Filistin Yönetimi’nin Şehit ve Esir aileleri ile Yaralılara Ödenen Maaşla İlgili Kararına İlişkin Bir Değerlendirme

Murad Ebu’l Baha

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 10 Şubat 2025 Pazartesi günü, Filistin Yönetimi bütçesinden İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirlerin, şehit ve yaralıların ailelerine ödenen aylık maaşların ödenmesine ilişkin yasaların yürütmesinin durdurulmasına yönelik bir kararname yayınladı. Karar, bu grupların “Filistin Ulusal Ekonomik Güçlendirme Kurumu” adlı bir Filistin kurumunun yetki alanına dahil edilmesini öngörüyor. Söz konusu kurum, yoksul ve dezavantajlı ailelere, üniversite mezunlarına, engellilere ve kadınların evi geçindirmekle yükümlü olduğu ailelere yardım etme misyonunu benimsiyor.

Karar, İsrail’in Haziran 2018’de Knesset’te kabul ettiği Filistin Yönetiminin vergi gelirlerinden kesinti yapılmasına izin veren yasadan yıllar sonra geldi. Bu yasa, İsrail’in Filistin Yönetimi adına topladığı vergilerden -Filistin Yönetimi’nin- Filistinli yaralılar ile şehit ve esir yakınlarına ayırdığı aylık maaşların ederi kadar para kesintisi yapmasına izin veriyordu. Bu yasa, Şubat 2019’dan itibaren fiilen yürürlüğe girmiş ve İsrail hükümeti, Filistin Yönetimi adına topladığı vergi gelirlerinden (makassa olarak biliniyor) Filistin Yönetimi’nin bu ailelere ödediği maaşların ederi kadar parayı düzenli bir şekilde kesmeye başlamıştı. Filistin Maliye Bakanlığı’nın beş ay önce yayınladığı verilere göre, kesilen miktar 3,54 milyar şekele (yaklaşık 1 milyar dolar) ulaştı.

İsrail, Filistin Yönetimi adına topladığı vergi gelirlerinin büyük bir bölümüne el koyma politikasıyla şartlarını yerine getirmesi için Filistin Yönetimi’ni kıskaca almak ve Filistinlilere ekonomik baskı yapıp onları göçe zorlamayı hedeflemektedir. Filistin Yönetimi, Mart 2019’dan beri işgalci İsrail’in bu gelirlere el koymasının ardından kamu çalışanlarının maaşlarını kısma yoluna gitti ve maaşların yalnızca yüzde 50 ila yüzde 70’lik bir dilimini ödeyebildi.

Filistin Yönetimi’nin eski ve yeni yaklaşımları

Filistin Yönetimi, işgalci oluşumun yıllardır bu gelirlere el koymasına, dayatmaları reddetme prensibiyle karşılık verdi. Bu prensip ciddi bir simgesel değere sahip olup Filistin direnişinin temellerinden biridir. Neticede Filistin Yönetimi işgalci gücün kendisine dayatmaya çalıştığı ve özünde her türlü direniş biçimini reddetmeyi gerektiren bu yasayı reddetti.

Karardan etkilenen kesimin, işgale direnen ve sonuçta ya şehit olan ya yaralanan ya da esir düşen Filistinliler oldukları görülüyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, daha önce yaralılar ile şehit ve esir yakınlarına ayrılan fonları devam ettireceğine söz vererek “Filistin Yönetimi’nin elinde bundan başka para kalmasa bile onları bu ailelere vereceğim” demişti. Filistin Devlet Başkanlığı tarafından “kahraman esirlerin, şehit ailelerinin ve yaralıların ekmeğine dokunulmayacağı” dile getirilmiş ve Filistin Yönetimi liderlerinden bu bağlamda yıllarca benzer açıklamalar gelmişti.

Ancak Filistin Devlet Başkanı tarafından çıkarılan son karar, meselenin Filistin Ulusal Ekonomik Güçlendirme Kurumu’na devredilmesiyle, Filistin Yönetimi’nin “terörizmi destekleme” suçlamalarını kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığını gösteriyor. Yayınlanan verilere göre, söz konusu kurum, Filistin Yönetimi bütçesinde açıkça belirtilen bir kalem üzerinden doğrudan destek almıyor. Bunun yerine, adı açıkça belirtilmeyen yerel ve uluslararası farklı kaynaklardan destek alıyor ve Filistin Yönetimi de bunlar arasında yer alıyor. Ancak Filistin yönetimi, bu kuruma sağladığı yardımı istediği zaman durdurma yetkisine sahiptir. Bu da, kendi değerlendirmesine göre, işgalin yıllardır Filistin vergi gelirlerinden (makassa fonlarından) büyük miktarlarda kesinti yapma bahanesini ortadan kaldırmasını sağlayabilir.

Söz konusu kuruma ait yayınlanan verilere bakıldığında, kararnamede belirtilen kesimlere ayrılan maaşları ve ödenekleri karşılama gücünün bulunmadığı açıkça görülüyor. Kurum, yıllık yaklaşık 2 bin 500 ihtiyaç sahibine yardım etmeyi hedeflediğini belirtiyor ve bu sayı, Filistin Yönetimi’nden maaş alan yaralılar ile esir ve şehit yakınlarının sayısıyla kıyaslanamayacak kadar küçük kalıyor. Filistin Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı istatistiklere göre, “İsrail”in aylık yaptığı kesintiler yaklaşık 15 milyon dolara ulaşıyor ve bu Filistin Yönetimi’nin sözü edilen kesimlere her ay ödemesi beklenen tutara tekabül ediyor. Buna karşılık kurumun sağladığı yardımlar, yarım milyon dolara bile ulaşmıyor. Zira kurumun yaklaşık 2 bin 500 aileye yardım sağladığı yönündeki açıklamaları ve Filistin Esirler ve Eski Esirler Heyeti Başkanı Kaddure Faris’in kurumun her aileye aylık 200 dolar yardım sağladığı yönündeki ifadeleri göz önüne alınırsa, kurumun Filistinlilere sağladığı toplam yardımın ancak yarım milyon dolar civarında olduğu görülüyor. Bu veriler, Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa’nın Münih Güvenlik Konferansı sırasında CNN muhabirine verdiği röportajda vurguladığı hükümet politikalarını doğruluyor. Başbakan Mustafa, yeni karara göre maaşların artık önceki maaş ödeme sisteminde olduğu gibi herkese ödenmeyeceğini, yardımların sosyal durum ve ihtiyaç temeline göre yapılacağını belirtti. Buna göre sosyal incelemelere dayalı olarak yalnızca fakir ve ihtiyaç sahibi olanlara yardım yapılacak ve herkese maaş bağlanmayacak. Bu yaklaşım, kurum tarafından yayınlanan verilerle ve ödenebilecek yardım miktarıyla da örtüşüyor.

Gelgelelim kurumun yardım sağlama kapasitesi meselesini bir kenara bırakıp bu grupların maaşlarını topluca ödemek için gerekli destek ve finansmanı alacağını varsayarsak, bu yardımlar sağlandığında işgalci gücü yakın bir gelecekte bu kurumun faaliyetlerini askıya almaya karar verirse neyin engelleyeceği sorusu ortaya çıkıyor. İşgalci güç, daha önce Batı Şeria’da görevi yalnızca esirlerin yasal savunmasıyla ilgilenmek olan insan hakları kuruluşlarının faaliyetlerini birçok kez yasaklamıştı. Bu kişilere hiçbir maddi yardım sağlanmamasına rağmen, işgalci güç bu kuruluşların insan hakları faaliyetlerini yürütmesine izin vermemişti. O dönemde Filistin Yönetimi, bu yasaklama kararlarına karşı duramamıştı. O halde, Filistin Yönetimi bu kurumu benzer bir karardan nasıl koruyabilecek?

Karara yönelik iç ve dış tepkiler

Filistin Devlet Başkanı’nın kararı, Filistin halkı nezdinde ayrı bir yere sahip olan kesimlere dokunduğu için Filistinliler arasında tepkiyle karşılandı ve kınandı. Bu kesimlere verilen maaşların, bir sivil toplum kuruluşu aracılığıyla sunulan sosyal yardımlara dönüştürülmesi Filistin’in tarihi değerlerine aykırı bir durum olarak görülüyor. Filistin Yönetimi’ne bağlı Esirler ve Eski Esirler Heyeti Başkanı ve Fetih Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Kaddure Faris, söz konusu kararın hedeflenen kesimlerin ulusal boyutta taşıdığı anlamı ıskaladığını belirtti. Maaş meselesinin, ihtiyaç sahibi ailelere yardım sağlayan sivil bir kuruluşa devredilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Faris, bunun Filistin davası uğruna fedakarlıklar yapan kesimlerin haklarını zedeleyen bir emsal teşkil ettiğini söyledi. Faris, kararın derhal geri çekilmesi ve esirler ile şehit ailelerinin haklarını koruyacak bir çözüm bulunması çağrısında bulundu.

Aynı şekilde Hamas Hareketi de Filistin Devlet Başkanı’nın kararına karşı çıkarak bu adımı hamiyetsizlik olarak nitelendirdi. Hareket, kararın ulusal değerlerden birinden vazgeçmek anlamına geldiğini belirterek, kararın derhal geri çekilmesi ve işgalci Siyonist yönetim ile ABD yönetiminin baskılarına boyun eğilmemesi gerektiğini vurguladı. Hamas, Filistin halkı ve haklı davası uğruna en büyük fedakarlıkları yapan bu direnişçi ulusal kesimin sosyal yardım vakalarına dönüştürülmesinin utanç verici bir durum olduğunu ifade etti.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ise kararı, ulusal davaları şekillendirme girişimlerinin bir parçası olarak değerlendirerek esirler ve şehitler meselesinin kutsal bir ulusal dava olmaktan çıkarılıp, düşmanla bağlantılı bağışçı kuruluşların kriterlerine tabi idari bir meseleye dönüştürülmeye çalışıldığını belirtti. Bu meselenin Filistin Ulusal Ekonomik Güçlendirme Kurumu’na devredilmesi ve esirlerin gözetilmesine ilişkin yasada yapılan değişikliklerin, bu kesimi ulusal statüsünden ve meşru haklarından yoksun bırakmayı hedefleyen tehlikeli bir manipülasyon olduğunu vurguladı.

Filistinli grupların birçoğu ve önemli isimler de benzer açıklamalar yaparak, Filistin Devlet Başkanı’nın kararını reddettiklerini ifade ettiler. Söz konusu kararın Filistinliler için yüksek değeri olan davalardan vazgeçmek anlamına geldiğini belirttiler.

Dışarıda ise karar, ABD yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı. The Times of Israel gazetesinin aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, “Donald Trump yönetimi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın esirler ve ailelerine para ödenmesi programını sonlandırmak için imzaladığı kararnameyi memnuniyetle karşılıyor” dedi. 2018 yılında ABD, Filistinli tutuklulara ödenen maaşların durdurulması, bu tür maaşların ödenmesini sağlayan yasaların lağvedilmesi, Filistin “terörizminin” durdurulması için somut adımlar atılması ve “şiddet eylemlerinin” alenen kınanıp bu eylemlerin soruşturulması şartları yerine getirilene kadar Filistin Yönetimi bütçesine verdiği desteği askıya almıştı.

Filistin Yönetimi’nin Filistin davasının mevcut gerçekliğine ilişkin siyasi yaklaşımı

Filistin Yönetimi, Filistin davasını tehdit eden bir dizi büyük zorluk karşısında bariz bir zayıflık gösteriyor ve ciddi bir çıkmazda bulunuyor. Yönetimin işgalci güçle izlediği ve Oslo Projesi olarak bilinen siyasi sürecinin yıllardır tıkanmış olması ve Gazze Şeridi’ne yönelik amansız savaş karşısında seçeneklerinin tükenmesi bunun bir kanıtı. Ayrıca, uluslararası tarafların, “Gazze savaşının ertesi günü” olarak adlandırılan düzenlemelerde Filistin Yönetimi’nin siyasi rolünü büyük ölçüde dışlaması bu zayıflığın başka bir göstergesi. Tüm bunların ötesinde, şu anda İsrail’de iktidarda olan aşırı sağın Batı Şeria’yı ilhak etme ve Filistinlilerle olan çatışmayı kökten çözme projeleri yönetimin yaşadığı çıkmazı perçinleştiriyor.

Filistin Yönetimi liderliği, İsrail’deki ABD destekli aşırı sağa karşı koymanın imkânsız olduğu yönünde bir siyasi yaklaşıma sahip. Özellikle Donald Trump’ın ABD’de yeniden başkanlık koltuğuna oturması ve İsrail’deki aşırı sağ hükümetin politikalarına koşulsuz desteğini açıkça ilan etmesi, hatta bazı durumlarda bunları da aşıp ileriye gitmesi -örneğin Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin tamamen sürgün edilmesi arzusunu dile getirmesi– bu yaklaşımı pekiştirmektedir. Bu çerçevede, Filistin Yönetimi varlığını koruyabileceğine ve İsrail aşırı sağının kendisini ortadan kaldırmaya yönelik tehditleri karşısında ayakta kalabileceğine inandığı alternatif yollar izlemeye yönelmiştir. Bu yolların başında, Cenin Mülteci Kampı ve Batı Şeria’nın kuzeyindeki bazı bölgelerde yürüttüğü güvenlik operasyonu gelmektedir. Siyasi rakiplerine göre bu operasyon, Batı Şeria’nın kuzeyinde ortaya çıkan silahlı direniş hareketini bastırmayı hedeflemektedir. Ancak Filistin Yönetimi, operasyonun yasa dışı silahlı gruplarla mücadele etmeyi amaçladığını söyleyerek attığı adımı savunmuş ve operasyonu “Vatanı Koruma” operasyonu olarak adlandırmıştır. Söz konusu operasyon, İsrail tarafından ihtiyatlı bir memnuniyetle karşılanmıştır.

Filistin yönetiminin şehitler, yaralılar ve esirler için yapılan ödemeleri durdurma kararı da aynı siyasi yaklaşımın bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Yönetim bu karar ile terörizmi desteklediği yönündeki suçlamaları kendisinden uzaklaştırmaya çalışıp ABD yönetiminin daha önce kendisinden talep ettiği şartlara uyduğunu göstermeye çalışıyor. Ancak bu adım, ABD tarafından olumlu karşılanmış olsa da İsrail tarafından yeterli görülmedi. Zira İsrail Maliye Bakanı, Filistin Yönetimi’nin harcamalarını yıllık olarak inceleyecek bir ekip oluşturacaklarını ve Filistinli esirler, şehitler ve yaralılar için ödeme yapılmadığından emin olduktan sonra vergi gelirlerini Filistin Yönetimi’ne aktarmaya karar vereceklerini açıkladı. Ayrıca, Filistin camilerinde ve okullarında “tahrik edici” fonların toplanmasının engellenmesini de takip edeceklerini belirtti. Bu, Filistin Yönetimi’nin yakında, Vakıflar ve Yükseköğretim bakanlıklarına tahsis ettiği bütçeye eşdeğer miktarda fonun el konulmasıyla şantaja maruz kalacağı anlamına geliyor.

İsrail Maliye Bakanı’nın açıklamaları, Filistin Yönetimi’nin bu mevcut zorlu duruma karşılık İsrail ve ABD tarafından Filistinlilere dayatılan bitmek bilmeyen şartları kabul ederek ayakta kalmaya çalışmasının, Filistin varlığını korumak için doğru bir yol olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Zira İsrail’deki sağ hükümetin sabah akşam dile getirdiği çatışmayı kökten çözme projesi hızla ilerlemektedir. Filistinlilerden talep edilen ve hala talep edilmeye devam edilen şartların, bu projenin bir parçası olduğu ve Filistin Yönetiminin varlığını sürdürmesine fırsat verme amacı taşımadığı açıktır. Filistin Yönetimi’nin Cenin kampında elli gün süren güvenlik operasyonundan sonra burada ve Batı Şeria’nın kuzeyindeki diğer kamplarda gerçekleşen son İsrail saldırısı Filistinlilerin hala zihinlerinde. Bu bağlamda, Filistin Yönetimi rolünün sadece güvenlik görevleriyle sınırlı kalmasını kabul etmemelidir.

Öyle görünüyor ki, iki devletli çözüm projesi, hem İsrail hükümeti hem de ABD yönetiminin yaklaşımlarına göre sona ermiş durumda. Bu şartlar altında Filistin Yönetimi, onlarca yıl boyunca denenmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış süreçleri yeniden canlandıramayacaktır. Görünüşe göre Filistinlilerin tek seçeneği saflarını birleştirmek, yurt içi ve yurt dışındaki tüm Filistinlileri seferber etmek ve Filistin davasının karşı karşıya olduğu sıkıntılı durumla başa çıkacak, Filistinlilerin Filistin topraklarında varlıklarını sürdürmelerini güvence altına alacak ve tehcir ile demografik değişim planlarına karşı koyacak siyasi bir vizyon üzerinde uzlaşmaktır. Bu planın uygulanması için Filistinlilerin yanı sıra, son savaşla Filistin’in haklı davasını destekleme konusunda sayılarının ne kadar fazla olduğunu gösteren halklar, örgütler ve hükümetler de seferber edilmelidir. Bu durum ışığında Filistinli liderler, bu geniş çaplı uluslararası desteği, Filistin halkının işgali sona erdirip bağımsız bir Filistin devleti kurma hedeflerine kanalize etme sorumluluğunu taşımak zorundalar.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu