Batı Medyası: Gazze’deki Açlığın İnkârı ve İşgal Söylemine Hizmet

Gazze Şeridi’nden, İsrail’in katı ablukasının sebep olduğu kıtlığın etkilerine dair yürek burkan haberler ve görüntüler gelmeye devam ederken, birçok önde gelen Batılı medya kuruluşu, bu trajik felaketi tartışmaktan kasıtlı olarak kaçındı. Bu felakete yol açan bağlamları açıkça göz ardı ederek, İsrail anlatısına uygun, küçük ve önemsiz bir mesele olarak ele aldı. Bu durum, söz konusu kurumların bireysel hak ve özgürlükleri koruma hususunda benimsediği sürekli dile getirilen sloganlarla açık ve net bir şekilde çelişmektedir.

Fakat bu kurumların şaşırtıcı suskunluğu yavaş yavaş kırılmaya başladı. Gazze Şeridi’nden açlık mağdurlarına dair sızan görüntüler, büyük kurumları – ideolojik ve siyasi yönelimlerinden bağımsız olarak – gazetecilik söylemlerini gözden geçirerek bu felaketi inkâr etmekten veya sadece İsrail güvenlik ve siyasi söylemleriyle çerçevelemekten kaçınmaya zorladı. Uzun bir sessizliğin ardından, ABD Başkanı Donald Trump, 29 Temmuz’daki basın açıklamalarında Gazze’de gerçek bir kıtlığın varlığını bizzat kabul ederek, “Bu çocukların bazıları açlıktan ölüyor. Bunu açıkça görüyoruz ve bu sahte olamaz,” dedi.

Bazı Batılı medya kuruluşlarının söylemlerindeki değişikliklere geçmeden önce, bir miktar geriye giderek Batı medyasının Gazze Şeridi’ndeki açlığa yaklaşımını okuyalım.

İnkar ve Kurbanı Suçlama Arasında

Terimlerin açıkça manipüle edilmesi, özellikle politika ile insan haklarının kesiştiği konular söz konusu olduğunda, yaşanan gerçekliği medyada çarpıtmanın ve taraflı sunmanın en önemli biçimlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. BM, Dünya Gıda Programı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün, İsrail’in katı ablukası nedeniyle Gazze’deki Filistinlilerin açlık tehdidine ilişkin yaptığı uyarılara ve bunun için yasal ve insânî koşulların varlığına rağmen Batı medyası bu insani felaketi mümkün olduğunca “açlıktan ölme” veya “aç bırakma” (starvation) olarak tanımlamaktan kaçındı. Bunun yerine, “açlık” veya “yetersiz beslenme” gibi yumuşatılmış ifadeler kullandı.

Çok sayıda Batılı medya kuruluşu kasıtlı olarak suçu kurbana yükledi ve açlıktan ölmek üzere olan insan kalabalığını, “izdiham kaosu” veya “şiddet” olarak tanımlanan olaylar neticesinde “Amerikan” dağıtım merkezlerinden gıda yardımı bekleyenler arasında ölümlere yol açmakla itham etti. Nitekim İngiliz BBC kanalı bir raporunda, Gazze’deki kalabalıkları “şiddet yanlısı” ve “kontrolsüz” olarak nitelendirdi. Söz konusu rapor tamamen İsrail anlatısına dayanarak, Gazzelileri örtük bir şekilde karalayan kötücül bir dil benimsiyor. Bu da işgali aklama, İsrail güçlerinin askerleri ve askeri noktaları koruma bahanesiyle güç kullanımını meşrulaştırma çabası olarak sunuluyor. Üstelik rapor, bu krizi doğuran abluka politikalarına dair yeterli bir analiz de sunmuyor.

Bazı Batılı medya kuruluşları açlığı inkârda daha da ileri giderek, Gazze Şeridi’nde yaşananları, daha önce kıtlık yaşanan Somali, Sudan ve Darfur gibi diğer bölgelerle mukayese ediyor ve Gazze’de yaşananların gerçek bir açlık seviyesine ulaşmadığını savunuyor. Örneğin ABC News 30 Temmuz tarihli “Gazze’de kıtlık ilan edilmedi, ancak uzmanların görüşüne göre bunun pek bir önemi olmayabilir..” başlıklı bir haber yayınladı. Gazete, Gazze’nin yetersiz beslenme oranları, ölüm oranları ve gıda kaynaklarına erişim açısından henüz yasal kıtlık aşamasına ulaşmadığına inanan birkaç uzmana atıfta bulundu.

Bu, Batı medyasının 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne yönelik savaşın başlamasından bu yana sürdürdüğü medya manipülasyonunun bir başka örneğidir.

Batı medyası, hiçbir gerçek dayanak, hukuki bağlam ya da fiilî bir gerçeklik olmaksızın bu söylemi tekrarladı. Bu çerçevede Herkes için Adalet Örgütü, Amerikalı ve Kanadalı gazetecileri uluslararası kuruluşlar ile sahadaki gazeteciler tarafından belgelenen Gazze’deki kitlesel açlık durumuna ilişkin haberlerinde en yüksek doğruluk ve insani onur ilkelerine riayet etmeye ve bunu, kapsamlı bir askerî abluka altına alınmış planlı siyasi kararların yol açtığı bir felaket olarak değerlendirmeye çağırdı.

Taraflı Denge

İşgalin Gazze’yi aç bırakma politikasına yönelik uluslararası eleştiriler, medya sessizliğini bir nebze de olsa sarstı. Avrupa Birliği ve 28 Batılı ülkenin ortak açıklamasında, işgal devletine savaşın derhâl durdurulması çağrısı yapıldı; gıdaya ulaşmaya çalışan 800’den fazla sivilin öldürülmesi, hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacak korkunç bir olay olarak nitelendi. Biraz geç de olsa yapılan bu açıklama, Batı ya da İsrail medyasının Gazze’deki hakikati gizlemekte başarısız olduğunu göstermektedir. Zira bölgeden gelen görüntüler, bazı Batı medya organlarını İsrail’in aç bırakmayı bir savaş aracı olarak kullandığını dile getirmeye mecbur bıraktı. Bununla birlikte, aynı medya organları işgali doğrudan kınamaktan ve Filistinlilerin aç bırakma yoluyla sistematik olarak öldürülmesini açık biçimde ifade etmekten kaçındı.

Örneğin, sağcı İngiliz The Telegraph gazetesi 23 Temmuz’da “Gazze’de çocuklar ölene dek açlık çekiyorlar.” başlıklı bir rapor yayınladı.  Haberde, yetersiz tıbbi ve gıda yardımları nedeniyle hayatlarını tehdit eden ağır beslenme yetersizliği çeken çocukların durumlarına yer verilmiş; ancak İsrail’i suçlamaktan kaçınılmış yahut bu durumun doğrudan sorumlusu olarak İsrail’e işaret edilmemiştir. Böylelikle, binlerce çocuğun ya bombardımanla ya da aç bırakılmak suretiyle öldürülmesinde İsrail’in rolü örtbas edilmiştir.

25 Temmuz’da sağ eğilimli Wall Street Journal gazetesi Gazze’deki gıda ve yardım eksikliğini dar bir siyasi perspektiften ele alan bir köşe yazısı yayımladı. Yazıda, Hamas yardım krizinden tek yararlanan taraf olarak gösterildi ve bu krizi, ateşkes anlaşmasına varmayı reddetme tutumunu güçlendirmek için kullandığı öne sürüldü. Sorumluluk ise işgalin üzerine yüklenmek yerine Hamas’a yönlendirildi. Gazete her ne kadar Gazze’deki açlık sorunundan bahsederek tutumunu kısmen yumuşatmaya çalışsa da, olayları işgal devletinin işlediği sistematik bir suç olarak değil, çözümlenmemiş bir siyasi çatışmanın sonucu olarak tasvir etmeyi tercih etmiştir.

Görüntüler İnkârı Boşa Çıkarıyor

Başlangıçta Batı medyası, açlıktan ölen çocukların görüntülerini ya da aç bırakma politikası nedeniyle çocukların iskelete dönmüş bedenlerini yansıtmaktan kaçındı. Ancak zamanla, bu medya organları durmaksızın gelen bu açlık görüntülerini inkâr etmeyi sürdüremedi. İsrail yanlılığıyla bilinen Fransız gazetesi Le Figaro, ana sayfalarında Gazze’deki açlık tehlikesine genişçe yer ayırarak bu durumu İsrail’in uyguladığı ağır kuşatmaya bağladı ve felaketin gerçekliğini teyit eden Fransız kaynaklarına atıf yaptı. Sol eğilimli Libération gazetesi ise, yetersiz beslenmeden ötürü bir deri bir kemik kalmış bir Filistinli çocuğun fotoğrafını “Gazze’de Açlık” başlığıyla yayımladı.

Fransız medyasındaki aşırı sağ eğilimli söylemdeki bu değişim, bu kez devletin son aylarda İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını defalarca reddeden ve Filistin devletini tanıma ihtimalini gündeme getiren siyasî söylemindeki sertleşmeyle de eş zamanlıdır. Fransa Cumhurbaşkanı da İsrail saldırılarını sürdürdüğü takdirde Filistin’i tanıyacağı yönünde birçok kez tehditte bulunmuştu.

Ancak istisnalar da var. İspanya ve İrlanda gibi Avrupa ülkelerindeki diğer medya kuruluşları, Filistin söylemini en başından beri desteklemiş ve sistematik açlık suçuyla ilgili neredeyse her gün görseller ve haberler yayınlamıştır.

Bu bizi, İsrail işgalinin en önemli müttefiki olan ABD’nin başını çektiği küresel kapitalist sistemin hedeflerine geri götürüyor.

İsrail Açlığı Yalanlıyor

Batı medyasının nihayet felakete odaklanmasıyla birlikte, işgalci güç, Mısır sınırında biriken yardım kamyonlarından yalnızca sınırlı bir kısmının Gazze’ye girişine izin vermeyi hızlandırdı. Ayrıca imajını parlatma ve her türlü suçlamadan kaçınma çabasının bir parçası olarak bazı Arap ve Batılı ülkelerin gerçekleştirdiği hava yardımlarına da izin verildi. Gazze’deki açlık seviyelerine yönelik sahadaki verilere rağmen işgal, bunları ısrarla inkâr etmeye ve yaşanan felaketi, Hamas’ın organize bir kampanyası ve dünya kamuoyuna yönelik siyasi propagandası olarak nitelendirmeye devam ediyor.

“Gazawood”[1] hesapları, Aksa Tufanı’nın ardından İsrail’in dezenformasyon operasyonunu yürütmek ve gerçekleri çarpıtmak amacıyla, özellikle X platformunda (eski adıyla Twitter) oluşturulmuş ve büyük bir kampanyanın öncülüğünü üstlenmiştir. Bu kampanya, Gazze’deki açlığı yalanlamaya ve açlıktan muzdarip insanlarla alay etmeye odaklanmakta; onları kurban rolü oynamakla ve dünya kamuoyuna yalan söylemekle suçlamaktadır. Son dönemde ise bu hesaplar, Gazze halkını yanıltıcı bir şekilde hedef göstermek amacıyla, restoran ve kafe sahiplerine ait eski video ve fotoğrafları yeniden paylaşarak, Gazze’de gıda bulunmasına rağmen insanları açlıktan yakınmakla itham etmektedir.

Bununla da kalmayıp, söz konusu hesaplar Gazze’den gelen açlık çeken insanlara dair hikayeleri hedef almakta ve bu ölümlerin savaşla hiçbir ilgisi bulunmayan sağlık sorunlarından kaynaklandığını iddia etmektedir. Şaşırtıcı olansa, Alman medyasında olduğu gibi, bu medya kuruluşları da açlığı inkâr etme ve İsrail işgalinin tutumunu canhıraş bir şekilde savunma konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Ancak nihayetinde, suç mahallinden sosyal medya aracılığıyla yayılan görüntüler, Batı’nın onlarca yıldır açık bir şekilde sergilediği işgal yanlılığına rağmen sürdürdüğü tüm inkâr girişimlerinden daha güçlü. Dünyanın önde gelen Batı şehirlerinde her gün Gazze için düzenlenen kitlesel gösteriler de bunun en açık kanıtı. Zira medya mücadelesinde belirleyici olan, Batı’nın yanlı aktarım çabaları değil, Gazze’den dünyaya ulaşan hakikatlerdir.


[1] İsrail yanlısı sosyal medya ağları için kullanılıyor.

NOT: Bu metin linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu