“Sekizinci On Yılında İsrail: Gücün Boyut ve Sınırları”
Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi “Sekizinci On Yılında İsrail: Gücün Boyut ve Sınırları” Kitabını Yayınladı
Ortadoğu ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi ve sonrasında 2010’da Arap Baharı devrimlerinin patlak vermesiyle birlikte yaklaşık yirmi yıldır, güç dengelerinin ve birçok devletin rolü ve statüsünün kayda değer şekilde değişimine tanıklık ediyor. Arap Baharı devrimleri ve sonrasındaki karşı devrimler, bir dizi iç savaş ve vekalet savaşına yol açarken, Irak ve Suriye gibi bölgede merkezi konumda bulunan bazı ülkelerin zayıflaması, bu savaşlar vasıtasıyla askeri gücü ile siyasi ve askeri nüfuzunu birden çok ülkede arttırmaya çalışan İran ve Türkiye gibi bazı devletlerin ise güçlenmesi sonucunu doğurdu.
Yaşanan bu değişikliklerle başa çıkma bağlamında, bazı devletler bölgedeki güç dengesinde yaşanan değişimle mücadele edebilecek kapasiteye sahip olması nedeniyle “İsrail”le ilişkilerini güçlendirme yoluna gitti. Söz konusu devlet ve güçlerin bu tutumu, “İsrail”in kendi tarihi boyunca oynamış olduğu rolden kaynaklanmaktadır. Zira kuruluşundan bu yana ve hatta çok da uzak olmayan bir zamana kadar İsrail, ABD’nin sınırsız desteğine sahip “bölgenin polisi” olarak adlandırılabilecek bir pozisyondaydı. Dilediğine, dilediği yerde ve dilediği zaman herhangi bir bedel ödemeden saldırabilmekteydi. İsrail ordusu da on yıllar boyunca birçok kişinin zihninde, “yenilmez ordu” olarak canlanmaktaydı ve son yirmi yılda Lübnan ve Filistin direnişinin yapmış oldukları hariç, kimse bu imajı zedeleyemiyordu.
Bununla beraber İsrail, kendisini gelişmiş ülkelerle kıyaslanabilecek düzeyde teknolojik ve endüstriyel kapasiteye sahip, etkileyici bir ekonomi modeli olarak sunmaktaydı. Siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal alanlar gibi birçok alanda imkanlarını göstermek için çok sayıda yöntem kullandı. Bu sayede bölgede benzersiz konumda olan ve gücüne güvenilecek bir devlet olarak görünmeye çalıştı. Bu da halkların özgürleşme ve özgür iradeye sahip olma umutlarını suya düşürmek isteyen herkese hizmetlerini sunabilecek, fonksiyonel bir varlık olma felsefesini pekiştirmekteydi. Oynadığı bu rolle bölge ülkelerinin uyanış, bağımsızlık ve gelişme ümitlerini yok edecek, Batı’nın bu ülkelerde hakimiyet ve nüfuzunun devamını sağlayacaktı.
“İsrail” kendisini birçok devlete, kendi çizmiş olduğu bu imajla tanıtmayı başardı ve bunun için kimi zaman birçok rejimdeki siyasi yönetimi ve buralardaki Arap Baharı dönüşümlerinin yol açtığı endişeleri kullandı. Ayrıca bu ülkeler İran’ın bölgede artan nüfuzundan da endişe duymaktaydı. Böylece “İsrail”, kendisini öne atarak bazı ülkelerle işbirliğine girerek, bu ülkelerin endişe duyduğu iç ve dış zorluklar ile dönüşümlerle mücadele edebileceğini iddia eden bir güç olarak ortaya çıktı.
Buna karşın bölgede “İsrail”in imkanlarını gücünü ve sahip olduğu siyasi, askeri ve ekonomik gücü küçümseyen bir kesim de bulunmaktaydı. Bu görüş sahibi devletlere göre “İsrail”in özellikle ABD olmak üzere, dış destek olmaksızın bölgedeki herhangi bir tarafla ciddi bir mücadeleye girmesi söz konusu değildi. Yine bu devletler “İsrail”in belirli bir amaca hizmet eden ve oynadığı rol zayıflayınca kendisi de zayıflayacak bir devlet olduğunu düşünmekteydi. Bu kesimin tutumunu, Lübnan direnişinin “İsrail”in zayıflığının derecesini göstermek için kullandığı “Örümcek Ağı” teorisiyle özetlemek mümkündür. Nitekim bölgedeki direnişin söylemi, “İsrail”i mağlup etmeyi aşarak, tamamen ortadan kalkması noktasına gelmiştir.
Filistinli uzmanlar ve akademisyenler tarafından kaleme alınan bu kitap, söz konusu iki tavır göz önünde bulundurularak, “İsrail”in güçlü mü yoksa zayıf mı olduğu sorusuna abartma veya küçümsemeden uzak, bilimsel ve metodolojik bir şekilde cevap vermeye çalışmaktadır. Kitaptaki yedi bölümde bu oluşumun sahip olduğu imkanların çeşitli yönlerine dair metodolojik bir okuma yapılmaktadır; kitap, okuyucuya ve karar mercilerine, “İsrail”in gerçek gücünü ifrata ve tefrite kaçmaksızın sunmaktadır.
Bu eser, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi’nin siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal alanlar olmak üzere, birçok yönüyle İsrail meselesi üzerinde çalışan İsrail Araştırmaları bölümünün üçüncü yayınıdır. Eserde bilimsel ve metodolojik, “İsrail” meselesine karşı milli vizyona dayanan bir okuma sunmak ve İsrailli araştırma merkezleri ve yazarların yayınlarına daha az bağımlı kalmak amacıyla, Arap akademisyen ve yazarlar esas alınmıştır. Daha önce Merkez, “İsrail’in Siyasi Perspektifinde Türkiye Cumhuriyeti” ve “Benjamin Netenyahu: Medeniyetler Çatışması Bağlamında Siyonist Projenin Yeniden Üretimi” adlı iki kitap ve çok sayıda bilimsel araştırma, makale ve rapor yayınlamıştır. Bu çalışmalara Merkez’in web sayfası vasıtasıyla yahut Merkez’le doğrudan iletişime geçilerek ulaşılabilir.