Aksa Tufanı: Filistin Direnişi Olayları Doğru Mecraya Oturtuyor

Ahmed Atawna*

Aksa Tufanı Savaşı, bölgesel ve uluslararası bağlamda Filistinlilere ve Filistin direnişine karşı gittikçe düşmanca bir hale dönüşen bir konjonktürde gerçekleşiyor.

Filistinlilerin aleyhine olan bu uluslararası konjonktür zamanla, faşizmine, ırkçılığına ve aşırıcılığına rağmen, özellikle Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batı desteğinin devam etmesiyle birlikte, Siyonist işgalcilerin lehine işlemeye başladı.

Aksa Tufanı savaşı, Filistin halkının sadece haklarını inkâr etmekle kalmayıp, onların varlığını reddeden ve açık bir şekilde Filistin halkının sınır dışı edilmesi ve topraklarından edilmesi çağrısında bulunan aşırılıkçıları içeren sağcı faşist dinci Siyonist bir hükümete karşı başlatılan bir savaştır.

Bu faşist ve dinci hükümet aynı zamanda direniş savaşçılarının bulunduğu köy ve şehirlerin yakılması ve yok edilmesi çağrısında bulunuyor.

Sağlanan uluslararası desteğin yanı sıra, Arap ülkeleriyle normalleşme dalgası, Arap ve İslam ülkeleriyle ekonomik ve siyasi ilişkilerinin gelişmesi, İsrail hükümetinin her geçen gün küstahlığını arttırıyor; Filistinlilerin haklarını gasp etmeye ve onların kutsallarına karşı suç işlemeye teşvik ediyor. Buna rağmen de ülkelerin İsrail’le normalleşme içinde bulunması bütün bu suçları işleyen hükümete adeta bir koruma kalkanı oluşturuyor.

Bu siyasi ortam, işgalci devlete karşı Filistinlilerin ne kadar yalnız olduğunu ortaya çıkardı. Bazıları bu durumun zayıflık olduğuna inandı ve bundan istifade ederek, Filistinlilere aşağılayıcı bir çözümün dayatılması ve onların kutsal ve adil ulusal davalarının sadece ekonomik ve yaşamsal taleplere dönüştürülmesi için girişimlerde bulundu.

Bu durum Filistinlilere ne kadar küçümsendiklerini ve hakarete uğradıklarını hissettirdi ve bu his Filistinli gençlerin Batı Şeria’da, mülteci kamplarında, köylerinde ve şehirlerinde isyan etmeleri ve intifadaya kalkmaları için adeta bir motivasyon kaynağı oldu. Nitekim Cenin, Aslanların İni, İntikam Gençliği ve diğer oluşumlar bu motivasyon ile ortaya çıktı.

Son otuz yıldır bu genç kuşağı davalarından caydırmaya yönelik birçok proje devreye sokulmasına rağmen, genç kuşaktan gelen ani karşılık vermeler, işgalcileri caydırmaya, frenlemeye ve günlük kanlı icraatlarını durdurmaya yetmedi. O yüzden Aksa Tufanı, işgalci İsrail ile çatışma tarihinde bir dönüm noktası olarak okunmalıdır.

Pek çok bölge uzmanı tarafından Filistin mücadelesi tarihinde istisnai ve benzeri görülmemiş olarak tanımlanan bu savaşın henüz başında olmamıza ve önümüzdeki gün ve haftalarda nasıl gelişebileceği henüz belli olmasa da şu gözlemleri şimdilik kaydedebiliriz:

Zamanlama becerisi: Nitekim bu ay hâlâ Arap ve Filistinlilerin zihninde ve bilincinde büyük bir haysiyet ve gurur deposu olarak anılıyor. Ekim 1973’teki savaş, adeta yenilgi ile zafer olasılığı arasında ve Siyonist üstünlüğü ile Arap kahramanlığı, fedakarlığı ve gururu arasında bir dönüm noktasıydı.

El Kassam tugayları, Filistinlilere ve Araplara haysiyetin, gururun, gücün ve zaferin tüm anlamlarını geri kazandırmayı başardı ve aynı zamanda Siyonist zihniyete yenilgi, zayıflık, aşağılanma ve gelecek korkusuyla dolu bir anıya da pencere açmış oldu.

Taktik ve askeri planlama dehası: İşgal ordusunu ve onun güvenlik ve istihbarat kollarını şaşırtmak ve savaşı başlatmak için ölümcül sıfır saat seçildi.

Bayram sonu ve hafta sonu sabahıydı ve savaştan gelen sahneler askerlerin (İsrail askerleri) o saatteki durumunu gösteriyordu. El Kassam Tugaylarının eğitim, planlama, yönetim, cesaret ve sonuç alma becerisinde gösterdiği niteliksel üstünlük, düşmanı şoke etti ve dostları şaşırttı.

El Kassam tugaylarının başarısı aynı zamanda İşgal ordusunun özellikle de bireyler ve savaşçılar düzeyinde kırılganlığının ve zayıflığının boyutlarını ortaya çıkardı.

Bu savaş, çoğu kişi için olası bir kurtuluş savaşının mini senaryosunu temsil ediyor ve çatışan her iki tarafın da bilincinde köklü değişimlere neden oldu.

Filistin için bu savaş, Filistinlilerin ve destekçilerinin kendilerine olan güvenini ve işgale karşı kazanma ve onu yenme yeteneklerini yeniden tesis edecek, Arap ve İslam zihnini İsrail’in üstünlüğü yanılsamasından kurtaracaktır.

Siyonistler için ise bu savaş, çeşitli bileşenleriyle Siyonist toplumun kendine olan güvenini, işgalini ve küstahlığını sürdürebilme becerisini kaybetmesine neden olacak ve askerlerinin herhangi bir cephede ilerlemeden önce çok düşünmelerini sağlayacaktır.

Bu savaş aynı zamanda Siyonist toplumun askeri ve siyasi liderlerine olan güvenini de kaybetmesine yol açacak ve bu savaşın bu iki otorite üzerinde kısa ve uzun vadede büyük etkileri olacaktır.

Aksa Tufanı, Filistin davasının koruyucularının olduğunu ve kimin ve ne isterse onun adına hareket edilebileceği veya onun adına konuşulabileceği bir dava olmadığını kanıtlamıştır. Bu savaş aynı zamanda Filistin halkının ve direnişinin, tek başına kalsa bile vatanını, davasını, meşru haklarını terk edemeyeceğini kanıtladı.

Onlar anayurtlarının ve sınırlarının koruyucularıdır. Hala kendi yeteneklerine ve ümmet halklarının ve bu halkların içinde bulunan dava sevdalısı güçlerin desteğine ve yardımına güveniyorlar. Bu durum onları davalarına ve kutsallarına karşı oluşan her türlü tehdidi bertaraf etmek için sahip oldukları her şeyi feda etmeye sevk ediyor.

İşgalci devletle normalleşme ve onunla ekonomik ilişkiler kurma, barış ve güvenlik getirmeyecek. Bölgede istikrarı, güvenliği ve sükuneti garanti altına almanın yegâne yolu Filistinlilerin haklarını tanımak, ulusal hedeflerini gerçekleştirmek ve işgale son vermektir.

Siyonist oluşum ile normalleşmeye kalkışanlara verilecek mesaj ise, Siyonistlere güvenilmez, onlarla müttefik olunmaz. Siyonistlerin bölgedeki herhangi bir ülkeye destek olmalarını beklemenin doğru ve uygun olmadığı bilinmelidir.

Şimdi artık farklı bir Filistin direniş modeliyle karşı karşıyayız ve El Kassam Tugayları öncülüğündeki direniş, Filistin topraklarında benzeri görülmemiş bir durumu teşkil ediyor. Topraklarını işgalcilerden kurtarma yolunda hiçbir tereddüt ve rehavet göstermiyorlar. Kendileri bu yolda gayet kararlı, inançlı ve azimlidirler. Bu durum, her yerde bulunan Filistinlilerin El Kassam etrafında toplanıp onun ve liderinin adını haykırmasına neden oldu.

Kuşkusuz bu savaş çok zor ve sert olacak. İşgalci Siyonistler, her türlü öldürme, yok etme makinesini kullanacak ve elinden gelen her şeyi yapacak. Ayrıca dünyada adaleti tanımayan ve suç işleyen güçler onun arkasında duracaktır. Ancak bu durum kesinlikle Siyonistlerin hedeflerine ulaşabilecekleri veya Filistinlilerin gücünü ve direnişini kırabilecekleri anlamına gelmiyor.

Nitekim son yıllarda yaşanan savaşlar silsilesi, İsrail’in yürüttüğü yıldırma ve caydırıcı savaşlar döneminin artık sonsuza kadar bittiğini, bu ordunun (İsrail ordusu) bırakın gücünü, kamplarını ve karargâhlarını koruyamayacağını, esirlerini bile özgürleştiremeyeceğini artık kanıtlamıştır. Bu ordunun bir düşmanı yenmek veya haklı bir halkı caydırmak için yeterli gücü kalmamıştır.

*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu