İsrail Gündemini Değerlendirme Ocak 2016

Özet:
Neşet Melhem’in gerçekleştirdiği Tel Aviv operasyonu ve bunun sonuçları 2016 yılı başındaki Ocak ayında İsrail gündemini meşgul eden en önemli olay olmuştur.

İsrail sağcı partileri olayı çok tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirerek bu tür olayların önüne geçmek için İsrail’deki Filistinlilere karşı çok sert tedbirlerin alınması gerektiğini savunmuştur.

Sol partiler ise hükümetin politikalarından dolayı İsrail’de ciddi güvenlik probleminin ortaya çıktığını savundu. Ayrıca Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah’ı ve İran’a karşı nasıl bir tavır alınması konusunda İsrail siyasi ve çevrelerinde görüş ayrılıkları gündemi meşgul eden diğer bir konu olarak yerini aldı.

İsrail gündemini meşgul eden diğer bir konu da dünyada giderek yayılan İsrail ürünlerini boykot hareketleri olmuştur. İsveç Dışişleri Bakanının açıklamaları da gündeme damgasını vurdu. Kimi bunu destekledi. Kimi bunu şiddetle eleştirdi.

İsrail Eğitim bakanlığının vatandaşlık dersine Yahudiliğin ve Siyonizm’in ilkelerinin derç edilmesiyle ilgili devam eden protestolar da diğer bir gündem konusuydu.

İsrail toplumunda sınıflar arasında zengin ile fakir arasındaki uçurumunun artması ve gelir dağılımı konusu da bu ay gündemi meşgul eden bir madde olmuştur.

Ortodoks Yahudi cemaatleri tarafından yasak görülmesine rağmen reformcu “Mübekki kadınları” grubunun isteği üzerine Netanyahu’nun El buraq meydanında kadınlara erkeklerle birlikte salat etmelerine izin vermesi de çok tartışma yarattı.

Tel Aviv operasyonu

Neşet Melhem’in gerçekleştirdiği Tel Aviv eylemi ve bunun sonuçları 2016 yılı başındaki Ocak ayında İsrail gündemini meşgul eden en önemli olay olmuştur. İşgal altındaki topraklarda Filistin asıllı olan Melhem Wadi Ara’da ikamet ediyordu. İsrail vatandaşı olan Babası 30 yıl orduda görev yapmıştır. Bu olay, İsrail siyasi partilerinde büyük tartışmalara yol açmıştır. İsrail içindeki Filistinlere karşı denetimlerin sıklaştırılması yönünde talepler yoğunluk kazandı.

Sağcı partilerin pozisyonu

İsrail hükümeti başbakanı ve Likud lideri Benyamin Netanyahu, Tel Aviv operasyonun kendi deyimiyle bir İsrail vatandaşı tarafından gerçekleştirilmesinin son derce tehlikeli bir gelişme olduğunu söyledi. Netanyahu, bu olaydan sonra İsrail içindeki Filistinliler ”İsrail kimliğini taşıyan” üzerinde denetimlerin sıklaşacağını, devlet içinde devlet hareketlerine izin vermeyeceklerini söyledi. Öte yandan aşırı sağcı “İsrail Evimiz” partisi lideri Avigador Liberman, Melhem’in yetişmesini sağlayan herkesin vatandaşlıktan çıkarılmasını İsrail içindeki İslami hareketin tüm camilerinin kapatılmasını istedi. Avigdor Lieberman İsrail parlamentosu “kinesit” içindeki Arap vekillerinin de terörizmi temsil ettiklerini öne sürdü.

Sol ve merkezci partilerin tutumları

İşçi Partisi ”Hafuda” ve muhalefet lideri İzak Herzog, Tel Aviv operasyonunun Netanyahu hükümeti iktidarında İsrail vatandaşlarında güvensizlik duygusuna yol açtığını, eylemin gerçekleştiği sokakta incelemelerde bulunan Netenyahu’nun hiçbir çözüm sunamadığını, çözümün güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceğini ancak siyasi yöntemlerle çözülebileceğini söyledi. Öte yandan “gelecek var-yuş atid” partisi lideri Yair Lapid, çözümün

terörün kökünden sökülmesi olduğunu bunun için Filistinlilerin kesin olarakİsrail’den ayrılması gerektiğini İsrail’in varlığının tehdit altında olduğunu söyledi.

İsrail istihbarat “Şabakın” pozisyonu

İsrail iç güvelik örgütü “Şabak” Melhem’in eylemi kendi inisiyatifiyle yaptığı, cep telefonun incelenmesi sonucunda daha büyük bir eylem için planlar yaptığı anlaşılmıştır. Ayrıca Melhem’in, DEAŞ ”İŞİD” fikriyatından etkilendiği tespit edilmiştir.

İran, Hizbullah, HAMAS, intifada gibi güvenlik dosyaları konusunda İsrail’deki görüş ayrılıkları

Sağcı partilerin pozisyonu

İsrail hükümeti başbakanı ve Likud lideri Benyamin Netanyahu nükleer silah elde etmek isteyen ve Hamas’a, Hizbullah’a destek sağlayan İran’ın İsrail için birinci tehdit olduğunu söyledi. Netanyahu, İran’a karşı uluslararası bir koalisyonun oluşması, olası bir Hizbullah ve Hamas saldırılarına karşı ordunun hazırlıklarının en üst düzeyde olması için çalıştıklarını söyledi. Netanyahu, İntifada’ya karşa İsrail’in yapablieceği çok alternetifleri olduğunu söyledi.

Öte yandan hükümet ortağı aşrı sağcı Yahudi Evi Partisi lideri, Netanyahu’nun güvenlik politikalarına sert eleştiriler yönelterek (F-35) uçaklarının Gazze tünellerini yok edemeyeceğini, yer altında gelebilecek 50 kadar savaşçının İsrail için büyük bir tehlike oluşturabileceğini, bu nedenle güvenlik politikalarının kökten değişmesi gerektiğini söyledi.

İsrail istihbarat örgütü “Şabak” da bu konuda aşırı sağcı partilerle aynı görüşte. Şabak, nükleer silah sahibi olmaya çalışan, gittikçe bölge üzerinde etkisini artıran, Hizbullah’a ve Hamas’a desteğini süründüren İran’ın öncelikli tehdit olduğunu söylüyor. Bu nedenle İran’dan gelebilecek bir tehdide karşı İsrail hava gücünün her zamandan daha hazırlıklı olması gerektiği görüşü dillendiriliyor. Savunma Bakanı Moşe Ya’alon da bu konuda aynı görüşleri paylaşıyor.

İsrail Genelkurmay başkanı Gadi Eisenkot, Hizbullah en büyük tehdit olduğunu, İsrail’in kuzeyde Hizbullah, güneyde de gücünü artırmaya devam eden ve Gazze’de tünelleri olan Hamasla her an savaşa hazır olması gerektiğini belirtiyor.

Sol ve merkezci partilerin tutumu

Ana muhalefet ve İşçi Partisi lideri Yitzhak Herzog, İsrail’in şimdiye kadar en tehlikeli intifadayla karşı karşıya olabileceğini ancak İsrail hükümetinin tatlı bir rüya içinde mevcut durumu “intifada” olarak görmediğini söylüyor. Herzog, siyasi bir çözümle İsrail’in yanında bir Filistin devletinin kurulmasının en iyi çözüm olacağını söylüyor.

Muhalefetteki hareket partisi lideri Tzipi livni İsrail’in güvenliği için Filistinlilerle siyasi bir çözümün şart olduğunu belirtiyor. Livni, İsrail’in Filistinlilerle sorun yaşamasının bütün Ortadoğu’da sorunları daha da karmaşık hale getirdiğini belirtti. Bu nedenle Filistinlilerle siyasi bir çözümün yanında Filistinlilerin sosyal ve ekonomik durumlarının düzeltilmesinin şart olduğunu ifade ediyor.

“Gelecek Var” Partisinin lideri Yair Lapid de dünyada gittikçe bozulan imajının İsrail için şu an en büyük tehdit olduğunu söyledi. Yeir, İsrail’in hiçbir zaman bu kadar kötü bir imaja sahip olmadığını, şimdi dünya barışı için bir tehdit olarak görüldüğünü söyledi. Yeir Lapid, İsrail’in dünyadaki imajının özellikle de ABD’deki imajının meşruiyet ve güvenlik açısından hazine değerinde olduğunu, bu nedenle mutlaka bunun korunması gerektiğini, bunun için de Filistinlilerle siyasi görüşmelerin derhal başlaması gerektiğini söylüyor.

Çözüm, siyasi müzakerelerden geçiyor. Ancak Netanyahu kendi şahsi çakarları için adeta İsrail Dışişleri bakanlığını lağvetmiştir. Durum böyleyken şimdi siyasi müzakereleri kim ve nasıl yürütecek o da ayrı bir sorun…

Aryeh DERİ’nin tekrar İç Güvenlik Bakanlığına seçilmesi

Sağcı Şas partisinin lideri Aryeh Deri 22 yıl önce yolsuzluk ve zimmetine para geçirme suçlamasıyla iç güvenlik bakanlığı görevinden ayrılmış ve bu suçlamalarla bir süre ceza evinde kalmıştı. 22 yıl aradan sonra Aryeh Deri’nin tekrar aynı göreve getirilmesi İsrail kamuoyunda büyük tartışmalara ve tepkilere yol açtı.

Sağcı partilerin tutumları

Şas Partisi lideri, Deri’nin tekrar bu göreve getirilmesinin yanlışın düzeltilmesi ve adaletin yerini bulması anlamına geldiğini söyledi. Şas partisine göre aslında Deri’nin bir suçu yoktu. O sadece Doğu Yahudilerine yardım ettiği için cezalandırıldı. Öte yandan Likud partisi, Aryeh Derinin geniş bir tabanı temsil ettiğini, koalisyon ortağı bir partinin lideri olarak bu göreve gelmesinin son derece doğal olduğunu söyledi.

Sol partilerin tutumu

Siyonist kamp Partisi ve Rosenthal gibi Deri’nin muhalifleri bu olayın kabul edilemez olduğunu eğer bu hareket doğruysa o zaman cinsel taciz suçundan dolayı cezaevine giren eski Cumhurbaşkanı Moşe Katsab’ın da tekrar görevine dönemsinin doğru olacağını söyledi

Dünyada giderek yayılan İsrail ürünlerine boykot hareketi (BDS) ve İsveç Dışişleri Bakanının açıklamaları

İsrail Evimiz, Likud gibi İsrailli sağcı partiler İsveç’in Yahudi yerleşkelerindeki ürünleri boykot etmesi ve İsveç Dışişleri bakanının “İsrail’in Filistinlileri yargısız infaz ettiği” yönündeki açıklamalarını “gerçeğe aykırı küresel bir ikiyüzlülük” olarak niteledi. Bu tür açıklamaların sadece İsraillilere değil Yahudi yerleşkelerinde çalışan Filistinlilere de zara verdiğini zira buralarda çalışanların büyük çoğunluğunun Filistinliler olduğunu söyledi. Sağcı partiler bu tür beyanatların ayrıca siyasi çözüm çabalarına da zarar vereceğini ifade ettiler.

Likut partisi yaptığı açıklamalardan dolayı İsveç Dışişleri bakanının İsrail ziyaretinin engellendiğini açıkladı. Netanyahu da İsveç Dışişleri bakanını “aptal
olarak” niteledi. Son olarak Avigdor Lieberman da İsveçlileri Nazi ahlakını taşımakla itham etti.

Siyonist kamp, Gelecek Var-Yesh eated gibi İsrail sol partileri ise Yahudi yerleşkeleri yapmayı sürdüren, Filistinlilerle görüşmeleri askıya alan mevcutsağcı hükümetin politikalarının dünyada barışı istemeyen tarafın İsrail olduğu kanaatinin yayınlaşmasına dolaysıyla boykot hareketlerinin ortaya çıkmasına yol açtığını söylüyorlar.

İsveç Dışişleri Bakanının sözleriyle ilgili olarak da Siyonist kamp partisinin lideri Yitzhak Herzog ise bu açıklamaların kabul edilemez olduğunu bunun da intifadayı kastederek “terörizme” destek anlamına geldiğini söyledi.

