DOSYALARİsrail Araştırmaları

Falaşa Yahudilerine Karşı İsrail’in Irkçılığı

İsrail’de demografi uzmanları Falaşa Yahudilerinin kökeni hakkında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Etiyopya’ya kadar varan ve kendilerini Yahudi akidesine bağlı kimseler olarak gören bu siyahilerin buraya kadar nasıl gittikleri konusunda öne sürülen tek bir görüş ve rivayete dayanmak doğru değildir. Bu nedenle konuyla ilgili tüm görüşleri dikkate almak gerekir. Buna göre kimisi onların Dan’ın oğulları olduğunu söylüyor. Bunlar önce Mısır’a göç etmiş sonra Kızıldeniz üzerinden veya Nil Yoluyla Güney Sudan’a, oradan da Etiyopya'ya ulaşmışlardır. Başka bir görüşe göre Yahuda Krallığı tarafından sınır dışı edildikten sonra Falaşaların Güney Sudan’a vardıkları düşünülüyor. Başka bir görüş de Falaşaların aslında yerli bir Afrika kabilesi olduklarını, tarihsel süreç içinde Yahudi itikadıyla tanışmış ve bu inanca “ğayur” yoluyla samimi bir şekilde bağlanmış bir topluluk olduklarını öne sürüyor. (Almog, 2012).

Etiyopyalı Yahudiler için meşhur olan “Falaşa” ismi aslında burada sonradan Hristiyanlaşmış fakat hala Yahudi inanç ve geleneklerini yaşamaya devam eden topluluğa verilen isimdir. Sözlük manasıyla Falaşa ismi “mürtetler-dönekler” manasındadır. (Almog Ş., 2008)

Falaşaların Yahudiliğe aidiyeti konusunda tereddüt içinde olanlar vardır.  Gerçekten bunlar Yahudi mi?  

Rabbi Ovadia Yosef, Rabbi Alishev (Eşkaniziym-Grbiyon), dini ve genetik nedenlerle Falaşaların Yahudiliklerinden şüphe etmişlerdir (çünkü Yahudiler siyah derili olamazlar). Fakat Ovadia Tevrat’ın fetvalarına göre yine de bunların Yahudiliklerinin tescil edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Nitekim bu fetva Falaşaları “gayri meşru evlat” olmalarından kurtarmış, Yahudi toplumuna karışmalarını sağlamıştır. (Hellbrtal, 2015).

Falaşalar ana Yahudi topluluklarından uzak olmaları sebebiyle  "Mişna" (Tevrat’tan sonra ikinci kaynak) ve "Talmud" ile tanışmamışlardır. "Alhnukah" (Tevrat inişi) ve "Purim" (Purim) olarak bilinen Yahudi bayramlarını da bilmiyorlar. Bunun yerine Falaşalar "Hsaijd" (Tanrı ile insan arasındaki irtibat) ve "Elohime" (Tanrıya) kurbanlar kestikleri, Kudüs’e yönelerek oraya döndürülmeleri için tanrıya dua ettikleri  "Burhan Saraka" adı verilen Etiyopya yılbaşını kutluyorlardı. 

Falaşalar ile Yahudilerin geri kalanı arasındaki en önemli fıkhi farklardan birisi de yedinci dereceye kadar yakın akrabalarla evlenmemeleridir. Eğer evlendikten sonra bunu fark edecek olurlarsa çocuk doğurmaz ve derhal boşanma yoluna giderler(Almog D., 2008). Falaşalar, Etiyopyalı olanla olmayanlar arasındaki evliliğe fetva aldıkları gibi bu sorunu aşmak için de doğudaki Rabbani mahkemelere başvurabilirler. Böylece Etiyopyalı hahamların idare ettiği dini mahkemelerin yükünden kurtulmak için bir yol bulmuş olurlar. Bundan dolayı itikatlarının ve mevzuatlarının Yahudi dininden bambaşka olduğu anlatılır. 

Sayılarla Falaşalar

1984 yılında Falaşaa "Moshe" kampanyasıyla Yahudilerden (6700) kişi İsrail’e getirilmiştir. 1991 yılında "Shlomo" kampanyası ile (15000) kişi gelmiştir.  Merkezi İstatistik Bürosu 2009 yılı değerlendirmesine göre İsrail’de Etiyopya asıllı Yahudi sayısını (116000) olarak belirlemiştir. Bu sayı 2013 yılında 131400 (Diyan, 2014). 2015 yılında ise 132000 olarak tespit edilmiştir (Merkezi İstatistik Bürosu, 2015).  

İsrail’deki Etiyopya göçmenleri ve ırkçılık belirtileri

Holon’da Etiyopyalı asker Damas Bekida’nın bir İsrail polisi tarafından darp edilmesini protesto etmek için Mayıs 2015'te Tel Aviv ve Kudüs sokaklarında şiddetli gösteriler düzenlendi. 

Amatör bir kamera saldırının polis tarafından yapılmış olduğunu kanıtladı. Buna rağmen darp edilen asker tutuklandı. Üstelik savcılık dosyayı kapatarak olayı örttü. Bu da şiddetli gösterilerin yapılmasına yol açtı. 

Olaylardan sonra Haaretz gazetesi bazı göstericilerin sözlerine yer verdi. Bunlardan biri şunları haykırıyordu, "Biz bu gösterileri sadece bir asker için yapmıyoruz. Bu bardağı taşıran son damla olmuştur. Biz İsrail toplumunda gittikçe yayılan ırkçılığa karşı bu tepkileri gösteriyoruz. Biz tenimizin renginden dolayı bedel ödüyoruz.” Bu gösterilerde 35 gösterici ve 11 polis yaralandı (Maltas, 2015). 

Maariv gazetesinden Ronal Fisher 1996 yılında bir skandal ortaya çıkardı. Sağlık sigortasına erişim karşılığında bazı Etiyopyalıların bağışladığı kan üniteleri çöpte bulundu. İsrail Kızıl Davud yıldızı yetkilileri bunun diğer göçmenlere oranla Etiyopya göçmenlerinde AIDS virüs yüzdesinin yüksek olmasından kaynaklandığını söylese de kimseyi ikna edemediler. Bunun aslında Etiyopyalıların ten renginden kaynaklandığı söylentisi yayıldı. Bu da Etiyopyalı göçmenlerde ayrımcılığa tabi tutuldukları konusunda büyük bir hayal kırıklığına yola açtı (Levin, 2011).

Çöpe kan ünitelerini atma skandalı bununla sınırlı kalmadı. Başka bir skandal daha yaşandı. Etiyopyalı üniversite öğrencileri tarafında yapılan kan bağışının kanalizasyona atıldığı tespit edildi. Bununla ilgili olarak üniversite öğrencisi Gadi Aberkane (25 yaş) şunları söylüyor; "Biz orduya hizmet ediyoruz. Üniversitelerde öğrenim görüyoruz ama bize eşit muamele yok.  Damarlarımızın içine iğne batırılıyor ve büyük miktarda kan alınıyor. Sonra duyuyoruz ki kanımız çöpe atılmış. Tenleri farklı diye insanların kanları arasında bir fark olur mu? 

Kan Bankası Genel Müdür Yardımcısı Fred Yahalom konuyla ilgili olarak "Biz sıtma ve deli dana hastalığı endişesiyle bunu yaptık. Bu konuda emirleri doğrudan Sağlık Bakanlığı'ndan aldık. Başka ülkelerde de benzer tedbirler alınıyor” diyerek kendisini savundu. Ancak bu konuda kimseyi ikna edemedi. Zira bunun ırkçı ve ayrımcı bir uygulama olduğunu herkes biliyor (Asaur, 2006).

Benzer bir olay 10 Ocak 2013 yılında tekrarlandı. Başkanlığını Yair Lapid’in yaptığı   "Gelecek var" partisi vekili Etiyopya’dan henüz üç yaşındayken göç etmiş olan Tmano Shata tarafından yapılmak istene kan bağışı yine aynı gerekçelerle reddedildi. Bunun üzerin İsrail parlamentosu-Knesset başkanı Kızıl Davut Yıldızı görevlilerini kovdu. Bu skandal üzerine Devlet başkanı da "Hayır, İsrail oğullarının kanları arasında bir fark yoktur." diyerek ortalığı yatıştırmaya çalıştı (Ezra,2013).

Etiyopya kökenli bir askerin iki polis tarafından darp edilmesini gösteren kamera görüntülerinin kamuoyuna sızmasının ardından yapılan gösteriler üzerine İsrail’de ırkçı uygulamaları konu alan bir film yapıldı. 
İsrail’de ırkçı uygulamalar polisin davranışlarında, öğrenim kurumlarında ve daha birçok alanda açıkça müşahede ediliyor. Örneğin eğitim bakanlığından siyah tenli bir ana okul öğretmeninin beyaz tenli biriyle değiştirilmesi istendi.  
Kiryat semtinde Etiyopya kökenlilere gayrı menkul satışı yapılmak istenmiyor. Bunun üzerine çekilen gizli kamera görüntülerinde semt sakinlerinde birinin şunları söylediği görülüyor,” En iyi Etiyopyalı ölü Etiyopyalıdır” (Fishman, 2015).
İsrail Uyum Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora göre Etiyopya kökenlilerin % 37’si ırkçı uygulamalara maruz kalıyor. Polis kayıtlarına göre ise bu oran % 65’i buluyor. İki kurum arasında verilerdeki fark Uyum bakanlığının oranı düşük göstermek istemesinde kaynaklanıyor  (Judith Kral, 2012)

Brookdale Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı Etiyopyalı kökenlilerde yetişkinlerde % 52 çocuklarda % 65 oranını buluyor. (Tsadak, 2012) 

Hükümetin ihmali

Devlet Ombudsmanı, genel olarak devlet kurumlarında özellikle de askeri ve eğitim kurumlarında Etiyopya kökenlilerin entegrasyonu konusunda devlet kurumlarının açık ihmallerinin olduğunu söyledi. 
 Etiyopyalıların durumu tehlike sinyali veriyor. Orduda bunların zorunlu askerlik oranları % 86 ile  % 75 olan genel ortalamadan daha fazladır. Etiyopya kökenliler genel ortalamaya göre daha fazla disiplin cezalarına maruz kalıyor (%25 karşı 53%).

 Etiyopyalılar diğerlerinden daha fazla üniversitelerde kayıt yaptırıyor. Ancak ayrımcılığa tabi tutulmaları, eğitimden çekilme, mezun olduktan sonra iş bulmadaki endişeleri ve diğer ekonomik ve sosyal sebeplerle mezun olma oranları % 54,4 karşı  % 41,1 ile genel ortalamaya göre daha düşüktür(Altman-2015).

İhmal politikası işçi oranlarıyla da anlaşılabilir, 2007 yılında bakanlıklar arasında ortak çalışmayla bir rapor hazırlandı. Rapor, Etiyopya göçmenlerin % 68 çalışma oranları % 58,3 olarak gerçekleşen genel ortalamadan daha kötü bir sonuç ortaya koyuyor. Bu oran Etiyopyalı kadınlarda erkeklere göre daha düşüktür.

 Etiyopya göçmenleri arasında işsizlik oranı % 19,3 göçmenlerin geri kalanındaysa % 10,7 olarak gerçekleşti. Bu rakamlar onların ihtiyaçlarını karşılamamanın, akademik eğitim eksikliğinin, onlara karşı ayrımcılık ve önyargıların olmasının bir sonucu ve de delilidir(Dayan, 2014).

Etiyopya Yahudilerinin işgal altındaki Filistin’e göç etmesi sonucunda İsrail toplumundaki ırkçılığın ulaştığı boyutu gözler önüne serdi. Bu tür ırkçı yaklaşımlar sadece Etiyopyalılara karşı değil İsrail’deki diğer göçmen topluluklar arasında da gözlemleniyor. Örneğin Batılıların (Aşkenazların) Doğululara (Ambassradim) karşı benzer yaklaşımları var. Gizlenmeye çalışılsa da İsrail toplumunu yakından gözetleyen herkes İsrail toplumunda sadece Etiyopya Yahudileriyle sınırlı olmayan derin ırkçı yaklaşımlar olduğunu görecektir. 

Kaynakça için bizimle irtibata geçiniz. (info@vision-pd.org) 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu