YAYINLARAnaliz

İsrail Gazze’den Galip Çıkar mı?

Ahmed Atawna*

İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu İsrail’in Aksa Tufanı Savaşına vereceği karşılığın uzun süreceğini ve Orta Doğu’nun kaderini de değiştireceğini söyleyerek tehditler savurdu. Netenyahu bu sözleriyle neyi kastetmekte? İsrail’in Gazze’deki direniş kuvvetleri ve Hamas’ın kökünü kurutmak olarak açıkladığı hedeflerini başarması ne anlama geliyor?

İşgal devletinin aldığı darbe yalnızca ordusunun ve halkının morallerini bozmakla kalmadı bölgedeki güç dengelerini de yerinden oynattı. Dengelerin bozulması herkese bu devletin yeterli güç, planlama ve iradeyle karşılaştığında aslında o kadar da güçlü olmadığını ve yenilebilir olduğunu gösterdi. Ancak İsrail ordusu Gazze’yi tekrar işgal etmek ve başta Hamas olmak üzere tüm direniş kuvvetlerini bitirmek için Batı’nın kayıtsız şartsız desteği ve ABD’nin tam ortaklığına sahip olursa elimizdeki tablo nasıl değişir?

İsrail açısından bu, kuruluşundan bu yana çizdiği “yenilmez ordu” imajını tekrar tesis etmek demektir. Böylece duruşunu, caydırıcılık yetkisini, söz sahibi olmasını, hafife alınmayacak bir ordu olduğu ve herhangi bir darbeyi affedecek bir güç olmadığını herkese tekrar hatırlatmayı amaçlamaktadır. İsrail’in hedefine ulaşması Filistinlilerin haklarının tamamen reddedilmesine ve “Çatışmaya Nokta Koyma” olarak da bilinen Smotrich Planını devreye sokulmasına giden yolu açacaktır. Böylece Smotrich Planı, savaşı Siyonizm’in lehine çözmek için Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin halkının zorla yerlerinden edilmesine neden olacaktır.

Filistin direnişinin arkasında durmak ve farklılıkları ne olursa olsun direnişin saldırıya uğramasını ve zayıflamasını önlemek bölge ülkelerinin çıkarınadır çünkü diğer türlü zarar herkese dokunacaktır. Ayrıca öyle ya da böyle direniş yalnızca Filistinliler için değil, aynı zamanda bir dizi Arap ülkesinin milli güvenliği için dayanak ve koruyucu sayılmaktadır.

Tablonun renk değiştirmesi Filistinliler açısından şimdiye kadar kazandıklarının elinden kayıp gitmesi anlamına gelmektedir. Yalnızca her hareketinin ses getirdiği direnişin de içinde bulunduğu Gazze’deki nitelikli milli yapının değil “siyasi varlığın çekirdeği” olarak tanımladığım Filistin Hükümetine de ulaşacaktır. Filistin Hükümeti kötü yönetimi, zayıflığı ve kaygan zemindeki konumuna rağmen yönetimdeki sağ cenah tarafından istenmeyen unsur olarak kalmaktadır. Ek olarak Filistin topraklarındaki Filistinliler tam anlamıyla tehdit altında kalacak, Batı Şeria ve hatta 48 Toprakları’ndaki Filistinliler kendilerini başta Ürdün olmak üzere diğer ülkelere göç etme ve uzaklaştırma tehditi altında bulacaklardır.

Araplar özellikle de Mısır ve Ürdün’e gelirsek İsrail’in Gazzelileri göç ettirmek başta olmak üzere diğer hedeflerini gerçekleştirmesi Mısır’ın milli güvenliğinde stratejik bir tehlike oluşturması ve derin bir krizi de beraberinde doğurması demektir. Çünkü göçle birlikte Mısır, genelde Filistin özelde de Gazze dosyasından sorumlu tutulacaktır. Ürdün’ün ise Batı Şeria ve 48 Toprakları’ndan yaklaşık üç ya da dört milyon Filistinliye kucak açması gerekecek; böylece faşist siyonist sağın “Ürdün Filistin’dir.” tarihi söylemi hayata geçecektir. Alternatif vatan politikası uygulanacak ve Smotrich Planı’na göre çatışmayı neticeye bağlamak için Ürdün’de bir Filistin topluluğu oluşturulmasıyla bu süreç sona erecektir. Bu da Ürdün’ün zayıflaması ve birçok seviyede köklü değişimlerin yaşanması anlamına gelmektedir.

Direniş Mihveri olarak bilinen ülkeler de bu tablonun değişmesinden zarar görecekler çünkü Gazze’deki direnişin bitmesiyle onların da rolü sona erecektir. Nitekim mihver güçlerin hedefi ve tasarrufları doğrudan Filistin Davası ve İsrail işgaline karşı direniş göstermekle bağlantılıdır. Çünkü zaten bölgedeki “Direniş” kavramı Filistin halkının İsrail işgaline karşı direnişiyle birleşmiş bir kavramdı. Bu sebepten ötürü kimse ana fikri Filistin meselesi ve Filistinliler  olmadığı müddetçe ne kendisini “direnişçi” olarak tanıtabilir ne de direnişten bahsedebilir. Yani bu kısaca Filistin direniş güçlerinin belini bükmek anlamına gelir. Mihver güçler yalnızca Filistin meselesine olan bağlarını değil, bulunduğu ülkelerde de hüsrana uğrayacak; varlığı değersiz, ağırlığı ve resmiyeti olmayan taraflara dönüşecektir. Sebep, bulunduğu ülkelerdeki varlığını ne iç ilişkilerinden ne de bölgedeki bağlantılarından değil zaten Filistin direnişine verdiği destekten kazanmış olmasıdır.

Doğal olarak İran’ın bölgedeki ilerleyişi ve bölgede müttefikleriyle  Filistin direnişi ve meselesinin desteğine dayanarak attıkları “Amerika’ya ölüm! İsrail’e ölüm!” sloganları da etkilenecektir. Eğer İsrail direniş hareketlerini etkisiz hale getirmeye başarırsa İran’ın bölge ülkelerinde yayılmasının bahanesi de bitmiş olacaktır. Yaptığı tüm girişimlerin tek açıklaması kendi hedeflerini gerçekleştirmek için o ülkelerin iç işlerine karışmak olarak açıklanacak ve İran için bu durum tam anlamıyla tehlike haline dönüşecektir.

Son olarak, İsrail’in hedeflerini gerçekleştirmesinin en tehlikeli sonucu ABD hükmünün Orta Doğu’da kurulması, Amerika’nın bir kere daha Orta Doğu sahnesine çıkması, bölgede Amerika’nın eli kolunun uzaması ve söz sahibi olmasıdır. Böylece bölgeden geri çekilmesine, bölgede oynadığı rolün ve etkisinin azaldığına dair ve buna benzer kurulan söylemlerin hepsi boşa çıkacaktır. Sonuçta bu yalnızca Filistinlileri değil, bölgedeki ülkeleri ve yükselen güçleri, ayrıca uluslararası düzeyde rol ve nüfuz sahibi olmak isteyen global güçleri de etkiler. Bu da Çin’e, Rusya’ya ve bölgeye dair emel güden her devlet için emellerinin henüz gerçekleşmeyeceği mesajını iletmiş olur.

Tüm bu sebeplerden dolayı işgal devleti İsrail hedeflerine ulaşmamalıdır. Bu durumdan zarar gören tüm güçler ve devletler bu saldırıyı ve barbar savaşı durdurmalıdır. Ayrıca Filistinlilerin yalnızca Gazze’den Mısır’a değil neresi olursa olsun göç ettirilmesi söz konusu edilmemelidir. Nitekim bunların önüne geçmek Filistin direnişi ve bölge ülkeleri arasındaki ihtilafları bir kenara bırakmayı gerektirmektedir. Ayrıca Filistin direnişinin yanında yer almak ve direnişin zayıflamasını önlemek bu ülkelerin çıkarınadır çünkü bahsi geçtiği üzere direnişin varlığı Filistinliler yanı sıra bazı Arap ülkelerinin milli güvenliğiyle de birebir ilişkilidir.

Her ne kadar İsrail Filistinlilere hem can hem mal kaybı olarak oldukça ağır zararlar vermeyi başarmış olsa bile Filistin direnişinin devamı ve insanların göç ettirilmesinin önüne geçilmesi bu savaşın yenilgiyle sonuçlanması ve ilk günlerde elde edilen zaferin perçinlenmesi demektir. Aynı zamanda siyonist oluşumun bölgedeki Arap ve diğer ülkelerin işlerine karışmaktan aciz olduğunu gösterecektir. Ancak eğer İsrail bu savaştan galip çıkar yabancı unsurlar bölgeye nüfuz eder ve ABD’nin hegemonyası sağlanırsa işte o zaman bu savaştan herkes zararlı çıkmış olur.

*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu