Herzog’un Türkiye Ziyaretinin İsrail için Anlamı
Dr. Adnan Ebu Amir*
Giriş:
İsrail’deki çevreler, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyaretine İsrail’i Doğu Akdeniz’de stratejik bir aktör haline getiren stratejik bir adımın parçası olarak bakmaktadır. Onlara göre bu, Türkiye ile yakın koordinasyon yoluyla yenilenmiş bir diyaloğa ulaşmanın ve gerek enerji ekonomisinin geleceği gerekse de bölgedeki güç dengesi ile ilgili ortak çıkarları savunmanın önemine işaret etmektedir.
Herzog’un Türkiye ziyareti, bölgesel istikrarı tehdit edebilecek olan Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle uluslararası sistemi sarsan bir şok dalgasının ortasında gerçekleşmesi nedeniyle ayrı bir önem kazanmıştır. Diğer yandan Türkiye ve İsrail’in savaşa yönelik tutumu birbirine yakınlaşmış ve bu da iki ülkenin güvenlik ve siyaset sahalarındaki işbirliğini arttırmak için söz konusu ziyaretin bir fırsat haline dönüşmesini sağlayarak, karar alma mercilerini güçlü koordinasyonlarını korumaya itme fonksiyonuna sahip olmasını sağlamıştır.
Ziyaretçinin Önemi
Türkiye ve İsrail’deki siyasi çevreler, aralarında gelecekteki karşılıklı ziyaretlerin jestinin istisnai bir diplomat olarak Herzog tarafından temsil edilmesinin uygun olduğu konusunda hemfikirdir. Yürütme yetkileri olmamasına rağmen Herzog, Şimon Peres’in kişiliğine yakındır. Peres, rakibi Eski Başbakan Benjamin Netanyahu tarafından görevlendirilerek cumhurbaşkanlığı döneminde birçok diplomasi görevini yerine getirmiştir. 2009’da Gazze Savaşı sırasında düzenlenen Davos Zirvesi sırasında Erdoğan’ın Peres’e saldırmasından sonra kötü olan ilişkilerinin kişisel bir boyut kazanmasına rağmen, sonrasında Erdoğan ve Netanyahu arasındaki ilişki kişisel bir düşmanlığa dönüşmüştür. Bu nedenle Knesset ve TBMM arasındaki ilişkinin iyileşmesine muhalefet edenler de bulunmaktadır. Bu durum, Erdoğan’a yönelik aceleciliğe karşı İsrail’de yapılan uyarılarda ve Herzog’un ziyaretine karşı Türkiye’de düzenlenen gösterilerde de görülmektedir.
Herzog’un ziyaretinden önce gözlemlenen olumlu işaretler arasında, Erdoğan’ın Haziran 2021’de göreve gelen Herzog’u tebrik etmesi, casusluk şüphesiyle Kasım 2021’de tutuklanan iki “İsrailli” turistin serbest bırakılması, Herzog’un bu hususla ilgili teşekkür etmek için Erdoğan’ı araması ve Ocak 2022’de Erdoğan’ın annesini vefatı nedeniyle Herzog’a telefonda baş sağlığı dilemesi sayılabilir.
Aynı zamanda Herzog’un Türkiye ziyareti, pratik ve sembolik bir öneme sahiptir. Nitekim Herzog, Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan ve Kıbrıs’tan sonra Türkiye’ye gelmiş ve bu ziyaretleri sırasında Türkiye ile diyaloğu yeniden başlatma “sunağı” üzerinde onlarla olan ilişkilerini kurban etmeye niyetli olmadığını belirtmiştir. Bu ülkelere ayrıca, Ankara ziyaretinin amacının Ortadoğu’daki jeopolitik hazırlıkların güçlendirilmesi olduğu güvencesini vermiştir. Böylece ziyaret büyük bir önem kazanmış ve bölgenin her köşesinde yankı bulmuştur.
Herzog’un Talepleri
İsrail’deki siyasi ve diplomatik çevreler, Herzog’un Ankara ziyaretinin tamamlamasının ardından, iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin önünde hala birtakım engeller bulunduğunu vurgulamakta ve “İsrailli” misafirin Türk ev sahibini bu engelleri aşma konusunda ikna edip edemediğinden emin olmadıklarını belirtmektedirler.
Herzog, Türkiye’nin Filistin meselesi konusunda hassas olduğunu bilerek Ankara’da bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmiştir. Zira Türkiye’nin resmi tutumlarında ve özellikle Erdoğan’ın şahsi tavrında, İsrail’in Gazze’ye açtığı savaşlara ve Mescid-i Aksa’ya saldırılarına bakışı açık şekilde görülmektedir. Bu da Filistin- İsrail arasındaki yeni bir çatışmanın patlak vermesinin, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin gerilemesini tetikleyecek bir uyarı sinyali haline gelmesine yol açmaktadır.
Öte yandan İsrail basını, Herzog’un ziyaretinin arifesinde İsrail kamuoyunu İstanbul’un Hamas hareketinin en önemli faaliyet merkezlerinden biri haline geldiği haberleriyle bombardımana tutmuştur. Aynı şekilde İsrail güvenlik birimleri de Türkiye’ye topraklarında yaşamakta olan bazı Hamas mensuplarının İsrail hedeflerine yönelik silahlı saldırı planladığı yolunda bilgiler vermektedir.
Basında, ziyaret öncesinde İsrail’in taleplerinin Türkiye’ye iletildiği hakkında haberler yayınlandı. Bu taleplerden birisi, Hamas’ın Türkiye’deki varlığının ortadan kaldırılması ya da hafifletilmesiydi. Zira Türkiye’nin bu türden köklü bir değişiklik yapması, İsrail’i daha olumlu bir tutum takınmaya itecek ve Türkiye’nin politikalarını ABD’ye pazarlamasını sağlayacaktı. Ancak bu, Türkiye’nin İsrail’in taleplerine karşılık verdiği anlamına gelmemektedir.
Erdoğan ile Herzog arasındaki görüşmelerde gündeme gelme olasılığı bulunan diğer bir talep ise, işgal rejiminin Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerini arttırmış olduğu iddiasıdır. Buna göre Türkiye, Mescid-i Aksa’nın koruyucusu ve Kudüs’ün savunucusu sıfatıyla tarihi yapıların restorasyonuyla ilgilenmekte ve Arap ve Müslüman kamuoyunu etkilemek için kültürel kuruluşlar açmaktadır. Ancak bu iki mesele, Herzog’un ziyaretinin hedefine ulaşmasını önleyebilecek niteliktedir. Nitekim Erdoğan, Aralık 2020’de İsrail’le ilişkileri iyileştirmeye hazır olduğunu belirtmiş fakat Mayıs 2021’de Gazze’ye yapılan saldırıya sert tepki vermiştir. Bu da İsrail’e Türkiye’nin kendilerine açıklığının “kırılganlığı” olarak tanımladıklarını durumu tekrar hatırlama fırsatı sunmuştur. Çünkü Erdoğan, Herzog ile yaptığı görüşmede de açıkladığı gibi, Filistin meselesinin kendi gözündeki önemini mümkün olan her fırsatta tekrarlayacaktır.
Türkiye ile yakınlaşmasında İsrail’in dikkatini çekebilecek bir nokta da Gazze’deki Türklere, tıpkı burada üstünlük sağlayan Katarlı müttefiklerine benzer şekilde, kapıların açılması olasılığıdır. Türkiye-Mısır ilişkilerinin kötüleşmesi, Ankara’nın Gazze’ye ulaşmasını zorlaştırmış olsa da, bir yandan İsrail-Türkiye ilişkilerinin yeniden başlaması diğer yandan da Türkiye ile Hamas arasındaki güçlü ilişkiler, gerek insani yardım açısından gerekse de Hamas-İsrail arasındaki esir takası anlaşmasına dahil olma yönünden Türkiye’nin Gazze’deki rolünü tekrar canlandırabilir.
Türkiye’nin İhtiyaçları
Herzog, gördüğü sıcak karşılamayla Erdoğan ile donmuş ilişkilerde bir atılım yapmıştır ancak bu ilişkilerin hala son derece kırılgan olduğunun ve İsrail’in bölgedeki stratejik projesinin başlangıç noktası olarak en azından geçici olarak bile bu ilişkilere bel bağlanamayacağının farkındadır. Bununla beraber İsrail’deki çevreler, ziyaret öncesinde ikili ilişkileri ve bu ilişkilerin siyasi ilişkilerdeki gerilime rağmen giderek artan ve genişleyen ekonomi yönlerini canlandırmaya ne şekilde katkıda bulunacağını değerlendirmiştir. Ekonomi faktörü ziyaretin merkezini oluşturduğundan Herzog, Erdoğan’ın ülkesinin ekonomisini kurtarma arzunun anlamıştır. Nitekim Erdoğan’ın Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki devletlere bir dizi iyi niyet jesti göndermesinin arkasında bu arzunun olduğu da söylenebilir.
İsrailli ekonomistler, siyasi yabancılaşmaya rağmen Türk meslektaşlarıyla ticaretlerinin tüm hızıyla devam etmesinden memnundur. Bilakis bu ticaret, son yıllarda giderek artmış ve Türkiye dış ticaret fazlası vermiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi ise beş milyar dolardır. Aynı şekilde Türkiye’nin kargoları Hayfa limanına demirleyen gemilerle gelmekte ve ürünlerini Ürdün’e ve oradan da doğuya nakletmek için İsrail’in yollarını kullanmaktadır.
Turizm açısından bakıldığında da, 2019’da yarım milyon İsraillinin Türkiye’yi ziyaret ettiği görülmektedir. Bu rakam, Mavi Marmara gemisinin 2010’da abluka altındaki Gazze kıyısında saldırıya uğramasından önceki rakamla benzerlik göstermektedir. Buna karşılık İsrail’i ziyaret eden Türklerin sayısı oldukça düşüktür. Öte yandan Tel Aviv-İstanbul rotası, en karlı havayolu rotalarından birisidir. Bunun yanında 2015’te Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, Mescid-i Aksa’yı hac programına eklemiş ve 2017’de 40 bin Türk işgal altındaki Kudüs’ü ziyaret etmiştir.
İşgal güçleri yoluyla İsrail’in kontrolü altında bulunan Filistin doğalgazı, Herzog’un Türkiye ziyaretinin birinci öncelikli konusu olmuştur. Nitekim Türkiye Rusya ve İran’dan enerji ithalatına bağımlıdır ve kaynaklarını çeşitlendirerek İsrail doğalgaz rezervlerine ulaşmak ve bu doğalgazı yerel amaçlar için kullanmanın yanı sıra Avrupa’ya ihraç etmek istemektedir. Bu sayede Türkiye’nin statüsü artacak ve Avrupa açısından bir enerji köprüsü haline de gelecektir. Türkiye’nin İsrail doğalgazının, özellikle de 2023’deki milletvekili seçimlerinden önce, sarsılan ekonomisine sağlayacağı getiriyi Herzog’la masaya yatırmış olması da söz konusu olabilir. Türk yönetimi, İsrail’den gelecek boru hattı için en ekonomik çözümün hattın Kıbrıs üzerinden gelmesi olduğunu bilse de bunun için Kıbrıs’ın onayı gerekmektedir fakat böyle bir onay en azından şu an için kesin değildir. ABD’nin İsrail doğalgazını Kıbrıs’a ve oradan da Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak olan ancak pahalı ve teknolojik açıdan sorunlu EastMed boru hattına verdiği desteği geri çekmesinin ardından, Herzog’un Lefkoşa yönetimiyle bu meseleyi görüştüğü tahmin edilmektedir. Türkiye ise İsrail’in stratejik hususları görmezden gelme eğiliminde olacağını ve gaz musluğunun yönetimini kendisine vereceğini ummaktadır. Ancak bu durumda İsrail, gelecekte Türkiye’nin bu meseleyi aleyhinde bir silah olarak kullanmasından korkmaktadır.
Türkiye’nin ekonomik gereksinimlerinin yanı sıra, Herzog’u kabulü sırasında Biden döneminde ABD’yle süregelen sarsıntılı ilişkilerini yeniden kurma arzusunun da öncelikli konulardan olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu noktada ABD’deki karar alma mercileri ve özellikle de Kongre üzerindeki nüfuzu ışığında, İsrail’in yardımcı olmaya gücünün yetip yetemeyeceği tartışma konusudur. Türkiye İsrail’in ve lobisinin ABD’nin dış politikasını etkileyebileceğine inandığından, İsrail’le ilişkilerin iyileşmesi Türkiye’ye ABD konusunda fayda sağlayabilir. Bu durum, Rusya-Ukrayna savaşından sonra daha da önem kazanacaktır. Zira Ukrayna savaşının Türkiye’nin bölgedeki sorunlu konumunu ortaya çıkarmasının ardından, Ankara Washington’la daha iyi ilişkilere ihtiyaç duymaktadır.
Ziyaretteki Bölgesel Konular
Herzog’un Haziran 2021’de göreve gelmesinin hemen ardından Tel Aviv, Ankara’nın İsrail tarafından bölgedeki istikrar kampı ülkeleri olarak nitelenen özellikle Mısır, BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelere yönelik tutumunda bir değişik olduğunu gözlemlemiştir. Bu nedenle Türkiye’nin “flörtleşmesi” olarak ifade ettikleri duruma karşı, Türkiye’yle anlaşmaya varmanın çıkarına olduğunu görmüştür. Ancak bu ilişki Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs’la yakın ilişkilerin ikamesi olmayıp, bu ilişkilerin ve birikimlerinin temelinde kurulacaktır.
Herzog’un Ankara ziyaretinin yalnızca ikili değil, bölgesel ve belki de uluslararası bir mesele olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim bölge devletleri, Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden başlamasının Türkiye’nin düşmanları olmaları hasebiyle Yunanistan ve Kıbrıs’la stratejik ortaklıklarını ortadan kaldırmaya ya da zayıflatmaya yönelik bir girişime yol açacağından endişe etmekteydi. Ancak İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs üçgeni arasındaki güvenlik işbirliği ciddi şekilde artmış ve Herzog’un bu iki devlete art arda verdiği mesajlar Ankara’nın bu üçgeni zayıflatmaya yönelik gösterebileceği her türlü girişime bir direniş olarak yorumlanmıştır. Burada İsrail’in, Türkiye’nin olumlu sinyallerine soğuk ve tereddütlü tepkilerini anımsamak mümkündür. Bunun nedeni kısmen İsrail açısından Türkiye’nin iki devlet arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açma arzusunun ne kadar ciddi olduğunun belli olmaması ve Türkiye’nin yalnızca söz konusu üçgendeki ülkeler arasında var olan yakın ilişkileri sabote etmeye çalışıyor olabileceğidir. Bu nedenle Tel Aviv, çevre ülkelerle ilişkilerinin tehlikeye girmemesi için, ilişkileri yeniden başlatma konusunda Ankara’dan daha az istekli davranmıştır.
Herzog’un ziyareti, Türkiye’nin Abu Dabi’yle ilişkilerine yeniden başlaması ve burayı ziyaret etmesiyle eş zamanlı gerçekleşmiştir. Bu da Türkiye’nin İsrail’e yönelik hamleleri hakkında daha fazla bölgesel girdi oluşturmuştur. Zira BAE de Türkiye’den İsrail’le normalleşme anlaşmalarıyla ilgili açık eleştiride bulunmaktan kaçınmasını istemiştir.
Aynı zamanda Ankara’yla Tel Aviv’in komşuları olan Suriye’de de ortak çıkarları vardır. Nitekim Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki Kürt varlığıyla ilgilenirken, İsrail ise Suriye’nin güneyindeki İran varlığını bertaraf etmekle ilgilenmektedir. Azerbaycan da Türkiye ve İsrail arasındaki diğer bir yakınlaşma alanıdır. Azerbaycan Türkiye’nin en yakın ortağıdır ve aralarındaki ilişki “Tek Millet İki Devlet” sloganıyla ifade edilmektedir. İsrail açısından ise Azerbaycan, İran’la mücadelesinde stratejik bir ortak ve önemli bir enerji tedarikçisidir. Bu çıkarlara bağlı olarak Bakü, Ankara ve Tel Aviv’le mükemmel ilişkiler kurmuştur. Öyle ki 2020 sonbaharında Ermenistan’ı yenmek için iki ülkenin de silahlarını kullanmıştır. Her ne kadar Türk askeri sanayisinin gelişimi gelecekte Azerbaycan ordusuna silah tedarik etme konusunda İsrail’le rekabet etmesine yol açabilecek olsa da söz konusu durum, Azerbaycan’ı iki ülkenin dolaylı olarak iş birliği yaptığı bir alan haline getirmiştir.
Sonuç
2008’den bu yana İsrail’den bu denli üst düzey bir yetkilinin ilk kez Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret olan Herzog’un Ankara ziyareti son bulmuştur. Bu ziyaretin sonuçlarını konuşmak için henüz erken olsa da, Ankara ile Tel Aviv arasındaki buzları erittiği açıktır. Bundan sonra gerçekleşecek olan daha alt düzeydeki siyasi ve diplomatik hareketlilik, güvenlik yetkililerinin görüşmeleri ve şirketler arası ilişkiler, ziyaretin başarılı ya da başarısız olduğunu gösterecektir. Ancak her iki tarafın da kendi çıkarları açısından ziyaretten olumlu sonuçlar elde etmek istedikleri açıktır. İsrail, Türkiye’nin Türk seçmenin ziyaretin acil ekonomik veriler doğurduğunu hissetmesi amacıyla milletvekili seçimleri için geri sayımdan önce bu sonuçları görmekte acele ettiğini düşünmektedir. Fakat Herzog’un ziyaretinin ekonomisinde ani bir iyileşme ile sonuçlanacağına dair Türkiye’nin hiçbir garantisi yoktur. Çünkü, yalnızca İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi nedeniyle, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zor durumdan bir düğmeye basarak daha iyi bir duruma geçişine engel olacak başka hususlar bulunmaktadır.
*İsrail Araştırmaları Uzmanı