İsrail Uzmanı Dr. Adnan Ebu Amir ile İsrail Seçimleri Hakkında
İsrail Uzmanı Dr. Adnan Ebu Amir ile İsrail Seçimleri Hakkında
İsrail’de 1 Kasım’da yapılacak olan erken seçim öncesi seçimlere kaç parti giriyor, hangi ittifaklar var, seçim senaryoları ne yönde? Netanyahu’nun seçimleri kazanması bölgeye nasıl etki eder? İsrail-Türkiye ilişkileri açısından bu seçimlerin önemi nedir? İsrail’deki siyasi partilerin Filistin gündeminde ne var? Herhangi bir partinin ajandasında Filistin meselesini çözmeye yönelik bir program var mı? Çeşitli senaryolar bağlamında Filistin meselesi bu seçim sonuçlarından nasıl etkilenir? İsrail araştırmaları uzmanı Dr. Adnan Ebu Amir ile yaptığımız görüşmeyi ilginize sunuyoruz.
İsrail’de 1 Kasım’da yapılacak olan erken seçim öncesi seçimlere kaç parti giriyor, hangi ittifaklar var, seçim senaryoları ne yönde?
İsrail Merkezi Seçim komitesine onlarca liste sunuldu, 40 kadar liste var ancak seçim rekabeti bunlardan sadece 13 tanesi arasında olacak. Temelde iki blok var: Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisi öncülüğündeki aşırı sağcılar ve Şas Hareketi öncülüğündeki dinci Yahudi partiler Agudat Yisrael ve Degel HaTorah partilerinin çatısı altında birleştiği Birleşik Tevrat Yahudiliği partisi ve Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich öncülüğündeki aşırı dinci Siyonist parti. Bu sağ partiler sivil hahamlardan oluşan dinci sağcılar ve milliyetçi yerleşimci aşırıcıları temsil ediyor. Diğer taraftan “Gelecek Var” partisi liderliğinde oluşan sağ blok veya daha doğru bir ifade ile orta sol bloğu bulunuyor. Şimdiki hükümetin başkanı Yair Lapid bu partinin başkanı aynı zamanda. Solunda ulusal blok var. Bu blokta savaş bakanı Beni Gantz, eski ordu genelkurmay başkanı Gadi Eizenkot, “Yeni Umut” partisinden İsrail Adalet Bakanı Gideon Sa’ar ve Maliye Bakanı Avigador Liberman liderliğindeki Rus partisi “İsrail Evimiz” partisi bulunuyor. Solcu partiler arasında Merav Michaeli liderliğindeki İşçi Partisi ve Zehava Gal-On liderliğindeki Meretz Partisi var. Ayrıca güçlü Arap partiler de var. “Değişim için Arap Hareketi”, Güney İslami hareketi ve Ulusal Birlik bunlardan.
Genel olarak bu şekilde özetledikten sonra parti ve listeleri şimdi de seçim senaryolarına bakalım. Şimdiye kadar kamuoyu anketlerinde hangi bloğun Knesset’teki 120 koltuktan 61’ini alıp hükümet kurabilecek çoğunluğa ulaşabileceği öngörülemiyor. Herhangi bir bloğun tek başına ve istikrarlı bir hükümet kurabilmesi için Knesset’teki koltukların 60’tan fazlasını alması gerekiyor. Aksi taktirde bloklardan herhangi birinin tek başına yeterli sayıya ulaşamaması durumunda hükümet kurma çabaları koalisyonlarla giderilmeye çalışılacak. Bu da başarılı olmaz ise en son seçenek olarak 2023’ün ilk aylarında İsrail’de 6.kez genel seçimler yapılabilir. İsrail’in içinde bulunduğu siyasi çıkmaz durumu devam edebilir.
Bu istikrarsız seçim senaryolarına ilaveten şu da olabilir: Netanyahu’nun veya Lapid’in tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğu sağlaması da mümkündür. Son dakikada farklı sürprizler olabilir.
Peki içerideki bu istikrarsızlık ve belirsizlik İsrail’in dış politikasına nasıl etki ediyor?
Eski Amerikan Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger’in bir sözü var. “İsrail’in bir dış politikası yok. İsrail’de dış ilişkileri olumlu veya olumsuz etkileyen bir iç siyaset var” diyor. Bildiğiniz üzere İsrail’in şu an halihazırda çok sayıda Arap ve İslam ülkesi ile normal ilişkileri bulunmaktadır. Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn, Fas, Sudan ve Türkiye mesela. Bazı devletler de İsrail’le gizli ilişkilere sahiptir. İsrail Trump zamanında başlattığı ve hala daha sürdürdüğü “normalleşme çabalarını” devam ettirmektedir. Bu şekilde İsrail dış politikada ve uzun vadede ekonomik, askeri, güvenlik veya stratejik kararlar almada epey bir rahatlık elde etmiştir. Ancak İsrail’de içerideki istikrarsızlık durumu bölgedeki bazı ülkeleri İsrail ile normalleşme ilişkilerini sorgulama noktasına getirmiştir. Mesela İsrail-Ürdün ilişkileri Netanyahu döneminde en kötü zamanını yaşamaktaydı. Naftali Bennet ve sonrasında Yair Lapid’in gelmesi ile ilişkiler iyileşme yönünde evrilmiştir. Beni Gantz mesela Ürdün Kralı’nı ziyaret etti ve ikili ilişkileri restore etmeye gayret gösterdi.
Ancak Netanyahu’nun seçimleri kazanıp İsrail siyaset sahnesine dönmesi durumunda Ürdün-İsrail ilişkileri büyük ihtimal etkilenecektir. Netanyahu Ürdün Kralına karşı oldukça sert ve düşmanca bir tutum sergiliyordu. Ürdünlüler Netanyahu’nun yeniden seçilmesinden endişe ediyorlar.
Türkiye de böyle bir ülke. Elbette Türkiye de Netanyahu’nun tekrar lider olmasından memnun olmayacaktır. Mavi Marmara’dan Gazze Sahilinde katledilen çocuklar krizine kadar 2010’dan bu yana iki ülke arasındaki sıkıntıların tamamına yakını Netanyahu döneminde olmuştur.
Obama her ne kadar Tel Aviv ve Ankara arasında bir arabuluculuk üstelense de bu iyileştirme pek uzun ömürlü olmamıştı. Dolayısıyla İsrail- Türkiye ilişkilerindeki iyileşme Naftali Bennet zamanında olmuştur. Günümüzde bu iyi ilişkiler büyük elçilerin atanması ile zirveye ulaşmıştır. Netanyahu dönerse ikili ilişkilerin nasıl etkileneceği bilinmezlik içindedir. Ancak şu da bir gerçek ki İsrail’le iyi ilişkiler kurmak için çabalayan bölge ülkeleri İsrail’in iç siyasetindeki istikrarsızlık sebebi ile İsrail ile olan ilişkileri konusunda artık pek istekli değiller. Karşılarında istikrar yoksunu bir siyasi rejimin olması bu ülkeler açısından bir güvensizlik teşkil etmektedir.
Şunu da söyleyelim ki İsrailliler Naftali Bennet ve şimdi de Yair Lapid dönemlerinde bile Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda çok da heyecanlı değiller açıkçası. Çünkü Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri geliştirmek istemesinin aslında Türkiye’nin yeni dönemde uyguladığı dış politikanın bir uzantısı olduğunu görüyorlar. Yani BAE ile normalleşen bir Türkiye, Suudi Arabistan’la, Mısır’la vs. ilişkilerini düzeltmek isteyen bir Türkiye var. Diğer taraftan Türkiye İsrail’le ilişkilerini iyileştirmek istemesine rağmen, durduğu yeri değiştirmemekte; yani Filistin halkını desteklemeye devam edeceğini söylemesi, Gazze ile ilişkilerini sürdürmesi vs. gibi meselelerde Türkiye duruşunu değiştirmedi. Dolayısıyla İsrailliler açısından Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkilerini iyileştirmek istemesinin temel sebepleri arasında ekonomi ve yaklaşmakta olan seçimler bulunuyor. Aynı şekilde seçimlerden sonra Erdoğan hükümetinin devam etmesi durumunda Türkiye’nin eskisi gibi İsrail düşmanlığına döneceğini düşünüyorlar.
Diğer taraftan iki ülke arasında ciddi bir ticaret hacmi söz konusu. Avrupa’ya taşınması planlanan doğal gaz ve Doğu Akdeniz’deki tansiyonun düşürülmesi gibi konularda da İsrail, Türkiye ile ilişkilerinin iyi olması gerektiğine inanıyor. Ancak Netanyahu’nun seçimleri kazanması durumu değiştirebilir. Netanyahu, Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi Türkiye ile sorunlu ülkelerle güçlü ilişkiler kurma yolunu tercih ediyor. Bu da elbette Türkler tarafından hoş karşılanmıyor. Dolayısıyla Netanyahu’nun İsrail siyaset sahnesine dönüşü Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeniden kötü zamanların gelmesi demek olabilir. Bu sebeple de Türkler İsrail seçimlerini yakından takip ediyorlar.
Ancak şu da bir gerçek ki İsrail dış politikası sadece şahıslar ve hükümetlerle ilgili değil. Bir de güvenlik müesseseleri, askeri müesseseler, araştırma merkezleri ve strateji daireleri gibi farklı kurumlar da dış politikada karar merci. Bunlar şimdiki konjonktürde İsrail’in Türkiye ile iyi ilişkiler sürdürmesinin İsrail’in lehine olduğunu düşünüyor. Temelde de böyle düşünmelerinin iki sebebi var: birincisi İran karşı blokta Türkiye ile beraber bulunmak, Türkiye’yi İran karşıtı olarak tutmak. İkincisi Türkiye’nin Hamas ile ve Filistinliler ile olan ilişkisini sınırlamak, Türkiye’nin Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistinlilere yönelik İsrail saldırıları karşısındaki sert tutumunu hafifletmek ve sınırlamak. Yani İsrail’in yeni hükümet başkanı kim olursa olsun İsrailli kurumlar bu sebeplerle Türkiye ile iyi ilişkileri korumak isterler. Ancak tabi Netanyahu’nun kişisel olarak Erdoğan ile bir araya gelmesi onun karizmasını bozacaktır, Netanyahu bu sebeple de askeri ve güvenlik kurumlarının tavsiyelerini göz ardı edebilir. Ya da şöyle diyelim Netanyahu buna ne kadar göz yumar bilinmiyor.
İsrail -ABD ilişkileri hakkında da bir şeyler söyleyelim. İsrail-Amerikan ilişkileri herkesin malumu olduğu üzere çok derin ve önemlidir. İsrail’in dış politikadaki ilişkilerinin temelini Amerikan idaresi ile olan ilişkileri oluşturmaktadır. Amerika İsrail’in adeta büyük abisi gibidir. Netanyahu’nun seçimleri kazanması Biden yönetimi ve Amerikalılar açısından bir kâbus olur.
Biden açısından Netanyahu’nun görevden uzaklaştırılması son derece önemli ve gereklidir. Netanyahu gelirse Biden’ı çok sorunlu, çok tansiyonlu bir dönem beklemektedir. İran ile sıkıntılar özellikle Rus-Ukrayna savaşı da yaşanırken Netanyahu’nun böyle hassas bir dönemde İsrail’in başına gelmesi Biden açısından korkunç günler demektir.
Netanyahu’nun siyaset sahnesine dönmesi İsrail’in Rus-Ukrayna savaşında Rusya tarafına geçmesine sebep olabilir. Netanyahu’nun Çin ile iyi ilişkiler kurmak istediğini biliyoruz. Amerikan yönetimi bu konuda İsrail’e ciddi baskı kuruyordu. Bu baskılar Netanyahu’nun lideri olduğu bir İsrail açısından onu Amerika haricinde başka güçlerle yakınlaşmasına sebep olabilir. Amerika açısından da gelecek İsrail seçimleri çok önemli.
Son olarak tekrar İsrail iç siyasetine dönecek olursak; İsrailli siyasi partilerin Filistin meselesinin çözümüne yönelik programları var mı?
Açıkçası buna kısaca bir cevap vermek gerekirse “yok”. Şu an halihazırda İsrailli siyasi partilerin Filistin meselesinin çözümüne yönelik plan ve programları yok. 2000’lerde Yaser Arafat ve Ehud Barak arasında imzalanan Camp David anlaşmasından sonra İsrailliler, sağcısı olsun solcusu olsun, hepsi “Filistin krizini çözmek yerine Filistin krizini yönetmek” noktasına ulaştılar.
İsrailliler Filistin meselesini çözmenin çok zor olduğunu, pahalıya mal olacağını ve çok şeylerden vazgeçmelerini gerektiğine inandılar. Bunu yapmak zorunda olmadıklarını düşünüyorlar. Bu sebeple de geçici birtakım çözüm önerileri ile gündemi oyalamaktan öteye geçmiyorlar. Örneğin ekonomik barış, özerklik, konfederalizm, federalizm vs. gibi tartışmalar sadece bir oyalama ve erteleme politikası. Gerçekten çözüm istiyorlarsa yapmaları gerek işgal ettikleri topraklardan ayrılıp, Filistin Devleti’ni tanımalarıdır. Buna asla yanaşmıyorlar.
Bu sebeple de İsrailli siyasi partiler Filistinliler ile olan sorunu nasıl yöneteceklerine dair birtakım projeler sunuyorlar ancak sorunun çözümüne yönelik bir programa sahip değiller. Örneğin ekonomi, altyapı, inşa gibi sorunları nasıl çözeceklerine dair projeleri var ama hiçbirinin uzun vadede sorunu nasıl çözeceğine dair bir programı yok.
İsrail siyasi partilerinin iç sorunlar, hayat pahalılığı, din-devlet ilişkisi gibi konularda programları var ama Filistinli mülteciler, Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün statüsü, illegal yerleşim birimleri, sınırlar, su ve diğer kaynakların kullanımı gibi meselelere dair hiçbirinin bir projesi yok. Bu da en sağdan en sola kadar İsrailli siyasi partilerin Filistinlilerin sorunlarını görmeme ve işgali sürdürme konusunda hemfikir olduklarını gösterir.