Türkiye – “İsrail” anlaşmasına Filistin tepkisi
Giriş:
Türkiye ve “İsrail” in yaptığı son anlaşmaya Filistin’in verdiği önemi, bu anlaşmanın doğası ve anlaşmayı Filistinli güçlerin etkileşim alanına çeviren Filistinlilerle ilgili barındırdığı maddelerle ilişkili olarak açıklamak kolaylaşabilir. Buna rağmen bu açıklama ile yetinmek mümkün olamaz. Anlaşmanın doğası noktasında Türkiye’nin bölgede oynadığı rol, bölge meseleleri ile ilgili Filistinli güçlerin tutumları ve bunlardan kaynaklanan tercihleri ile ilişkili başka etkenler de var. Bu etkileşimler Türkiye’nin Filistin dosyasına yönelik son yıllardaki aktif siyasetinin doğal bir sonucu kabul edilebilir.
Bu etkileşimlere verilen önem, temel bölgesel bir güç olan Türkiye ya da sadece bu anlaşma hakkındaki kamuoyunun ölçülmesi ile ilişkili değildir. Önemi ancak birçok belirgin hayati sürece olacak muhtemel etkileri yolu ile ortaya çıkacaktır.
Bu yazı; Filistinli ana güçlerin bu anlaşmaya karşı tutumlarında beklenen gelişmeleri, bu tutumların şekillenmesinde, ciddiyetinde ve etkisinde rol oynayan birçok değişkenin ışığında, yorumlayanları inceleyecek.
Birinci: Türkiye İsrail anlaşmasındaki ana tarafların tutumu
(Hamas, Filistin Yönetimi, Filistin Solu, İslami Cihat, Sivil Toplum Kuruluşları)
Hamas İslami Direniş Hareketi:
Hamas’ın Türkiye ile ilişkisi kendine has karmaşıklığının kazandırdığı birçok faktörün baskısı altında bulunuyor. Her iki taraf, Türkiye’nin siyasetin gerektirdikleri vizyonu ile çok defa Türkiye’nin rolü üzerine iddiaya giren Filistin halkının duygusal asiliği arasında dengeleri dokumaya çalışıyor. Ayrıca Adalet ve Kalkınma partisinin siyaset ve projeleri takip edilecek birer örnek olarak görülüyor. Bu anlaşma bu ilişkinin sağlamlığı için bir teste dönüşmüş durumdayken bu engeller ve faktörler Hamas’ın bu dosyaya yönelik davranışlarını mecburen etkiliyor:
- Psikolojik ve ideolojik kısıtlanma: “İsrail” ile ilişkilerin normalleştirilmesini kınayan ve “İsrail” in yalnızlaştırılması ve yenilgisi için güç toplama çabalarını ilan eden bir hareket olarak Hamas’ın inandığı şey ile Türkiye İsrail anlaşması birbirinden tamamen farklıdır. Buna karşılık Türkiye’de iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi ve lideri Recep Tayyip Erdoğan güvenilir dostu teşkil ediyor ve en büyük siyasi İslami hareketler sahasında aynı şekilde Hamas kitlesi ve Filistin halkının büyük kesiminde beklenen, iç ve dış boyutlarda adalet nizamını kurmaya çalışan siyasi örnekliği oluşturuyor. Bu temelde, Hamas’ta bu dosya ile ilgilenen karar alıcılar bölgede yaşanan keskin siyasi anla ilgili ideolojik ve duygusal olarak daha güçlü başka bakış açılarının yanında saf tutuyor.
- Siyasi Pencere: Türkiye ile yaşanan ilişki, Batı’nın uyguladığı siyasi ablukayı kırmak ve Dünya ülkeleri ile ilişki kurmak için Hamas’ın gösterdiği cılız çabaların getirdiği başarılardan birini oluşturuyor. Şüphe yok ki Hamas hala bu çabayı –yani uluslararası ilişkiler kurma – en önemli siyasi çalışmalarından ve direnen küçük bir İslami kesimdeki katılımını, rolünü arttırma direnişinden biri kabul ediyor.
- Seçeneklerin Azlığı: Belki Türkiye “İsrail” anlaşması Hamas İslami Direniş Hareketi’ne yıllar önce, yani yönetime gelmeden ve bölge Arap Baharı gibi başlayan bu siyasi depremin içine girmeden önce sunsaydı Hamas’ın tutumu ve başlangıçtaki tutumları ifadede daha açık olabilirdi. Ancak bu aşamada bölgenin yaşından dolayı, güç ve müttefik sağlamak bir noktaya kalmış. Bir damla düşmanlık ya da dostluk bir ülkenin ya da başkasının sonunu belirleyebilir. Hamas İslami Direniş Hareketi bölgenin çalkantılarından zarar görenlerin bir örneğidir. Bölgede şuan anlaşmazlıklara ya da bunları arttırmaya odaklanmanın delilik olacağı bir baskı ve siyasi abluka ortamı hâkim.
- Anlaşmadan Faydalanmak: Anlaşma Hamas İslami Direniş Hareketi için muhtemel birçok faydayı barındırıyor. Kendisine uygulanan ablukanın kaldırılmasına umut olabilir. Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’yi indirmek askerin gelmesinden bu yana bu anlaşma Gazze ve Hamas’ın siyasi ya da askeri durumu hakkında hiçbir şart koşmadan ablukanın hafifletilmesi ya da abluka altına alınmış Gazze halkı için bazı çözümlerin bulunması konularını içeren ilk yazılı türdür.
- Uygulama: Anlaşma pratik olarak Gazze halkının durumunun iyileşmesine katkıda bulunacak hırslı projeler sunuyor. İsrail ile çatışma noktasındaki görüş ayrılıkları ve ihtilafa rağmen uygulamanın Gazze halkı ve Hamas İslami Direniş Hareketi’nin kitlesindeki Türk katılımının artmasına kefil olması halinde eğer halk oldukça kötü olan yaşam şartları için uygulamada olumlu bir etki aramazsa bu ümit gayet hassas ve her an hasar görebilecek bir eşya gibi olur.
Hamas İslami Direniş Hareketi’nin bu anlaşmanın imzalanmasını engelleyecek güçte olmadığı kesin. Ancak anlaşmanın etkilerinden faydalanmaya çalışması mantıklı olandır. Türkiye’nin “İsrail” ile yakınlaşmasından dolayı bir çeşit simgesel bedel ödemesi için Hamas’ın muhtemel bir yönelişi ile beraber Hamas’a sunulmuş olan bölgedeki alternatifler hala sınırlıdır. Türkiye’ye teşekkürlerini sunduktan sonra ablukanın tamamen kaldırılması için daha fazla çabalamasını isteyen Hamas’ın yaptığı açıklamanın yansıttığı ruh bu şekildedir.
Bu anlaşmanın uygulanması ve Hamas’ın etkilerinden faydalanması sadece Türkiye’nin elinde olan bir karar değildir. Bilakis Hamas’ın anlaşmadan faydalanmasını ya da temel olarak anlaşmanın yapılmasını istemeyecek birçok çevrenin etkisi karşısında açık bir hedeftir.
FİLİSTİN YÖNETİMİ
Hamas ile ilişki kuran farklı çevreler arasında Türkiye’nin Filistin yönetiminin ihtiyaçlarını en çok fark eden, gözeten ve Hamas’a verilecek herhangi bir destekte en hassas olduğu söylenebilir. Türkiye Filistin yönetimi ile ilişkisin hep destekledi. Bununla beraber Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Filistinli Devlet başkanı Yaser Arafat yönetiminde geçen dönemdeki kadar örnek bir Türkiye- Filistin ilişkisi görülmedi. Türkiye’nin Hamas ile ilişkisini hiçbir şekilde yönetimle çatışmaya götürmemesindeki başarı şimdi Türkiye İsrail anlaşması sırasında yeni bir teste tabi olacak. Bu durum Filistin yönetiminin durumunu sınırlandırmada etkili olacak birçok faktörle ilişkili.
- Ekonomik İlişkiler: Türkiye 2006 yılından bu yana Türkiye sanayi bölgesi projesinin ( Gazze’de Beyt Hanina – Batı Şeria’da Cenin) tekrar tekrar durdurulmasına rağmen Batı Şeria ve Gazze’de kendisi için bir yatırım üssü oluşturmaya çalışıyor. Durdurmalara rağmen Türkiye iki yıl önce Batı Şeria’da 400 milyon dolar değerinde yatırım yapmak için sert bir şekilde geri döndü. Bu yatırımlar sanayi bölgesi projesine ek projeleri, bir üniversite şehrini, turizm ve sanayi projelerini ve Filistin’deki özel sektörlerin ortaklığında yapılacak başka ticari projeleri de kapsadı. Bizim Filistin yönetiminin bu gibi yatırımlara ne kadar ihtiyaç duyduğunu söylememize gerek yok. Aynı zamanda bu projelerden asıl istifade edecek olan, Türkiye ile Filistin yönetimi arasındaki ilişkinin gidişatını korumak için gerçek bir baskı oluşturmaya çalışan, Filistin’deki özel sektörün gücünün de bu yatırımlara ihtiyacı vardır.
- Uygulama Mekanizması: Herkes bilir ki özellikle yönetimin ve başkanı Mahmud Abbas’ın yönetimde kendilerine alternatifler bulunması için bölgesel ve uluslararası çabalardan korku duymasının gölgesinde uluslararası çevrelerin Filistin’de bilinen ve tanınan bir adres olarak Filistin yönetimini aşarak Hamas’a ve Gazze’deki hükümetine yönelmeleri yönetimin en hassas noktasıdır. Filistin yönetimi dışişleri bakanı Riyad al- Maliki’nin yaptığı basın açıklamasında da bunları ifade ettiğini hızlıca anlamak mümkündür. Riyad al- Maliki açıklamasında Türkiye İsrail anlaşmasında Gazze ile alakalı kısımların yönetimi ilgilendirdiğini, uygulamanın ancak yönetim aracılığı ile ve onunla koordine bir şekilde yapılabileceğini vurguladı. Türklerin Gazze ile ilişkilerinin genelinde riayet ettikleri şey, yönetimin anlaşmaya karşı davranışlarını ve genel olarak tutumlarını en çok belirleyen şey olacaktır.
- Gazzelilerin hayatlarına asıl etkisi: Geçen yıllarda Filistin yönetimi liderleri fiili olarak Gazze ablukasına yatırımda bulundu, bu durum yönetimin Hamas ile müzakere ve görüşmelerinde elinde tuttuğu temel kozu oldu. Bu ablukanın yükünün alınması ve Gazze halkının yaşamına elle tutulur bir iyileşme getirmesi için Türkiye anlaşmasının katkıda bulunması imkânını, uygulama Filistin barış anlaşmasına ipotekli olmadığı sürece yönetimin kabul etmesi zor gibi görülüyor. Hatta bu yardım ve projeler yönetim ile koordineli bir şekilde yapılsa bile sonuç olarak bu ablukanın hafifletilmesi ve Gazze’nin kalkınması ile ilgili değildir.
- Türkiye’nin gelecek faaliyeti: Türkiye siyasetinin bu anlaşmanın yanı sıra ya da daha sonraki dönemlerde Filistinlilere doğru atacağı adımlar yapacağı ekonomik ve siyasi projelerin getireceği şeyin, Türkiye’nin yönetim karşısında Hamas’ı gözeten bir taraf ya da iki taraf ile ilişkilerinde dengeyi korumaya çalışan bir taraf olup olmayacağını belirleyen temel bir görevi olacaktır. Örneğin Türkiye’nin başka herhangi bir tarafla Gazze için farklı kolaylıkları araştırmaya başlaması halinde bu durum Türkiye’nin Batı Şeria’daki bir grup yatırıma hayat vermesinin önemindense farklı bir intiba oluşturur.
- Arapların Tutumu: Yönetimin tutumunun şekli Türkiye’nin bazı Arap ülkeleri ile ilişkilerini etkileyen açık bir hedef olacak. Yönetimin Arap çevrelerinde yaşadığı yalnızlığın gölgesinde son zamanlarda Türkiye Suudi Arabistan ilişkilerinde görülen büyük iyileşme yönetime anlaşmaya olumlu bakması için baskı oluşturmaktadır. Yönetimin kısmen zayıf olmasına rağmen Suudi Arabistan ile olan ilişkisi yönetim başkanının Araplar arasında tutunduğu son dal olarak görülüyor. Türkiye Mısır ilişkileri ve Türkiye’nin Mısır’a yönelik siyasetinde özellikle ilişkilerin iyileşmesi bekleniyorken şüphe yok ki burada da yönetimin tutumunun rolü olacaktır.
Bu faktörler yönetimin anlaşmanın uygulama mekanizması kendisi olduğu sürece Türkiye “İsrail” anlaşmasının uygulanma şekline itiraz etmeyeceğine işaret ediyor. Ama yönetim aynı zamanda bu anlaşmanın Gazze halkının yaşam şartlarında olumlu etkiler yaratmasına da izin vermeyecektir.
Güç yönünden yönetimin Gazze’yle ilgili anlaşmanın icraatlarının gerçekleştirilmesi noktasında kısmi ya da bütünsel durdurmaları “İsrail” ile bu istek üzerinde dayanışmaya ipotekli olacaktır. Bu, yönetimin işgal yönetimine sunması gereken siyasi bir bedele ipotekli kalacak bir uygulamadır.
FİLİSTİN SOLU
- Filistinli sol grupların tutumu birçok bakış açısının gözetiminde; bakış açılarının bir kısmı bu özellikle beraber yönetimle ortak (Mısır’ın tutumu- Yönetimin kendi tutumu) bir kısmı bu sol gruplara mahsus:
- Türk Solu ile ittifak: Türk siyasetini okumada Filistin solu için temel giriş, aşırı sol Türkiye partileri ile ilişki kurmaktır. Bu partilerin çoğu PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ve DHKP/C (Halk Kurtuluş Partisi- Cephesi) gibi Türk devleti ile silahlı çatışmaya giren Kürt partilerdir. Bu tartışmanın etkileri tutum bazında Türk siyasetinden yansımadıysa Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Türkiye hükümetinin Filistin’in tutumuna yakın durmasının ve Kürt partilerinin aksine hasım “İsrail” ile yakınlaşmasının arka planında son zamanlarda Türkiye’de sol kadrolar arasında takınılması istenen tutum hakkında yaşanan tartışmalara bağlı olarak ideolojikleşmiş bu tutum bir sarsıntıya maruz kaldı.
- Bölge meselelerine Türkiye’nin tavrı: Filistin solu ile özellikle sol grupların en büyüğü DHKP/C “Halk Cephesi” arasındaki İran eksenli büyük yakınlaşma bölge devletlerine karşı tutumlarına yansır oldu. Bundan dolayı İslamcıları desteklemede Türkiye siyaseti Türkiye ve Katar’a Filistin davasını destekleyen değil de Arap sahasındaki ideolojik rakibin destekçisi gözüyle bakan bu sol gruplardan uzaklaşma noktasını temsil ediyor.
- Türkiye’nin bilmezden gelişi: Filistin dosyası için kullanılan Türkiye’nin malzeme sepetinin oldukça geniş olmasına rağmen bu malzemeleri hedef alınan az bir kesim yönetiyor ve çoğunlukla sadece bir grubun çıkarı için yardım ve malzemeleri aktaran Filistinli arabulucuların emri altında bulunuyor. Filistin solu bu yönde, son yıllarda büyüyen Türk etkisinin dışında kaldı. (Bu durumun bir kısmı Türk hükümeti ve çevresinin demokratik olmayan ve demokrasi karşıtı taraflarla ilişki kurmadaki isteksizliği ile açıklanıyor.)
Eylemsel olarak Filistinli sol gruplar Türkiye’nin bölgedeki siyasetine ve Filistin dosyası ile ilgili tasarruflarına ciddi eleştirilerde bulundu. Yeni anlaşmanın eleştirinin şiddetini artırması ve Türkiye’yi doğrultması mümkündür ancak bu siyaset anlaşmayı durdurmayı ya da Filistin dosyasında Türkiye’nin rolünü ortadan kaldırmayı amaçlayan operasyonel bir şekle dönüştü ve güç yetersizliğinin gölgesinde sınırlı kaldı. Ayrıca bu konu sol grupların gündeminde öncelik kazanamadı.
İSLAMİ CİHAT ÖRGÜTÜ
Örgütün Türkiye ile ilişkisinde son zamanlarda aniden yaşanan iyileşmeye rağmen örgüt anlaşmanın Gazze’ye yardım sağlayacak bazı etkilerinden faydalanmaya çalışsa da neredeyse kaçınılmaz olarak hala anlaşmaya karşı olumsuz bir tutum sergiletecek görüşlerin etkisi altındadır. Bu görüşlerin öne çıkanları şöyledir:
- Türkiye’nin bölgedeki siyaseti ve İran’ın uyguladığı siyaset ile çelişmesi. Bu durum geçen dönem örgütün İran ile ilişkilerinde yaşanan zıtlaşmaya rağmen İslami Cihat Örgütü’nün tutumunu belirliyor. Ancak örgüt bunun stratejik olarak bu ilişkiye ve örgütün bölge devletleri ve odaklarına bakış açısını değiştirme yönelimine zarar vereceğini tanımlayamaz.
- İslami Cihat Örgütü’nün tabanı ve Filistin halkını muhatap alırken genel olarak takip edeceği ana yol siyasetten ve yüklerinden arınmış cihadi devrimi sunmaktır. Bu örgütü genelde, bu anlaşmada olduğu gibi, olumsuzsuz tutumlara sevk etmektedir. Özellikle bu hitap çoğu zaman halkın bir kısmı için fayda vermektedir.
- İslami Cihat Örgütü’nün anlaşmanın aleyhine çalışan bir program hazırlığına girmeden bu meseledeki medyatik tutumunu sergilemekle yetinmesi mümkündür. Gazze’deki direniş grupları ve İsrail arasındaki durumla ilgili uzun soluklu düzenlemeler getirmeye çalışmadığı sürece anlaşmaya yakın durmaya çalışması da mümkündür.
- Öte yandan örgüt başka gruplar buna davet ettikleri sürece anlaşmayı kınayan düşük çıtadaki simgesel etkinlikleri engellemeyecektir. Ayrıca dosya hakkında Türk resmi ya da gayrı resmi cihetlerle diyaloğa girilmesini de engellemeyecektir.
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Filistin’deki sivil toplum kuruluşları kamuoyunu şekillendirmede etkili kabul edilir ve Batı Şeria ve Gazze’deki seçkinler arasına katılmak için önemli bir giriş olarak görülür. İşte bu kurumlara göre Türkiye bu kuruluşların projelerini finanse ederden ilgi ve cömertlik gösterdiği ölçüde ek finansörlüğü memnuniyetle karşılanıyor.
Bu kuruluşların tutumu Türkiye’nin yardımlara sağladığı finansın gidişatına ya da Türkiye’nin Filistin’deki yeni projelerine bağlıdır.
İkinci: Anlaşma Bir Filistin Tartışması Gibi
Bu anlaşmanın Filistin- Filistin ilişkileri düzeyinde tartışma yaratan bir çok etkileri oldu. Filistinli bir çok kesim siyasi rakip ya da müttefiklerinin tutumlarından ve bu tutumlarını ifade biçimlerinden etkilendiler:
Herhangi bir Filistinli kesimin özellikle Hamas’ın ya da onun kucaklayan çevresinin bu anlaşmayı savunma hattına girmesi, anlaşmaya ve Türkiye’nin üstlendiği role karşı halkın büyük bir kesimini kışkırtır. Bu konuda Filistin’in alması gereken bir çok önlem vardır. Filistinli çevrelerin parçası olmadıkları bir anlaşmanın savunma savaşına girmeleri birçok hatayı barındırır. Aynı şekilde Türkiye’nin siyasetinden bağımsızlığını ilan etmek için aşırı hırsla saldırması bu ilişki ve Filistin’in siyasi eyleminin selameti, bölge ve dünya ülkelerinde bulunan toplu ve bağımsız iradelerin gelişme ve çatışması ile kurduğu ilişkideki gücünü etkilemedeki tehlikeyi azaltmaz.
Buna karşın, demokratik standartlara başvurmak ve Filistin sokaklarında yapılan tepki ve baskılar önünde fırsatı bırakmak, Filistinli siyasetçinin yapmacıklık ve çelişkiden uzak bir şekilde – ki bu gibi davranışlara gerçek siyaset dünyasında yer yoktur- bu ilişkiden faydalanmak için ilişkilerin geliştirilmesine has karara sıkıca tutunmasıyla beraber Türkiye’nin “İsrail” ile yakınlaşmasının Filistin ve Arap halkları arasındaki Türk katılımının sahip olduğu imaja karşı bir tehdit oluşturması resmi Türk karar alıcılarının gözlerinin önünde olacaktır.
Üçüncü: Anlaşma ve Türkiye’nin Gücü
- Uzlaşma: Anlaşma ve Türkiye “İsrail” yakınlaşması bir fırsat ve Türkiye’ye Filistin barış dosyasında etkin rol oynama imkanı doğurur. Bu yakınlaşma asıl “İsrail” barışının gerçekleştirilmesinin önündeki engellerin en önemli kısmının ortadan kaldırılmasına katkıda bulunabilir. Türkiye’nin anlaşmanın uygulanmasında Filistin yönetiminin razı olacağı bir gidişatı (yani tam koordinasyon) takip etmesinin Türk arabuluculuğunun ya da Filistin yönetimindeki baskısının gücünü arttırır. Özellikle yönetim bir çok dosyada Türkiye’nin katılımına ihtiyaç duyuyor. (Son on yıl içerisinde uzun zamandır Filistinlilerin yararına olumlu roller oynayan Türkiye diplomasisinin uluslararası diplomatik çabası – Filistin yönetiminin, bu dosyada rol oynaması için Ürdün’ün tersine başka İslami çevrelerin katılımını tercih ettiği görülen Mescid-i Aksa dosyası).
- Ateşkes ve Ablukanın Kaldırılması: Anlaşma, Gazze’de genel olarak Türkiye hükümeti ve Filistinlilerin ümit ettiği şekilde ablukanın kaldırılmasına vesile olmadıysa da Türkiye “İsrail” yakınlaşması “İsrail” ile Filistin direnişi arasında ablukanın kaldırılmasını içerecek bir anlaşmaya varılması için Türkiye’yi etkin bir arabulucu rolünü oynamaya aday kılıyor. Ancak özellikle zamansal meşakkatin ışığında yani “İsrail”in Gazze halkının yaşam sıkıntıları, Hamas’ın mali ve yönetimsel gücüne ve halk önündeki imajı üzerinde etkin sonuçlar veren bu ablukaya ihtiyaç duyduğu bu vakitte “İsrail”in bu konudaki isteği az görülüyor. (Hiç kimse düşmanının boğuluşunu izlerken büyük bir karşılık elde etmeden ya da bundan daha büyük bir tehlikeden kaçınmadan düşmanının boynundaki ipi çözmez).
- Muhtemelen “İsrail”, direniş gruplarının ve Hamas’ın silahlı direniş ve çözüm karşıtı siyasi tutum seçeneklerindeki ısrarları karşısında ablukaya yatırım yapmaya devam edecektir. Bu ablukadan çıkış ise bölgesel tarafların ( Örneğin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ittifakı) Mısır sınır kapısını kullanarak bu ablukayı kırmak üzerinde anlaşmaları ile mümkündür.
Özet:
- Filistin güçlerinin bu anlaşmaya ve Türkiye’nin rolüne karşı tutumlarında görülecek gelişmeler esasında anlaşmanın konusundan çok anlaşmanın uygulanmasında kullanılan mekanizmalara ve Türkiye’nin bu güçlerle ilişkisindeki siyasi araçlarına bağlıdır.
- Teorik olarak anlaşma Türkiye’nin Filistin sahnesinde büyük roller oynaması ihtimalini güçlendiriyor ama muhtemelen pratikteki rolü insani ve ekonomik rollerle, uzlaşma ve Filistin yönetimine diplomatik bir dayanak ile sınırlı siyasi bir rol ile kısıtlanacaktır.
- Temel direniş gruplarının kolay kabulü ya da bu anlaşma için kesin tavırlarını koymaları, Türkiye’yi Arap dünyası ve Filistin’deki katılımında hiçbir bedel ödeme korkusu yaşamadan “İsrail” ile ilişkilerini derinleştirmesi yönünde adım atmaya teşvik edecektir. (Arap varlığında etkili)
- Türkiye’nin Filistin yönetimi ile ilişkisi son derece güçlü görünüyor. Özellikle iki tarafın da özellikle en çok Filistinli tarafın bu ilişkiye ihtiyaç duyduğu bu durumda şu anki anlaşma ilişkiler için tehdit oluşturmayacaktır.
- “İsrail” in Gazze’ye uyguladığı abluka noktasında anlaşmanın büyük etkileri olmayacaktır. Eğer Türkiye’nin yuvarlaklık özelliğinin bölge ülkeleri ile problemleri sıfırlamasında katkı sağlaması muhtemel ise ablukanın kırılması için bir Arap tavrı oluşturmada Türkiye’nin gücü artacaktır.