Akademik boykot

(168) İtalyan ve (343) İngiliz akademisyen, İsrail ordusunun uluslararası hukuka aykırı olarak Filistin halkını bastırmak için kullandığı silahların geliştirilmesinde oynadığı rol sebebiyle İsrail üniversitelerini boykot ettiklerini duyurdu.

Bu tür girişimler İsrail’de büyük bir rahatsızlık yaratıyor. Zira bu ve benzeri girişimlerin İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü devlet terörünü ortaya çıkarmasından endişe ediliyor. Üstelik bu durum Profesör Ilan Pappe’nin yaptığı gibi bazı akademisyenlerin İsrail dışına göç etmesine yol açmasından da endişe ediliyor.

Vatandaşlık dersi kitabına karşı Protestoların devam etmesi

İsrail Eğitim bakanlığının vatandaşlık dersine Tevrat’tan yeni ilkeler, Yahudiliğin ve Siyonizm’in ilkelerini ilave etmesi ve İsrail vatandaşlık bağının “Yahudi ve demokrat” diye tanımlanması büyük tartışma yarattı. Çünkü bu, İsrail’i sözde demokrat ama özde Yahudi devleti yapıyor. Bu arada söz konusu kitabı yazan komisyonda yer alan bir yazar da kitabın ana amacından saptırıldığını söyleyerek isminin komisyondan silinmesini istedi.

Bu olay Eğitim Bakanlığının Siyonist dini bir parti olan “Yahudi Ev” partisinin kontrolüne geçtiğine dair bir delil olarak görülüyor.

İsrail’de zengin ile fakir arasındaki uçurumun artması

Uluslararası Ekonomik İşbirliği Teşkilatı “OECD” uluslararası standartlara uygunluk çerçevesinde her yıl Üye Devletlerin kontrol ve denetimini yapıyor. Bu bağlamda hazırlamış olduğu raporu İsrail ilgili bakanlığına iletti. Raporda kişi başına yıllık 35 bin doları bulan İsrail ulusal gelirinin birçok üye ülkeden yüksek olduğunu bu rakamın nerdeyse gelişmiş ülkeler seviyesinde olduğunu ancak İsrail’deki hayat pahalılığının dünyanın en pahalı ülkeleri arasında sayılan Japonya ve İsviçre’den de fazla olduğunu belirtti.

İsrail nüfusunun % 21’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor ki bu oran Meksika, Türkiye ve Şili den daha yüksek bir orana tekabül ediyor. Bu verilerle geçen yıl % 21 olarak gerçekleşen yoksulluk oranı % 14 olan
2014 yılının çok üstünde bir rakamdır.

Al Buraq Meydanı’nda kadınlara erkeklerle birlikte karışık duaya izin verilmesi üzerine süren tartışmalar

Ortodoks Yahudi Cemaatleri tarafından yasak görülmesine rağmen reformcu “mübekki kadınları” grubunun isteği üzerine İsrail Başbakanı Netanyahu El buraq meydanında kadınlara, erkeklerle karışık şekilde salat
etmelerine izin vermesi de çok tartışma yarattı. Bu harekete mensup Avukat Anat Hoffman, karardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve bu kararı “tarihi” olarak nitelendirdi. “Çünkü Ortodoks hahamların söz konusu mekân üzerindeki kontrolü diğer dini akımlara zarar veriyordu.” dedi.

Haham Shmuel Rbinovic karardan duyduğu rahatsızlığı dile getirerek reformcu kadınlar hareketinin dinde yaptığı tahribatın onarılması için belki yıllar geçmesi gerektiğini söyledi.

Buna karşılık reformcu haham, kararı “ doğru yolda atılmış bir adım” olarak nitelendirdi.

Yahudiler arasında kadın konusu tartışılmaya devam ediyor. Gelenekçiler, kadınların erkeklerle karışık olmasını reddederken kadının yerinin evi olduğunu savunuyor. Buna karşılık reformcular kadınların siyasetin yanı sıra daha birçok alanda önemli rol ve görevler üstlenebileceğini savunuyor.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu