RaporFilistin Siyaset Gündemiİsrail AraştırmalarıAnaliz

İsrail’in Türkiye’nin Kudüs’teki Faaliyetleriyle Mücadelesi

Giriş

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, özellikle de ABD Başkanı Donald Trump’ın 6 Aralık 2017’de Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma ve Kudüs’ü “İsrail” devletinin ebedi başkenti ilan etme kararının ardından, giderek artan bir gerilime tanık oldu. Bu gerginlik, Türkiye’nin Ankara’daki “İsrail” büyükelçisinin ülkeyi terk etmesini istemesiyle zirve noktasına ulaştı. Türkiye’nin bu isteğinin arkasında, “İsrail”in 30 Mart 2018’ten itibaren Gazze’de düzenlenen geri dönüş yürüyüşlerine şiddetle karşılık vermesini protesto etme düşüncesi yatmaktaydı. Yaşanan bu gerilim, “İsrail” ve Türkiye arasındaki ilk hadise değildi. Nitekim 2010 yılındaki Mavi Marmara olayının ardından, iki taraf arasındaki ilişkiler altı yıl boyunca kesilmişti. “İsrail” ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tabiatı bir kenara bırakılacak olursa “İsrail”, genel olarak Türkiye siyasetinin özelde ise Erdoğan’ın Türklerin Kudüs’ü ziyaret etmesini destekleme tavrının, Türkiye’nin kentteki nüfuzunu genişletme girişimi olduğuna inanmakta, bu durumu ise pratik tedbirler alınmasını gerektiren bir kaygı unsuru olarak görmektedir. “İsrail”, pratikte de Türklerin yoğun bir şekilde Kudüs’e gelmesinden duyduğu rahatsızlığı belli ederek, içlerinden bazılarının Kudüs’e ulaşmak için Batı Şeria’ya yahut “İsrail”e girmelerini engellemiştir. Ayrıca Kudüs’te faaliyet gösteren bazı Türk insani derneklerinin hareketini kısıtlayan bir takım tedbirler almıştır. Söz konusu tedbirler bazı Türklerin tutuklanması boyutuna ulaşmıştır. Tutuklanan kişiler özellikle Kudüs’ün Yahudileştirilmesine karşı düzenlenen protestolara Filistinlilerle birlikte katılanlar ve Kudüslülerin kentte kalmasına ve kararlılıklarını korumasına yardımcı olacak hizmetlerde bulunanlardır.

“İsrail”in aldığı tedbirlerin son örneği, 11.06.2018 tarihinde Türk vatandaşı Ebru Özkan’ın Ramazan ayı için Kudüs’ü ziyaret etmesinin ardından Filistin direnişini desteklediği gerekçesiyle Ben Gurion Havalimanı’nda tutuklanmasıdır. Bu gerekçe yasal olarak yersiz kabul edilse de, bahsi geçen tutuklamanın Türkleri, özellikle de Türk kadınları, caydırma ve Kudüs ile Mescid-i Aksa’yı ziyaretten vazgeçirme mesajını taşıdığı söylenebilir. Öte yandan bu yöntemle Türkiye’ye devlet ve halk düzeyinde, Kudüs’e yapılan ziyaret dalgasının hoş karşılanmadığı ve sert bir tavra maruz bırakılacağı imasında bulunulmaktadır.

Bu rapor, İsrail’in göstermiş olduğu başlıca tepkileri ve Türkiye’nin Filistin topraklarındaki faaliyetlerine karşı aldığı tedbirleri ortaya koymayı, yine insani ve kültürel sahaların ötesine girmemesine rağmen İsrailli yetkilileri rahatsız eden Kudüs’teki Türk derneklerinin faaliyet alanlarını göstermeyi amaçlamaktadır.

“İsrail”: Suçlamalar, Tahrik ve Çatışma

Son dönemde İsrail’deki devlet ve medyadan çeşitli kesimler, Türkiye’nin Filistin topraklarında, Kudüs-i Şerif’te, Mescid-i Aksa’da ve bunlara komşu Arap mahallelerindeki faaliyetleri üzerinde durmaktadır. Bu ilgi, Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran 2018’de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının akabinde daha da artmış bulunmakta.

İsrail Kanal 2 televizyonu, 07.07.2018 tarihinde “İsrail’in Erdoğan’a Karşı Planı Hazır” başlığıyla bir haber verdi. Haberde “İsrail”in, Türklerin işgal altındaki Doğu Kudüs’te yapmakta oldukları faaliyetlerden bıkmış olduğu ve bu faaliyetlere bir dur demeyi planladığı aktarılıyordu. Nitekim İsrail Milli Güvenlik Konseyi, dünyada birçok ülkenin yanı sıra işgal rejimi otoritelerinin izniyle Doğu Kudüs’te de faaliyet gösteren Türk insani yardım ajansı “TİKA” hakkında bilgi toplamaktaydı. İşgal rejimi yetkilileri, “TİKA”nın İslami Hareket lideri Şeyh Raid Salah’la ve – kanalın ifadesine göre – belki de Hamas hareketiyle işbirliği yaptığından şüphelenmeye başladı. Habere göre işgal rejimi, “TİKA”nın Türk Hükümeti’nin Kudüs ve daha da özelde Mescid-i Aksa’da nüfuzunu arttırma aracı olduğunu ve TİKA’nın Kudüslüleri provoke ettiği ve Mescid-i Aksa’yı savunma konusunda faaliyet gösteren Kudüs kurumlarına para aktardığını iddia ediyor. Haberde ayrıca, Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerinin başta gelen isimlerinden olan ve Kudüs merkezli “Mirasımız” derneğiyle birlikte çalışmalar yapan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Derin’e de dikkat çekilmektedir (Fayis, 2018).

Adı geçen raporda bunlara ek olarak “İsrail”, Türkleri Mescid-i Aksa dışında da birtakım faaliyetlerde bulunmakla itham etmektedir. Bu faaliyetler arasında Kudüs’teki yoksullara battaniye ve ısınma araçları dağıtma, Ramazan’da oruçlulara insani yardım olarak iftarlar verme yer almaktadır. Bilindiği üzere “İsrail”, yıllardır Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerinden şikâyet etmekte olup “murabit”lerin kararlılığı ve Kudüslülerin işgal rejimini Mescid-i Aksa’nın giriş kapılarındaki elektronik geçiş kapılarını kaldırmaya zorlamasından Türkiye’nin sorumlu olduğunu söylemektedir. Yine “İsrail”, Türkiye’yi Mescid-i Aksa’ya toplu ziyaretler tertiplemek ve böylece “İsrail”in Arapları Kudüs’e normalleşme esasına dayalı ziyaretlerde bulunmaya teşvik eden politikasıyla çelişkili bir durum ortaya çıkarmakla suçlamaktadır.

Kanalın haberine göre Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetleriyle mücadele planı kapsamındaki öneriler arasında – ki bu planın uygulanmasını bizzat Netenyahu denetleyecek – Türk ajansı “TİKA” üzerinde, çalışmalarına kısıtlama getirmek ve gerçekleştirmeyi planladığı her türlü etkinlik için işgal rejiminden izin almasını zoraki hale getirmek suretiyle, baskı kurulması yer alıyor.

Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerini izleyen Yahudi “Kudüs’e Gidiş” derneği ise, Türklerin gözlerden uzak onlarca faaliyette bulunduğunu söyledi. Dernek, bu faaliyetler arasında “kalpleri ısındırma” amacıyla yemek dağıtımı yapma ve insani çalışmalarda bulunmanın yer aldığını belirtti (Vetd, 2018). Dernek Başkanı Maor Tesimh, İsrail yetkililerine uluslararası boykot hareketi BDS’ye karşı yaptığı gibi, Türkiye’nin bu tür faaliyetlerini önleme çağrısında bulundu. Tesimh’in iddiasına göre Türkiye’nin bu etkinliği, İsrail’in Kudüs’teki egemenliğine zarar vermekte. Tesimh ayrıca, Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerinin önüne geçilebilmesi için Türk Hükümeti’nin önüne kırmızı çizgiler çekilmesini istedi. Bunun yanı sıra Tesimh, Türk pasaportunun “İsrail”e karşı provokasyonun güvence belgesi haline geldiğini öne sürdü. Tesimh’e göre Türkler gerek bireysel gerekse de toplu olarak yabancı turist kisvesi altında Kudüs’e geliyor, bu kisveyi istismar ederek kentin sokaklarında provokasyon ve kaosu yayıyor. Bu nedenle “İsrail”in bu olgunun kalıcı olarak önüne geçmesi gerekiyor (Ebu Amir, 2018).

Provokasyon meselesi bağlamında “Israel Today” gazetesi muhabiri Yuri Yalon, bir Türk öğrenci heyetinin Kudüs’te Harem’i ziyaret ettiğini, bunun ise kentte güvenlik açısından kaosa yol açtığını belirtmiştir. Nitekim öğrenciler provokatif ifadelerin yazılı olduğu elbiseler giymiş, Harem avlularında Kudüs’ün Müslümanlara ait olduğuna dair sloganlar atmışlardır (Ebu Amir, 2018).

“Israel Today” gazetesi Türkiye’nin Kudüs’teki rolüyle ilgili bir araştırmacı gazetecilik çalışması yapmış, bunun sonucunda “TİKA”nın Kudüs ve Harem-i Şerif’teki 63 proje için milyonlarca dolar yatırım yaptığını iddia etmiştir. Gazeteye göre Türkiye’nin Kudüs’teki projeleri Filistin içerisinde bulunan Şeyh Raid Salah’ın liderliğindeki İslami Hareket ile işbirliği ve koordinasyon içerisinde yürütülmektedir. Filistin Eski Müftüsü Şeyh İkrime Sabri de bu projeleri destekleme konusunda rol sahibidir (en-Nuami, 2017).

“Israel Today”in araştırması ayrıca Türkiye’nin, Harem içerisinde bulunan Kudüs’le ilgili Osmanlı arşiv belgelerini restore etme ve namaz kılanların abdest alması ve su içmesine yardımcı olacak modern teçhizat satın alma konusunda büyük meblağlar harcadığını öne sürmektedir. Bunun yanı sıra araştırmaya göre “TİKA”, Kudüs’teki “es-Silsile” caddesindeki geliştirme çalışmalarına, Müslüman mezarlığının restorasyonuna, Mescid-i Aksa’nın doğu duvarının yeniden inşasına ve Doğu Kudüs’ün tüm bölgelerindeki dini, kültürel ve toplumsal faaliyetlere finansman sağlamaktadır. Yine araştırma, Türkiye’nin “murabitler”in Filistin’in çeşitli bölgelerinden naklini finanse ettiğini, böylece Aksa’da namaz kılarak Kudüs’te uzunca zaman geçirmelerini sağlayabildiklerini savunmaktadır (en-Nuami, 2017).

Yedioth Ahronoth gazetesi de 06.07.2018 tarihli ekinde, “Kadın Sultan” başlıklı tam sayfa haberi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşine karşı saldırgan ifadeler kullanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşine karşı nefret söylemleriyle dolu haberde, Erdoğan’ın eşi yolsuzlukla suçlanan işgal rejimi hükümeti başbakanı Benjamin Netenyahu’nun eşine benzetilmeye çalışılmıştır. Haberde Emine Erdoğan’ın elbiseleri incelenmiş, bu elbiseleri nereden aldığı sorgulanmış, cüzdanının değerinin 50 bin dolar olduğu iddia edilmiştir. Erdoğan’ın alışveriş bağımlısı olduğunu öne süren gazete, dindar ve başını örtme konusunda radikal davrandığını, fakat tasarımcıların kıyafetlerini giyme ve fahiş fiyatları olan mücevherler takmaya düşkün olduğunu iddia etmiştir. Habere göre Emine Erdoğan, kendisinden büyük dört kardeşle mütevazi bir ailede yetişmiş, lise eğitimini tamamlamamış, geçmişte hiç çalışmamış, nihayetinde dünyanın en güçlü liderlerinden birinin kulağına fısıldayan bir kadın haline gelmiştir (Ahronoth, 2018).

Yine provokasyon bağlamında bakıldığında, Brookings gazetesi de İsrail’in resmi raporlarına dayanarak, Türkiye’nin Kudüs’te 12 yıldan bu yana yaklaşık 72 proje gerçekleştirdiğini söylemiştir. Bu projeler içerisinde Kubbetü’s Sahra’nın restorasyonu, Kudüs’e arazi satın alma girişimleri ve Kudüs Üniversitesi öğrencileri için yurt inşa etme çalışmaları yer almaktadır. Gazetenin ifadesine göre bu tür faaliyetler, Erdoğan’ın Kudüs’teki nüfuzunu arttırma politikası kapsamında gerçekleştirilmektedir. Buna göre Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı “TİKA”, birçok projeyi uygulama ve bazı Filistinli şahsiyetleri ağırlama konusunda Türk yetkililerin desteğiyle sürekli bir faaliyet göstermektedir. Haberde TİKA’nın Hamas hareketine de maddi destek sağladığı, bu nedenle “İsrail”in TİKA’nın faaliyetlerine kısıtlayıcı önlemler almasını ve belki de ajansı yasaklaması beklenmektedir. Haberde TİKA’nın, İsrail’in Mescid-i Aksa’daki insan hakları ihlallerine karşı yapılan gösterilere katılması için Filistin içindeki bölgelere turlar düzenlediği de belirtilmektedir (Arbell, 2017).

Öte yandan “İsrail”,- aynı şekilde provokasyon bağlamında – Türkiye ile Ürdün arasında gerginlik oluşturmaya çalışmaktadır. Bu amaçla Türkiye’nin Kudüs’te, yaptığı maddi harcamalar ve yürüttüğü faaliyetler vasıtasıyla şehrin kutsal unsurlarını korumaktan sorumlu bulunan Ürdün’ün aleyhine olacak şekilde, kendisine bir statü oluşturmaya çalıştığını iddia etmektedir.

İsrail Knesset’indeki sağcı kesimler de, kendi ifadeleriyle Türkiye’nin Kudüs ve Harem-i Şerif’te nüfuzunu arttırma arzusundan rahatsızlık duymaktadırlar (en-Nuami, 2017). Bu bağlamda sağcı Likud’un İsrail Knesset’indeki iki üyesi Haham Yehuda ve Şoli Malem, Türkiye’nin Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki faaliyetlerini eleştirmiş ve bu faaliyetler konusunda Knesset’te özel bir oturum düzenleyerek konuyla ilgili karar alma çağrısında bulunmuştur (TRT, 2017).

İşgalci İsrail yetkilileri, Türk kuruluşlarının ortaya koyduğu etkin rol nedeniyle duydukları rahatsızlığı ifade etmektedirler. Nitekim bu rahatsızlık, Türkiye’nin Kudüs’teki rolünü kıskaca almaya yönelik politika ve tedbirlerle kendisini sahada da göstermektedir. Türk vatandaşları sorgu, tutuklama ve sınır dışı edilme tavırlarıyla karşılaşmakta, hatta uzun yıllar boyunca işgal altındaki Filistin topraklarına girmekten men edilmektedirler.

Söz konusu suçlamalar ve provokasyon nedeniyle pratikte de işgalci İsrail kuvvetleri, Kudüs’te etkin olan Türk kuruluşlarına savaş açmış ve bu kuruluşların şehirde faaliyet göstermesini yasaklamıştır. Ayrıca “İHH” ve Qanadil gibi bazı kuruluş başkanlarının Filistin topraklarına girmesini engellemiştir. Aynı şekilde İsrail kuvvetleri, 31.01.2018 tarihinde Türk Kültür Merkezi Yunus Emre’nin başkanının evine baskın düzenlemiştir (Fırat, 2018).

Kudüs’teki Türk vatandaşlarına karşı baskıcı tutumlar 2010 yılında başlamıştır. Öncelikle 36 Türk vatandaşı, İsrail güvenliğine karşı tehdit oluşturdukları gerekçesiyle işgal altındaki Filistin topraklarından çıkarılmıştır. Aynı şekilde 21 Türk vatandaşı farklı süreler boyunca tutuklu kalmış, aralarından iki kişinin tutuklanması Mavi Marmara gemisi olayıyla eş zamanlı gerçekleşmiştir. 2018 yılında Trump’ın kararının ardından ise, aralarında yirmi yıldır işgal altındaki topraklarda çalışan bir kişinin de bulunduğu üç turist rehberi sınır dışı edilmiştir. Yine 10 Türk vatandaşı hukuka aykırı yöntemler ve üzerinde Türk bayrağı bulunan tişört giymek, Türk bayrağıyla fotoğraf çekilmek ya da tarihi Osmanlı sarığı takmak gibi sudan sebeplerle tutuklanmıştır.

Bununla beraber işgal güçleri, hukuk alanında okutman olan “Cemil Tekeli” adlı Türk vatandaşını tutuklamış ve İsrail askeri istihbarat birimi “AMAN” eski görevlisi “Ben Menahim”in açıklamasına göre, “Cemil Tekeli”nin Hamas mensuplarına yüz binlerce dolara tekabül eden yüklü meblağlarla destek verdiğini iddia etmiştir. İsrail istihbarat teşkilatının sorgusunun ardından Tekeli, “İsrail”den sınır dışı edilmiştir (Ebu Amir, 2018). Aynı minvalde işgal rejimleri, ülke güvenliğini tehlikeye soktuğu ve terörist bir örgütle ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle Mescid-i Aksa’ya yaptığı ziyaret esnasında Türk vatandaşı Ebru Özkan’ı tutuklamıştır (Türkiye Post, 2018).

Filistinliler: Türkiye’nin Oynadığı Role Destek

Filistinliler Türkiye’nin Kudüs’te oynadığı rolün Filistin’in ve Filistin halkının kararlılığını destekleme konusunda önemli olduğunu düşünmektedir. Kudüs Yüksek İslami Heyet Başkanı Şeyh İkrime Sabri de, Türkiye’nin halkın sıkıntılarını azaltacak bir dizi kalkınma amaçlı sosyal proje uygulamak suretiyle, mukaddes şehri imar etmede etkin bir rol oynadığını söyleyerek bu noktayı vurgulamıştır (Asraf, 2018).

Hamas hareketi sözcüsü Hazım Kasım da, işgal rejiminin TİKA’nın Hamas’a lojistik ve maddi yardımda bulunduğu yönündeki iddialarının İsrail’in hiçbir dayanağı bulunmayan yalanlarından olduğunu söyledi. Aynı şekilde Kasım, İsrail’in Kudüs’le ilgili – özellikle de Türk kuruluşlarıyla ilişkili – suçlamaları ve bu konudaki önlemlerinin, kimsenin işgal altındaki Kudüs halkına yardımda bulunamamasını sağlamak olduğunu ifade etti. Yine bu ithamların, şehre uygulanan İsrail ablukasını haklı gösterme çabasından ibaret bulunduğunu dile getirdi (el-Alem Kanalı, 2018).

Kudüs şehri ve Mescid-i Aksa konusunda uzman olan avukat Halid Zebarika ise, İsrail’in yukarıda bahsi geçen planıyla ilgili olarak, işgal rejiminin Kudüs’e, Kudüs halkına ve halkın kararlılığına yönelik her türlü desteğin önünü kesmek istediğini belirtti. Aynı şekilde işgal rejiminin, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın İslami kimliğini hedef alan projelerinin önündeki her türlü engele saldırdığının altını çizdi. Kudüs Vakıfları Eski Vaaz ve İrşad Müdürü Şeyh Raid Da’na ise, TİKA’ya ve Türkiye’nin Kudüs’e gerçekleştirmekte olduğu her türlü çalışmaya karşı acımasız bir kampanya yürütüldüğünü, Kudüslüler açısından ise bu sürecin yeni bir durum olduğunu söyledi (Arabi 21, 2018).

Türk Kuruluşları: İnsani Projeler ve Kültürel Faaliyetler

Kudüs’te Türk Kızılayı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türk Kültür Merkezi gibi resmi kurumların yanı sıra, 2005 yılında çalışmalarına başlayan TİKA ajansı gibi yarı resmi kuruluşlar da etkin bir faaliyet göstermektedir.

Bu kuruluşların gerçekleştirdiği faaliyet ve sundukları hizmetler çeşitlilik göstermekte, mukaddes ve tarihi mekanları restore etme ve koruma, şehirdeki İslam mirasını muhafaza ederken, şehir halkına maddi ve manevi yardımda bulunma, ayrıca Türkiye’de Kudüs’ün önemi ve kutsiyeti hakkında bilinçlendirme çalışmaları yürüterek, insanları şehri ziyaret etmeye çağırma bu faaliyetler arasında yer almaktadır.

TİKA’nın raporuna göre ajans, 2005 yılından bu yana Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da eğitim, sağlık ve kültürel mirası koruma alanlarında 71 adet sosyal proje tamamlamıştır. Bu projeler arasında Türk uzmanlar tarafından iki yıllık zaman zarfında gerçekleştirilen Kubbetü’s Sahra musallasının hilalini restore etme projesi bulunmaktadır. Aynı şekilde Kudüs Eski Şehir’de bulunan ve Kudüs’ün Osmanlı kimliğinin sembollerinden olan Nakşibendi zaviyesinin restore edilmesi de bu projeler arasındadır (TİKA, 2018).

Bununla beraber Kudüs’teki en meşhur Müslüman mezarlıklarından sayılan Babü’r Rahme Mezarlığı, yine işgal rejiminin kentte uyguladığı Yahudileştirme politikası nedeniyle zorluk ve tehlikeyle karşı karşıya kalan Eski Şehir’deki birçok Filistinliye ait ev ve işyeri restore edilmiştir.

2014 yılından bu yana Ajans, “Nebi Musa Şenliği” kapsamında düzenlenen kutlamaları da desteklemekte ve Kudüs’ün Eski Şehir bölgesindeki nadir dinlenme mekanlarından olan tarihi Burc el-Laklak merkezindeki spor tesislerine teçhizat sağlamaktadır (Türk “TİKA” Kudüs-i Şerif’te 71 Sosyal Proje Yaptı, 2017).

Öte yandan Ajans, Kudüs’te bulunan Beytü’l Muhabbe derneğine bağlı “Beyt İva Kadın ve Çocuk Evi”ni restore ederek kadın ve çocuklar için uygun bir alan oluşturulmasına katkı sağlamıştır. Yine Kudüs’teki Aksa okul ve kreşlerine teçhizat temin etmiştir. Halihazırda ise Kudüs Üniversitesi Toplum Sağlığı Fakültesi’nde bir laboratuvar inşası ve 400 üniversite öğrencisini barındıracak kız öğrenciler için yurt inşası projeleri devam etmektedir. Nuru’l Hüda Kur’an Hafızlığı Merkezi’nin inşasını tamamlayan Ajans, bu yıl sonuna kadar bitirmek üzere, 30 ev ve 30 işyerini restore etme projesine başlamaya hazırlanmaktadır.

Ajans Kudüs’teki projelerini, Ürdün İslami Vakfı, Kudüs Ticaret Odası ve Arap Otelciler Birliği gibi resmi tanınırlığı olan sivil toplum örgütleriyle işbirliği içerisinde yürütmektedir (Türk “TİKA” Kudüs-i Şerif’te 71 Sosyal Proje Yaptı, 2017).

Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı ise, 2018’de Filistin’le ilgili yayınladığı görüntülü raporda, Kudüs hakkında istatistik ve görüntüler paylaşmış, şehirdeki yerli halk ve akademik kurumlar hakkında bilgi vermiştir. Rapor “Medeniyetimizin Keşfi: Kudüs” projesi kapsamında hazırlanmış olup, projeye yüzlerce Türk genci katılmış ve proje bünyesinde Kudüs’e ve Yafa, Eriha ve el-Halil gibi diğer Filistin şehirlerine geziler düzenlenmiştir (Gençlik ve Spor Bakanlığı, 2018).

Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı ayrıca, “İrfan Yolunda Üç Şehir” projesini hayata geçirmiş ve projeye yüzlerce Türk genci görev almıştır. Proje kapsamı gereğince üç kutsal şehir olan Mekke, Medine ve Kudüs’e ziyaretler düzenlenmiştir. Aynı bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı da “Üç Mescidde Üç Cuma” adlı bir kampanya başlatmış ve çok sayıda Türk genci kampanyaya katılıp, Mescid-i Aksa’dan başlayarak üç kutsal şehre gezi düzenlemişlerdir (Gençlik ve Spor Bakanlığı, 2017).

Türk Hükümeti ise “Mirasımız”, “Sadaka Taşı”, “Burak”, “Kudüs”, “Ümmet Vakfı” ve “Aksa Dostları” başta olmak üzere, vakıflar ve Kudüs meselesiyle ilgilenen dernekler gibi Türk sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini canlandırmak için maddi destekte bulunmaktadır. Söz konusu derneklerin faaliyetleri bilinçlendirme çalışmaları ve saha etkinlikleri olarak ayrılmaktadır. Bilinçlendirme çalışmaları, Türk toplumunun tüm kesimlerini için almakta ve çoğunlukla konferanslar, eğitim konusunda sergiler ve Kudüs hakkında fotoğraf, şiir ve hikâye alanlarında çeşitli yarışmalar şeklinde gerçekleştirilmektedir. Saha etkinlikleri ise, Kudüs halkına para, gıda ve giysi yardımı, yetim, esir ve şehit yakınlarını desteklemeyi, tarihi, dini mekanları ve eski binaları restore etmeyi, toplu iftarlar ve Mescid-i Aksa’yı temizleme faaliyetlerini içine almaktadır.

Türk “Mirasımız” derneğinin faaliyetleri, Kudüs’te restorasyon çalışmalarını kapsamaktadır. Dernek örneğin, şehir halkına ait 72 ev ve 46 caminin restorasyon çalışmasını tamamlamıştır (Mirasımız Derneği Kudüs’te, 2018).

“Sadaka Taşı” derneği ise, namaz kılanlara ve Mescid-i Aksa avlusunda bulunanlara rahat bir ortam sağlamak için gölgelik inşa etmiştir (Sadakataşı Derneği Gölgelik Projesi, 2017).

Türk sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri yalnızca restorasyon çalışmalarıyla sınırlı olmayıp, bu kuruluşlar Kudüs’ün İslami kimliğini koruma amaçlı faaliyetlerde de bulunmaktadır. Filistin’in çeşitli şehirlerinden Kudüs’e gelerek Mescid-i Aksa’da namaz kılmak isteyenlere ücretsiz ulaşım araçları tedarik etme ve bu amaçla otobüs dahi satın alma, söz konusu faaliyetler arasındadır. Bu ulaştırma faaliyetleri esnasında yaklaşık altı bin sefer ile toplamda 300,000 civarında kişi taşınmıştır.

Bu bilgiler ışığında, Türk kuruluş ve derneklerinin Kudüs ve Filistin’in çeşitli bölgelerinde yürüttüğü faaliyetlerin insani, sosyal ve kültürel faaliyetler olduğu, İsrail işgal rejiminin iddia ettiği gibi siyasi meselelerle bir ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Sonuç

İsrail’in Türkiye’ye karşı yürüttüğü provokasyonun, siyasi ve tedricilik ile gerçekleştiği açıktır. Nitekim İsrail’in bu politikası, Türkiye’deki son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını beklemiş, sonuçlar belli olur olmaz – ki İsrail’in istemediği şekilde olmuştur – Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’ye karşı kışkırtma çabaları açık hale gelmiştir. Bu provokasyon bir yandan Türkiye’nin Filistin topraklarındaki faaliyetlerini baskı altına almak, diğer yandan ise Türk siyasetçilerin imajını karalama suretiyle Türk kamuoyunu etkilemek şeklinde gerçekleşmektedir.

İsrail’in provokatif tarzı, “İsrail” ve Türkiye arasındaki diplomasi ve medya sahalarındaki gerilim bağlamında vuku bulmaktadır. Örneğin Erdoğan, yakın zamanda yaptığı bir konuşmasında Netenyahu’nun, Güney Afrika gibi ırkçı bir devletin başında olduğunu söylemiştir. Netenyahu ise Erdoğan’a şu sözlerle karşılık vermiştir: “Kuzey Kıbrıs’a askerlerini gönderen ve Suriye topraklarına saldıranların bize nasihat vermesine müsaade etmeyeceğiz.” (Sputnik, 2018)

Türkiye’nin Kudüs’teki varlığı konusunda İsrail’in sahip olduğu tavrı ve provokasyon tutumunu genel olarak şu şekilde özetleyebiliriz:

1.      İsrail’in hak ihlalleri ve uygulamaları, Türkiye ile İsrail arasında yakın dönemde var olan gerilim, Türkiye’nin Trump’ın Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararı karşısındaki tutumu ve iki tarafın diplomatlarının da sınır dışı edilmesiyle ilişkilidir.

2.      “İsrail” Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerine saldırganca bir tavırla yaklaşmakta ve bu faaliyetlerin kaosa yol açtığını savunmaktadır.

3.      “İsrail”, Türkiye’nin Kudüs’teki faaliyetlerinin başta Hamas olmak üzere İsrail karşıtı örgütlerle koordineli gerçekleştiğini iddia etmekte ve Şeyh Raid Salah’ın liderliğini yaptığı İslami Hareketle işbirliği içerisinde yürütüldüğünü öne sürmektedir.

4.      İsrail, Müslüman bir güç olarak Türkiye’nin bir Türk yardım ajansı olan TİKA vasıtasıyla Kudüs’te kendisine nüfuz elde etmeye çalıştığını iddia etmektedir.

5.      İsrail güvenlik yetkilileri, Türkiye’nin Kudüs’teki nüfuz ve rolüyle mücadele etmek için bir plan belirlemiştir.

6.      İsrail işgal yetkilileri yakın zamanda Kudüs’ü ziyaret eden Türk vatandaşlarını, terör örgütleriyle ilişkileri bulunduğu ve İsrail güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle tutuklamıştır. Halbuki bu kişilerin faaliyetleri, insani ve kültürel sahalarda gerçekleşmektedir.

İşgal rejiminin baskılarına rağmen Kudüs şehrini ziyaret eden Türklerin sayısı kayda değer ölçüde artmaktadır. Bunun birçok nedeni arasında, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Türk vatandaşlarını Kudüs’ü ziyaret etmeye teşvik etmesi ve Türk dernek ve vakıflarının Kudüs’ü ziyaret etmenin önemi ve gerekliliği konusunda insanları bilinçlendirmedeki rolleridir. Türk “Burak” derneği başkanı, dernek vasıtasıyla Kudüs’ü ziyaret eden kişi sayısı yılda 400 iken, 2018’in birinci ayında bu sayının 350 olduğunu aktarmaktadır. “Aksa Dostları” derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Hakan ise şunları söylemektedir: “Artık özellikle Türk Hava Yolları’nın İstanbul’dan işgal altındaki Filistin topraklarına seyahatlerde indirim yapmasının ardından, Kudüs’e ziyaret etmek için aylar öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekmektedir.” Hakan, bu durumun Müslümanların Trump’ın kararına gösterdikleri tepkiden kaynaklandığını, buna göre Trump’ın kararının ardından Müslümanların Mescid-i Aksa ve Kudüs’ü ziyaret etme konusunda daha ısrarcı davrandıklarını belirtmektedir. “Kıble” turizm firmasının sahibi ve aynı zamanda turist rehberi olan Numan Balcı ise İsrail’in istatistiklerine dayanarak, Kudüs’ü ziyaret eden Türklerin sayısının Trump’ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararının ardından gözle görülür ölçüde arttığını ifade etmektedir. Bu bağlamda Balcı, firmasının yarım yıllık gezi planlamasını tamamlamış olduğunu ve kontenjanların %70’e yakının halihazırda dolmuş bulunduğunu vurgulamaktadır (Türetken, 2018).

Son olarak, Türkiye’nin Kudüs’teki sürekli faaliyetlerine, işgal rejiminin uygulamalarına ve Trump’ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararına karşıt siyasi tutumuna ve İsrail’in Türkiye’ye karşı provokatif tavrına rağmen yazar Efron (Efron, 2018), ne “İsrail” ne de Türkiye’nin ilişkilerini nihai olarak kopartacağını düşünmektedir. Aynı zamanda Efron, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki sorunların kolayca çözülmeyeceğini, bu nedenle önümüzdeki süreçte de taraflar arasındaki gerilimin devam edeceğini düşünmektedir.

 

KAYNAKÇA

Arbell, D. (31 Temmuz 2017). Tensions over Jerusalem expose vulnerability of Turkey-Israel relations, one year after normalizing ties. Brookings’ten alınımştır: https://www.brookings.edu/blog/markaz/2017/07/31/tensions-over-jerusalem-expose-vulnerability-of-turkey-israel-relations-one-year-after-normalizing-ties/

Efron, S. (2 Ocak 2018). Jerusalem Embassy Move Sparks Turkey-Israel War of Words. RAND Corporation’dan alınmıştır: https://www.rand.org/blog/2018/01/jerusalem-embassy-move-sparks-turkey-israel-war-of.html

Sputnik. (8 Temmuz 2018). Israel Plans to Restrict Turkey's 'Increasing' Clout in East Jerusalem – Reports. Sputnik International’dan alınımştır: https://sptnkne.ws/hYnq

TRT. (22 Haziran 2017). Israel worried over Turkish influence in East Jerusalem. TRT world’den alınmıştır: https://www.trtworld.com/mea/israel-worried-over-turkish-influence-in-east-jerusalem-8149

TİKA, (29 Haziran 2017). Türkiye Doğu Kudüs’te 71 Sosyal Proje Yaptı. http://www.tika.gov.tr/ar/news/detail-36342 adresinden alınmıştır.

Fırat, E. (10 Temmuz 2018). İsrail Polisinden Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Müdürüne. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-polisinden-kudus-yunus-emre-turk-kultur-merkezi-mudurune-gozalti/1048160 adresinden alınmıştır.

Gençlik ve Spor Bakanlığı. (27 Şubat 2017). İrfan Yolunda Üç Şehir Projesi. http://www.gsb.gov.tr/HaberDetaylari/3/80869/irfan-yolunda-uc-sehir-mekke-medine-kudus.aspx adresinden alınmıştır.

Gençlik ve Spor Bakanlığı. (01 Şubat 2018). Gençlerimiz Kudüs Yolunda. http://www.gsb.gov.tr/HaberDetaylari/1/120913/genclerimiz-kudus-yolunda.aspx adresinden alınmıştır.

Mirasımız Derneği Kudüs'te. (30 Mayıs 2018). https://www.haberler.com/mirasimiz-dernegi-kudus-te-72-ev-ve-46-camiyi-10898147-haberi/ adresinden alınmıştır.

Sadakataşı Derneği Gölgelik Projesi. (2017). https://www.sadakatasi.org.tr/tr/sayfalar/filistin—gazze/mescid-i-aksa-avlusuna-golgelik-projesi adresinden alınmıştır.

Türetken, M. (03 Ocak 2018). https://www.aa.com.tr/tr/dunya/trumpa-inat-turkiyeden-kuduse-ziyaretler-artti-/1021262 adresinden alınmıştır.

TİKA, (10 Temmuz 2018). http://www.tika.gov.tr/ar/news/detail-36342 adresinden alınmıştır.

Yedioth Ahronoth, (07 Temmuz 2018), “Kadın Sultan”. Yedioth Ahronoth’tan alınmıştır.

Türkiye Post, (2018). İşgal Rejimi Türk Aktivist Özkan Hakkında Suç Listesi Yayınladı. https://www.turkey-post.net/p-259395/ adresinden alınmıştır.

Türkiye Post, (2018). İsrail Türk “TİKA”nın Filistin’deki Faaliyetlerini Önleme Kararı Aldı.  https://www.turkey-post.net/p-259509/ adresinden alınmıştır.

Raye Ağı, (2018). İsrail “Türk Kuruluşların” Kudüs’teki Faaliyetlerini Yasaklayacak Mı?  https://www.raya.ps/news/1045792.html adresinden alınmıştır.

Salih en-Nuami, (2017). İsrail’in Kudüs’teki Türklere Karşı Provokasyonun Diğer Nedenleri. https://www.alaraby.co.uk/politics/2017/6/21/%D8%AF%D9%88%D8%A7%D9%81%D8%B9-%D8%A5%D8%B6%D8%A7%D9%81%D9%8A%D8%A9-%D9%84%D9%84%D8%AA%D8%AD%D8%B1%D9%8A%D8%B6-%D8%A7%D9%84%D8%A5%D8%B3%D8%B1%D8%A7%D8%A6%D9%8A%D9%84%D9%8A-%D8%B6%D8%AF-%D8%A7%D9%84%D8%A3%D8%AA% adresinden alınmıştır.

Adnan Ebu Amir, (2018), İsrail’in Türkiye’nin Kudüs’teki Rolüne ve Hamas’a Desteğine Karşı Provokasyonu. Arabi 21’den alınmıştır: https://arabi21.com/story/1072598/%D8%AA%D8%AD%D8%B1%D9%8A%D8%B6-%D8%A5%D8%B3%D8%B1%D8%A7%D8%A6%D9%8A%D9%84%D9%8A-%D8%B9%D9%84%D9%89-%D8%A7%D9%84%D8%AF%D9%88%D8%B1-%D8%A7%D9%84%D8%AA%D8%B1%D9%83%D9%8A-%D9%81%D9%8A-%D8%A7%D9%84%D9%82%D8%AF%D8%B3-%D9%88%D8%

Fays, (07 Temmuz 2018), İsrail’in Türkiye’ye Karşı Hazırladığı Plan. Yedioth Ahronoth’tan alınmıştır: https://www.mako.co.il/news-military/israel-q3_2018/Article-2cff24e6d957461004.htm?utm_source=Whatsapp&utm_medium=Share&Partner=Whatsapp_Share

el-Alem Televizyonu, (2018). Hamas İsrail’in Türkiye’nin Kudüs’teki Rolüne İlişkin Suçlamalarına Cevap Verdi. http://www.alalam.ir/news/3660811 adresinden alınmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu