İsrail Ulusal Güvenlik Stratejisi Yasa Tasarısı: Sistematik Bozukluğun Giderilmesine Yönelik Bir Çaba
Yaser Menna*
7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonunun ardından, İsrail’deki elitler ve düşünce merkezlerinde, işgalci devletin güvenlik doktrinini gözden geçirme gerekliliği konusunda tartışmalar artmaya başladı. Filistin direnişinin gerçekleştirdiği bu saldırısı, işgalci devletin istihbarat, güvenlik, operasyonel ve teknolojik düzeydeki başarısızlıklarını gözler önüne serdi. Ayrıca bu saldırı, İsrail güvenlik doktrininin son kullanma tarihi geçmiş ve mevcut gerçeklik ile yeni gelişmelerle bağdaşmayan eski bir teoriye dönüştüğünü ortaya koydu.
Bu doktrin, esasen 1953’te İsrail’in ilk Başbakanı David Ben-Gurion tarafından şekillendirilen temellere dayanmaktadır ve bu temeller, İsrail’in askeri ve güvenlik stratejileri için standart bir sistem olarak kalmıştır. Ancak, İsrail’in kurulduğu ilk on yıllardaki savaşlardan farklı olan mevcut savaşların doğası ve bölgede yaşanan siyasi ve bölgesel gelişmeler göz önünde bulundurularak yeni bir güvenlik doktrini oluşturma girişimleri olmuştur. Bu doğrultuda belirgin şekilde güvenlik doktrinini güncellemeye çalışan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu olmuştur. 2018 yılında, “2030 Güvenlik Vizyonu” adıyla kabineye bir plan sunmuştur. Bu planın detayları kamuoyuna açıklanmamış olsa da Netanyahu’nun vizyonu, serbest piyasa eğilimleri sayesinde İsrail’in gerçekleştirdiği ekonomik gücün askeri gücü artırmaya katkı sağladığı üzerine temellenmektedir. Ekonomik güç ile askeri güçlerin birleşimi işgalci İsrail için siyasi bir güç oluşturacaktır. Bu birleşim, Netanyahu’nun güvenlik doktrinine dair temel anlayışını oluşturmaktadır.
Ancak, doktrinin özü pek fazla gelişmedi ve Ben-Gurion’un savunduğu ilkeler, caydırıcılık, erken uyarı ve kesinlik üzerinde kalmaya devam etti. Daha sonra bu ilkelere savunma ilkesi eklendi. Bununla birlikte, bir dizi ayrıntılı pratik ilke de türetilmiştir. Örneğin; savaşın hızla düşman topraklarına taşınması, blitzkrieg (çabuk savaş), düşmanın askeri kapasitesini yok etmek ve savaş araçlarını etkisiz hale getirmek için önleyici saldırı gibi.[i] Ancak 7 Ekim saldırısıyla birlikte bu teori tamamen çökmüştür. Çünkü caydırıcılığın işlemediği, erken uyarı sisteminin tamamen başarısız olduğu ve savaşta kesin bir sonucun elde edilemediği ortaya çıkmıştır. Direniş, geçici olarak savaşı Gazze’den 1948’de işgal edilen topraklara taşımayı başarmış ve blitzkrieg stratejisinin geçerliliğini yitirdiği anlaşılmıştır.
7 Ekim saldırısına yol açan hatanın nedenini ve değişen zorluklarla başa çıkabilen yeni bir güvenlik doktrini inşa etme çabasını açıklamak amacıyla, 2 Aralık 2024 tarihinde Likud partisinden Knesset üyesi Dışişleri ve Güvenlik Komitesi Başkanı Yuli Yoel Edelstein’e, El’ad Gil tarafından hazırlanan ‘Ulusal Güvenlik Stratejisi‘ yasa tasarısı sunulmuştur. El’ad Gil, Tachlith İsrail Politikaları Enstitüsü’nde Araştırma Bölümü Başkanıdır. Bu yasa tasarısının amacı, bölgesel ve uluslararası değişkenler ile İsrail güvenlik sisteminin yenilenen ihtiyaçları temelinde, İsrail güvenlik stratejilerini güncellemek için kapsamlı bir çerçeve inşa etmektir.
Bu makale, Gil’in Dışişleri ve Güvenlik Komitesi üyelerine sunduğu yasa tasarısına dair açıklama ve sunumunu içeren belgeyi (enstitünün web sitesinde yayınlanan metni) incelemekte ve 7 Ekim saldırısına yol açan hataları anlamak ve bu hataları düzeltmeye yönelik önerilen çözümleri tartışmaktadır.
Tachlith Enstitüsü
Tachlith (Hedef veya Amaç) İsrail Politikaları Enstitüsü İsrail’deki sosyal, politik ve ekonomik temellerin geliştirilmesine odaklanan stratejik bir araştırma merkezi olarak 2021 yılında kurulmuştur. Milliyetçi Siyonizm ilkelerini benimsediği görülen enstitü esas olarak, sömürgeci devletteki artan krizlere odaklanmaktadır.
Enstitü, iç ve dış güvenlik meselelerine büyük önem vermekle birlikte, esas olarak, gelecekteki zorluklarla başa çıkabilmek için kamu politikası kurumlarını yeniden inşa etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, hükümetin performansını değerlendirir ve kamu kurumlarının etkinliğini artırmayı ve iç sistemin istikrarını güçlendirmeyi amaçlayan reform projeleri sunar. Araştırma programları aracılığıyla, enstitü, ‘İsrail toplumunun’ bileşenleri arasında işbirliğini teşvik etmeyi ve ulusal bir vizyonu gerçekleştirmeyi hedefler, bunun yanı sıra sömürgeci devletteki sosyal sözleşmeyi yeniden inşa etmek amacıyla hukuki ve anayasal reformlara odaklanır.
Burada, bu enstitünün kuruluş koşulları ve zamanlamasının, 2019 yılından bu yana işgal devletinde yaşanan siyasi ve sosyal kriz bağlamından bağımsız olmadığına dikkat çekmek önemlidir. Bu kriz, Knesset için 5 erken seçim turuna gidilmesine yol açmış ve 2023 yılında Netanyahu liderliğindeki iktidar koalisyonu tarafından sunulan yargı reformu planı etrafında derin bir siyasi kriz ve toplumsal çatlak meydana gelmiştir. Bu bağlamda enstitü, işgal devletinin yönetim sistemini ve kurumlarını düzeltme çabasıyla araştırma araçlarını, bilgi birikimini ve siyasi ilişkilerini kullanmaya çalışmakta ve İsrailli toplum içinde toplumsal yarayı sarma amacını gütmektedir.
Enstitü tarafından İsrail halkına hitaben yazılmış açık bir mektubu ele alacağız. Öncelikle bu mektubun “Aḥad Ha’Am” (Halktan Biri) ismiyle imzalanmasının taşıdığı sembolik anlamı düşünelim. Ruhsal Siyonist akımın kurucusu yazar Ashar Ginzburg’un makalelerinde kullandığı müstear isim Aḥad Ha’Am idi. Bu yazar Siyonist projenin erken dönemlerinde “İsrail Toprağından Gerçek” ve “Bu Yol O Yol Değildir” gibi eleştirel reformcu makaleleriyle tanınmıştı. Bu mektupta enstitü 7 Ekim’den bu yana işgal devletinin yaşadığı karmaşık krizin, sosyal birlikteliğin erimesi, devlet kurumlarına duyulan güvenin azalması ve toplumsal ve siyasi kutuplaşmanın artması gibi faktörlerin bir sonucu olduğunu açıkça belirtmektedir.
Buna dayanarak, enstitü, işgal devletindeki siyasi, sosyal, ekonomik ve güvenlik krizlerini çözmeye yönelik yönetim kalitesini iyileştirme görevini çalışmalarının merkezine koymaktadır. 2023 Mart ayında, işgal devletinin Cumhurbaşkanı İshak Herzog’un sunduğu yargı reformları konusunda bir uzlaşma sağlama girişiminde önemli bir rol oynamış ve enstitü, bu konuda bakanlar, yasa yapıcılar ve uzmanlarla müzakerelere katılarak bir çözüm arayışında bulunmuştur.
Enstitü, vizyonlarını oluşturmak ve araştırma projelerini hayata geçirmek için önemli bir araştırmacı ekibine sahiptir. Bunlardan en dikkat çeken isimler şunlardır: Enstitünün kurucusu ve mevcut başkanı Yevgeny Cohen, diplomasi ve yönetim alanlarında uzmanlaşmış olup, daha önce Aba Eban Uluslararası Diplomasi Enstitüsü’nün genel müdürü olarak görev yapmıştır. Elad Gil, Tachlith İsrail Politikaları Enstitüsü’nün baş araştırmacısıdır, Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden hukuk doktorası yapmış ve Reichman Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Tal Mimran ise, “Dijital Çağda Sosyal Sözleşme” programının başkanlığını yapmakta ve Friedrich Siber Çalışmalar Merkezi’nde araştırmacıdır. Mimran, daha önce Friedrich Siber Güvenlik Çalışmaları Merkezi’nde araştırma müdürlüğü yapmış ve orduya ait Uluslararası Hukuk Birimi’nde danışman subay olarak görev almıştır.
7 Ekim Saldırısı: İsrail İçin Bir Dönüm Noktası
7 Ekim 2023’teki saldırı, İsrail toplumu için eşsiz bir şok etkisi yaratmış ve ülkedeki derin iç krizleri ortaya çıkarmıştır. Saldırı, yerleşimciler ile güvenlik kurumları arasındaki güven boşluklarını gündeme getirirken, aynı zamanda İsrail toplumu içindeki artan sosyal ve politik bölünmeleri de ortaya çıkarmıştır. Saldırının etkileri ve hatta ondan önceki yıllarda yaşanan olaylar, İsrail güvenlik teorisinin yeniden şekillendirilmesi gerektiği ihtiyacına yönelik fikirleri güçlendirmiştir. Bu konu, Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü ve Washington Enstitüsü gibi enstitülerin çalışmalarında ele alınmış[ii], ayrıca 2014 yılı Herzliya Konferansı’nda tartışılmıştır.
Tachlith Enstitüsü, İsrail stratejisinin yeniden şekillendirilmesi gerektiğini gündeme getiren kurumlardan biridir. İsrail’deki tartışmalar, stratejinin yokluğuna dair hemen hemen bir mutabakat olduğunu ortaya koymuştur; bu da devletin karşılaştığı zorluklara yanıt verme ve toplumsal birlikteliği güçlendirmeye olan acil ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Enstitü, İsrail siyasal sistemindeki zayıf noktaları belirlemeye ve dijital çağın ve jeopolitik değişimlerin getirdiği zorluklarla başa çıkabilen bir devlet inşa etmek için yenilikçi vizyonlar sunmaya çalışmaktadır.
7 Ekim saldırısının ardından, Tachlith Enstitüsü, sağcı görüşlere sahip “Makor Rishon” gazetesiyle iş birliği içinde, 19 Mart 2024 tarihinde Sderot yerleşiminde “Toplum ve Güvenlik: Nereye Gidiyoruz?” başlıklı bir konferans düzenlemiştir. Bu, 7 Ekim saldırısından sonra bu bölgede yapılan ilk etkinliktir. Konferansta, güvenlik, ekonomi, toplum ve hukuk alanlarındaki temel meseleler ele alınmış, tartışılan konular arasında “İsrail yeni bir güvenlik anlayışı benimsemeli mi?” ve “İsrail’in çevresindeki yerleşimlerin önemi, periferi olmaktan ana dikkat odağına dönüşmesi” gibi konular yer almıştır. Konferansa, bazı önde gelen politik figürler, bakanlar, Knesset üyeleri ve toplum liderleri katılmış; etkinlikte İsrail toplumunun karşılaştığı güncel zorluklar tartışılmış ve güvenlik, kamu hizmeti ve yargı reformları gibi meseleler derinlemesine ele alınmıştır.
Kanun Tasarısı: Güvenlik Stratejisi Oluşturma Yönünde
Tachlith Enstitüsü, Knesset Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi’ne, kapsamlı bir güvenlik stratejisi oluşturma süreci başlatmayı amaçlayan yeni bir kanun tasarısı önerisini içeren bir projeksiyon belgesi sundu. Ancak, bu tasarının kendisi bir güvenlik stratejisi oluşturmayı hedeflemiyor; aksine, stratejinin varlığını sağlayacak bir mekanizma öneriyor. Tasarı, iki ana temele dayanıyor: İlk olarak, bir güvenlik stratejisinin var olması gerektiği, yani stratejinin yokluğunun enstitüye göre bir sorun teşkil ettiği. İkinci olarak ise, bu stratejiyi oluşturacak bir mekanizma kurulması gerektiği, yani bu mekanizmanın enstitünün, strateji eksikliğine karşı önerdiği çözüm olduğu belirtiliyor. Bu bakış açısı ve doğası, enstitünün kamu yönetimini iyileştirmeyi ve kamu kurumlarını reforme etmeyi amaçladığını yansıtıyor.
Duruş belgesi, İsrail’in eski başbakanı David Ben-Gurion’un şu sözleriyle başlıyor: “İsrail’in güvenliği için en büyük tehlike, güvenlikten sorumlu olanlarda görülen entelektüel duraklamadır.” Bu uyarı, İsrail’in yaşadığı güvenlik krizi bağlamında özellikle önemli bir anlam taşımaktadır. Bu entelektüel duraklama, İsrail’deki stratejik karar alma yapısındaki daha derin bir krizin yansımasıdır. Bu durum, emekli General Yitzhak Brik’in açıklamalarıyla örtüşmektedir; Brik, İsrail’in güvenlik birimlerinin “terör” olarak adlandırılan tehditle mücadelede net bir stratejiden yoksun olduğunu vurgulamıştı.[iii]
Yazar, bu sunumdan hareketle, “Hukonseptsyah” (yani kavram veya tasavvur/bakış açısı) teriminin, entelektüel duraklamayı tanımlamak için kullanıldığını belirtiyor. Bu kavram, 7 Ekim sonrası “felaketin” sebebi olarak sıklıkla vurgulanan terimlerden biridir. Ancak, bu kavramın neyi ifade ettiği konusunda bir anlaşmazlık bulunmakla birlikte, tüm siyasetçiler, 7 Ekim öncesi dönemdeki yanlış tasavvurun, hem politik, güvenlik ve askeri düzeyde, hem de toplumda hâkim olan bakış açısının devam etmemesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Yanlış tasavvurun tezahürlerinden biri, İsrailli karar alıcıların, askeri istihbarat birimi “AMAN” tarafından sunulan bir dizi göstergeye dayanarak, Hamas’ın “durdurulduğu” ve İsrail ile savaşmak niyetinde olmadığı yönündeki inançlarıydı. Özellikle Hamas’ın Gazze’deki bazı çatışmalara katılmaması, bu algının güçlenmesine yol açmıştı. Ancak sonradan, bu değerlendirmenin yanlış olduğu ve Hamas’ın, saldırısını başlatmadan önce dikkatlice bir aldatmaca yürüttüğü ortaya çıktı. Bu durum, İsrail’i şaşırtmış ve güvenlik sisteminin çökmesine neden olmuştur.[iv]
İşgal devleti, 7 Ekim öncesi dönemde hâkim olan yanlış tasavvurun tekrar etmemesi için, kanun tasarısı, tüm ilgili kurumların katılımıyla kapsamlı bir stratejinin oluşturulması gerektiğini öngörmektedir. Bu durum, her zaman eksikti, çünkü güvenlik kurumu ve resmî kurumların yıllar boyunca ayrı ayrı gelişmesi, politikaların koordinasyonu ve uygulanmasında zayıflıklara yol açtı. Bu strateji, iki bölümden oluşmalıdır: biri yıllık, diğeri ise çok yıllı olmalıdır. Strateji, kapsamlı, esnek, gelişen ve gerçeklikle birlikte değişimlere tepki verebilen bir yapıya sahip olmalı, entelektüel duraklamayı ve yanlış kavram tuzağına düşmeyi önlemek için sürekli olarak gelişmelidir.
Üç Seviyeli Reform
Kanun tasarısı, reformu bağlantılı üç düzeyde ele almaktadır: Yürütme Gücünde Stratejinin Oluşturulması: Bu düzey, bakanlıklar ve güvenlik birimlerinde stratejilerin oluşturulması ve belgelenmesini içermektedir. Farklı Birimler Arasındaki Etkileşimin Güçlendirilmesi: Güvenlik birimleri ile hükümet arasındaki iş birliğini iyileştirerek, politikaların uyumlu bir şekilde uygulanmasını sağlamayı hedefler. Parlamento Denetiminin Güçlendirilmesi: Knesset Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi’ne düzenli raporlar sunulması, şeffaf bir takip mekanizması sağlar. Bu düzeyler, güvenlik yönetimindeki eksiklikleri ele almak için kapsamlı bir yaklaşım sergilemekte ve geçmiş deneyimlerden yararlanma gerekliliğini yansıtmaktadır.
Kanun tasarısı, 1980’lerde Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı’ndaki reformlardan, özellikle Goldwater-Nichols Yasası’ndan elde edilen derslere dayanmaktadır. Bu, güvenlik ve hükümet kurumları arasında iş birliğini geliştirmek için uluslararası en iyi uygulamaların benimsenmesinin önemini göstermektedir.
Kanun, önerilen stratejinin hükümet tarafından onaylanmasını şart koşmaktadır, bu da hükümetin Knesset ve kamu karşısında sorumluluğunu artırır. Ayrıca, güvenlik stratejisinin her yıl güncellenmesini zorunlu kılmakta, böylece stratejinin acil değişikliklerle uyumlu olmasını ve devlet bütçesiyle ilişkilendirilmesini sağlamaktadır. Burada strateji ile bütçe arasındaki bu bağ, güvenilirliği artırır ve önceliklerin belirlenmesi için daha şeffaf bir çerçeve oluşturur.
Kanun tasarısı, gizlilik ve şeffaflık arasında bir denge kurmaktadır. Strateji belgesine gizlilik getirilmekle birlikte, hükümetin halk için özet bir versiyon hazırlaması zorunlu tutulmaktadır. Bu adım, hassas bilgilerin gizliliğini ihlal etmeden ulusal güvenlik üzerine toplumsal tartışmalara olanak sağlamaktadır.
Sonuç
Önerilen kanun tasarısı, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail’de güvenlik teorisinin yeniden şekillendirilmesi gerekliliği üzerine devam eden tartışmalar bağlamında gelmektedir. Bu saldırı, mevcut güvenlik teorisinin artık geçerli olmadığı ve yeni zorluklarla başa çıkmak için yetersiz olduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir. Tasarı, iki temel ilkeye dayanmaktadır: birincisi, kapsamlı, net, yazılı, yıllık ve çok yıllı bir güvenlik stratejisinin gerekliliği; ikincisi ise bu stratejiyi belirleme mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bu hedef, kanun tasarısının temelini oluşturmaktadır.
Tasarı, güvenlik birimleri arasında koordinasyonu güçlendirmeyi ve güvenlik stratejilerinin yürütme gücünde belgelenmesini hedeflemektedir. Bu bağlamda, ordu, güvenlik ve Knesset gibi farklı devlet kurumları arasında iş birliğiyle geliştirilen yıllık ve çok yıllı ancak net olmayan bir güvenlik stratejisi önerisini sunmaktadır. Ancak, bu yeni teorinin doğası konusunda hâlâ anlaşmazlıklar bulunmaktadır ve açık savaş durumunun, Gazze’de devam eden savaş ve çeşitli etkin ya da potansiyel cephelerin sona ermesinden önce yeni güvenlik stratejilerinin uygulanması olasılığı düşük görünmektedir.
* İsrail Çalışmaları alanında yüksek lisans diplomasına sahip Filistinli araştırmacı.
[i] Daha fazla bilgi için Fadi Al-Nahas. “Güvenlik ve Askeri Kurum”, Filistin Çalışmaları Enstitüsü (2020). https://www.palestine-studies.org/ar/node/1650197
[ii] Gadi Eizenkot, Gabi Sbeoni. “İsrail Ulusal Güvenlik Stratejisi Yönergeleri”, Washington Ortadoğu Politikası Enstitüsü. https://www.washingtoninstitute.org/media/4614
[iii] Yitzhak Brik, “İsrail Güvenlik Kurumu Liderleri, ‘Terörle Mücadele’ Konusunda Hiçbir Stratejiye Sahip Değil”, YouTube platformunda Tov News kanalına verdiği röportaj, 22.06.2023. https://www.youtube.com/watch?v=T8tAi32HjLU
[iv] Aviner Barni’a. “Hamas’a Karşı Caydırma: Bir Arzu Olarak” Hamas’ın 7 Ekim Saldırısı Analizi, Maarakhot, 30.05.2024. https://linksshortcut.com/okpgv