Kızıl İneğin Kurbanı Hiç Olmadığı Kadar Yakın

Bu makale, 14 Ağustos 2025 tarihinde Zman Yisrael sitesinde gazeteci Tani Goldstein tarafından yayımlandı. Goldstein, Yahudi inançlarına göre üçüncü tapınağın inşası için yoğun bir şekilde çalışan ve artık hedefleriyle uyumlu güçlü siyasi destek gören Tapınak gruplarını ele alıyor. Onların üzerinde yıllardır çalıştıkları en önemli meselelerden biri, Yahudileri arındırmak ve onları Mescid-i Aksa’ya kitlesel şekilde girmeye hazırlamak amacıyla kurban edilecek kızıl düvenin bulunmasıdır.

Her ne kadar kızıl düve meselesi kesinleşmemiş ve netleşmemiş bir konu olsa da, ayrıca etkisi Tapınağın inşası ve doğal olarak Mescid-i Aksa’nın yıkılmasıyla doğrudan bağlantılı olmak zorunda olmasa da, son yıllarda Mescid-i Aksa’da bir dizi dönüşüm yaşanmaktadır. Özellikle Gazze Şeridi’ne yönelik soykırım savaşının patlak vermesinden sonra bu dönüşümler ortaya çıkmıştır.

Bunlar, tek tek bakıldığında kısmî değişimler gibi görünse de, bütüncül bir şekilde değerlendirildiğinde Mescid-i Aksa’nın konumunda ve orada beklenen senaryoda tehlikeli bir dönüşüme işaret etmektedir.

Bugünkü aşamada en azından okunabilecek olan gerçek şudur: 1967’den beri Mescid-i Aksa’da hüküm süren statüko hali aşınmış ve geriye sadece adı kalmıştır. Artık Yahudilerin Mescid-i Aksa’da ibadet etmesi, eskiden kendilerine yasaklanmışken, bugün rutin bir durum hâline gelmiştir; baskınlara binlerce kişi, bakanlar ve yetkililer katılmakta ve bu baskın ve ibadetler işgal polisi koruması altında yapılmaktadır.

Aşağıdaki makalede kızıl inek meselesi, onun etrafında dönen tartışmalar, varlığının ve kurban edilmesinin ne anlama geldiği ve bu kurbanın hangi sonuçlara yol açabileceği ele alınıyor. Bu makaleyi çevirmeyi, kızıl ineğin varlığının doğrudan Mescid-i Aksa’nın yıkılmasına yol açacağı varsayımına neden olan abartılı ve hatalı yaklaşımlardan uzak durarak, konunun daha derinlemesine anlaşılmasına katkı sunmak amacıyla uygun gördük. Aynı zamanda bu yazı, konuyla ilgili Yahudilik içindeki tartışma ve çekişmeleri ve barındırdığı karmaşıklıkları da ortaya koyuyor.

Bu tartışma iki eğilim arasında şekilleniyor: biri, kızıl inek ve Tapınağın inşasıyla ilgili her şeyin dini açıdan geçersiz olduğunu savunan Haredi yaklaşımı; diğeri ise üçüncü Tapınağın inşası hayalini gerçekleştirmeye hızla ilerleyen dini Siyonist yaklaşımı. Ancak mevcut gerçeklik, İsrail toplumunun giderek daha fazla aşırı sağa kaymasıyla birlikte, bu meselenin artık Haredi çevrelerinde bile belli bir kabul ve mutabakat görmeye başladığını işaret ediyor.

Makalenin tercümesini dikkatlerinize sunuyoruz:

Batı Şeria’nın Binyamin bölgesinde[1] bulunan Şilo Tepesi’ndeki[2], Şilo yerleşiminde, dini kriterlere uygun olduğu söylenen üç “kızıl düve” bulunuyor. Yahudi şeriatına göre kızıl düve, kurban edilmesi hâlinde Yahudilerin tapınakta dini ritüelleri yerine getirmesini mümkün kılan kurbandır; bu da tapınağın yeniden inşasının yolunu açabilir.

Yahudi şeriatına göre kızıl düve kurbanı (gerçekte rengi kırmızımsı kahverengi) Yahudileri “ölülerin necasetinden” arındırmaya yönelik bir arınma ritüelidir.[3] Tevrat’ta tarif edilen ve Kudüs’teki Zeytin Dağı’nda icra edilmesi öngörülen bu ritüelde düve kesilir, bedeni yakılır, ardından külleri bir pınardan alınan suyla karıştırılır ve ölülerle temas etmiş olanlara serpilerek onların bu necasetten arınmaları sağlanır. Çoğu insanın ölülerle temas etmiş olması nedeniyle herkes bu necasetle kirlenmiş kabul edilir; tapınağa yalnızca bu ritüelle arınanların girmesine izin verilir.

Yahudi şeriatına göre tek bir kızıl düvenin külü milyonlarca kişiyi “arındırmaya” yeter. Ancak bu düvenin taşıması gereken şartlar neredeyse imkânsızdır: En az üç yaşında bir dişi olmalı; neredeyse tamamen “kızıl” olmalı – bedeninin herhangi bir yerinde birden fazla beyaz veya siyah kıl bulunmamalı; hiçbir amaçla (örneğin sağım için) kullanılmamış olmalı; ve hiçbir kusuru bulunmamalıdır. Şilo Tepesi’ndeki “Antik Şilo” ziyaretçi merkezinde, mevcut üç düvenin bu şartları karşıladığı söyleniyor.

“Antik Şilo”da bulunan bir ahırda, Eylül 2022’de Teksas’tan ithal edilen “Kırmızı Angus” ırkına ait beş düve bulunuyor. 2023’te Makor Rishon gazetesinde çıkan bir makaleye göre, bu düveler, Tapınak Enstitüsü’ne[4] bağlı “Kızıl Düve Araştırma Merkezi”[5] adlı bir kurum tarafından, “mutlaka Yahudi olmayan” sığır yetiştiricilerinden satın alındı. Bu girişim, kızıl düveleri ithal edip yetiştirmeye yönelik bir dizi denemenin parçasıydı; ancak bunların çoğu geçmişte başarısız olmuştu. Şilo’daki bu düveler ithal edildiklerinde bir yaşındaydılar ve büyüdüklerinde kırmızı kalıp kalmayacakları ve amaçlanan koşullara uygun olup olmayacakları belirsizdi.

Bu kızıl düveler, Eylül 2022’de Teksas’tan getirildi ve o dönemde dünya basınında haberleştirildi (yerleri açıklanmadı, ancak “Batı Şeria’daki gizli bir noktaya” konuldukları belirtildi). Bu haber, Arap dünyasında öfke uyandırdı. 2023’te yayımlanan bilgilere göre Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile Ürdün Kralı II. Abdullah konuyu endişeyle ele aldılar. Kassam Tugayları’nın askeri sözcüsü Ebu Ubeyde ise geçen yıl yaptığı bir konuşmada, düvelerin ülkeye getirilmesinin 7 Ekim 2023’teki “Aksa Tufanı Operasyonu”nun nedenlerinden biri olduğunu ifade etti.

“Antik Şilo” arkeolojik alanı, kavurucu sıcak dalgalarının ortasında bile ziyaretçilerle dolup taşıyor. İsrail Krallığı’na ait kalıntıların[6] bulunduğu ve Tevrat anlatılarına göre Buluşma Çadırı’nın yer aldığı bu ören yeri, çok sayıda Haredi Yahudi ailesi ve ABD’den gelen turist gruplarını ağırlıyor. Ziyaretçilerin çoğu, alanın girişine yakın, düvelerin gözlerden uzak tutulduğu kapalı ahırın yanından geçiyor. Ancak özel bilet satın alan turistler, ahıra ekli bölümden içeri girerek bu düveleri görme fırsatı buluyor.

O bölümde, düvelerin hikâyesini ve varlık amaçlarını anlatan bir sesli-görsel sunum yapılıyor. Sunumda, bu düvelerin “Tapınağın anahtarı” olduğu söyleniyor. Ayrıca, onları satan Teksaslı sığır yetiştiricisinin, İsrailli Yahudi alıcılara, “Tevrat’ı çok iyi biliyorum, özellikle bu ırkı yetiştirmeyi seçtim çünkü ineklerimin bir gün tapınakta kullanılmasını umuyorum” dediği aktarılıyor.

“Antik Şilo” alanı, hem Binyamin Bölgesel Yerleşim Konseyi bütçesi hem de turist ziyaretlerinden elde edilen gelirle finanse ediliyor. Bunun yanı sıra İsrail hükümeti, Savunma Bakanlığı bütçesinden siteye yılda yalnızca yaklaşık 32 bin şekel ayırıyor; bu para, askerler için düzenlenen turların finansmanında kullanılıyor.

Daha önce yayımlanan haberlere göre Tarım Bakanlığı, bu düvelerin ithalini ithalat düzenlemelerinden muaf tutmuş, Eğitim Bakanlığı ise Şilo’da bu konuyla ilgili bir konferans düzenlenmesine dâhil olmuştu. Sağcı bakanlardan, örneğin Kültür/Miras Bakanı Amihai Eliyahu gibi isimler, kızıl düveler konusunda heyecanlarını dile getirmişlerdi.

Sitedeki rehberlere düvelerin yaşını sordum. Şöyle yanıt verdiler: “Yakında dört yaşına girecekler.”

  • Peki tamamen kırmızı mı bunlar?
  • “Beşinden üçü tüm şartları karşılıyor.”
  • O hâlde kurban edilebilirler mi?
  • “Evet, uygundurlar; bu mümkün olacak, Allah’ın izniyle.”

Ayrıca “Antik Şilo” yönetimi, oradaki düvelerin üç yaşını geçmiş olduğunu ve “arınma ritüelinde kurban edilmeye elverişli” olduklarını doğruladı. “Antik Şilo”nun genel müdür yardımcısı Sharon Kliff’e göre: “‘Antik Şilo’nun amacı, Tapınak’ın hikâyesini ve Yahudi halkının hikâyesini bir bütün olarak anlatmaktır, daha fazlası değil. Düveler bu hikâyenin bir parçasıdır. Siteyi İsrail’den ve dünyanın dört bir yanından çok sayıda ziyaretçi ziyaret ediyor; bunların arasında Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler ve Araplar da var.[7] ‘Antik Şilo’nun Tapınağı yeniden inşa etme ya da onun inşasına herhangi bir şekilde katılma gibi bir hedefi veya planı yoktur.”

Kendisine, kızıl düvelerin sitede bulunmasının, aşırı Yahudilerin mesihçi planlarını[8] ve onlara karşı aşırı Müslümanların şiddetli tepkilerini teşvik ederek genel olarak kargaşaya yol açtığını ve bu nedenle konunun tehlikeli olup olmadığını sorulduğunda ise Kliff şu yanıtı verdi: “Ne tehlikeli ne değil, bilmiyorum. Dinimizi, kimliğimizi, tarihimiz ve kültürümüzü gizlemeye hazır değilim. Hamas bizi düveler yüzünden değil, Yahudi olmamız ve bu topraklarda var olmamız gerçeği yüzünden hedef alıyor.”

“Eğer Tapınak inşa edilecekse, kızıl düvelere ihtiyaç duyulacaktır.”

Şimdiye kadar, Şilo’daki düvelerin tamamının ya da bir kısmının arınma ritüelinde kurban olarak kullanılabileceğine dair kesin bir dini fetva verilmedi. Bunun nedeni, bazılarının kuyruklarında birbirine bitişik olmasa da birbirine yakın beyaz kıllar bulunmasıdır. Yahudi şeriatına göre, kırmızı olmayan kıllara sahip düvelerin kurban edilmesi caizdir; ancak bu kılların aynı kökten çıkmamış olması şartıyla. Bu nedenle, mesihçi hahamlar şu anda Şilo’daki düvelerin kuyruklarındaki kıllar arasındaki mesafenin, aynı kökten olmadıklarını gösterecek kadar uzak olup olmadığını tartışıyorlar.

Tapınak Enstitüsü’nün dini araştırma ekibinin başkanı, Şeriata Göre Kızıl Düve adlı kitabın yazarı ve Enstitü’nün kurucusu Haham Yisrael Ariel’in oğlu olan Haham Azarya Ariel, geçmişte “Kızıl Düve İşleri için Dini Okul” kurmuştu; burada hahamlar ve Tapınak Tepesi aktivistleri bu tür meseleleri tartışıyor.

Ona göre: “Şilo’daki düvelerin (kurban olarak sunulmaya) uygunluğu konusunda bir soru işareti var ve bu mesele şu anda dini açıdan değerlendiriliyor. Kuyruklarında beyaz kıllar çıktı ve bu kılların birbirinden yeterince uzak olup olmadıkları, dolayısıyla dini ölçütlere uygun sayılıp sayılmayacakları sorusu var.”

“Varsayalım ki uygun şartları taşıyorlar; peki, onları ithal edip yetiştirmenin amacı nedir?”

Haham Ariel şu yanıtı veriyor: “Her şeyden önce, kızıl düve buyruğu bir mitsvadır ve yerine getirilmelidir. İkinci olarak, kızıl düvenin varlığı, hamurdan ayrılan halla [örgü ekmeği] için yapılan ayırma mitsvası ya da kohenlere verilen bağışlar gibi başka mitsvaların doğru şekilde yerine getirilmesine yardımcı olabilir; böylece bugün olduğu gibi hamurun bir kısmını yakmaya ya da sebze ve meyvelerin bir kısmını ziyan etmeye gerek kalmaz.[9] Ayrıca, eğer – ya da ileride – üçüncü Tapınak’ın inşa edilmesi ihtimali olursa, kızıl düve bu süreçte yardımcı olacaktır.”

“Tel Şilo’daki sunumda kızıl düvelerin ‘Tapınağın anahtarı’ olduğu söylendi. Bu doğru mu?”

Haham şu şekilde cevaplıyor: “Bu yarı yarıya doğru. Tapınağın inşa edilmesi mümkün olursa – Yahudilerin oraya çıkabilmesi için kızıl düveye ihtiyaç olacaktır.”

Bazı hahamlar, üçüncü Tapınak var olmadığı sürece kızıl düvenin kurban edilemeyeceğini söylüyorlar. Siz onlarla aynı fikirde misiniz?

“Onların görüşüne saygı duyuyorum, ama katılmıyorum. Bu mitsva, tapınak inşa edilmeden önce de yerine getirilebilir. Makalelerimde bunu nasıl yapılabileceğini açıklıyorum.”

Gerçekte tapınağın inşa edilemeyeceği bir durumda, kızıl düvenin kurban edilmesi, şeriata göre, şu anda Tapınak Tepesi’ne[10] çıkmaktan[11] kaçınan Yahudilerin oraya çıkmasına imkân verecek mi?

“Şeriata göre hayır. Ben ve bazı hahamlar hiçbir dini engel görmeden Tapınak Tepesi’ne çıkıyoruz. Yahudiler Tapınak Tepesi’ne çıkmaktan ya siyasi görüşleri nedeniyle kaçınıyorlar ya da Kutsallar Kutsalı’nın[12] tam olarak nerede bulunduğunu bilmedikleri için. Çünkü Kutsallar Kutsalı’na girmek, yalnızca baş kohen dışında herkese yasaktır ve insanlar yanlışlıkla üzerinden geçmekten korkuyorlar. Ben, Kutsallar Kutsalı’nın yerinin bilindiğine inanıyorum; bu yüzden de tepeye çıkmak mümkündür.”

Şöyle ekliyor: “Bu nedenler, kızıl düve kurbanı mitsvası yerine getirildikten sonra bile değişmeyecek. Ancak, kızıl düvenin kurban edilmesi töreni, genel havada bir değişiklik yaratarak daha çok Yahudi’yi tepeye çıkmaya teşvik edebilir.”

Öte yandan, aralarında mesihçi çevrelere yakın dini Siyonist hahamların da bulunduğu bazı hahamlar, kurban edilmeye uygun düveler olsa bile kızıl düvenin kurban edilmesine karşı çıkıyor. Tapınak’la ilgili Yahudi şeriatı konusunda uzman olan Haham Elkana Lior’a göre: “Kızıl düve mitsvası, Tapınak inşa edilmeden önce yerine getirilemez.”

Haredi akımı hahamları ise kızıl düve kurbanı ve Tapınak inşası konusuna girmeyi dahi reddediyor.

Bney Brak’taki Haredi akımının özel din mahkemesi başkanı ve Aşkenaz Haredi partisi Degel HaTora’nın üyelerinden Haham Mordechai Blo’ya göre: “Kızıl düve kurbanı icra edilemez, bin düve yetiştirilmiş olsa bile. Çünkü bu ritüeli gerçekleştiren kişinin kendisinin de ölülerin necasetinden tamamen arınmış olması gerekir; bugün ise bu necasetten arınmış kimse yok.”

Yani siz, kızıl düvelerin “Tapınağın anahtarı” olduğu görüşüne katılmıyorsunuz?

“Hâşâ. Tapınak, Mesih’in gelişiyle gökten indiği gibi inecektir. Ondan önce bir tapınak inşa ederlerse, bunun hiçbir dini değeri olmayacaktır; bununla birlikte, işin içinde barındırdığı güvenlik felaketinden söz etmiyorum bile. Ama benim cevabım basit: Kızıl düve buyruğunu yerine getirebilecek bir kâhin yok.”

Haham Blo, hükmünü eski Yahudi geleneğine dayandırıyor. Buna göre, antik çağlarda kızıl düveleri kurban etmekle görevlendirilecek kâhin çocukları Kudüs’te kapalı alanlarda yetiştirilirdi; onlar bu mekânları, ritüeli yerine getirme yaşına ulaşana kadar terk edemezlerdi. [Yani doğumlarından ergenlik çağına kadar ölülerle hiçbir temasları olmadan yetiştirilirlerdi.] Günümüzdeki Tapınak hareketi hahamları ve aktivistleri, kızıl düveler yetiştirilirken aynı zamanda onları kurban edecek özel kâhinlerin de, binlerce yıl önce olduğu gibi, bu şekilde yetiştirilmesi gerektiğini savunuyorlar.

Buna karşılık, daha önce adı geçen dini Siyonist hahamlardan Haham Azarya Ariel, buna gerek olmadığını düşünüyor. Tapınak Enstitüsü’nün, Ariel’in ifadesiyle “ölülerin necasetinden arındırılmış” kâhinlerden oluşan bir listesi var. Onların hazırlanması için alınan önlemler arasında, örneğin bu kâhinlerin hastanelerde değil evlerde doğmuş olmaları bulunuyor [çünkü hastanelerde doğal olarak ölülerin necaseti yaygındır].

Kızıl düve kurbanıyla ilgili bir başka mesele de ritüelin nerede icra edileceği. Yahudi şeriatına göre bu ritüel Kudüs’teki Zeytin Dağı’nda yerine getirilmelidir. Fıkhi yorumlara göre Zeytin Dağı’ndaki kesin mekân, Katolik Dominus Flevit (Rabbin Gözyaşları) Kilisesi’nin bulunduğu yerdir [bu kilise, Bizans dönemine ait bir kilisenin kalıntıları üzerinde 1956’da inşa edilmiştir]. Ancak Tapınak Tepesi aktivistleri bile böylesi bir ritüelin kilisenin içinde gerçekleştirilemeyeceğini kabul ediyorlar.

“Tehlikeli bir delilik, mevcut hükümet döneminde her şey olabilir.”

Kızıl düveler Şilo’ya getirilmeden önce de ülkeye kızıl düve ithali ve yetiştirilmesi için birçok girişimde bulunulmuş, ancak bunların hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Daha önce Tapınak gruplarından aktivistler, Golan Tepeleri’nde kısmen kızıl olan bir sığır sürüsü yetiştirmeye çalışmış ve onları, “standartlara uygun” bir kızıl düve elde etme amacıyla özel şekilde çiftleştirmişti. 2019’da orada kızıl buzağılar doğdu, fakat büyüdüklerinde renkleri değişti ve tamamen kızıl kalmadılar.

Filistin içinde sığır yetiştirme denemeleriyle eşzamanlı olarak Tapınak gruplarının aktivistleri ABD’de de kızıl düve arayışına girdiler. Makor Rishon gazetesinde çıkan bir yazıya göre: “Kızıl Düve Araştırma Merkezi, birçok Amerikalı sığır yetiştiricisiyle ilişkiler kurdu. Bu yetiştiriciler, onlar için, binlerce inek arasından en uygun olanlarını daha kulakları delinmeden seçtiler; çünkü kulak delinmesi gibi bir kusur, onları mitsvayı yerine getirmeye uygun olmaktan çıkarabilirdi.”

Kızıl düveler, Tapınak grubu aktivistlerinin arzuladıkları tapınağın inşasına hazırlık için yürüttükleri yoğun faaliyetlerin bir parçasını oluşturuyor. Farklı Tapınak grupları, kâhinleri topladı ve onları eğitti, Kudüs’te “Pesah kurbanı simülasyonu” gerçekleştirdi, tapınakta kullanılacak iş ve müzik aletlerini imal etti, bir sunak inşa etti, tapınağın inşası için mühendislik planları çıkardı; bu planlar sıhhi tesisat, ısıtma, iklimlendirme ve otopark düzenlemelerini dahi içeriyor.

Aynı zamanda, Mescid-i Aksa’ya giren Yahudilerin sayısı da giderek artıyor. 20. yüzyılda yılda sadece onlarca Yahudi Mescid-i Aksa’ya girerken, o zamandan bu yana sayı istikrarlı şekilde yükseldi. 2012’de 8 binden fazla Yahudi Mescid-i Aksa’ya girdi; son yıllarda ise bu sayı yılda 50 bini aştı. İtamar Ben Gvir, işgal polisinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanı olarak atanmasından önce polis, Yahudilerin Mescid-i Aksa’da dua etmesini engellemeye özen gösteriyordu. Bugün ise aralarında bizzat Ben Gvir’in de bulunduğu binlerce Yahudi orada alenen dua ediyor.

“Emek Shaveh”[13] adlı örgütün genel direktörü Alon Arad’a göre: “‘Antik Şilo’ gibi sitelerin amacı, yerleşimciliği ve mesihçi ideolojiyi aklamak, onları eğlence kisvesi altında sunmak ve sözde ‘bilimsel’ bir görünüm kazandırmaktır. Gençleri ve askerleri, bir şarap imalathanesinin, gerçek arkeolojik kalıntıların ve düvelerin bulunduğu bir yere götürüyorlar; oradan ayrıldıklarında ise bunun gayet doğal olduğunu hissediyorlar.”

Arad ekliyor: “Tapınak gruplarının diğer tüm faaliyetleri gibi, düveler konusu da mutlak bir yanılsamadır. Fakat geçmişte bu insanların sadece düve yetiştirip tapınağı hayal eden bir avuç tuhaf tip oldukları söylenebilirdi; ne âlâ. Ama bugün bunun tehlikeli bir delilik olduğu açık. Mevcut hükümet altında her şey olabilir.”

“Önümüzdeki Yahudi bayramlarından birinde, bir kızıl düvenin Zeytin Dağı’na getirilip yakılması ve Yahudilerin tapınağın inşasına hazırlanmak üzere arındırılmaya başlanması ihtimal dışı değil — ve bunun hangi tür ‘yangınları’ ateşleyeceğini tahmin etmek zor değil.”


[1] Batı Şeria’daki bir yerleşim konseyidir. Temel olarak Batı Şeria’nın merkezinde, Ramallah ve el-Bireh vilayetine bağlı yerleşimlerden oluşur.

[2] Tel Şilo, Nablus’un güneydoğusunda, Karyut köyü arazisi içinde yer alan Khirbet Seilun harabelerinin üzerinde kurulmuş Yahudi dini-arkeolojik bir sitedir. Bölgeyi “Tevrat coğrafyasına” göre yeniden keşfetmek amacıyla 1926-1932 yılları arasında arkeolojik kazılar başlatılmış, daha sonra devam ettirilmiş ve zamanla bölge, Siyonist projenin Filistin üzerindeki İbrani bağını Tanah metinlerine dayanarak kanıtlama çabalarında öne çıkan arkeolojik-dini bir mekâna dönüştürülmüştür.

İsrailliler buranın, Yeşu Kitabı’nda geçtiğini iddia ederler: “İsrail oğullarının bütün topluluğu Şilo’da toplandı ve orada Buluşma Çadırı’nı kurdular. O topraklar onların önünde boyun eğdi.” (Yeşu 18:1).

Yahudi mitolojisine göre sitenin önemi, burasının “Eretz Yisrael”deki ilk Buluşma Çadırı (Mişkan) konumudur. Bu çadır, Sina Çölü’nde halkla birlikte dolaşan, Tanrı’nın halkıyla buluştuğu mekân olarak görülür; içinde Kutsallar Kutsalı, Ahit Sandığı ve Tanrı’nın Musa’ya verdiği tabletler bulunur.

Tevrat’ın Çıkış kitabında belirtildiği üzere: “Bana bir kutsal mekân yapsınlar ki aralarında ikamet edeyim.” (Çıkış 25:8). Süleyman döneminde Kudüs’teki mabede taşınmadan önce burası Tanrı’nın meskeni kabul edilmiştir. Günümüzde Tel Şilo, yalnızca Yahudiler için değil, “İsrail Toprakları”na ve Mesih’in dönüşüne inanan Evanjelik Hristiyanlar için de dini-siyasi bir ziyaretgâh haline gelmiştir.

[3] Yahudi şeriatına göre ölülerin kendine özgü bir necaseti (tuma) vardır. Bu, ölen kişinin kim olduğuna bakılmaksızın – Yahudi ya da gayri-Yahudi, büyük ya da küçük, erkek ya da kadın – herkese geçer. Bir ölüyü herhangi bir şekilde dokunan ya da onunla aynı çatı altında bulunan herkes bu necasete bulaşmış sayılır.

Bu necaset, kişi kırmızı düvenin külleriyle yapılan arınma ritüeliyle temizlenene kadar üzerinde kalır. Bu bağlamda, Yahudilere eşlik eden “ölülerin necaseti”, baş hahamların fetvalarına göre Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya girmekten kaçınmalarını zorunlu kılmıştır. Çünkü bu mekân Yahudi inancına göre dünyadaki en kutsal yerdir; içinde Ahit Sandığı’nın konması gereken Kutsallar Kutsalı bulunur. Burası yalnızca baş kohenin yılda bir kez, Kefaret Günü’nde (Yom Kippur) girebileceği yasaklı bölgedir.

[4] Tapınak Enstitüsü, 1983 yılında kurulmuş bir kurumdur. Kurucusu, dini Siyonist bir çevrede yetişmiş ve işgal ordusunda haham olarak görev yapmış olan Haham Yisrael Ariel’dir. Enstitünün temel amacı, tapınak konusunu yeniden kamu gündemine taşımak ve Siyonist toplumda bu meseleyle sürekli bir meşguliyet yaratmaktır. Enstitü, Kudüs’teki merkezinde bir tapınak simülasyonu modeli tasarlamış, ayrıca eski tapınakta kullanılan araç-gereçlerin yeniden üretimini yaparak bunları halka sunmuştur. Bununla eş zamanlı olarak, toplumun farklı kesimlerinde tapınak ve ona dair kavramlar konusunda farkındalık yaratmaya çalışmaktadır.

[5] Bu merkez, Tapınak Enstitüsü’ne bağlı bir araştırma kurumudur. Görevi, tapınağın inşası için Tevrat’tan çıkarılan şartlar üzerine çalışmalar yürütmektir. Araştırma alanları arasında kızıl düve, tapınağın inşasında kullanılacak malzemeler, tapınağa hizmet edecek Levililer sınıfı, arındırılmış kâhinler, onların giysileri ve benzeri konular yer alır.

[6] Yahudi tarihine göre bu krallık, Şomron (Samiriye) Krallığı olarak da bilinir. Filistin’in orta kesiminden (günümüzdeki Ramallah’tan Akdeniz’e kadar) başlayıp kuzey ucuna kadar, ayrıca bugünkü Suriye, Lübnan ve doğuda Ürdün’ün bazı bölümlerini kapsayacak şekilde uzanıyordu. Birleşik İsrail Krallığı’nın, Yehuda Krallığı ve Şomron Krallığı olarak ikiye ayrılmasından sonra ortaya çıkmış ve M.Ö. 928’den M.Ö. 722’ye kadar varlığını sürdürmüştür. Asurluların istilasıyla son bulmuştur.

[7] Burada kastedilen, Karyut köyü sakinlerinden ve civar köylerden gelen sınırlı ziyaretlerdir. 2014 yılından itibaren İsrail’in Sivil İdaresi, Filistinlilerin bu siteyi turizm amaçlı ziyaret etmesine izin vermeye başlamıştır. Bu uygulama, Batı Şeria’daki birçok turistik ve arkeolojik mekân için geçerlidir; Filistinliler bu yerlere kendi ülkelerinin bir parçası olarak gittikleri düşüncesiyle ziyaret etmektedir.

[8] Kastedilen, esasen dini Siyonizm akımı tarafından benimsenen Yahudi inançlarıdır. Bu inançlara göre, Mesih (kurtarıcı) geri dönecek, İsrail halkını “Eretz Yisrael”de kurtuluşa erdirecek, tüm Yahudileri orada toplayacak, İsrail Krallığı’nı ve Tapınağı yeniden kuracaktır.

[9] Yahudi şeriatına göre kohenler (kâhinler), kendileri de ölülerin necasetinden arınmış olmadıkça kurbanları ve bağışları kabul edemezler. Bu nedenle, Yahudi inancına göre bu mitsvaların bir kısmı günümüzde tam anlamıyla yerine getirilememektedir.

[10] Arapça çevirilerde, İbranice “Har HaBayit” (הר הבית) terimi genellikle “Mabed Tepesi” ya da “Tapınak Tepesi” olarak çevrilir. Kelime anlamı “Ev Dağı”dır ve burada kastedilen Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alandır.

[11] İbranice’de Yahudilerin Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesine “Aliyah” (עלייה), yani “çıkış/yükseliş” denir.

[12] Kutsallar Kutsalı (Qodesh HaQodashim), Tapınak’ın en iç kısmıdır. Daha önce belirtildiği gibi buraya yalnızca başkohen yılda bir kez, Kefaret Günü’nde (Yom Kippur) girebilir. Burası, Tanrı’nın halkının arasında ikamet ettiği kabul edilen Ahit Sandığı’nın bulunduğu bölgedir. Ayrıca “Dvir” olarak da adlandırılır, çünkü Yahudi inancına göre Tanrı, Musa ile tam da burada – Ahit Sandığı’nın üzerindeki iki kanatlı keruvim (çocuk yüzlü melek figürleri) arasından – konuşmuştur.

Genel olarak “Mişkan” (Mesken) diye de anılır; zira Tanrı burada ikamet eder. Bazı Yahudi görüşlerine göre Kutsallar Kutsalı’nın yeri bugün Mescid-i Aksa’nın içinde, özellikle de Kubbetü’s-Sahra’daki kutsal kayadır. Süleyman’ın “Mişkan”ı Şilo’dan Kudüs’e getirip mabedi inşa etmesinden bu yana burası onun mekânı kabul edilmiştir. Yahudi inancına göre başkohen dışında birinin Kutsallar Kutsalı’na girmesi haramdır; giren olursa onun cezası “gökten ölüm”dür.

[13] Emek Shaveh, İsrail’de faaliyet gösteren bir insan hakları kuruluşudur. Arkeolojik ve kültürel miras konularıyla ilgilenir. Kuruluş, işgal altındaki bölgelerde yürütülen ve Tevrat merkezli anlatıyı güçlendirmeyi amaçlayan, diğer tarihsel dönemleri ve yerel toplumların haklarını görmezden gelen yerleşimci arkeoloji yöntemlerine karşı çıkar.

Not: Bu metin linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye uyarlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu