İstatistiklerle: Gazze Savaşı İsrail’in Küresel İtibarını Zedeliyor

7 Ekim 2023’te gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından işgalci İsrail devleti, uluslararası alanda olumlu imajını koruma konusunda artan zorluklarla karşı karşıya kalmaya başladı. Tel Aviv’in olaylara ilişkin kendi propagandasını yayma çabalarına rağmen, özellikle 40 çocuğun başının kesildiği ve Gazze Şeridi çevresindeki bölgelerde İsrailli kadınlara tecavüz edildiği yönündeki iddialar gibi anlatılar üzerinden Filistin direnişini şeytanlaştırma ve onu DEAŞ’a benzeterek terörize etme girişimleri, küresel kamuoyunu ikna etmekte yetersiz kaldı.

İşgal ordusunun Gazze Şeridi’nde 18 aydan fazla süredir sürdürdüğü soykırım savaşı ve Filistin kaynaklarına göre 55 binden fazla kişinin şehit düşmesine ve on binlercesinin yaralanmasına yol açan saldırılar, dengeleri tersine çevirdi. Bu gelişmeler, 70 yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmanın esas yüzünün ne olduğuna dair küresel kamuoyunun farkındalığını artırdı.

Özellikle Batı medyasının büyük ölçüde İsrail yanlısı olmasına karşın, sosyal medya üzerinden yayılan, sivillere, çocuklara ve kadınlara yönelik katliam görüntülerinin ses ve video kayıtlarıyla belgelenmiş olması, İsrail’e verilen halk desteğinin azalmasında etkili oldu. Bu durum, İsrail’i destekleyen ülkelerin liderlerini halk baskısı karşısında geri adım atmaya ve Netanyahu hükümetinin politikalarına sert eleştiriler yöneltmeye zorladı.

Rakamlar konuşuyor

Güncel veriler, Gazze’deki savaşa devam edilmesi, işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’teki ağır insan hakları ihlalleri ve radikal yerleşimcilerin katılımıyla Filistin halkına karşı gerçekleştirilen saldırılar gibi politikalar nedeniyle İsrail hükümetine ve Başbakan Netanyahu’ya yönelik olumsuz algının küresel çapta arttığını gösteriyor.

Haziran 2025 başında Pew Araştırma Merkezi tarafından 24 ülkede 28 binden fazla kişinin katılımıyla yapılan küresel bir kamuoyu yoklamasına göre, Netanyahu hiçbir ülkede katılımcıların üçte birinden fazlasının desteğini alamadı; istisnalar yalnızca Kenya ve Nijerya oldu. Aynı araştırma, İsrail’e yönelik kamuoyu görüşlerinin 20 ülkede büyük ölçüde olumsuz olduğunu ortaya koydu.

İsrail’in en büyük müttefiki olan ABD’de ise katılımcıların yüzde 53’ü İsrail hakkında olumsuz görüş bildirdi. Bu oran, 2022 yılına kıyasla yüzde 11’lik bir artışı yansıtıyor. Birleşik Krallık’ta ise İsrail’e yönelik olumsuz tutum besleyenlerin oranı 2013’te yüzde 44 iken bugün yüzde 61’e çıktı.

Pew verilerine göre İsrail’e karşı olumsuz tutum besleyenlerin en çok görüldüğü ülkeler şu şekilde: Türkiye: Yüzde 93, Endonezya: Yüzde 80, Japonya: Yüzde 79, Hollanda: Yüzde 78, İspanya ve İsveç: Yüzde 75, Avustralya: Yüzde 74, Yunanistan: Yüzde 72, İtalya: Yüzde 66, Almanya: Yüzde 64, Fransa: Yüzde 63, Meksika: Yüzde 61.

Öte yandan, İngiliz “YouGov” araştırma şirketi tarafından yapılan bir diğer kamuoyu yoklaması da Batı Avrupa’da İsrail’e verilen halk desteğinin 2021’den bu yana en düşük seviyelere indiğini gösteriyor. Bu çalışmaya göre, İsrail’in politikalarını destekleyenlerin oranı altı Avrupa ülkesinde yalnızca yüzde 13 ila yüzde 21 arasında değişirken, olumsuz görüş bildirenlerin oranı yüzde 63 ila yüzde 70 arasında seyretti. Destek düzeyinin en düşük olduğu ülkeler şu şekilde: Almanya: -44, Birleşik Krallık: -46, Fransa: -48, İtalya: -52, Danimarka: -54, İspanya: -55.

Arap dünyasında duruma bakılırsa, 2025 yılının ilk yarısında Ez-Zeytune Araştırma ve Danışmanlık Merkezi tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, İsrail’in uluslararası alandaki konumunda 13 temel göstergeden sekizinde gerileme kaydedildi. Bu, yüzde 61,5 oranında bir düşüş anlamına geliyor.

“Aksa Tufanı’nın İsrail’in Uluslararası Konum Göstergeleri Üzerindeki Etkisi” başlıklı çalışmaya göre, İsrail’in dünya çapında artırmaya çalıştığı “olumlu algı” göstergesinde 20 puanlık bir düşüş yaşandı. Bu gerilemenin temel nedenleri arasında işgalin sahadaki uygulamaları, uluslararası mahkemelerin kararları, insan hakları kuruluşlarının raporları ve İsrailli yetkililerin Gazze’yi nükleer silahlarla yok etme çağrıları yer alıyor. Ayrıca, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir gibi aşırı sağcı isimlerin Filistinlileri açlıkla cezalandırma ve göçe zorlama yönündeki açıklamaları da bu olumsuz imajı pekiştirmektedir.

Yukarıda sunduğumuz veriler ve rakamlardan, İsrail’e yönelik Batı kamuoyunda büyük bir dönüşüm yaşandığı açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle Gazze’de saldırıların ve katliamların artması, yaklaşık 2 milyon insanın kasıtlı olarak aç bırakılması ve bu yolla göçe zorlanması, İsrail’in politikalarına yönelik eleştirileri daha da artırmıştır.

Filistin’e destek olma ve İsrail’in soykırımını kınamak amacıyla onlarca Batı ve Avrupa ülkesinde düzenlenen büyük yürüyüşler ve protestolar, Filistin-İsrail çatışmasına dair kamuoyundaki bu büyük değişimin en çarpıcı kanıtları arasında yer almaktadır. Bu değişim özellikle Gazze’deki soykırım suçlarına karşı tepkilerde kendini göstermektedir.

Öfkeli müttefikler

Dünya genelinde İsrail’e verilen desteğin eşi benzeri görülmemiş şekilde düşüşe geçmesi, aynı zamanda birçok yabancı ülkedeki siyasi elitlerin tutumlarında da dikkat çekici bir değişimi beraberinde getirmiştir. Bu elitler, Gazze Şeridi’ndeki insani felaketin derinleşmesi karşısında Tel Aviv’i cezalandırma ve savaşın devamını engelleme çağrısında bulunmaktadır. Bu türden bir değişim, yakın gelecekte İsrail’in birçok Batı ülkesiyle olan diplomatik, siyasi ve ticari ilişkilerini etkileyebilir.

Nitekim bazı Batı ülkeleri Tel Aviv’le ticari ilişkileri durdurmakla tehdit ederken, bazıları bu tehditleri uygulamaya geçirmiştir. İspanya, Birleşik Krallık, İtalya, Belçika ve Hollanda, İsrail ile olan bazı ticari anlaşmaları ve silah satışlarını fiilen durdurmuştur. Öte yandan ABD, şu ana dek her açıdan Tel Aviv’e desteğini sürdürmekte ve Orta Doğu’daki gözde müttefikine yönelik eleştirileri sert bir dille reddetmektedir.

İsrail’e tam destek vermesiyle bilinen Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada gibi ülkeler dahi, Gazze halkının kötüleşen insani durumu ve abluka yoluyla aç bırakılmasından ötürü İsrail hükümetine sert eleştiriler yöneltmektedir. Bu ülkeler, eğer İsrail Gazze’deki savaşını durdurmaz ve yardımlar üzerindeki kısıtlamaları kaldırmazsa, kendilerine düşen adımları atacaklarını ifade etmişlerdir. Hatta bu ülkelerin liderleri, Filistin devletini tanıma niyetlerini defalarca dile getirmiştir.

Bu bağlamda, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İsrail’e karşı takındığı tutum özellikle dikkat çekmektedir. Macron, İsrail’in “insanlık dışı” davranışlarını defalarca eleştirmiş ve mevcut durumun devam etmesinin Batı’nın inandırıcılığına zarar verdiği uyarısında bulunmuştur. Bu durum, Tel Aviv’i Macron’a karşı saldırıya geçmeye itmiş, öyle ki İsrail Dışişleri Bakanlığı, Macron’u “Yahudilere karşı bir Haçlı Seferi” yürütmekle suçlayacak noktaya gelmiştir.

Peki, İsrail medya savaşını kaybetti mi?

İsrail’in dünya çapındaki imajındaki hızlı gerileme –özellikle daha önce kendisine sadık olan müttefikleri arasında– sahadaki siyasi ve askeri gelişmelerin tetiklediği köklü bir dönüşüme işaret ediyor. Özellikle Tel Aviv’in Filistinlilere yönelik politikaları bu süreci besliyor. Hiç şüphesiz, Tel Aviv’in Lübnan ve İran’a karşı yürüttüğü savaş ile Suriye sınır bölgelerindeki ihlaller de, İsrail’e yönelik olumsuz algının büyümesine ve bölgedeki yayılmacı emellerinin teyidine katkı sağlıyor.

Bu veriler, bizi doğrudan işgal devletinin içinden gelen bir itirafa götürüyor. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ndeki belgelenmiş suçlarını eleştiren eski İsrail generali Yair Golan, ülkesinin bir “parya devlet”ine dönüşebileceği uyarısında bulundu. İsrail’i “savaş suçlarına çok yakın” bir ülke olarak tanımlayan Golan, İsrail askerlerinin Filistinli çocukları “eğlencesine” öldürdüğünü söyledi. Bu cesur açıklama, İsrailli yetkililerin tepkisini çekti ve Golan, antisemitizm içerikli yalanlar yaymak ve savaş sırasında ulusal birliği tehlikeye atmakla suçlandı.

Dolayısıyla, en ufak bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, Tel Aviv uluslararası alanda önemli ölçüde güven kaybetti. Yukarıda da belirtildiği üzere, son zamanlarda yayınlanan veriler ve istatistikler bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir. Ayrıca, İsrail’e yıllardır koşulsuz destek veren Batılı siyasetçiler ve medya figürleri bile artık İsrail’i eleştirmeye başlamıştır.

Bu duruma verilebilecek en çarpıcı örneklerden biri, savaş süresince Gazze’deki İsrail hükümetinin politikalarını savunarak İsrail propagandasını hiçbir şekilde sorgulamayan ünlü İngiliz gazeteci Piers Morgan’dır. Nitekim Morgan bir röportajında İngiltere’deki İsrail büyükelçisine öfkesini dile getirerek, yabancı gazetecilerin Gazze’ye girişinin engellenmesini sert bir şekilde eleştirmişti.

Hafızayı hızlıca tazelemek gerekirse

2010 yılında başlayan Arap isyanlarıyla eş zamanlı olarak, Tel Aviv çeşitli medya kollarını seferber edip sosyal medya platformlarını yoğun bir şekilde kullanarak, çalkantılı Arap dünyasında kendine olumlu bir imaj inşa etmeye koyulmuştu. İsrail, o dönemde kendisini bölgedeki “tek demokratik ülke” olarak konumlandırmaya çalışmış ve olumlu bir profil çizme hedefi doğrultusunda istihbarat ve güvenlik birimlerini işe koymuştu. Bu süreçte dünya kamuoyu nezdinde imajını büyük ölçüde parlatmayı başarmıştı. Onlarca dilde içerik üreten dijital sayfalar hızla yayılmış ve bu olumlu imaj küresel ölçekte beslenmişti.

Ancak, Aksa Tufanı operasyonu bu dengeleri –biraz zaman alsa da– altüst etmeyi başardı ve hakikatlerin “filtresiz” bir şekilde çarpıtılmadan görünmesine katkı sağladı. Tel Aviv’in geleneksel medya ve dijital platformları aracılığıyla Filistinlileri ve onların direnişini şeytanlaştırmak amacıyla yürüttüğü yoğun medya savaşına rağmen, Filistinliler sistematik bir biçimde işlenen suçları belgelendirip yayınlayarak, Tel Aviv’in gerçek yüzünü dünya kamuoyuna teşhir etmeyi başardılar.

Sonuçta, onlarca Batı başkentinde büyük gösteriler düzenlendi ve işgali kınayıp “Filistin’e özgürlük” çağrısı yapan insanlar sokaklara döküldü. Bu süreçte, örneğin “karpuz” gibi sembollerle özdeşleşen ve Filistin davasını temsil eden birçok slogan ve görsel öge dünya çapında yaygınlık kazandı.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu