Kitap Değerlendirmesi: Barbar Modern Medeni

İbrahim Kalın, BARBAR MODERN MEDENİ: Medeniyet Üzerine Notlar

(İnsan Yayınları, Birinci Baskı, İstanbul, Kasım 2018, 299 sayfa)

Medeniyet, fiziki yapılardan ve kurumlardan önce varlığa ilişkin bir zihni ve estetik tutumu ifade eder.” (Kalın 2018, 25)

2014’ten bu yana cumhurbaşkanlığı sözcülüğü görevinde bulunan İbrahim Kalın, İslam felsefesi, İslam düşüncesi ve İslam- Batı ilişkileri alanlarında akademik çalışmalarda bulunmuş bir ilim ve siyaset adamıdır. Yoğun mesaisine rağmen titizlikle hazırlamış olduğu “Barbar, Modern, Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar” isimli kitabı geçtiğimiz aylarda (Kasım 2018) İnsan Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Yazarın “Ben, Öteki ve Ötesi: İslam- Batı İlişkileri Tarihine Giriş” kitabı da İnsan Yayınları tarafından 2016 senesinde yayınlanmıştır. Birbirini bütünleyen bu iki kitap dışında, yazarın çeşitli yayınevlerinden çıkan diğer bazı kitapları şunlardır: Akıl ve Erdem, İslam ve Batı, Varlık ve İdrak, Molla Sadra. Kitap ve makalelere ek olarak çevirileri de mevcuttur.

Medeniyet kavramı 19. yüzyıldan bu yana şehir hayatından ahlâka, mimariden müziğe, üretim ve tüketim alışkanlıklarından davranış biçimlerine kadar maddi ve manevi açıdan insanla ilgili olan çok geniş bir alanı ifade etmek üzere hakkında çokça düşünülen konuşulan, yazılan ve tartışılan bir alan olmuştur. Günümüzde de hala önemini korumakta olan medeniyet araştırma ve tartışmalarına İbrahim Kalın’ın “Barbar, Modern, Medeni” kitabı önemli bir katkı sunmaktadır.

Metodolojik bir sistemle kurgulanmış olan kitap vermek istediği düşünceyi okuyucuya net bir şekilde sunmaktadır. Kitapta, öncelikle kavramların tarihi serüveni ele alınıp, eleştirel bir okumayla geçmişten günümüze medeniyet ve barbarlık (medeni olmama hali) tanımlamaları yapılmıştır. Yazar, Batı’nın medeniyet modeli ve tanımlarını zengin bir literatür araştırmasıyla aktardıktan sonra İslam medeniyetini incelemektedir. İslam medeniyetinin kendi öz dinamikleri ve geçirmiş olduğu uzun soluklu tecrübesiyle oldukça sağlam ve evrensel temeller üzerine inşa edildiğini anlatmaktadır. Bir medeniyet tasavvurunun önemli sacayakları olarak ontolojik, epistemolojik ve estetik anlayışlar üzerinden İslam medeniyetine dair bir okuma yapmaktadır.

Kitapta gerekli yerlerde çeşitli harita ve resimlerle de içerik zenginleştirilmiş, özellikle bazı çarpıcı resimlerin tam da konuyla ilgili yerlerde kullanılması anlatımı güçlendirmiştir. Konuyla ilgili çalışmalar yapan Batılı ve Doğulu birçok önemli ismi okumuş olan Kalın’ın söz konusu kitabı bibliyografya açısından da oldukça zengin bir eserdir.

Eser akademik bir dille kaleme alınmasına rağmen, yazarın en karmaşık felsefi meseleleri bile basitçe okuyucusuna sunma becerisi ve insanı saran üslubu eseri okumayı ve anlamayı oldukça kolaylaştırmaktadır.

10 bölümden oluşan kitapta Kalın, barbarlık, modernizm ve medeniyet kavramlarını sorgulamaktadır. İslam ve Batı medeniyetini mukayeseli olarak okuyan Kalın, söz konusu eserinde eleştirel bir yaklaşımla medeniyet kavramını çeşitli açılardan irdelemiştir. Neticede medeniyet kavramı Batı’dan gelen ve iki asırdır düşünce dünyamızı meşgul eden bir kavram olarak çeşitli düşünürler tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Kalın, kitabında yeri geldikçe bu tanımların birçoğunu aktarmış, konuyla ilgili olarak kendi düşünce ve eleştirilerini de yöneltmiştir. Kalın’ın fikrin gücü ikna kabiliyetinden gelir diyerek temellendirdiği düşünceleri, medeniyet kavramı hakkında çalışan ve araştırma yapanlara yeni ufuklar açmaktadır.

Kitaba küreselleşme eleştirisiyle başlayan Kalın “Küreselleşme, sahih ve derinliği olan kimlikler inşasından ziyade, Batılı değer, meta ve sembollerin tedavüle girmesi ve Batı-dışı toplumlara taşınması sürecini ifade ediyor.” (Kalın 2018, 10) diyerek küreselleşme tanımını ortaya koymaktadır. Kitapta birinci bölümde “Medeniyetlerin Ortaya Çıkışı” başlığı altında medeniyet kavramı ve tarihi incelenmektedir. Medeniyet kelimesi hakkında yapılan tanımları, dünya üzerinde farklı toplumlarda farklı zamansal dönemlerdeki kullanımları bağlamında medeniyet kavramının ne gibi anlamlara geldiğini aktardıktan sonra Kalın, medeniyetin veya barbarlığın sahip olunan maddi imkanlar veya teknolojik araçlarla ilgili olmadığını ancak toplumlarda varlığı ve hayatı anlamlandırmak için ortaya koyulan tasavvur, tutum ve davranışlarla ilgili olduğunu ifade etmektedir. (Kalın 2018, 26)

Ekonomik- teknolojik imkânsızlık ve barbarlık arasında doğrusal bir bağlantı yoktur. Tersine, yok etme kapasitesini artıran toplumların barbarlığa meyletmesi sıkça rastladığımız bir durumdur” (Kalın 2018, 29) diyerek Nazi Almanya’sında meydana gelen Holokost’u örnek vermektedir. Ya da Bosna’da 1992’de yaşanan soykırım da bunun diğer bir örneğidir. “Aynı şekilde günümüzde Filistin’de yaşananlar, Filistin halkını yok etmek ve işgali meşrulaştırmak için işlenen hukuki ve ahlaki suçlar modern barbarlığın örneklerinden biridir.” (Kalın 2018, 30)

Burada “Şiddeti, barbarlığı, baskı ve tahakkümü sistematikleştiren modern mekanizmaların aynı yahut benzer sonuçları üretmesi mukadderdir.” (Kalın 2018, 30) diyerek aslında kitap içerisinde sürekli tekrar edilen Batı’nın artık sözünü tükettiği tezini desteklemektedir. “İnsanlığın istikametiyle ilgili bizim söyleyecek bir sözümüz var. İslam dünyası söyleyecek sözünü arıyor. Batı medeniyeti sözünü tüketti.” (Kalın 2018, 16)

İkinci bölümde yazar, medeniyet kavramını sürekli ilerleme ve sürekli ilerleyen tarih kavramı bağlamında incelemektedir. Burada Medenileştirme misyonu (la mission civilisatrice) kavramına değinen Kalın, medeniyetin Afrika’dan Hint alt kıtasına ve Güneydoğu Asya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada Avrupa emperyalizmini meşrulaştıran önemli bir kavramsal araç olarak kullanıldığını ifade etmektedir. Bu konuyla bağlantılı olarak kitabın en can alıcı bölümlerinden biri de medeniyetin bir sömürge aracı olarak kullanımının anlatıldığı beşinci bölümdür.

Konular aktarılırken kıyaslamalar da yeri geldikçe yapılmaktadır. Batı’ya dair olgular ifade edildikten sonra, İslam medeniyetinde bunların neye karşılık geldiği ifade edilmektedir. Böylelikle okuyucuya mukayeseli bir düşünme imkânı tanınmaktadır.

19. yüzyılda Avrupalı olmayan halkları medeni olmamakla, barbarlıkla itham eden Batı, kendi edindiği medenileştirme ve eğitme vazifesi ile aslında sömürgecilik faaliyetleri için bir kılıf bulmuştur. “Medeniyet kavramı Avrupa-merkezciliği ve Avrupa sömürgeciliğini meşrulaştırmak için elverişli bir araç olarak kullanıldı.” (Kalın 2018, 45)

İslam dünyası ise doğa ile veya öteki ile kurduğu ilişkilerde Batı’dan çok farklı hareket etmekteydi. İlişkinin amacı tahakküm kurmak, domine etmek yahut “kendimize benzetmek” değil, insanı ihtiyaçları çerçevesinde evreni “imar” etmektir. (Kalın 2018, 12)

Avrupalıların medeniyetle ilgili düşünce ve görüşlerini aktardıktan sonra Kalın, Osmanlı aydınlarında medeniyet kavramının ne gibi anlamlar ifade ettiğini inceler. Osmanlı aydınları arasında medeniyet düşüncesine bakış açısı çeşitlilik göstermektedir. Bununla beraber Osmanlı aydını Batı’nın medeniyet söylemlerini İslam ülkelerine müdahale etmek için kullandığının bilincindedir. (Kalın 2018, 85)

Bir başka bölümde, “Medeniyet ve Modernite” başlığı altında modern dönemde medeniyet kavramının geldiği anlamı ve bu kavramın globalleşen dünya düzeninde ve tek-tipleşen toplumlar arasında ne ifade ettiği tartışılmakta ve önemli eleştiriler sunulmaktadır. “Aydınlanma sonrası düşünce tarihinde medeni olmakla modern olmak eş anlamlı hale gelmiştir.” (Kalın 2018, 77)

Küreselleşmenin ve tüketim kültürünün tek-tipleştirici etkisine rağmen İslam, Batı, Hint, Çin medeniyetleri ve diğer bütün kültür gelenekleri, hakikat iddialarından vazgeçmiş değiller.” (Kalın 2018, 97)

Kalın burada, modernite ile medeniyet ilişkisinde, Medeniyet kavramının, Hristiyan-Katolik kavramlarına karşın seküler bir alternatif olarak kullanılmasına ve Avrupalı aydınların bu kavrama “dini geleneği” devre dışı bırakma imkânı sebebiyle dört elle sarılmalarına değinmektedir.

Kitap medeniyet ve ırk arasındaki ilişkiyi de işleyerek, Batı’da Darwinizm’in doğal seleksiyon fikriyle şekillenen ırkçılığı yakın tarihe kadar yaşanan çarpıcı örneklerle aktarmaktadır.

Kalın, Batı’daki varlık tasavvurunun, insan ve insan arası ilişki, insan- doğa ilişkisi ve nihayetinde toplumlar arası ilişki biçimlerini nasıl etkilediğini anlattıktan sonra İslam’ın bu konudaki görüşlerini sıralar.

İlk beş bölümde medeniyet kavramını modernite ve evrensel bir düzlemde ele aldıktan sonra Kalın, kalan beş bölümde ise İslam medeniyetinin temellerini ele almaktadır. İslam medeniyetinin varlık tasavvuru, adalet ve özgürlük arasında düzen fikri, bilgi felsefesi ve hikmet, estetik ve sanat anlayışını inceledikten sonra son bölümde ise iki önemli İslam filozofunun medeniyete dair düşüncelerini mukayese eder. Farabi ve İbn Haldun’un erdemli şehir ve ümran kavramlarını değerlendiren İbrahim Kalın, medeniyet tasavvurunun kavramsal temelleri, estetik, varlık ve bilgi anlayışında altın oranı arıyoruz diyerek kitabını bitirmektedir.

Kendi medeniyet, hayat, tefekkür ve estetik değerlerine sahip olmayan bir İslam dünyasının ne kendi sorunlarına sahih çözümler üretebilmesi ne de insanlığa bir katkı sunması mümkündür.” (Kalın 2018, 16)


Kaynakça

Kalın, İbrahim (2018). Barbar, Modern, Medeni: Medeniyet Üzerine Notlar, İstanbul: İnsan Yayınları.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu