Yerleşimciler ve İşgal Ordusunun İşlediği İnsan Hakları İhlalleri (Haziran 2025)

Gazze’ye yönelik savaş, 7 Ekim 2023’ten bu yana devam ediyor. Bu, İşgal ci İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik en uzun ve en şiddetli saldırılarından biri olarak öne çıkıyor. Yaklaşık iki ay süren bir ateşkesin ardından, 18 Mart 2025’te savaş yeniden başladı. Bu tarihten itibaren saldırılar daha da yoğunlaştı ve genişledi; çok sayıda can kaybına yol açtı ve altyapı ile hayati hizmet tesislerinde büyük yıkıma neden oldu. Batı Şeria’da ise, özellikle Cenin, Tulkarim ve Nur Şems mülteci kamplarında olmak üzere, tüm vilayetlerde yıkım ve zorla yerinden etme operasyonları sürüyor.

Aşağıdaki özet, Haziran 2025 boyunca Filistinli sivillere ve onların mülklerine yönelik olarak İsrail işgal güçleri ve yasa dışı Yahudi yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen en önemli saldırıları ortaya koymaktadır. Bu raporun içeriği; Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı Müzakere İşleri Dairesi’nin Filistin İzleme Grubu, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Komisyonu ve Peace Now (Barış Şimdi) örgütü tarafından yayımlanan verilere dayanmaktadır.

Gazze Şeridi’ne Yönelik Soykırım Savaşı

Gazze Şeridi’ne yönelik soykırım savaşı 633. gününe girerken, İsrail işgal güçleri bölgenin dört bir yanında bombardımanlarını sürdürmekte ve kara operasyonlarını daha da genişletmektedir. 7 Ekim 2023’ten bu yana şehit olan Filistinlilerin sayısı 57.012’ye, yaralananların sayısı ise 134.592’ye ulaşmıştır. Bu sayıların içinde, savaşın Mart 2025’te yeniden başlamasından bu yana 6.454 kişinin katledildiği, 22.551 kişinin ise yaralandığı belirtilmektedir.

2025 yılı başından bu yana Gazze’de en az 107 insani yardım çalışanı hayatını kaybetmiş, böylece savaşın başladığı Ekim 2023’ten bu yana öldürülen insani yardım personeli sayısı 479’a yükselmiştir. Bu toplamın içinde 326 Birleşmiş Milletler çalışanı, 48 Filistin Kızılayı personeli, 3 Uluslararası Kızılhaç Komitesi çalışanı ve çeşitli insani yardım kuruluşlarına bağlı 102 çalışan yer almaktadır.

Raporlarda, sığınma çadırlarının ve barınma merkezlerinin hedef alınmaya devam ettiği belirtilmektedir. Han Yunus’un batısındaki El-Mawasi bölgesi, yoğun askeri saldırılara maruz kalmıştır. İsrail güçlerinin güvenli bölge ilan ettiği El-Mawasi’de, son üç ay içinde 112 saldırı kaydedilmiş, bu saldırılarda 158’i kadın ve çocuk olmak üzere toplam 380 sivil yaşamını yitirmiştir. Haziran ayı sonunda, yerinden edilmiş sivillerin barındığı 10 okul İsrail güçleri tarafından bombalanmıştır.

Bu ay içinde işgal ordusu, Han Yunus, Deyr el-Belah, Gazze ve Kuzey Gazze’de bazı bölgelerde yaşayan sivillerin tahliye edilmesini öngören üç yeni emir yayımlamıştır. Bu emirler doğrultusunda siviller, sürekli daralan alanlara sıkışmak zorunda bırakılmıştır. Rapora göre Gazze Şeridi’nin %85’i ya askeri bölge olarak ilan edilmiş ya da tahliye emri kapsamına alınmıştır. Savaşın 18 Mart’ta yeniden başlamasından bu yana, İsrail ordusu toplam 50 tahliye emri yayımlamış, bu da şeridin %78’ini kapsayarak 714 bin sivilin zorla yer değiştirmesine yol açmıştır.

27 Mayıs 2025’ten bu yana, gıda yardımlarına ulaşmaya çalışan sivillere yönelik saldırılarda ölenlerin sayısı 640’a, yaralı sayısı ise 4.488’e yükselmiştir.

Devam eden askeri operasyonlar ve eğitim altyapısına yönelik sistematik saldırılar sonucunda, 18 Mart 2025’ten bu yana okullara yönelik en az 61 saldırı kaydedilmiştir. Bu saldırılar nedeniyle 329 geçici eğitim tesisi faaliyetini durdurmak zorunda kalmış, ay sonu itibarıyla yalnızca 298 tesis hizmet vermeye devam etmiştir. Şubat ayında ilan edilen ateşkes sürecinde 570 geçici eğitim tesisi aktifti ve bu kurumlar yaklaşık 249 bin öğrenciye hizmet veriyordu.

Batı Şeria ve Kudüs’teki İşgal İhlallerine Dair Temel İstatistikler

2025 yılının başından bu yana, Batı Şeria’daki Filistinliler artan bir zorla yerinden edilme dalgasıyla karşı karşıya. 7 Ekim 2023’ten bu yana zorla yerinden edilenlerin sayısı 2.300’ü aşmış durumda. Bu durum, yerleşimci şiddetinin tırmanması ve hareket ile erişim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasıyla doğrudan ilişkilidir. 13 Haziran’da İsrail ile İran arasında artan askeri gerilimin ardından, işgal güçleri Batı Şeria’daki birçok kontrol noktasında kısmi kapanmalar uygulamış, bu da Filistinlilerin günlük yaşamlarını sekteye uğratmış ve hizmetlere ulaşabilmek için uzun dolambaçlı yollar kullanmak zorunda kalmalarına neden olmuştur.

Aynı dönemde, 9 Haziran’da onlarca yapının yıkımına dair verilen emirlerin ardından, Cenin Mülteci Kampı’nda yıkım operasyonları sürdürülmüştür. Kampta birçok mahallede tekrar eden yıkımlar gerçekleşmiş; girişler engellenmiş ve sakinlerin hareketi kısıtlanmıştır. Öte yandan, 30 Haziran’da İsrail güçleri Tulkarim Mülteci Kampı’ndaki yıkım faaliyetlerine yeniden başlamış; çok sayıda konut birimini içeren yapılar yıkılmış ve kamp içinde 104 binanın yıkımına yönelik yeni emirler yayımlanmıştır. Nur Şems Kampı’nda da yıkımlar devam etmekte; bölge askeri alan ilan edilerek tamamen kapatılmıştır.

Raporlara göre, Tulkarim ve Nur Şems mülteci kamplarında gerçekleştirilen yıkımlar 400 evi doğrudan hedef almış, ayrıca 2.500 ev zarar görmüştür. Bu durum, toplamda yaklaşık 25 bin kişinin yerinden edilmesine neden olmuştur.

Şehitler ve Yaralılar:

Haziran ayında toplam 16 Filistinli öldürüldü; bunların arasında 3 çocuk, 1 kadın ve 2 kadın tutuklu bulunuyor. En fazla şehit, 5 kişiyle Ramallah ve El-Bire vilayetlerinde kaydedildi. Onu, her birinde ikişer şehit olmak üzere Nablus, Tulkarim, Cenin ve El-Halil vilayetleri takip etti. Şehitler arasında, İsrail ordusunun bir suikast operasyonunda öldürdüğü bir kişi ile şehir ve köylere düzenlenen baskınlar sırasında hayatını kaybeden diğer siviller yer alıyor. En az 124 kişi yaralandı; bunların içinde 19 çocuk, 2 kadın, bir sağlık görevlisi ve özel gereksinimli bir birey bulunuyor.

25 Haziran’da yaşanan bir tırmanış, işgal ordusu ve yerleşimcilerin Batı Şeria’daki şiddet politikalarının geldiği noktayı gözler önüne serdi. Bu tarihte, işgal güçleri tarafından beş Filistinli öldürüldü. Bunlardan üçü, Ramallah’ın kuzeydoğusunda yer alan Kafr Malik köyüne düzenlenen şiddetli bir yerleşimci saldırısı sırasında hayatını kaybetti. Yerleşimciler, İsrail askerlerinin koruması altında Filistinlilere ait çok sayıda ev ve mülke ateş verdi, köy sakinlerine taşlarla saldırdı.

İsrail’in sistematik politikası kapsamında, yerleşimci şiddeti ile güvenlik ve askeri kurumların baskıları iç içe geçmiş durumdadır. Bu çerçevede, Haziran ayının sonunda 22 yaşındaki bir Filistinli genç, İsrail hapishanesinde hayatını kaybetti. Mart 2024’te tutuklanan bu gençle birlikte, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail hapishanelerinde hayatını kaybeden Filistinli tutukluların sayısı 26’ya yükseldi. Bu tutukluların çoğu Batı Şeria kökenlidir.

Gözaltılar ve Yerleşim Alanlarına Baskınlar:

İsrail işgal güçleri, Haziran ayında Batı Şeria ve Kudüs’te toplam 1.215 Filistinliyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında 27 çocuk, 18 kadın bulunmakta; bu kadınların arasında bir üniversite öğrencisi ve bir gazeteci de yer almaktadır. Gözaltıların en yoğun yaşandığı yer El-Halil olup, burada 268 kişi gözaltına alındı. Onu Nablus (195), Ramallah (138), Cenin (137) ve Beytüllahim (131) izledi. Kalan gözaltılar ise Kudüs, Kalkilya, Tubas, Selfit, Tulkarim ve Eriha vilayetlerine dağılmıştır.

İsrail Cezaevi İdaresi tarafından insan hakları kuruluşu HaMoked’e sunulan verilere göre, İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli mahkum sayısı 10.397’ye ulaşmıştır. Bunlardan 3.562 kişi, herhangi bir yargılama olmaksızın idari tutukluluk statüsüyle cezaevinde bulunmaktadır. Bu sayılar, 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’den alıkonulan esirleri kapsamamaktadır.

Aynı dönemde İsrail ordusu, Batı Şeria ve Kudüs genelinde Filistinlilerin yaşadığı bölgelere yönelik toplam 1.217 baskın düzenlemiştir. Bu baskınların en yoğun yaşandığı yer Ramallah olup, burada 196 operasyon gerçekleştirilmiştir. Ardından Nablus (168) gelmektedir. Diğer baskınlar ise Kudüs, Cenin, Tubas, Tulkarim, Kalkilya, Selfit, Eriha, Beytüllahim ve El-Halil’de gerçekleştirilmiştir.

Evlerin ve Yapıların Yıkımı:

2025 yılının ilk yarısında, İsrail işgal güçlerine ait yıkım ekipleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerinde toplam 741 Filistin evini ve yapısını yıktı. Bu yıkımların 149’u, “C Bölgesi” olarak sınıflandırılan ve İsrail’in tam kontrolü altında bulunan alanlarda, ruhsat eksikliği bahanesiyle gerçekleştirildi. Söz konusu yıkımlar sonucunda 716 kişi zorla yerinden edildi. Bu rakam, 2024’ün aynı döneminde kaydedilen 368 kişilik yerinden edilme sayısının neredeyse iki katına ulaştı. Kudüs’te ise 97 ev yıkıldı; bu da 286 kişinin yerinden edilmesine yol açtı.

Topraklara El Koyma ve Arazi Tahribatı:

Yılın ilk yarısında, İsrail makamları Filistinlilere ait 618 dönüm araziye çeşitli adlar altında el koydu. Bunların arasında 36 askeri amaçlı el koyma emri ve yerleşim yollarının açılması veya genişletilmesi bahanesiyle verilen 1 istimlak kararı yer aldı.

Haziran ayının son üçte birlik bölümünde, İsrail makamları Nablus, Tubas ve Cenin vilayetlerinde toplam 22.300 dönüm araziye el koymaya yönelik 4 yeni askeri emir yayımladı. Bu arazilerin dağılımı şu şekildedir:

  • Burka Köyü: 13.525 dönüm
  • Burin ve Tell Köyleri: 6.274 dönüm
  • Huwara: 2.400 dönüm
  • Doğu Tubas: 56 dönüm
  • Güneydoğu Cenin: 45 dönüm

Ağaç Kesimi ve Tarım Arazilerinin Tahribi:

2025’in ilk altı ayında, İsrail güçleri ve yerleşimciler, Filistinlilere ait 120.667 ağacı kesti veya tahrip etti. Bu ağaçların 6.144’ü zeytin ağacıydı. Ağaç kesimlerinin coğrafi dağılımı şu şekilde gerçekleşti:

  • Beytüllahim: 5.359 ağaç
  • Ramallah: 2.282 ağaç
  • Nablus: 1.774 ağaç

Yerleşimci Saldırıları:

Haziran ayında, yerleşimciler tarafından Filistinli sivillere ve mülklerine yönelik 321 saldırı kaydedildi. Bu saldırılar arasında tarım arazilerine izinsiz girme, ekim yaparak arazilerin fiili olarak ele geçirilmesi, mahsullerin ve ağaçların tahrip edilmesi, köy ve kasabalara yönelik organize saldırılar, evlere ateş açılması, araçların yakılması ile vatandaşların mülklerinin çalınması ve zorla alınması yer aldı.

2025 yılı başından bu yana raporlar, yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen 591 saldırıyı belgeledi. Bu saldırılar sonucunda 223 Filistinli yaralandı. Buna göre, yerleşimci şiddeti kaynaklı ortalama aylık yaralı sayısı 44’e ulaştı ve bu oran, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) verilerine göre 2005’ten bu yana kaydedilen en yüksek seviye oldu.

Yerleşim Faaliyetleri:

2025 yılının başından Haziran ayı sonuna kadar, İsrail makamları 165 yerleşim planını değerlendirmeye aldı. Bu planların 124’ü Batı Şeria, 41’i Kudüs’te yerleşimlerin genişletilmesi ya da yeni yerleşim birimlerinin kurulmasını öngörmektedir. Bu kapsamda, Batı Şeria’da 8.685, Kudüs’te ise 8.865 yeni konut biriminin inşası planlanmaktadır. Aynı dönemde yerleşimciler, Ramallah, Nablus, El-Halil, Kalkilya, Tubas ve Kudüs vilayetlerinde toplam 23 yeni kaçak yerleşim birimi (outpost) kurdu.

21 Mayıs 2025’te, İsrail Sivil İdare Yüksek Planlama Konseyi, Batı Şeria’nın iç kesimlerinde yer alan altı yerleşimde 1.673 yeni konut biriminin inşasını öngören yeni bir planı ele aldı. Bu konutlardan 1.064’ü Nablus’un kuzeyindeki “Eli” yerleşimine tahsis edilecektir. Plan ayrıca, Beytüllahim’in güneybatısındaki Beitar Illit’te 393, Selfit’teki Kiryat Netafim’de 136, Kalkilya yakınlarındaki Kedumim’de 58, Kudüs’ün kuzeybatısındaki Giv’at Ze’ev’de 16 ve Nablus’un doğusundaki Elon Moreh’te 6 birimin inşasını içermektedir.

18 Haziran 2025’te Konsey, Eli ve Giv’at Ze’ev yerleşimlerinde 430 yeni konutun inşası için bir diğer projeyi görüştü. Bu planın büyük kısmı, geçtiğimiz yıl “Eli” yerleşimine bağlı bir mahalle olarak resmileştirilen “Palgei Mayim” adlı kaçak yerleşim biriminde 347 yeni konutun inşasını içermektedir.

İsrail’in Batı Şeria’daki kontrolünü derinleştirme çabaları kapsamında, 10 Haziran’da İsrail Meclisi (Knesset), Maliye Bakanlığı’nın talebi üzerine 35 milyon şekellik ek bir bütçeyi, Batı Şeria’daki yerleşimlerde cep telefonu baz istasyonlarının kurulumu için onayladı. Bu finansman, sözde Filistinlilere hizmet etmek amacıyla kurulan ve kaynakları cezalar ve kamulaştırmalar yoluyla Filistinlilerden toplanan “Sivil İdare Bölgesel Kalkınma Fonu”ndan karşılanacak. Bu karar, daha önce Mart 2025’te aynı fondan 335 milyon şekelin “Egemenlik Yolu” olarak bilinen bir yerleşim yolunun asfaltlanması için kullanılmasıyla aynı çizgide, Filistinlilere ait kaynakların yerleşim projeleri lehine kullanılmasının sürekliliğini yansıtmaktadır.

Rapor döneminde, İsrail Sivil İdaresi, Ramallah ile Nablus arasında yer alan ve “Malakhi Hashalom” adlı yerleşim birimi çevresindeki yaklaşık 800 dönümlük arazinin “devlet arazisi” olarak sınıflandırıldığını duyurdu. Bu alan, Duma ve Mugayir köyleri arasında, yerleşimcilik faaliyetleri ve şiddetin yoğunlaştığı bir bölgede yer almaktadır. Hatırlatmak gerekir ki, Şubat 2023’te İsrail hükümeti aralarında “Malakhi Hashalom”un da bulunduğu dokuz yeni yerleşim biriminin inşasını onaylamıştı. Ancak bu büronun kurulu olduğu arazi, önceden “devlet arazisi” olarak sınıflandırılmamıştı. Mevcut İsrail hükümetinin Aralık 2022’de kurulmasından bu yana, Batı Şeria’daki yaklaşık 25.510 dönümlük arazi, “devlet arazisi” olarak ilan edildi. Bu miktar, Oslo Anlaşmalarının imzalanmasından bu yana bu statüyle sınıflandırılan toplam arazilerin neredeyse yarısına tekabül etmektedir. İsrail, bu politikayı, işgal altındaki topraklarda kontrolünü pekiştirmek ve Filistinlileri mülksüzleştirmek için temel bir araç olarak kullanmaktadır.

“Malakhi Hashalom” yerleşimi, 2015 yılında bir askeri üssün yakınında kurulduktan sonra, bölgedeki binlerce dönümlük araziye yayılan birçok çoban yerleşim biriminin merkezi hâline gelmiştir. Bu genişleme süreci, bölgedeki Filistinli topluluklara yönelik zorla yerinden etme uygulamalarıyla birlikte ilerlemiştir. Ağustos 2023’te yerleşimin güneyinde bulunan Kabun topluluğunun sakinleri, yerleşimci şiddetinin baskısıyla göçe zorlandı. Aynı şekilde Ekim 2023’te, Cibait ve Ayn al-Rashash köylerinden de insanlar tahliye edildi. Mugayir ve Duma köyleri de bu süre zarfında tekrar eden saldırıların hedefi olmuş; yerleşim, hem yayılmacı hem de sistematik şiddet faaliyetlerinin merkezi hâline gelmiştir.

Kudüs’te ise, Silvan Mahallesi’ndeki Batn al-Hawa bölgesinde zorla tahliye uygulamaları devam etmektedir. Son günlerde, üç Filistinli ailenin evlerinden çıkarılmasına ilişkin mahkeme kararları verildi. Bu ailelerde toplam 37 kişi bulunmakta olup, onlarca yıldır yaşadıkları evleri kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bu durum, yaklaşık 700 Filistinlinin tahliyesini hedefleyen daha geniş kapsamlı bir kampanyanın parçası niteliğindedir. İsrail mahkemeleri, 1970 tarihli ve Yahudilerin 1948’de kaybettikleri mülkleri geri alma hakkını tanıyan ayrımcı bir yasaya dayanırken; Filistinlilerin 1950 tarihli “Gaybubet Mülkiyet Yasası” kapsamında mülklerine yönelik hiçbir hak iddiasında bulunmasına izin verilmemektedir. Bu yasa yalnızca Doğu Kudüs’te uygulanmakta olup, yapısal ayrımcılığın açık bir göstergesidir.

Bugüne kadar, Batn al-Hawa mahallesinde 16 Filistinli aile evlerinden zorla çıkarıldı. Bu aileler arasında Şehade, Cevad Ebu Nab ve Gayt aileleri de yer almaktadır. Ayrıca, Shuweiki ve Awade ailelerinin yanı sıra Umm Nasser al-Rajabi’nin evleri hakkında da kesin tahliye kararları verilmiştir. Bunun yanında, 26 kişiden oluşan Abdel Fattah al-Rajabi ailesi gibi aileler tarafından yapılan temyiz başvuruları hâlâ beklemededir. 2025 yılı başında barış mahkemesi tarafından verilen tahliye kararlarına ilişkin beş davada, Kudüs Bölge Mahkemesi hâlâ temyiz sürecini incelemektedir. Bu davalar, Rajabi ve Basbais ailelerinden toplamda 130’dan fazla kişiyi ilgilendiren konutları kapsamaktadır. Ayrıca, onlarca aileyi etkileyen beş ek dava hâlâ barış mahkemesi önünde değerlendirilmektedir.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu