Kitap Tahlili: İsrail’in Filistinlilerle İki Devletli Çözüme Yeni Alternatifleri
Dr. Adnan Ebu Amir
Kitabın Adı: İsrail’in Filistinlilerle İki Devletli Çözüme Yeni Alternatifleri
Dil: İbranice
Yazar: Pnina Sharvit Baruch
Yayınlayan: Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü/ Institute for National Security Studies (INSS)– Tel Aviv Üniversitesi
Yayın Yılı: 2021
Sayfa Sayısı: 88
Giriş:
İsrail-Filistin çatışmasına yönelik İsrailliler arasında yapılan tartışmalar sırasında uzun süredir başlıca çözüm “İki Devletli Çözüm” olagelmiştir. Ancak son yıllarda bu çözümün “ölü” hale geldiği ve yerine denizle nehir arasında tek devletli çözüm programının geçmesi gerektiği düşüncesi giderek artmıştır. Bu görüşün başlıca gerekçesi, halihazırda işgal altında bulunan Filistin topraklarının fiziksel olarak bölüştürülmesinin pratikte mümkün olmamasıdır. Zira sahada yaşanan gelişmeler, 1948 ve 1967 yıllarında İsrail ve komşuları arasında kurulmuş olan Yeşil Hat ve ateşkes hatlarının ötesine geçmiş durumdadır.
İşgal rejimi, Batı Şeria’nın büyük bir bölümünü sınırlarına ilhak etmekten çekinmemiş, bu da yerleşimin hacminin genişlemesine ve bölgede güvenlik ve sivil faaliyetlerle ilişkili etkinliğin artmasına yol açmıştır. Böylece tek devletli çözüm düşüncesinin yeni bir ivme kazanması ve iki devletli çözümün bir kenara bırakılması için daha fazla etkenin oluşması sonucunu doğurmuştur. Bu düşüncenin derinlemesine analiz edilmesi gerekirken, tek devletli çerçevenin gerçekten uygulanabilir bir çözüm olup olmadığıyla ilgili akıllarda soru işaretleri oluşmaktadır.
Muhtemel Modeller:
Filistin-İsrail çatışması uzmanı yazar Pnina Sharvit Baruch Tel Aviv Üniversitesi Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü tarafından yayınlanan yeni kitabında, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmanın çözümü için şu olası modelleri önermektedir:
- Herhangi bir iç sınır olmaksızın tüm coğrafi bölgeyi kapsayan üniter bir devlet.
- Bağımsız Filistin topraklarında bulunan bir devlet aracılığıyla Filistin özerkliği.
- Geniş yetkilere sahip, Yahudi ve Filistin eyaletlerine bölünmüş, ancak merkezî hükümetin ulusal yetkileri elinde tuttuğu tek bir federal devlet.
- Bir Konfederasyon. Bu modelde Filistin ve Yahudi devleti olmak üzere iki devlet vardır. Aralarında belirli açık sınırlar bulunmakta, öte yandan konfederasyon düzeyinde bir hükümet yer almaktadır. Bu hükümet İsrail ve Filistin bileşenlerini bir araya getirmekte ve güvenlik, ticaret gibi belirli alanlardaki kararları almaktadır.
Yazar bu alternatifleri analiz ederken İsrail’in çıkarları açısından ve İsrail kamuoyunu ilgilendiren yönlerden bakmaktadır. Bu amaca yönelik olarak her modele ve alternatife ilişkin bir dizi gösterge incelenmiştir. Bu göstergeler arasında bölgesel bölüşüm, yerleşimlerin durumu, Kudüs’ün durumu, vatandaşlık ve oturum meseleleri, resmi ve idari makamlar, hareket serbestisi, mülteciler meselesi, güvenlik, toplum, ekonomi ve sivil yaşantı konuları, devletin Yahudi karakterinin korunması, 1948 Filistinlileri ve Filistin Yönetimi’nin durumu ve Gazze Şeridi’nin statüsü gibi meseleler yer almaktadır. Söz konusu noktaların analizine dayalı olarak yazar, her modeli çatışmaya kalıcı bir çözüm olma potansiyeli açısından incelemektedir. Yapılan analiz sonucunda, önerilen modellerin hiçbirinin İsrail-Filistin çatışmasına gerçek anlamda kalıcı ve istikrarlı bir çözüm getirme olasılığı görünmediği anlaşılmaktadır. Bunun başlıca nedeni, modellerin tümünde Filistinliler ve İsrailliler arasında sürtüşmelerin yaşanacağının öngörülmesidir. Çünkü iki taraf arasında eskiye uzanan köklü düşmanlıkların yanı sıra dini, kültürel, toplumsal ve ekonomik farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca İsrailliler, taraflar arasındaki sürtüşmenin İsrail’de istikrarsızlığa yol açacağından ve bunun sonucunda sürekli olarak çatışma ve savaşların meydana geleceğinden ciddi düzeyde kaygılanmaktadır.
İki devletli çözüme alternatif olarak ortaya atılan bu modeller, Filistinlilerin kendi milli kimliklerini kazanmaksızın Yahudi kimliğine sahip bir devletin üyesi haline gelmelerini içeren her durumda, taraflar arasındaki düşmanlığın giderek artacağından endişelendiğini göstermektedir. Filistinlilerin kendi kimliklerine sahip olmaları durumunda, zaman içerisinde sürtüşmenin azalma olasılığı bulunmaktadır. Ancak Filistinlilerin kurulacak devlette tüm haklarından mahrum edilmeleri, ayrımcılık ve düşmanlık hislerini derinleştirecek ve bu da şiddet olaylarının patlak vermesine ve söz konusu devlette bir iç savaş çıkmasına yol açabilecektir. Aynı zamanda Filistinlilere eşit ve tam haklarının verilmesi ve devlete tam katılım sağlamaları durumunda ise bu devletin Yahudi kimliği zarar görecektir.
Güvenlik Gerilimleri:
İki devletli çözüme alternatif olarak sunulan modellerin birçoğunda gerilimin devam edeceği öngörülmektedir. Yalnızca konfederasyon modeli İsrail’in bu yöndeki kaygılarını giderecek türde bir modeldir. Ancak önerilen modeller İsrail’e ağır bir ekonomik yük oluşturmaktadır. İsrail’in Filistinlilerin refahından doğrudan sorumlu olmadığını iddia ettiği doğru olsa da, Filistinlilerin ekonomik durumu önemli olup, iki taraf arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmak devletin istikrarı için gereklidir.
Yukarıda bahsi geçen modeller, işgal devletinin coğrafi boyutunun küçüklüğü göz önüne alındığında tekrara, karışıklığa ve zaman kaybına yol açabilecek cinstendir. Ayrıca burada yaşayan herkesi kapsayacak bir fikir birliğinin mümkün olması da zordur. Aynı zamanda modellerin tamamı Filistinli temsilcilerle sürekli anlaşmalar yapılmasını gerektirecek, bu da muhtemelen taraflar arasındaki anlaşmazlıkların devam etmesine ve böylece aralarında yaşanacak uzun vadeli çatışmanın en iyi çözümünün bölünme olarak gözükmesine yol açacaktır.
Devletin Yahudi karakterini ortadan kaldırma düşüncesi, İsraillilerin büyük çoğunluğu açısından kabul edilmezdir. Bu nedenle Yahudi kitlesi arasında tek devlet düşüncesini destekleyenlerin çoğu, bu karakteri koruyan tek devlet anlayışına işaret etmektedir. Ancak demografik yapı göz önüne alındığında Yahudi karakterini koruyan tek devlet durumunun oluşması zor görünmektedir. Çünkü bu devletin Batı Şeria’yı kapsayacak şekilde genişletilmesi halinde, sınırlarına çok sayıda Filistinli de dahil olacaktır. Nitekim Aralık 2020 itibariyle İsrail nüfusu Batı Şeria yerleşimcileri de dahil olmak üzere 9,3 milyon olup, bu sayı içerisinde 1,95 milyonu Filistinli bulunmakta, ayrıca Kudüs’ün doğusunda 350 bin Filistinli daha yaşamaktadır. Batı Şeria’daki Filistinlilerin kesin sayısı ise ayrı bir tartışma konusudur. Zira sayımların çoğu 5,2 milyon Filistinli olduğunu söylemekte, bölgenin toplam nüfusu olan 11 milyonun içerisinde Filistinlilerin oranı %40’ı bulmaktadır.
İsrail tarafından ortaya atılan tek devlet kurulmasına ilişkin önerilerin çoğu, Gazze Şeridi’ni bu devletin topraklarına dahil etmemektedir. Çünkü burada iki milyon Filistinli yaşamaktadır ve Gazze yoksul, gelişmemiş ve çok büyük yatırımlara ihtiyaç duyan bir bölgedir. Buna ek olarak İsrail açısından Batı Şeria’nın aksine Gazze’nin ideolojik bir önemi ve stratejik açıdan büyük bir değeri yoktur. Ayrıca Gazze, İsraille müzakere etmeye hazır olmayan Filistinliler tarafından kontrol edilmektedir. Buna bağlı olarak bu şehrin kurulması planlanan devletin topraklarına katılması, buranın güç kullanarak hakimiyet altına alınmasını gerektirecektir. Fakat Gazze Şeridi için bir çözüm olmadıkça, çatışmanın tamamı için de bir çözüm söz konusu olmayacaktır.
“Asıl” Sorunlar:
İki devletli çözüme alternatif modellerden bahseden yazar, iki halk arasında geçmişte uzun yıllar boyunca düşmanlık, güvensizlik ve sert çatışmaların yaşandığına da değinmektedir. 2021’deki son Gazze savaşı olayları sırasında, işgal altındaki 1948 sınırları içinde meydana gelen şiddetli çatışmalar, yakın mahallelerde onlarca yıl birlikte yaşadıktan sonra bile taraflar arasında var olan gerginliğin sonuçlarına ve potansiyel sorunlarına dair işaretler vermektedir. Bu da İsraillilerin söz konusu olayların milli güvenlik açısından ne denli büyük bir etkiye sahip olduğuna dair kaygılarını arttırmıştır. İsraillilere göre bu gerilim, devletin Yahudi karakterini ortadan kaldırmaya çalışacak kadar Yahudi çıkarlarıyla çelişme potansiyeline sahiptir.
Aynı zamanda görünüşte üniter devlet modeli, işgal devletinin istikrarı konusunda endişelere yol açmaktadır. Çünkü Yahudi karaktere sahip bir devletin üyesi haline gelecek olan Filistinlilerin bu modele karşı çıkması öngörülmektedir. Bu nedenle Filistinlilerin belirli bir düzeyde kendi yönetimlerine sahip olmaları için devletin bölünerek özerklik kurulması düşüncesi doğmaktadır. Bu yapıyı öngören modellerden ilki Filistin özerk yönetim modelidir. Bu modelde devletin içerisinde bağımsız bir Filistin bölgesi yer alacaktır. İkinci seçenek federal modeldir. Bu modelde devlet Filistin ve Yahudi bölgeleri olmak üzere bölüştürülecek ve çeşitli bölgeler hükümet otoritesine devredilecektir. Üçüncü model ise konfederasyondur. Bu modelde Filistin ve Yahudi devletleri kurulacak, bu iki devlet arasında açık sınırlar olacak ve bu iki devletin konfederasyon hükümeti, belirli genel kararları alma yetkisini elinde bulunduracaktır.
İsrail sağı iki devletli çözüme farklı bir alternatif sunmakta, Batı Şeria’nın belirli bölgelerini ilhak etmeyi önermektedir. Bu bölgeler Batı Şeria’nın yaklaşık %60’ını içine alan (C) bölgesinde bulunmaktadır. Ayrıca ilhak edilmesi önerilen alanlara tüm yerleşimler ve yaklaşık yüz bin Filistinlinin yaşadığı açık bölgelerin çoğu da dahildir. Özerk bir alan ya da sınırlı yetkisi bulunan bir devlet olması öngörülen bu bölgenin dış atmosferi, hava sahası ve elektromanyetik alanı İsrail tarafından kontrol edilecek ve İsrail gerektiğinde güvenlik yetkilerini burada kullanabilecektir. Öte yandan Filistinlilerin ekonomi açısından önemli bölgelerinin çoğu bahsi geçen alanın içerisinde yer almaktadır.
Yazar ayrıca İsrail’in alternatif çözümlerinin, Filistinlilerle yaşanan çatışmanın kalıcı çözümü yolundaki düzenlemelere ilişkin tüm meseleleri kapsayıp kapsamadığını da incelemektedir. Bu meseleler arasında yer alan mülteciler meselesi, iki devletli çözüme alternatif olan modellerle doğrudan bağlantılıdır. Ancak mülteci meselesinin çözüme kavuşması, Filistinlilerin kalıcı bir çözümü onaylamaları için şart olsa da, İsrail yalnızca belirli sayıda mültecinin geri dönüşünü, belirli tazminat mekanizmalarını ya da üzerinde anlaşılan farklı düzenlemeleri kabul etmektedir.
Öte yandan tüm modeller yerleşim konusuna değinmektedir. Özerk yönetim modelinde, bu çözümün devam etmesi için bazı yerleşimlerin tahliye edilmesi gerekecektir. Üniter yapı modelin yerleşimler Filistin devletinin bir parçası haline gelecek ve yerleşimciler de bu devletin vatandaşları sayılacaktır. Aynı zamanda İsrail vatandaşı da olacaklardır. İşgal altındaki Kudüs’ün statüsüne bakıldığında ise, tüm modellerde İsrail’in Kudüs’e ya tam ya da belirli bölgelerde Filistinlilerle ortaklaşa bir yönetimle hakim olduğu görülmektedir.
Filistin Yönetimi’nin Geleceği
Konfederasyon modeli hariç diğer modellerin tümünde vatandaşlık ve oturum meselesiyle ilgili olarak, Filistinlilerin tamamının İsrail’de sürekli oturuma sahip oldukları belirtilmektedir. Konfederasyon modelinde ise vatandaşlık ve oturum arasında ayrım vardır. Nitekim Filistinliler, İsrail’de sürekli oturumla yaşıyor olsalar dahi kendi devletlerinin vatandaşıdır. Yahudiler ise Filistin devletinde sürekli oturumları bulunsa bile İsrail vatandaşıdır.
Yazar çalışmasında iki devletli çözüme alternatif modelleri açıklarken hükümet yetkilerinin üzerinde de durmaktadır. Tek devlet modelinde tek bir merkezi hükümet bulunmakta, devletin tamamını yönetmektedir. Özerk ve federal modellerde otorite, merkezi yönetim ve bölgesel yönetim ya da özerk olan eyalet arasında paylaşılmaktadır. Bu durumun ise sürtüşme, çifte standart ve karışıklığa yol açması mümkündür. Konfederasyon modelinde yetkiler, sınırlı düzeyde de olsa eyaletler ile konfederasyon hükümeti arasında paylaştırılmıştır ancak kapsam dışı kalan konularda sürtüşme yaşanma olasılığı bulunmaktadır. Tüm modellerde, Filistinlilerin devlete katılması için uygun karşılığı verebilecek hükümet erkinin oluşturulması gerekmektedir.
Modellerde dış güvenlik ve sınır güvenliği İsrail’e bırakılmaktadır. Üniter modelde Filistinli güçlerin güvenlik kararlarına en azından aşamalı olarak katılımı için alan bırakılmış olsa da, İsrail güvenlik güçleri iç güvenlik tehditleriyle baş etme bağlamında Filistinlilerin kontrolünde bulunan topraklarda faaliyet gösterebileceklerdir. Özerklik modelinde ise yetkilerin her iki taraf arasında dağıtılması gerekmektedir. Diğer modellerde ise İsrail güvenlik güçlerinin Filistin devletindeki operasyonları istisnai durumlarla sınırlı kalacak ve bu yetkinin de aşamalı olarak sonlandırılmasına çalışılacaktır.
Bununla beraber yazar, söz konusu alternatif modellerde Filistin Yönetimi’nin statüsünde köklü bir değişiklik gerçekleşeceğini belirtmektedir. Tek devlet modelinde Filistin Yönetimi ve Filistin güvenlik güçlerinin tamamı dağıtılacaktır. Federal modelde statüsü değişecek ve yetkileri sınırlandırılmış bir eyalet yönetimi haline gelecektir. Özerk modelde, belirlenen özerk bölgenin yöneticisi olmaya devam edecek ancak İsrail’in otoritesi altında bulunacaktır. Konfederal modelde ise Filistin Yönetimi’nin statüsü, Filistin devletinin hükümeti konumuna yükselebilecektir.
Yazar iki devletli çözüme alternatif modelleri analiz etmesinin ardından çalışmasının sonunda bir dizi sonuç ve çıkarımı okuyucuya aktarmaktadır. Bu sonuç ve çıkarımların en önemlisi coğrafi bölüşümdür. Nitekim modellerin hiçbirinde devletin içerisinde sınırlar bulunmamaktadır. Özerk modelde fiziki sınırlar çizilmesi mümkünken, konfederasyon modelinde 1967 sınırlarına göre belirlenmiş sınırlar bulunmaktadır. Ancak bu sınırlar açıktır ve sınırın iki tarafında da fiziksel bir engel yoktur.