformasyonlar, sadece olayların algılanışını değil, aynı zamanda kamuoyunun ruh hâlini ve tutumunu da doğrudan etkiliyor.
Bu dijital ortamda, hem geleneksel hem de sosyal medya üzerinden gelişmeleri takip eden kitleler, zamanla medyaya olan güvenlerini yitiriyor. İnsanlar, bilgi doğrulama becerilerini kaybetmeye başlıyor; doğruluğu şüpheli haberlerle gerçekler arasındaki ayrımı yapmakta zorlanıyor ve bilgiye erişim süreci bir tür bilişsel kaosa dönüşüyor.
Bu bağlamda, Bilgi Aşırı Yüklenme Kuramı (Information Overload Theory) önemli bir açıklama sunar. Bu kuram, bireylerin taşıyabileceklerinden fazla bilgiye maruz kalmaları durumunda bilişsel yorgunluk yaşadıklarını ve doğruyu yanlıştan ayırmakta başarısız olduklarını belirtir. Bu da bireyleri, farkında olmadan sahte haberlere inanmaya ve bu haberleri yaymaya açık hâle getirir.
İsrail-İran çatışması bağlamında, halkın büyük bir bölümü olaylara dair yüzeysel ve hızlı kanaatlere varmakta; derinlemesine analiz ya da eleştirel düşünme yerine, anlık görseller veya başlıklarla şekillenen izlenimlere dayanarak tutum belirlemektedir. Bu durum, halkın algısal olarak zayıflamasına ve taraflı aktörlerin yönlendirmelerine açık hâle gelmesine neden olur.
Bu noktada “Stratejik Bilgi Kirliliği Kuramı (Strategic Confusion Theory)” da devreye girer. Bu kurama göre, aktörler özellikle kriz anlarında kamuoyunu kasıtlı olarak çelişkili bilgilerle boğarak, gerçeği belirsiz ve sisli bir hâle getirir. Böylece, halkın dikkatini dağıtır ve “herkes yalan söylüyor” algısı oluşturarak dezenformasyonu sıradanlaştırırlar.
İsrail ve İran arasında yaklaşık iki hafta süren çatışmalar süresince, sahte demeçler, kurgu videolar ve görsel manipülasyonlar yoluyla yaratılan bu bilgi bombardımanı, kitlelerde kafa karışıklığına ve duygusal dalgalanmalara yol açtı.
Sonuç olarak, bu tür dezenformasyonlar yalnızca gerçeği saptırmakla kalmaz; çatışmanın tarafları ve onların toplumları arasında mevcut gerilimleri daha da artırır. Sahte haberler ve manipülatif anlatılar, nefret, korku, şiddet çağrıları gibi toplumsal tepkileri tetikleyebilir. Üstelik bu süreç, geleneksel haber kaynaklarına olan güveni aşındırır ve bilgi sistemlerinin meşruiyetini sorgulanır hâle getirir.
Bu noktada, dijital platformlara ve medya organlarına büyük bir sorumluluk düşmektedir. İçeriklerin doğruluğunu teyit etmek, yalan bilgileri otomatik olarak tespit edip silmek ve dezenformasyonun yeniden yayılmasını engelleyecek algoritmalar geliştirmek artık bir zorunluluktur. Aynı zamanda, halkın medya okuryazarlığını artırmak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek ve dijital farkındalıklarını güçlendirmek de hayati önemdedir. Bu tür eğitimler ve bilinçlendirme çabaları, bireylerin dijital bilgi akışıyla başa çıkabilmelerini ve gerçek ile kurgu arasındaki çizgiyi ayırt edebilmelerini sağlayacaktır.
Not: Bu metin linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Benzer yayınlar: