Soykırım Çağında: Gazze’de Serbest Çalışanlar Hayatta Kalma Mücadelesi Veriyor

Filistinli gençler, Gazze Şeridi’nde 23 aydır devam eden soykırım savaşından önce, 2006’dan bu yana uygulanan abluka nedeniyle yüksek işsizlik oranlarından muzdaripti. Bu durum, gençlerin pek çoğunu Gazze dışında iş aramaya veya serbest çalışma (freelance) platformları aracılığıyla gelir sağlamaya itti. Serbest çalışma, kamu ya da özel kurumlarda iş bulamayan çok sayıda mezun için temel bir gelir kaynağı haline geldi. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze’de yaklaşık 12 bin kişi internet üzerinden serbest çalışarak geçimini sağlamaktadır.

Ancak 7 Ekim 2023’te Gazze’ye karşı başlatılan soykırım savaşıyla birlikte, serbest çalışanların büyük kısmı görevlerini yerine getiremez ve projelerini zamanında teslim edemez hale geldi. Zira İsrail işgal ordusu altyapıyı tahrip etmiş; elektrik, iletişim ve internet gibi temel hizmetler kesilmişti. Buna ek olarak, sürekli bombardıman ve tekrar eden zorunlu göçler, serbest çalışanların kendilerini ağır bir psikolojik baskı altında hissetmelerine yol açtı.

Tüm bu engellere rağmen, Gazze Şeridi’nde serbest çalışma alanlarında faaliyet gösteren hatırı sayılır bir kesim, zorlayıcı koşullara boyun eğmeyip işlerini sürdürebilmek ve geçim kaynaklarını yeniden kazanabilmek için alternatif yollar aradı. Bu çabalar, özellikle savaşın yol açtığı felaket boyutundaki açlık, gıda ve temel kaynak yetersizliği, nakit sıkıntısı ve havalelerin nakit olarak çekilme komisyonlarındaki artış (“takiyeş”) karşısında daha da hayati hâle geldi.

Bu rapor, 7 Ekim 2023’te başlayan soykırım savaşından bu yana Gazze’de serbest çalışanların (freelancerların) karşılaştığı en önemli krizleri ve zorlukları şu başlıklar altında ele almaktadır:

Birinci: Elektriğin Neredeyse Tamamen Olmaması

Soykırım savaşının başladığı ilk günden itibaren, İsrail işgali Gazze’ye enerji sağlayan tüm kaynakları kesti ve yakıt girişini engelledi. Bunun sonucunda tüm Gazze Şeridi’ndeki tek elektrik santrali çalışmayı durdurdu. İşgal ordusu ayrıca enerji altyapısına doğrudan saldırarak onu tamamen tahrip etti. Bu durum, dijital çalışmayı neredeyse imkânsız hâle getirdi.

İletişim kuleleri, internet ağlarını bağlayan cihazlar (routerlar) ve serbest çalışanların işlerini yürüttükleri dijital ekipmanların büyük kısmı elektrikle çalışmaktadır. Elektriğin yokluğu onların çalışma kapasitesini felç etti; üretkenliklerini ve başarı şanslarını düşürdü. Projelerini zamanında teslim etme imkânları azaldı.

Bazıları alternatif kaynaklara yönelmeye çalıştı: jeneratör abonelikleri, UPS bataryaları ya da güneş panelleri satın alma gibi. Ancak bu seçenekler oldukça sınırlı, pahalı ve sadece yüksek gelirli olanların karşılayabileceği türden çözümlerdi. Hatta bazı serbest çalışanlar kazandıkları paranın neredeyse tamamını bu aboneliklere ya da güneş paneli sistemlerinin taksitlerini ödemeye harcamak zorunda kaldı.

Birçok freelancer, elektrik sağlayan mekânlara gitmek için farklı yollar aradı: kafeler, açık çalışma alanları ya da saatler süren yürüyüşlerin ardından ulaşılan ortak ofisler… Ancak buralarda da elektrik sadece sınırlı saatlerde bulunuyor ve işleri tamamlama süresi yetersiz kalıyordu.

İç mimari tasarım alanında çalışan Ahmed Abdullah, sabah kahvaltısını ateş üzerinde hazırlamak için üç saatten fazla uğraştığını, ardından elektrik ve internetin bulunduğu bir ortak çalışma alanına gitmek üzere araç durağına yürüdüğünü anlatıyor. Bu süreç, onun gerçek çalışma saatlerini kısıtlıyor, üretkenliğini düşürüyor ve aynı anda birden fazla projede çalışıp kendini geliştirme ve gelirini artırma imkânını engelliyordu.

Bunun yanında, pek çok kişi cihazlarını şarj edebilmek için Gazze genelinde kurulan şarj noktalarına yöneldi. Burada bilgisayarlarını şarj edip ardından elektrik bağlantısı olmadan, batarya tükenene kadar çalışıyorlardı. Bu durum hem çalışma süresini kısaltıyor hem de bilgisayarların hasar görmesine yol açarak geçim kaynaklarını riske atıyordu.[1]

Serbest çalışanların yaşadığı sorunlardan biri de elektrik kesintilerinin ani olmasıydı. Bu durum verilerin kaybolmasına ya da kaydedilmemiş dosyaların bozulmasına neden oluyordu. Örneğin UX/UI tasarımcısı Noha Saad, Figma programında çalışırken saatlerce uğraştığı bazı düzenlemeleri aniden kaybetti ve yeniden yapmak zorunda kaldı.[2]

İkinci: İletişim ve İnternet Hizmetlerinin Çöküşü

Soykırım savaşının başından itibaren, işgal güçleri Gazze Şeridi’ndeki iletişim altyapısının %50’sinden fazlasını tamamen tahrip etti, geri kalan kısmın %25’ine de kısmi zarar verdi. Bunun sonucunda Gazze halkı aylarca tam bir iletişim kopukluğu ve mutlak bir izolasyon yaşadı. Uluslararası kuruluşların müdahalesi ve Filistin Telekom ekibine güvenli geçiş sağlama çabaları dahi işgal ordusunun saldırılarıyla engellendi; pek çok teknisyen şehit düştü, diğerleri yaralandı.

Cep telefonu iletişim kulelerinin ve internet altyapısının imha edilmesi dijital hizmetleri felce uğrattı. Serbest çalışanların (freelancerların) dışarıdaki müşterilerle ve uluslararası platformlarla bağlantısı kesildi, gelir kaynaklarını kaybettiler. Örneğin, Noa Saad’ın işlerinin çoğu yurt dışındaki müşterilerle internet üzerinden yürüyordu. Onlarla e-posta ve freelance platformları üzerinden sürekli iletişim kurması gerekiyordu, ancak elektrik ve internetin sürekli kesilmesi bu iletişimi neredeyse imkânsız hale getirdi.[3]

Filistinli gençler, iletişim ve internetin kesilmesiyle oluşan bu devasa zorluklara karşı pes etmedi. Alternatif olarak, gelişmiş akıllı cihazlarla çalışan ve geniş, yüksek alanlarda sinyal yakalayabilen uydu internet kartlarına (eSIM) yöneldiler.

Bu raporun yazarı da bu konuda acı bir deneyim yaşadı: İnternete erişebilmek için evinden çok uzak mesafeler yürümek zorunda kaldı. Bu sim kartları sahipleri için bir geçim kaynağına dönüşmüş olsa da, son derece yavaş çalışıyor, dosya yüklemek çok zor oluyordu.

İsrail ile Hamas arasında ilan edilen ateşkes döneminde bazı kafeler ve özel kuruluşlar, serbest çalışanlara yönelik alanlar açtı. Bu mekânlar; ortak çalışma alanları, özel ofisler, sürekli enerji kaynağı ve hızlı, istikrarlı internet hizmeti sunarak işlerin devamlılığını sağlamaya çalıştı. Bu durum, uzaktan çalışan gençler için yeniden iş hayatına dönebilme ve soykırım savaşının yarattığı geçim sıkıntılarına karşı koyabilme adına bir umut ışığı oldu.

Ancak işgal ordusunun, hizmet sağlayıcıları kasıtlı olarak kısıtlaması veya bağlantıyı tamamen kesmesi, bu alanların sürekliliğini engelledi. Bunun sonucu, işlerin tamamen durması, PayPal, Payoneer veya banka transferi gibi platformlar üzerinden ödeme alma imkânlarının yok olmasıydı. Hatta para gönderildiğinde bile, Gazze’deki serbest çalışanlar transferi onaylayıp yönetemiyordu.

Üçüncü: Cihazların Tahribi

Serbest çalışanların yaşadığı sıkıntılar, yalnızca elektrik ve internetin kesilmesiyle sınırlı kalmadı; cihazların hedef alınarak tahrip edilmesi ve kaybıyla da ağırlaştı. 7 Ekim 2023’te başlayan soykırım savaşından bu yana işgal, Gazze’ye bilgisayar, cep telefonu, ses kayıt cihazı, kamera gibi elektronik ekipmanların girişini engelleyen ağır bir kuşatma uyguladı.

Bu durum, uzaktan çalışanların işlerini tamamen felce uğrattı ve dijital altyapıyı çökme noktasına getirdi. Özellikle yazılım geliştiriciler, tasarımcılar, çevirmenler, pazarlamacılar ve çevrim içi araştırmacılar için bu tablo yıkıcı sonuçlar doğurdu.

Seslendirme sanatçısı Suha Sukkar’ın aktardığına göre, soykırım savaşı ona çalışma araçlarını kaybettirdi: mikrofonunu, ses yalıtımlı stüdyosunu ve ses materyallerini işleyip hazırladığı bilgisayarını kaybetti. Bunun sonucu olarak yaklaşık bir buçuk yıl boyunca tamamen çalışamaz hale geldi.[4]

Dördüncü: Tek Geçim Kaynağının Kaybı

Gazze’de serbest çalışma (freelance) sistemine göre çalışanlar, savaşın ilk aylarında büyük bir çıkmazla karşılaştı; dışarıdaki iş sözleşmelerini ve tek geçim kaynaklarını kaybettiler. Bunun sebebi, belirlenen projeleri zamanında teslim edememeleri oldu. Hatta bazı serbest çalışanların hesapları, zorunlu devamsızlık ve teslimat gecikmeleri nedeniyle, platformlar tarafından otomatik olarak kapatıldı; savaş koşulları dikkate alınmadı.

Seslendirme sanatçısı Suha Sukkar, evlerinin İsrail tarafından yıkılmasıyla cihazlarının enkaz altında kalmasından sonra işini yaklaşık bir buçuk yıl boyunca kaybettiğini aktarıyor. Sözleşmeleri iptal edildi, aldığı puanlar düştü ve hesabı “aktif değil” olarak sınıflandırıldı.[5]

İç mimar Ahmed Abdullah ise iki ay süren iş kesintisinin ardından tekrar müşterilerine ulaşmayı başardığını, fakat aldıkları tepkiden büyük bir şok yaşadığını şöyle ifade ediyor: “Çalıştığım müşterilerin sadece %20’si mesajlarıma cevap verdi. Onların da yalnızca %10’u işime geri dönmeme izin verdi. Geri kalanlar, bölgemizin güvensiz olduğunu, sürekli savaş ve çatışmalarla anıldığını söyleyerek işbirliğini reddetti.

Sonuç olarak işimin yaklaşık %90’ını kaybettim. Şimdi elimde kalan %10’u kaybetmemek için büyük çaba harcıyorum; çevremdeki bombardıman, hedef alınma ve sürekli göç gerçeğini onlara anlatmamaya çalışıyorum ki tek gelir kaynağımı tamamen kaybetmeyeyim.”[6]

Beşinci: Üst üste gelen Psikolojik Baskılar

Gazze’deki serbest çalışanlar (freelancerlar), süregelen güvenlik ve ekonomik krizler ile istikrarsız çalışma ortamı nedeniyle ağır bir psikolojik baskı altında yaşıyordu. Buna ilaveten Gazze’deki yıkıcı savaş, birçok kişinin ailelerini ya da sevdiklerinden bazılarını kaybetmesine yol açtı. Başkaları ise çalışma araçlarını kaybetti ve yerine yenisini bulma imkânı kalmadığı için -çoğu alanlarında son derece yetkin ve donanımlı olmalarına rağmen- işlerini ve gelir kaynaklarını yitirdi.

Kayıp, yıkım ve sürekli göçün acılarına rağmen, birçok serbest çalışan bu yıkım makinesine karşı sabır, emek ve ısrarla direnmeye çalıştı; müşteriler ve freelance platformlarla iletişimlerini sürdürmeye gayret etti. Ancak ailelerinin güvenliğine dair sürekli kaygı, işlerine odaklanmayı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Yerinden edilme korkusu, mekânsal istikrarsızlık ve müşterilerin güvensiz bir ortamda çalışanlarla iş yapmayı reddetmesi, freelancerların ruh sağlığı üzerinde sürekli bir gerilim yaratıyor ve işlerini sürdürme motivasyonlarını azaltıyor.

İç mimar Ahmed Abdullah, bir seferinde internet bağlantısı bulmak için 5 kilometre yürümek zorunda kaldığını, yalnızca müşterisine projesinin devam ettiğini bildirmek için bu kadar çaba gösterdiğini aktarıyor. Çünkü, çevresindeki savaş koşullarını gerekçe göstererek müşterisini kaybetmekten korkuyordu.[7]

Altıncı: Ödemeleri Alma Güçlüğü

Soykırım savaşı, Gazze’de serbest çalışanların yaşadığı sıkıntıları daha da ağırlaştırarak mali transfer krizini beraberinde getirdi. Filistin bankalarının kapanması, ATM’lerin çalışmaz hale gelmesi ve piyasaya yeni nakit akışının sağlanmaması nedeniyle tüm işlemler mevcut banknotlarla sınırlı kaldı. Bu durum, vatandaşları havalelerini çekebilmek için kara borsa döviz piyasasına yönelmeye zorladı.

Ancak buradaki aracılar, çoğu zaman gönderilen meblağın yarısına varan, hatta daha da yüksek oranlarda komisyon talep etmekteydi. Böylece paranın asıl değeri zaten baştan ciddi biçimde düşmekte ve serbest çalışanların ellerine geçen ücretin büyük kısmı eriyip gitmekteydi.

Buna ek olarak yeni bir sorun daha ortaya çıktı: satıcıların yıpranmış ya da eski basım banknotları kabul etmemesi. Bu durum, serbest çalışanların yaşamını daha da zorlaştırdı ve ellerine geçen paranın yalnızca “hayatta kalmaya yetecek” bir araç haline gelmesine neden oldu.

Noha Saad, yaşadığı zorluğu şöyle anlatıyor: “Gece gündüz çalışıyor gibiyim ama kendim ve ailem için geçim sağlamak yerine sanki komisyon tüccarlarını besliyorum. Ücretimin yarısı döviz bozduranlara gidiyor, başka bir kısmı ise yıpranmış banknotları çevirmek için kesiliyor. Örneğin bazı tüccarlar eski banknotu kabul etmek için 20 dolar eksik sayıyor. Geriye kalan da, her gün artan yaşam maliyetleri karşısında eriyip gidiyor.”[8]

Mimar Ahmed Abdullah da yaşadığı durumu şu sözlerle aktarıyor: “Aldığım ücretin yaklaşık %15–16’sı, ödemeyi müşteriden alıp Filistin Bankası’ndaki hesabıma aktaran şirkete gidiyor. %35–50’si ‘takiyeş’ yani nakit çekim komisyonu olarak kesiliyor. Çalışma mekânının ücreti %10–15 tutuyor. Yüksek fiyatlı ulaşım masrafları ise %7’ye ulaşıyor. Sonuçta elimde kalan miktar %40’ın altında oluyor ve bununla ancak savaş öncesi gıda fiyatlarının yaklaşık %5’ine denk gelen bir alışveriş yapabiliyorum.”[9]

Sonuç

Gazze Şeridi’nde neredeyse iki yıla yaklaşan soykırım döneminde, elektrik, iletişim ve internetin kesilmesi Filistin halkını yalnızca dünyadan koparmamış; aynı zamanda toplumun temel dayanaklarından biri olan gençleri boğmuş ve yok etmeye yönelmiştir. Oysa internet üzerinden serbest çalışma, bu gençler için doğduklarından beri kuşatma altında yaşadıkları bir coğrafyada özgürlük ve ekonomik güvenliğe açılan az sayıdaki umut kapılarından biriydi.

İsrail’in savaş makinesi, elektrik altyapısını yerle bir etmiş, işgal altındaki bölgelerden gelen hatları kesmiş ve Gazze’nin tek elektrik santralini çalıştıracak yakıt girişini engellemiştir. Bu durum, ayakta kalabilen az sayıdaki iletişim kulesi ve internet ağının da büyük ölçüde tahrip edilmesine yol açmış; serbest çalışma sistemine dayanan gençlerin iş imkânlarını ortadan kaldırmış ve kişisel gelişim umutlarını çökertmiştir.

Bununla birlikte, tüm bu engellere rağmen Gazze’deki gençler hâlâ işin, umudun ve yaşamın peşinde. Neredeyse yirmi yıldır maruz kaldıkları kuşatmaya ve bugün karşı karşıya oldukları yıkıcı savaşa rağmen, hayata tutunmaya ve geleceği savunmaya devam ediyorlar.


[1] Araştırmacı tarafından grafik tasarımcı Roaa Sammour ile yapılan röportaj (08/08/2025).

[2] Araştırmacı tarafından tasarımcı Noha Saad ile yapılan röportaj (14/08/2025).

[3] Noha Saad ile yapılan röportaj.

[4] Araştırmacı tarafından seslendirme sanatçısı Suha Sukkar ile yapılan röportaj (12/08/2025).

[5] Suha Sukkar ile yapılan röportaj.

[6] Araştırmacı tarafından iç mimar Ahmed Abdullah ile yapılan röportaj.

[7] Ahmed Abdullah ile yapılan röportaj.

[8] Noha Saad ile yapılan röportaj.

[9] Ahmed Abdullah ile yapılan röportaj.

Not: Bu metn linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye uyarlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu