İsrail ve Liderlere Suikast Düzenleme Politikası
Hedefler ve Bunların Hamas Örneğinde Gerçekleştirilme Şansı
Ahmed Atawna*
Suikast düzenleme İsrail’in Filistin direniş gruplarına karşı izlediği eski bir politikadır ve Filistin ulusal direnişi kadar uzun bir geçmişe sahiptir. İsrail bu politikayla, Filistin ulusal hareketinin önde gelen liderlerinden bazılarını, fedakarlıklarının ve kendi gruplarının yanı sıra genel olarak ulusun üzerindeki etkilerinin zirvesindeyken ortadan kaldırmayı başarsa da, birçok liderin ve kadronun Filistin’in ölümsüz sembollerine dönüşmesine de katkıda bulundu.
Bu liderlerin bedenleri ortadan kaybolsa da isimleri ve yaşantıları varlığını korumaya devam etti ve Filistinli nesillere ilham kaynağı oldu. Şehadet onları pek çok yönden bir adım öne taşıdı. Mesela bir tane Filistinli bulamazsınız ki, Halil el-Vezir, Salah Halef, Fethi eş-Şikaki, Ahmed Yasin, Abdulaziz er-Rantisi, Yahya Ayyaş ve daha nicesini tanımamış olsun.
İşgalci güç, liderleri ortadan kaldırmaya ve onların ulusal yollar ve programlar üzerindeki rollerini, etkinliklerini ve nüfuzlarını yok etmeye çalıştı ve bu durum direniş örgütlerinin canlılığını etkiledi. Buna rağmen direniş grupları bu politikaya karşı koyup ulusal projeyi ve Filistin’in haklı davasını korumayı başardılar. Ne zaman bir grup geri çekilse veya zayıflasa, başka bir grup öne çıkıyor, sancağı taşıyor ve yolculuğa devam ediyordu. Bir lider olmadığında, başka bir lider sancağı kaldırıyordu. Tıpkı İsmail Heniyye’nin dediği gibi: “Bir lider gider, yenisi gelir.”
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) gruplarından, özellikle de Fetih Hareketi’nden bahsedecek olursak, pek çok yazar ve tarihçi, suikastları siyasi hedeflerle ilişkilendiriyor ve Fetih Hareketi’nin programlarındaki ve siyasi yönelimlerindeki değişimlerin bazı liderlerinin ortadan kaldırılmasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyor. Hatta Oslo Anlaşması’na varılmasında diğer faktörlerin yanı sıra bu politikanın da bir etkisi olduğunu savunuyorlar.
Bazı gözlemcilere göre, birçok siyasi ve ulusal liderin, özellikle de Filistin içinde yaşayanların davranış ve tutumları İsrail tehditlerinden etkilendi. Bu liderler silahlı direnişi destekleyici ulusal bir tutuma bürünmeleri veya siyasi uzlaşıdan vazgeçip işgalci güçle ilişkileri kesme kararı almaları halinde bunun bedelini hayatlarıyla ödeyebilmekteydiler. Mesela merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, rotasını işgalle direnişe çevirmeye ve silahlı direnişi desteklemeye çalışanların muhtemel akıbetine örnek olarak gösterilmektedir.
Bugün, Hamas Hareketi’nin birinci kademe liderlerine karşı gerçekleştirilen yoğun suikastların ortasında, bu suikastların Hamas’ın siyasi programları, yolları ve tutumları üzerindeki etkileri tartışmaya açılıyor. Ayrıca bu durumun hareketin diğer çalışma alanlarına olan etkisi merak ediliyor. Bu noktada şu sorular gündeme geliyor: Hamas, tutumlarını ve siyasi programını değiştirecek mi? İsrail gerçekten bunu mu hedefliyor? Yoksa Hamas örneğinde işler farklı mı işliyor?
Hedef, belirli siyasi amaçlardan ziyade liderlerin tasfiyesi
Hamas Hareketi’nin izlediği yolu ve yapılan suikastların liderleri üzerindeki etkisini incelediğimizde, Siyonist varlığın hedefleri ve dönüşümlerinin yanı sıra Hamas Hareketi’nin yapısıyla ilgili birçok nedenden dolayı farklı bir Filistin deneyimiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu Filistin deneyiminin farklı olduğunu gösteren en önemli hususlar arasında şunlar yer alıyor:
Siyasi çözüm fırsatlarının kaybolması: İsrail’deki aşırılık yanlısı hükümetin Filistinlilerin tüm haklarını reddetmesi ve çatışmayı çözme noktasında Filistin halkının varlığını ve ulusal beklentilerini inkar etmeye dayalı bir politika izlemesinden ötürü işgal hükümetiyle anlaşma şansı kayboluyor. Dolayısıyla burada Hamas’a baskı yaparak gerçekleştirilmesi istenen bir siyasi hedef yok.
Hamas liderlerinin geniş çaplı bir şekilde hedef alınması: Suikastlar gerçekleştirilirken hareket içindeki çeşitli akım ve kanatların liderleri -ister siyasi görüşlerindeki esneklikleriyle ister tam tersi bir şekilde tanınsın- hedef alındı. Bu da suikastların belirli siyasi amaçlardan ziyade kapsamlı bir şekilde liderlerin tasfiyesi için yapıldığını gösteriyor.
Hamas’ın entelektüel ve siyasi liderliğinin uyumu: Hamas’ın entelektüel ve siyasi liderliğinin yapısı büyük ölçüde uyumlu bir yapıda olduğundan direniş ve işgale ilişkin tutum konusunda aralarında ikilik çıkarmak zor.
Arap ve uluslararası durgunluk: Arap dünyası ve uluslararası toplum, Filistin davasına karşı bir durgunluk veya olumsuz bir tarafsızlık içinde bulunuyor. Hiçbir taraf, Filistin davasına hizmet eden belirli bir siyasi seçeneğin üzerine eğilmiyor. Bu durum, işgalci gücün gerçekleştirdiği suikastlara yönelik tepkileri de etkiliyor.
Çatışmanın bölgesel bir boyut kazanması: İsrail açısından bakıldığında, özellikle İran ve bölgedeki müttefiklerinin sahneye çıkmasıyla çatışma, Filistin meselesini aşarak bölgesel ve karmaşık bir mesele haline geldi. Bu durum, çatışmayı birçok taraf için varoluşsal bir mesele haline getiriyor.
Amaç, siyasi çözümleri geliştirmek değil; tasfiye ve boyun eğdirme
Hamas’ın geçmişine bakıldığında, bu aşamada siyasi bir değişim göstermesi ya da geri adım atması beklenmiyor. Hamas, 2017 tarihli Siyaset Bildirgesi’nde ve 2005-2006 Ulusal Uzlaşı Belgesi’nde, ulusal uzlaşma çerçevesinde 4 Haziran 1967 sınırlarında bir Filistin devleti kurulmasını kabul ederek yüksek düzeyde siyasi esneklik göstermişti. Ancak bu esneklik Filistin gerçekliğine hiçbir şey katmadı ve Filistinlilerin nazarında üzerinde mutabık kalınan asgari düzeyin sağlanmasına yardımcı olmadı.
İsrail, Hamas liderlerine suikast düzenlemenin amacının, siyasi hedeflerin yerine getirilmesi için baskı yapmak değil, karşı tarafı tasfiye etmek, zayıflatmak ve boyunduruk altına almak olduğunu açıkça beyan etti. Netanyahu yaptığı konuşmalarda bu hedeften söz ederek, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ve Japonya’da elde edilen zafere benzer şekilde İsrail’in ulaşmaya çalıştığı mutlak zafere değindi.
İşgal hükümeti, Salih el-Aruri ve İsmail Heniyye gibi siyasi hareketi etkileyen liderleri öncelikli hedef olarak belirledi. Bu şekilde liderlerin siyasi çabalarını engellemeyi ve hareketin siyasi niteliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan İsrail, Hamas’ı radikal bir terör örgütü olarak göstermeye ve Hamas’ın yanı sıra Filistin halkına yönelik kanlı savaşını gerekçelendirmeye çalışıyor.
*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü
Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.