DOSYALARFilistin Siyaset Gündemi

Gazze Savaşı: Askeri Çıkmaz ve Siyasi Yetersizlik Arasında

Ahmed Atawna*

Gazze savaşında askeri sahada bir çıkmaz yaşanıyor. Ne yiğitçe performanslarına rağmen direniş güçleri -ya da Lübnan ve Yemen’deki destek cepheleri- direnişi, işgal gücünü Filistin halkının haklı ve meşru taleplerine cevap vermeye zorlayacak bir noktaya getirebiliyor ne de işgal gücü -ve müttefikleri, özellikle de ABD- kendi arzularını dikte edebiliyor ve kanlı savaşının hedeflerine ulaşabiliyor.

Direnişi yok edip silahsız bırakamıyorlar. Direnişin elindeki rehineleri geri alamıyorlar. Aynı şekilde Gazze Şeridi’ne Hamas Hareketi’nden bağımsız herhangi bir idari formül dayatamadılar. Şimdiye kadar hiçbir devlet, Gazze Şeridi’nin yönetimini üstlenecek uluslararası ya da Arap bir gücüne katılma fikrini kabul etmiş değil. Aynı şekilde yerel hiçbir Filistin gücü -aşiretler, kanaat önderleri, iş insanları ve toplumun farklı güçleri- bu hususta işgal gücü ile iş birliği yapmayı kabul etmedi. Filistin halkı ve direnişi hala olağanüstü mücadelesini sürdürüyor.

Uluslararası, bölgesel ve Arap dünyası düzeyinde bir yetersizlik

Askeri sahadaki çıkmazla paralel olarak, savaşa ilişkin yerel, bölgesel ve uluslararası düzeylerde görülen siyasi sahnedeki çıkmaz ve yetersizlik durumu da devam ediyor. Ne krizi aşabilecek bir yaklaşım geliştirilebiliyor, ne de işlevsel siyasi girişimler masaya konulabiliyor. Siyonist oluşumun müttefiki ve hâmisi olan ABD’nin hâlâ büyük ölçüde lehine olan uluslararası güç dengesi, ABD’nin Filistin-İsrail çatışması meselesindeki tekilliğinin devam etmesini sağladı ve uluslararası ve bölgesel siyasi sistemin ve uluslararası toplumun kurumlarının eylemlerinde apaçık bir yetersizlik olduğunu gösterdi. Hiçbir taraf, her iki taraf için de (direniş ve işgal gücü) kabul edilebilir makul bir siyasi çözüm sunamadı.

ABD’nin Siyonist oluşuma verdiği mutlak desteğin arkasında yatan pek çok faktörün yanı sıra, ABD başkanlık seçimlerine giden sürecin içinde olmamızdan ötürü ABD, Filistinlilerin önünde siyasi bir ufuk açabilecek herhangi bir formülün kabul edilmesi için işgal hükümetine -yapısı gereği sağcı ve faşist- herhangi bir fiili ve etkili baskının uygulanmasını reddediyor ve engelliyor. Filistin devletinin kurulması hakkında ciddi bir konuşma ya da Filistinlilere siyasi haklarının bir kısmını elde edebileceklerine dair umut verecek siyasi bir girişime ilişkin herhangi bir tartışma görülmüyor. Bilakis, ABD’nin İsrail’deki faşist hükümete itaat etme, istediklerini verme ve onunla özdeşleşme tutumu devam ediyor.

Gazze’deki savaş taraflardan birinin üstünlüğü olmadan sürerken, uluslararası, bölgesel ve Arap düzeyinde siyasi sahnedeki çıkmaz da devam ediyor. Peki bu durum bizi nereye götürecek?

Arap ülkeleri açısından bakıldığında, Gazze savaşına eşlik eden siyasi yetersizlik bize Arap dünyasının hala dağılmış ve güçsüz bir vaziyette olduğunu hatırlattı. Arap dünyası formaliteden de olsa harekete geçmeye çalışsa bile -Arap Birliği örneğinde olduğu gibi- Filistin meselesi ve geleceği konusunda ortak bir vizyona ve mutabakata sahip değil. Ayrıca Arap dünyasındaki çok sayıda ülke Filistin meselesine ve gelişmelerine ilgisiz ve bunlardan tamamen kopukmuş gibi davranıyor. Savaşla alakadar olan ülkeler ise, bu savaştan çıkmayı sağlayacak siyasi bir girişim oluşturma yetisine sahip değiller, ki sahip olsalar bile bunu sağlamayı istemiyor olabilirler.

Filistin açısından bakıldığında, resmi Filistin siyasi liderliğinin yetersizliği ve bu savaştaki kenar rolü -ki o da varsa-, bu aşamanın en göze çarpan taraflarından ve belki de Filistin meselesinin en önemli zayıflıklarından biri. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderliği ve Filistin Yönetimi, savaşın bir parçası değilmiş ve Gazze Şeridi’nde yaşanan savaşla ya da Filistin halkının olağanüstü direnişiyle bir ilgisi yokmuş gibi davranmaya çalıştı. Liderlik göstermeyip ya iç siyasi çekişme ya da bir şeyleri engelleme çerçevesi dışında liderlik rolünden söz etmek için harekete geçmedi.

Ne ulusal düzeyde siyasi bir girişim var ne bölgesel ve uluslararası düzeyde siyasi bir hareketlilik var ne de saldırganlığın ve savaşın durdurulup sonlandırılması için bir başlangıç niteliği taşıyabilecek siyasi bir adım ya da fiili bir hareketlilik var. Savaşın durdurulmasının ana gerekliliklerinden biri olarak Filistinliler arasında birliğin sağlanmasını amaçlayan Filistin ulusal girişimlerine, hatta Arap ve İslami bütün girişimlere sırt çevrilmesindeki ısrara dair haberler ortalıkta dolaşıyor. Bu bağlamda Filistin siyasi gerçekliğinin bu şekilde devam etmesinin savaşın süresini uzatacağı ve savaşı durduracak bir anlaşmaya varılmasına engel olacağı söylenebilir.

İki olası senaryo

Yukarıda anlatılanlardan hareketle, siyasi sahnedeki yetersizlik ve çıkmaza paralel olarak askeri sahnede görülen çıkmaz bu savaştan çıkış yolunun bulunmasını engellemektedir. Bu demek oluyor ki, savaş yakın bir zamanda son bulmayacak. Gelgelelim, çatışmadan etkilenenler ve çatışmayı etkileyenler de dahil olmak üzere çatışmanın tüm taraflarıyla ilişkili pek çok etkenden ötürü mevcut durumun da sürdürülebilir olduğu söylenemez.

Bu çerçevede şu iki senaryo ile karşı karşıya kalırız:

Birincisi: Savaşın niteliksel olarak tırmanması ve genişlemesi

Çatışmanın iki tarafından biri, diğer tarafı kendi şartlarına uymaya ve siyasi taleplerine boyun eğmeye zorlamak için savaşta ciddi bir niteliksel tırmanışa başvurabilir. Burada direniş ve bölgedeki müttefikleri, işgal gücünü savaşın durdurulması, Gazze Şeridi’nden çıkılması, esir takası yapılması ve Gazze Şeridi’nin yeniden imar edilmesi gibi direnişin taleplerine yanıt vermeye zorlayacak niteliksel bir tırmanışa başvurabilir. Ya da işgalci İsrail’in isteklerini dayatmak ve savaşta hedeflediği amaçlarına ulaşmasını sağlamak üzere baskı yapmak amacıyla ABD ve işgalci İsrail, Lübnan’a savaş açarak ya da doğrudan İran ile çatışmaya girip İran topraklarını hedef alarak bölgede niteliksel bir tırmanışa geçebilir. Her iki durumda da sonuçları kestirilemeyen ve kazananın olmadığı olağanüstü ve niteliksel bir tırmanış ile karşı karşıya kalırız. Ancak olayların doğasına ve tarihin gerçeklerine dayanarak, Filistin halkının hak sahibi olduğu ve temel haklarını, topraklarını, bağımsızlıklarını ve onurlarını savunmak için mücadele eden taraf olduğu göz önüne alınırsa, Filistin halkının saldırganlığın herhangi bir şekilde tırmandırılmasına göğüs gereceğini ve meşru ulusal hedeflerine ulaşmak için direnişini sürdüreceğini söyleyebiliriz. ABD’nin bölgede ulus ve vatan ile ilgili meseleleri ele alma konusunda fiyaskolarla dolu kara bir sicili olduğu gibi işgalci İsrail de hedeflerine tek başına ulaşmaya gücü yetmeyen, hatta bu noktada aciz kalan bir devlet haline geldi. Dolayısıyla bu tür bir gelişme büyük olasılıkla Filistin davasının ve direnişinin lehine olacaktır. Söz sahibi ve nüfuzlu bölgesel ve uluslararası güçler Filistin davasına hizmet eden siyasi bir vizyon geliştirme inisiyatifi almadıkça, ciddi ve etkili bir şekilde hareket etmedikçe ve Filistinlilerin bu savaşı sonlandırmaya ikna olmalarını sağlayacak taleplerini karşılamak, Filistin halkının bunca fedakarlığı, kahramanlığı ve direnişinden sonra makul oranda haklarını elde etmelerini sağlamak ve işgalci gücün yaklaşık yedi aydır gösterdiği vahşeti, işlediği suçları ve eylemlerini durdurmak için her yönden baskı yapmadıkça sahne böyle bir gelişmeye gebe kalacaktır.

İkincisi: Yıpratma savaşının uzaması

Diğer bir olasılık, zaman zaman nispeten iniş çıkışların yaşanmasıyla birlikte çatışmanın aynı tempoda devam etmesi. Bu da çatışmanın bir nevi uzun soluklu yıpratma savaşına dönüşebileceği ya da 1987 yılında patlak veren Birinci İntifada ve 2000 yılında patlak veren İkinci İntifada’da yaşananlara büyük oranda benzeyen yeni bir Filistin mücadelesine evrilebileceği anlamına geliyor. Tabi bu mücadele, yapısı ve seviyesi ile bu iki intifadadan ayrılacaktır, ki bu Filistin ulusal mücadele tarihinde alışılageldik bir durumdur. Zira her mücadele dönemi kendisini diğerlerinden ayıran özellikleri üzerinde taşımaktadır. Gelgelelim, bu senaryo daha çok Filistin tarafından bağımsız etkenler ile ilişkilidir. Nitekim çatışmayı etkileyen devletler -özellikle ABD, İran ve işgal hükümeti- geniş çaplı ve doğrudan bölgesel bir savaşa girmeme konusunda kesin kararlar alırsa ve herhangi bir sebeple bu çatışmaya girmezse mevcut sahne olduğu gibi devam edecektir. Böyle bir durumda bu ve diğer devletler savaşı desteklemeyi ve üstü örtülü bir şekilde anlaştıkları sınırlı bir çıta dahilinde azami baskı yöntemlerini uygulamayı sürdürecektir ve her bir taraf zaman faktörüne ve düşmanın yapabileceklerine bağlı kalacaktır. Bu da yıllar olmasa da aylarca sürebilecek uzun soluklu bir yıpranma dönemine girilmesi anlamına geliyor. Tabi bu senaryo, Filistinliler için taşıdığı zorluklara ve risklere rağmen, mevcut çatışmanın yalnızca Gazze Şeridi ile sınırlı kalmayıp, tüm Filistin halkının dahil olacağı kapsamlı bir çatışmaya dönüşmesine kapı aralayabilir. Aynı zamanda bölgedeki birçok güç için bu tarihi âna yatırım yapma ve bütün bölgeyi hedef alan bir proje olması sebebiyle Siyonist projeye karşı koyma fırsatı da oluşturabilir. Bu şekilde mevcut çatışmanın temposu yükselerek bölgedeki birçok yeri kapsayacak şekilde genişleyebilir. Bu uzun soluklu çatışma aynı zamanda uluslararası ve bölgesel projelerin yanı sıra bölgedeki bazı rejimler ve ülkeler için de büyük riskler taşıyacaktır. Çünkü halklar ve rejimlerin tutumları arasındaki bariz farklar zamanla çoğalıp artacak ve bu durum bölgedeki birçok ülkenin istikrarı için bir tehdit oluşturacaktır.

Tüm bileşenleri ve güçleriyle birlikte Filistin halkı ve Filistinlilerin haklarını destekleyen ve insani değerleri savunan güçler, halklar ve ülkeler, hegemonyacı, sömürgeci, ırkçı ve aşırılık yanlısı güçlerle mücadele etmek ve onların nüfuzlarını kırmak için tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Bu tarihi âna yatırım yapmak adalet, özgürlük ve insanlık onuru değerlerine inanan herkesin sorumluluğundadır. Zira Filistin meselesi bu değerlerin hakiki küresel bir ifadesi haline gelmiştir. Bu bakımdan Gazze’ye ve Filistinlilere destek vermek vatani, milli ve ahlaki bir görevdir.

*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu