“İsrail Gazze’deki Yerinden Etme Politikalarını Batı Şeria’da Tekrarlıyor”
![](https://vision-pd.org/wp-content/uploads/2025/02/filistin-2234996-780x470.jpg)
İstanbul merkezli Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü Ahmed Atawna, İsrail’in Batı Şeria’daki Cenin ve Tulkarm mülteci kamplarında devam eden operasyonlarına ilişkin Fokus Plus’a özel açıklamalarda bulundu.
Atawna söz konusu operasyonların, İsrail’in Batı Şeria üzerinde tam kontrol sağlamayı amaçlayan politikasının bir parçası olduğunu vurguladı.
İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının, Filistinlilere boyun eğdirme veya zorla yerlerinden etmeye dayanan ve “kararlı plan” olarak bilinen daha geniş bir stratejisini yansıttığını da belirtti.
Kararlı Plan
Batı Şeria’daki askeri operasyonun, İsrail’i şu anda bu operasyonları genişletmeye iten birden fazla bağlamda gerçekleştiğine dikkat çeken Atawna, “Bunlardan en önemlisi Batı Şeria’da, özellikle de kuzeyde Filistin direnişinin tırmanması ve İsrail ile Filistin Yönetimi’nin bu durumu kontrol altına almakta yetersiz kalmasıdır” dedi.
Cenin Mülteci Kampı ve çevresinin daha önce de birçok askeri operasyona maruz kaldığını dile getiren Atawna açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü:
“İsrail işgal ordusu daha önce ‘Yaz Kampları Operasyonu’ sırasında kampa saldırdı ancak direnişi sona erdiremedi. Bunun üzerine Filistin Yönetimi Cenin ve mülteci kampına karşı bir operasyon başlattı ve yaklaşık 50 gün süren bir kuşatma uyguladı. Ancak direniş büyümeye devam etti. Bu nedenle İsrail bu yeni operasyonu başlattı.”
Atawna, İsrail’in mevcut askeri tırmanışının, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich tarafından ortaya atılan ve Filistin-İsrail çatışmasına “boyun eğdirme, yerinden etme veya öldürme” yoluyla tek taraflı bir çözüm dayatmaya dayanan planla uyumlu olduğunun altını çizdi.
İsrail’in bu askeri operasyonları, Filistinlileri çatışmaya ilişkin kendi “vizyonunu” kabul etmeye zorlamak ve Batı Şeria üzerinde tam egemenliğini dayatmak için bir araç olarak kullandığını da ekledi.
ABD’nin koşulsuz desteği
Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü, ABD’nin koşulsuz desteğinin, İsrail’in Filistinlileri Batı Şeria’dan tehcir etmesiyle ilgili “karanlık” planları uygulamasını kolaylaştırdığını söyledi.
Atawna, Batı Şeria’daki operasyonun zamanlamasının, İsrail’e aşırı destek veren bir siyasi ekibe sahip olan Trump’ın başkan seçilmesiyle aynı zamanda yaşandığına da dikkat çekti.
Trump yönetimindeki pek çok yetkilinin, ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz desteği pekiştirecek şekilde “Hristiyan Siyonizm” ya da “Evanjelik Kilise’ye mensup olduğunun da altını çizdi.
Atawna, İsrail hükümetinin ABD’nin koşulsuz desteğini hissetmesiyle, tıpkı Gazze Şeridi’nde olduğu gibi Filistinlilere karşı daha baskıcı politikalar uygulama konusunda cesaretlendiğini dile getirdi.
İsrail işgal ordusunun, Gazze ve Lübnan’daki ateşkesten yararlanarak Batı Şeria’ya odaklandığını söyleyen Atawna açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İsrail artık diğer sıcak cepheler konusunda endişelenmeden, Cenin ve Tulkarm’da kapsamlı askeri operasyonlar yürütmek için daha fazla alana sahip olduğuna inanıyor.”
Gazze’deki yaklaşımın Batı Şeria’da tekrarlanması
Atawna, İsrail’in bu operasyonda, Cenin Mülteci Kampı’nda görüldüğü gibi, hava bombardımanı düzenlenip evlerin yıkıldığı geleneksel askeri operasyon modelinin ötesine geçtiğini söyleyerek şunları ekledi:
“Görünen o ki, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde uyguladığı yerinden etme ve büyük ölçekli yıkım gibi politikalarını Batı Şeria’da da tekrarlamaya çalışıyor. Bu İsrail’in, Batı Şeria’daki askeri taktiklerinde büyük bir değişiklik olduğunu gösteriyor.”
Filistin davası için olası senaryolar
Önümüzdeki döneme ilişkin olası senaryolara değinen Atawna, Filistin siyasi sahnesinde şekillenebilecek dört ana senaryoya işaret etti.
Bunlardan ilkinin Yüzyılın Anlaşması’nın yeni bir biçimde yeniden sunulması olduğunu söyleyen Atawna, “En olası senaryo, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin bazı kısımlarına sınırlı bir Filistin siyasi varlığının dayatılması, Batı Şeria’nın geri kalanının ise doğrudan İsrail kontrolü altında kalması olacaktır” dedi.
Atawna, “İkinci senaryo ise İsrail’e resmi bir anlaşma olmaksızın egemenliğini dayatma özgürlüğü vermektir” diyerek, bunun ABD’nin herhangi bir barış planı ortaya koymadığı, ancak İsrail’in politikalarını sahada uygulamasına izin verdiği bir senaryo olduğunun altını çizdi.
Atawna bu senaryonun, Batı Şeria’nın büyük bölümünün, özellikle de yüzölçümünün yüzde 60’ını oluşturan “C” olarak sınıflandırılan bölgelerin ilhakını içerebileceğini de ekledi.
Batı Şeria’daki İsrail sivil yönetimi
Üçüncü senaryonun “kararlı planın” fiilen uygulanması olduğunu söyleyen Atawna, bu konuya ilişkin açıklamasına şöyle devam etti:
“İsrail herhangi bir resmi siyasi adım açıklamamayı tercih edebilir. Ancak yerleşim birimlerini yoğunlaştırıp, yerleşimcilerin sayısını arttırarak ve Batı Şeria’nın tamamına kendi sivil idaresini dayatarak planı sahada uygulamaya devam edebilir.”
Atawna, Oslo Anlaşması’na göre “B bölgeleri” sınıflandırmasının sona ermesi gibi bu eğilimin göstergeleri olduğunu vurgulayarak, “Bu da Filistin Yönetimi’nin giderek güçlerini kaybettiği anlamına geliyor” dedi.
Dördüncü senaryonun, işgalin yeni gerçekleri dayatmaya devam etmesiyle statükonun korunması olduğunu dile getiren Atawna şunları ekledi:
“Eğer bu gerçekleşirse, İsrail Batı Şeria’daki yerleşim birimlerini ve kontrolünü pekiştirmeye devam edecek. Filistin Yönetimi ise bunun için gerçek anlamda hiçbir adım atmadan “iki devletli çözüm” yanılsaması altında kalmaya devam edecek.”
En tehlikeli senaryo: Filistinlilerin tehciri ve bir “devlet kalıntısının” dayatılması
Atawna, bu senaryolardan en tehlikelisinin “çok sayıda Filistinlinin tehciri ve onlar için parçalanmış bir toprağın dayatılmasını” içeren yeni bir “Yüzyılın Anlaşması” olacağı konusunda uyararak şunları söyledi:
“Filistin Yönetimi, bazı Filistinli akademisyenlerin ‘güdük devlet’ olarak tanımladığı, yani İsrail’in projelerini uygulanmasından sonra Filistinlilerin haklarından geriye kalan bu kırılgan oluşumu kabul etmek zorunda kalabilir.”
Gazze’deki başarısızlığın telafisi için normalleşme çabaları
Atawna, İsrail’in Gazze’deki başarısızlıklarını yeni bir bölgesel normalleşme turuna doğru ilerleyerek telafi etmeye çalıştığını söyledi.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleri üzerinde İbrahim Anlaşmaları’na katılmaları yönünde yoğun bir baskı olduğunun altını çizen Atawna şöyle devam etti:
“ABD başkanının Arap dünyası ve Orta Doğu işlerinden sorumlu danışmanının açıklamalarına göre, İbrahim Anlaşmaları’na katılmak için bekleme listesinde olan 12 Arap ve İslam ülkesinden bahsediliyor.”
Filistin davası bir yol ayrımında
Atawna Fokus Plus’a yaptığı açıklamasının sonunda, Filistin davasının, bu planlara karşı koymak için güçlü bir “Filistin kararlılığı” gerektiren tehlikeli bir aşamadan geçtiğini vurguladı.
Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü, Filistinlilerin askeri, siyasi ya da bölgesel düzeyde benzeri görülmemiş baskılarla karşı karşıya olduğu son derece karmaşık bir tabloyla karşı karşıya olduklarının altını çizdi.
Atawna, bu durumun, Filistin davasını tasfiye etmeye yönelik girişimlere karşı koymak ve Filistinlilerin haklarını hedef alan projeleri engellemek için ortak hareket etmeyi gerektirdiğini de sözlerine ekledi.
Bu röportaj 06-02-2025’te Fokus Plus websitesinde yayınlanmıştır.