Yerleşimciler ve İsrail İşgal Ordusunun Hak İhlalleri (Özet) – Kasım – Aralık 2024
Raporu indirmek için tıklayınız.
Huda Naim & Saida Zaarer
Kasım – Aralık 2024 aylarında, İsrail’in Batı Şeria’daki ihlallerinde ciddi bir artış görüldü. Yerleşim faaliyetleri, Filistin’in sivil kontrolündeki (B) bölgelerini de kapsayacak şekilde genişledi. Bu stratejik değişim, İsrail’in Filistin topraklarındaki kontrolünü güçlendirmeyi ve Filistin köyleri ile şehirleri arasındaki coğrafi bağlantıları kesmeyi amaçlıyor. (B) bölgelerinde 5 yeni yerleşim merkezi kuruldu. Bu değişim, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı olarak Filistin topraklarının doğasını değiştirmeyi amaçladığı uzun vadeli bir politikanın uzantısını temsil ediyor.
Aşağıdaki rapor, (B) bölgeleri ve raporun tam olarak kapsamadığı diğer alanlar da dahil olmak üzere, saldırıların kapsamlılığına odaklanarak İsrail’in Batı Şeria’daki ihlallerini belgelemektedir. Rapor, Filistin Kurtuluş Örgütü Müzakere İşleri Dairesi’ne bağlı Filistin Gözlem Topluluğu, Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Duvar ve Yerleşimle Mücadele Komitesi, İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki Sömürge Faaliyetlerini İzleme Heyeti (POICA) ve diğer saha kaynaklarının raporlarından elde edilen belgelenmiş bilgilere dayanmaktadır.
Gazze Şeridi’ne Yönelik Soykırım
Bölgeden gelen raporlar, İsrail ordusunun 7 Ekim 2024’ten bu yana yürüttüğü kara harekâtı kapsamında başta kuzey Gazze olmak üzere Gazze Şeridi’nin tüm bölgelerinde İsrail hava saldırılarının devam ettiğini ve bunun sonucunda 17.818’i çocuk ve 12.287’si kadın olmak üzere şehit sayısının 45.541’e yükseldiğini gösteriyor. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı verilerine göre yaralı sayısı 108.338’e ulaşmıştır.
7 Ekim 2023’ten bu yana hastanelere ulaşamayan, naaşları enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirmiş olmaları muhtemel olan veya İsrail hapishanelerinde tutuklanarak haklarında bilgi alınamayan kişi sayısı 11.200’e yükseldi.
Verilere bakıldığında, öldürülen 853 çocuğun bir yaşından küçük olduğu, savaş sırasında doğan 238 bebeğin yine saldırılarda öldürüldüğü, 44’ünün açlık nedeniyle, yaşları üç günlük ile bir aylık aralığındaki 5 çocuğun ise kamplarda aşırı soğuktan öldüğü görülüyor.
Gazze Şeridi’nin tüm bölgelerinde, özellikle savaş öncesinde yenidoğan bakım hizmetlerinin yaklaşık %60’ının bulunduğu Gazze’nin kuzeyinde, yenidoğan bakım kapasitesinin azalması nedeniyle 7.700 yenidoğan bebek hayati bakım hizmetlerinden yoksundur. Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneler yenidoğan bakım kapasitesini yitirirken, Hasta Dostları Derneği Hastanesi ve Al-Sahaba Tıp Kompleksi, her biri sadece beş yenidoğan yatağıyla hizmet vermeye devam etmektedir. Ancak bu durum, temel tıbbi malzeme ve ekipman eksikliği nedeniyle çocukların ve diğer hastaların hayatını riske atmaktadır. Güney şeridinde ise, Nasır Tıp Kompleksi, Avrupa Hastanesi, Han Yunus ve Deir al-Balah’taki Nasır Hastanesi’nde sadece 64 yenidoğan yatağı mevcuttur. Bu hastanelerin tüm bölümlerinin, kapasitelerinin üzerinde çalıştığını ve hayati önem taşıyan temel tıbbi malzemelerde de ciddi bir eksiklik yaşadığını belirtmek gerekir.
Saldırılarda hedef alınanlar arasında 1.068 sağlık personeli, 94 sivil savunma çalışanı ve Han Yunus’un doğusundaki Al-Mavasi’de dondurucu soğuk nedeniyle ölen bir sağlık çalışanı vardı. Aralık 2024 sonu itibariyle, 452 gündür devam eden İsrail saldırıları sonucunda 34 hastane ve 80 sağlık merkezi hizmet dışı kalırken, 162 sağlık kurumu ve 136 ambulans hedef alındı.
İsrail ordusu, 12 hafta boyunca gerçekleştirdiği bir dizi saldırının ardından 27 Aralık’ta Gazze’nin kuzeyindeki Kamal Advan Hastanesi’ne baskın düzenledi. Birçok departman zarar görürken diğer bölümler ateşe verildi. İşgal güçleri, bazı hastaları ve sağlık çalışanlarını Kamal Advan Hastanesi’ne yapılan baskından üç gün önce tahliye edilen Endonezya Hastanesi’ne nakletti. Hastaneye yapılan baskın sırasında aralarında hastane müdürü Hüsam Ebu Safiye’nin de bulunduğu çok sayıda vatandaş tutuklandı. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre Gazze’nin kuzeyindeki son ana sağlık tesisi olan Kamal Advan Hastanesi, İsrail güçleri tarafından tahliye edildikten sonra hizmet dışı kaldı.
Dünya Sağlık Örgütü, Ekim 2024’ten bu yana hastane ve çevresinin İsrail ordusu tarafından en az 50 saldırıya maruz kaldığını ve bunun sonucunda aralarında hastane müdürünün de bulunduğu 7 sağlık personelinin yaralandığını açıkladı.
İşgal güçleri, 29 Aralık’ta birkaç uluslararası kuruluşun yer aldığı ortak bir heyetin, Endonezya Hastanesi’nden Gazze’deki Şifa Hastanesi’ne tahliye etmeye çalıştığı sırada dört hastayı tutukladı. 15 sağlık çalışanı ise hâlâ İsrail ordusu tarafından yapılan baskının ardından aldığı büyük hasar nedeniyle hizmet dışı kalan Endonezya Hastanesi’nde bulunuyor. UNICEF’e göre, tahliyelerin aynı hızda devam etmesi halinde, tıbbi tahliyeye ihtiyaç duyan 2.500 çocuğun kurtarılması yedi yıl sürecek. Bazı çocuklar tahliye onaylarını beklerken hayatını kaybetti; 11 yaşındaki diğer bir çocuk ise, Gazze’den tahliye edilmesi için yapılan altı talebin reddedilmesinin ardından lösemiden dolayı yaşamını yitirdi.
İsrail savaş uçakları, 28 Kasım’da Al-Nuseyrat kampındaki yaralıları tahliye ederken Al-Avda Toplum Sağlığı Derneği’ne ait bir ambulansı bombaladı. Bunun sonucunda bir sağlık görevlisi yaralandı. Aynı gün İsrail ordusu, Al-Nuseyrat’taki Al-Avda Hastanesi’ni bombaladı, 2’si sağlık personeli olmak üzere 4 sivil yaralandı. 30 Kasım’da İsrail ordusu Gazze’nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’ne ateş açtı ve bir doktoru yaraladı. Bu saldırıda üç elektrik jeneratörü tahrip olurken hastaneye ait su depoları zarar gördü. İşgalciler ayrıca bir sağlık merkezini, yerinden edilmiş insanların kaldığı bir sığınağı ve “Cuzur” adlı kuruluşa ait gıda ve ilaç depolama tesisini bombaladı.
Raporun kapsadığı dönemde Filistinli Tutuklu Derneği, 24 saat içinde Gazzeli beş tutuklunun yaşamını yitirdiğini duyurdu; savaşın başlangıcından bu yana işkence altında veya tıbbi ihmal sebebiyle şehit olan Gazzelli tutuklu sayısı 35’e yükseldi. 27 ve 29 Aralık’ta İsrail işgal güçleri, Kerem Ebu Salim Geçiş Noktası üzerinden Gazzeli 45 tutukluyu serbest bıraktı. İsrail Cezaevleri İdaresi, Birey Haklarını Savunma Merkezi (HaMoked) için sunduğu verilerde, cezaevlerindeki Filistinli tutuklu sayısının 10.154’e ulaştığını bildirdi. Bu sayı Gazze’deki tutukluları kapsamamaktadır, çünkü işgal güçleri onlara karşı kayıp gösterme politikası uyguluyor (haklarında bilgi alınamıyor, İsrail tarafından götürüldüğü biliniyor ancak şehit mi yaralı mı veya tutuklu mu belli değil) ve serbest bırakılan tutukluların ifadelerine göre ağır ihlallere maruz kalıyorlar.
Raporlar, Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerine yardım göndermek üzere planlanan 1.147 tır yardımdan yalnızca %37’sinin, yani yaklaşık 426 misyonun gerçekleştiğini belirtti. Bu yardım kamyonlarından 259’u Kuzey Gazze’ye ulaşmayı hedefliyordu, ancak bunların sadece %27’si, yani yaklaşık 70’i gerçekleşebildi. Rafah’a yönelmesi planlanan misyonların sayısı ise 74’tü, ancak sadece %7’si, yani 5 misyon gerçekleşti. Birleşmiş Milletler, Kuzey Gazze’deki kuşatma altındaki bölgelere 113 kez ulaşmaya çalıştı, ancak 103 talep reddedildi. Aralık ayı boyunca, yalnızca 24 yardım kamyonu Gazze’nin orta ve güney bölgelerine giriş yapabildi, buna karşın 136 kamyon kuzey bölgesine ulaştı.
Gazze Şeridi’nin tüm bölgelerinde zor ve ağır yaşam koşulları ile birlikte temel gıda kaynaklarında ciddi bir yetersizlik görülmektedir. Raporlara göre, bölgede faaliyet gösteren 19 fırından sadece 5 tanesi hizmet veriyor; bunların 4 tanesi yarı kapasitesiyle Gazze’de, 1 tane ise Han Yunus’ta faaliyet gösteriyor. 29 Kasım’da Deir el-Balah’ta, iki kız çocuğu ve bir kadın ekmek almaya çalışırken büyük bir izdihamın arasında ezilerek hayatını kaybetti. Değerlendirmelere göre, Gazze’deki yaklaşık bir milyon insan uluslararası standartlara göre kişi başı günlük 15 litre olan asgari su miktarına erişemiyor. Gazze’deki ortalama su üretiminin, savaş öncesi arzın dörtte birinden daha az seviyede olduğu değerlendiriliyor. İşgal güçleri, Kuzey Gazze’deki su üretim noktalarına erişimi ve bu noktaların yeniden beslenmesini engelliyor, bu da halkı kullanılmaz hale gelen su kuyularına bağımlı bırakıyor. Tüm bölgelere yapılan yakıt ikmali, Gazze Şeridi’nin ihtiyaçlarını karşılamak için gereken miktarın sadece %5’ini karşılıyor. Kuzey Gazze’deki su, kanalizasyon ve hijyen altyapısının en az yüzde %75’i zarar gördü.
Batı Şeria’da İsrail’in Hak İhlallerine İlişkin Temel İstatistikler
Şehitler:
Raporun kapsadığı dönemde Batı Şeria’da 73 Filistinli İsrail’in devam eden saldırıları neticesinde şehit edildi; bunların 18’i İsrail uçakları tarafından gerçekleştirilen 9 hava saldırısında şehit edildi. Son dönemde Batı Şeria’nın muhtelif bölgelerine yönelik hava bombardımanı kayda değer bir yükseliş göstermiştir. Kasım ve Aralık ayları arasında şehit sayısının dağılımı; Kasım ayında 32, Aralık ayında ise 7 çocuk, 4 yaşlı, işgal hapishanelerinde ölen 2 tutuklu ve özel ihtiyaçları olan bir kişi de dahil olmak üzere 41 kişidir.
Kasım ayında Kabatiya, Tulkarim kasabaları ile Al-Yamun ve Kafr Dan arasındaki bölgeyi hedef alan saldırılarda 4 sivil hayatını kaybederken 3 sivil de yaralandı. Aralık ayında Sir, Akaba, Tubas, Tulkarim ve Tammun beldelerini de kapsayan saldırılarda yoğun bir tırmanış yaşanırken, saldırılar özel araçları ve sivil grupları hedef alarak 4’ü çocuk 14 sivilin yaşamını yitirmesine ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda sivilin yaralanmasına neden oldu.
Kasım ayında 17, Aralık ayında ise 40 can kaybıyla Cenin vilayeti en fazla kayıp veren vilayet olurken, onu Nablus, Tulkarim ve Tubas vilayetleri izledi. Cenin vilayeti ayrıca, Cenin Kampı’nı hedef alan genişletilmiş bir güvenlik operasyonu bağlamında, Filistin Yönetimi’ne bağlı güvenlik güçleri tarafından 8 Filistinlinin şehit edildiği olaylara tanık olmuş ve yaşanan acılara karmaşık bir iç boyut katmıştır.
Daha geniş çapta bakıldığında, 7 Ekim 2024’ten yıl sonuna kadar Batı Şeria’da işgal güçleri ve yerleşimciler tarafından öldürülen toplam kişi sayısı 835’e ulaştı. 2024 yılı boyunca aylık ortalama şehit sayısı 30 ila 50 arasında değişerek İsrail’in devam eden saldırılarını ortaya koydu. Bu tırmanışta dikkat çeken şey, İsrail’in yeni bir baskı aracı olarak hava bombardımanını kullanmasıydı ki bu, Batı Şeria’daki Filistinlilerin yirmi yıldır tanık olmadığı bir gelişmeydi.
Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği katliamlara yönelik uluslararası sessizliğin ışığında işgal güçleri, bu dokunulmazlıktan faydalanarak işlediği suç çemberini Batı Şeria’ya kadar genişletti. Herhangi bir hesap verebilirlikten, siyasi veya hukuki sonuçtan çekinmeden sivillerin hayatlarına son verdi. Sivil bölgeleri bombalamak için insansız hava araçlarını kullanarak düşmanlığı tırmandırması, işgal güçlerinin Batı Şeria’daki askeri stratejisinde tehlikeli bir değişimi temsil ediyor; halkı terörize etme ve Filistin toprakları üzerindeki kontrolünü derinleştirme yönündeki sistematik niyetlerini yansıtıyor.
Yaralılar:
Raporun izlediği dönemde, Batı Şeria’da İsrail’in saldırıları ve baskıları sonucunda en az 220 Filistinli yaralandı. Yaralılar arasında 30 çocuk, 9 kadın (öğretmen ve öğrenciler dahil), 1 gazeteci ve 1 engelli birey bulunmaktadır.
Yaralanmalar çeşitli bölgelere dağılmış olup, Nablus, El Halil ve Ramallah vilayetleri en çok zarar gören bölgeler listesinin başında yer alırken; saldırılar gece baskınları, yıkım operasyonları ve köyler ile kamplardaki çatışmalar bağlamında yoğunlaşmıştır. Yaralanmaların çoğu, gerçek ve plastik mermilerin yanı sıra yerleşim bölgelerinde aşırı şekilde kullanılan göz yaşartıcı gazdan kaynaklanan boğulma vakalarından kaynaklandı.
Kasım ayında 110 yaralanma kaydedilirken, Aralık ayında bu sayı 120’ye yükseldi. Yaralanmaların büyük bir kısmının çocuklar ve yaşlılar arasında olması dikkat çekicidir; bu durum, işgalin sivilleri ayrım gözetmeksizin ve kasıtlı olarak hedef alma politikasını yansıtmaktadır.
Tutuklamalar:
Raporun kapsadığı dönemde, İsrail işgal güçleri, Batı Şeria’da 1.341 Filistinliyi hedef alan yoğun bir tutuklama operasyonu düzenledi. Tutuklananlar arasında 47 çocuk, 2 üniversite öğrencisi, 8 kadın, 6 asker ve yaşlılar ile 1 yaralı bulunmaktadır.
Bu tutuklamalar çoğunlukla nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu vilayetlerde gerçekleşmiş olup, El-Halil vilayeti 273 vaka ile en yüksek tutuklama sayısını kaydetmiş, bunu 214 vaka ile Nablus ve 230 vaka ile Ramallah izlemiştir. Bu dağılım, hayati önem taşıyan bölgeleri ve büyük nüfus merkezlerini hedef alan sistematik bir politikayı yansıtmaktadır.
Aralık ayında, Kasım ayına kıyasla tutuklama vakalarında artış gözlemlenmiş olup, toplamda 115 ek tutuklama vakası gerçekleşmiştir.
Konut ve Yapıların Yıkılması:
İsrail işgal güçleri, raporun kapsadığı dönemde, Batı Şeria’daki ev ve yapılara yönelik yıkım ve el koyma eylemlerini artırdı. Kasım ve Aralık aylarında 44’er yıkım olmak üzere 88 evin yıkıldığı belgelenmiştir.
Kudüs, 44 evin yıkılmasıyla en çok hedef alınan bölgeler listesinin başında yer aldı. Onu 11 evle El-Halil, 6’şar evle Beytüllahim ve Tubas vilayetleri izlerken; Tulkarim, Eriha, Cenin ve Salfit gibi çeşitli bölgelerde de yıkımlar kaydedildi. Bu dağılım, nüfus yoğunluğunun fazla olduğu stratejik bölgelerde yıkımların arttırılması yoluyla Kudüs’ün Filistinli nüfustan arındırılmasını amaçlayan sistematik bir politikanın parçası olarak açıkça hedef alındığını göstermektedir.
İşgal güçlerinin yıkım eylemlerine dair sunduğu gerekçeler, işgalin dayattığı “ruhsatsız inşaat” iddialarından, direniş gösteren Filistinli ailelerin evlerini hedef alan cezalandırıcı yıkımlara kadar çeşitleniyor.
Evlerin İşgal Edilmesi:
Yıkımın yanı sıra, İsrail işgal güçleri ve yerleşimciler aynı dönemde 14 evi işgal etti; bunların 10 tanesi Kasım ayında, 4 tanesi ise Aralık ayında gerçekleşti. İşgal operasyonları özellikle Jalbun köyünde yoğunlaşmış olup, burada Cihad Mahmud Al-Ragıb, Ahmad Tavfik Abu Rab ve İsam Abdullah Abu Rab isimli vatandaşlara ait evler de dahil olmak üzere bir çok alan askeri noktalara dönüştürülmüştür.
El koyma operasyonları Badras, Al-Mugayyir, Kafr Abbuş köylerinin yanı sıra sivil evlerin askeri merkezlere dönüştürülmek ya da yerleşimcilere teslim edilmek üzere hedef alındığı Al-Far’a kampını da içeriyordu. Aralık ayında işgal güçleri Jalbun köyü ve Habla kasabasındaki evlere el koyarken, yerleşimciler de toprak mülkiyeti bahanesiyle Silvan’daki Batn el-Hava bölgesinde bir eve el koydu.
Yerleşimcilerin Saldırıları:
Kasım ve Aralık 2024 aylarında İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria’daki Filistin köylerine ve topluluklarına yönelik saldırıları sistematik bir şekilde arttı; vatandaşları, mülklerini ve kutsal mekanlarını hedef aldı. Bu saldırılar, tarım arazilerine saldırmak, ağaçları yok etmek, arkeolojik alanları yakmak ve Filistin topraklarında çiftlik hayvanlarını otlatmak olarak çeşitleniyordu. Bu da birçok Filistinli ailenin mülklerinin tahrip olmasına ve geçim kaynaklarının zarar görmesine yol açtı. Toplamda Kasım ayında 310, Aralık ayında ise 136 yerleşimci saldırısı gerçekleşti.
Kasım ayında, Beyt Furik ve Lubn eş-Şarkiye (Nablus vilayeti) gibi köyler saldırılara maruz kaldı, yerleşimciler sivillerin üzerine ateş açtı ve çiftçilerin başlıca gelir kaynağı olan onlarca zeytin ağacını tahrip etti. Aralık ayında, saldırılar Silvan (Kudüs), Arap el-Melihat, Neb’u Gazal (Kuzey Vadisi), ve Al-Mafkarah Şark Yata’da (Al-Halil) yoğunlaştı. Bu saldırılar arazilere el konulması, Filistinlilere ait tarım arazilerinin ekime hazırlık amacıyla sürülmesi ve dini ritüellerin uygulanması bahanesiyle tarihi yerlerin ateşe verilmesini içeriyordu. Bunun yanı sıra; Burin, Madama, Asira Al-Kıbliya (Nablus) ve Al-Mugayr (Ramallah) gibi bölgelerde mülk tahribi, tarım alanlarının yakılması, evlere ve sivillere saldırılar kaydedildi. Kuzey Ürdün Vadisi’nde, çobanlar otlaklarından kovuldu ve tarım ekipmanları imha edildi; bu da bölgedeki Filistinlilerin insani sıkıntılarını daha kötü hale getirdi. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) raporlarına göre, raporun kapsadığı dönemde, Filistin mülklerine karşı 210’dan fazla saldırı belgelendi; bunlar tarım araçlarının imha edilmesi, 2.300’den fazla zeytin ağacının sökülmesi, Nablus, Al-Halil ve Tubas bölgelerinde geniş tarım arazilerinin ve tarım arazilerine giden yolların tahrip edilmesini içeriyordu.
Konuyla bağlantılı olarak, İsrail işgal güçlerinin himayesi altında Mescid-i Aksa avlularına giren yerleşimcilerin sayısında artış yaşandı. Kasım ayında, yarısı turist adı altında, yaklaşık 7450 yerleşimci; Aralık ayında ise, yine yarısı turist adı altında, yaklaşık 9650 yerleşimci Mescid-i Aksa’ya girdi.
Kısıtlamalar:
İsrail, Filistinlilerin bilhassa Cuma günleri Mescid-i Aksa’da ibadet etmesinin yasak olduğu Kudüs şehrine özellikle odaklanarak, Filistinlilerin Batı Şeria’daki hareketlerine ciddi kısıtlamalar getirmeyi sürdürdü. Kalandiya kontrol noktası her gün yoğun bir izdihama tanık olurken, Ürdün Vadisi’ndeki Tayasir ve Al-Hamra kontrol noktalarındaki kısıtlamalar devam etti. Bu durum, bölge sakinlerinin ve geçiş izni olanların hareketini engellemektedir. Za’tara ve Konteyner kontrol noktaları, trafik akışını önemli ölçüde engelleyen sık kapatmalara maruz kaldı. İşgal güçlerinin Kasım ayında 462, Aralık ayında ise 437 ani “seyyar kontrol noktası” kurarak, vatandaşların, mallarının ve tarımsal ürünlerinin dolaşımını sistematik olarak kısıtlama politikasını sürdürdüğü gözlemlendi.
Yerleşimci Koloni Faaliyetleri
1- Toprak Müsaderesi:
Kasım ve Aralık 2024 ayları boyunca İsrail işgal güçleri, illegal yerleşimleri genişletme ve yerleşim altyapısını güçlendirme politikalarının bir parçası olarak Batı Şeria’da geniş arazilere el koydu. Bu toprak müsadereleri, yol genişletme, yerleşim tesisleri kurma veya askeri amaçlar gibi bahanelerle çeşitli askeri emirlerin çıkarıldığı Nablus, Salfit ve Kudüs vilayetlerindeki arazileri içeriyordu.
Kasım ayında işgal güçleri, bölgedeki yerleşim yerlerine hizmet eden ve “Samiriye Geçidi” olarak bilinen 505 numaralı yolu genişletmek amacıyla Hovara ve Jamma’in (Nablus’un güneyi) ile Kifl Haris, Yasuf ve Marda (Salfit’in doğusu ve kuzeyi) topraklarından 546.42 dönüme el koydu. Bu yol, yerleşim yerleri ile 1948 toprakları arasındaki coğrafi bağlantıyı güçlendirmeye yönelik stratejik projelerden biri olarak kabul ediliyor.
Aralık ayında işgal güçleri, “Har Adar” yerleşimini genişletmek amacıyla Batı Şeria Duvarı’nın arkasında yer alan Katana ve Bedu topraklarından (Kudüs’ün kuzeybatısında) 54.79 dönüm arazi için müsadere emri çıkardı. Ayrıca, duvarın arkasında bulunan Ez-Zaviye ve Rafat (Salfit’in batısında) kasabalarındaki arazilere, Filistinlilerin tarım arazilerine doğrudan saldırı anlamına gelen bir adım olarak yakında bulunan İsrail taş ocağının genişletilmesi amacıyla el koydu. El koyma bahaneleri, işgalcilerin Batı Şeria’daki coğrafi gerçekliği değiştirme ve sahaya yeni gerçekler dayatma girişimlerinin devamı olarak; askeri amaçlar, yerleşimlerin genişletilmesi ve işgalin sürdürülebilirliğini destekleyen altyapıların kurulması gibi çeşitli gerekçelere dayanıyordu.
2- Yeni Yerleşim Birimlerinin (Daireler, Evler) İnşa Edilmesi
Kasım ve Aralık 2024 ayları boyunca, Batı Şeria, işgal yetkilileri ve hırsız yerleşimcilerin yerleşimlerin genişlemesini teşvik etmeyi amaçlayan bir dizi eylem gerçekleştirmesiyle yerleşim faaliyetlerinde bir tırmanışa tanık oldu. Kasım ayında Kudüs’ün Silvan mahallesindeki Vadi Al-Rababa’da işgal güçleri, bölgenin Yahudileştirilmesini ve yeni bir gerçeklik dayatmayı amaçlayan bir adımla arazileri sürüp mezar taşları yerleştirdi.
Aralık ayında, işgal güçlerinin Dura kasabasının güneyindeki Deir Razih köyü yakınlarında 3 kilometre uzunluğunda yeni bir yerleşim yolu inşa etmesiyle yerleşim faaliyetleri önemli ölçüde arttı. Ayrıca “Neve Nehemya” yerleşimini genişletmek için Yasuf ve Iskaka köylerinde yüzlerce dönüm tarım arazisinin sürülmesi çalışmaları devam etti.
Buna ek olarak, mevcut yerleşimleri genişletme ve bunları yeni yerleşim merkezlerine bağlama planlarının bir parçası olarak, çoğunluğu kuzey Batı Şeria ve Kudüs’te yoğunlaşan 1.200 ‘den fazla yeni yerleşim konut biriminin inşası bu iki ay süresince onaylandı. Onaylanan konut birimlerinin sayısındaki ağırlık, esas olarak Aralık ayında yoğunlaştı ve bu dönemde 1.164 konut birimi onay için sunuldu. Toplamda, 2024 yılında inşaat için onaylanan konut sayısı 9.884 adede ulaştı.
İçinde bulunduğumuz yıl içinde kayda değer bir gelişme de yerleşim birimi inşasını onaylama mekanizmasındaki değişikliktir; bu amaçla yılda sadece iki kez toplanan bir komite aracılığıyla İsrail Savaş Bakanlığı’nın onayını gerektiren önceki yöntem yerine artık haftalık bir komite düzenlenmektedir. Mevcut aşamada, planlar haftalık olarak onaylanacak ve bu da yerleşim inşaatı sürecini hızlandıracaktır. Öte yandan, İsrail, yerleşim inşaatını haftalık olarak küçük dozlarda onaylayarak uluslararası eleştirileri en aza indirmeyi amaçlamaktadır.
Yerleşimcilik (B) Bölgelerine Taşınıyor: Batı Şeria’nın (B) Bölgelerindeki İsrail Yerleşim Faaliyetlerinin Artışı
Batı Şeria, özellikle 2024 yılı boyunca devam eden eğilimi sürdürerek İsrail’in kolonyal yerleşim faaliyetlerinde kayda değer bir genişlemeye tanık oluyor. Bu yerleşim faaliyetinin tam kapsamı, yerleşim inşaatının genişletilmesini, yol yapımı ve yeni merkezlerin kurulmasını içerecek şekilde çeşitlilik göstermiştir. Yerleşim faaliyetlerinin Nablus, Cenin ve el-Halil vilayetlerinde yoğunlaştığı ve bu bölgelerde çevre yollarının inşası ve yerleşimlerin genişletilmesi amacıyla geniş arazi müsaderelerine tanık olduğu kaydedildi. Kudüs’te işgal yetkilileri, şehri çevreleyen yerleşimleri genişleterek ve onları yollar ve köprüler gibi yeni altyapı projelerine bağlayarak hakimiyetlerini güçlendirmeyi sürdürdü. Ürdün Vadisi’nin kuzeyinde bir grup yerleşimci, Filistinli çiftçileri topraklarından sürdükten sonra Bardala köyü yakınlarında yeni bir yerleşim merkezi inşa etti.
Bununla birlikte, son aylardaki dikkat çekici değişim, yerleşim faaliyetlerinin ve genişlemesinin artık yalnızca “C” olarak sınıflandırılan (tamamen İsrail kontrolü altındaki) bölgelerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda “B” olarak sınıflandırılan (Filistin sivil kontrolü ve İsrail güvenlik kontrolü altındaki) bölgelere de yayılmasıdır. Temmuz 2024’te, İsrail Güvenlik Kabinesi (Kabinet) Kudüs’ün doğusu ile Beytüllahim arasında, Ürdün Vadisi’ne doğru uzanan “B” bölgesi toprakları içinde yer alan bir doğal koruma alanına İsrail yasalarının uygulanmasına karar verdi. Bu alan “Anlaşma Koruma Alanı” olarak bilinir. Bu adım, İsrail’in bu bölgelerdeki yerleşim kontrolünü genişletme niyetini açıkça yansıtmaktadır. İsrail’in, Şimdi Barış Hareketi, bu koruma alanında beş yerleşim merkezi kurulduğunu kaydetmiştir. İşgal hükümeti, Filistin yönetiminin doğal koruma alanları için uluslararası standartlara uymadığını ve Filistin inşaatının bu alan içinde genişlediği gerekçesiyle koruma alanı üzerindeki kontrolünü ilan etmişti. Ayrıca, Ramallah vilayetinde bulunan “B” bölgelerinde iki yerleşim merkezi kurulmuştur; bunlardan biri, Ayn Yabrud köyü topraklarındaki Ofra yerleşiminin yakınında, diğeri ise Turmus Ayya köyü topraklarındaki Amihay yerleşimi ve Adi Ad yerleşim merkezi yakınındadır. (B) bölgelerinin hedef alınması, İsrail’n politikalarında stratejik bir değişimi yansıtmaktadır; çünkü tarihsel olarak yerleşim faaliyetlerinin odak noktası tam İsrail kontrolü altındaki (C) bölgeleri üzerindeydi. Bu değişim, Filistin şehirleri ve köyleri arasındaki coğrafi kopukluğu derinleştirmeyi, birbiriyle bağlantılı bir Filistin devletinin kurulma olasılığını engellemeyi ve diğer taraftan yerleşim merkezleri ile 1948 toprakları arasındaki coğrafi ve yapısal bağlantıyı güçlendirmeyi amaçlamaktadır.