Genel Değerlendirme: 2022 Filistin’de Nasıl Geçti

Dr. Ahmed Atawna*

Filistin’de bundan önceki yıllarda olduğu gibi, 2022’de de bir taraftan direniş, fedakârlık ve kahramanlık, diğer taraftan da Siyonizm’in suçları, terörü ile uluslararası ve bölgesel eylemsizlik hakimdi. Olumsuz iç ve dış koşullara rağmen Filistin halkı, direniş ve mücadelesine devam ederken, geçtiğimiz yıl çeşitli düzeylerde çok sayıda gelişme ve olaya tanıklık etti.

Filistinlilerin yaşadığı bölünme ve parçalanma ile Arap ve İslam dünyasının Filistin’e desteğindeki açık düşüş, Filistin’deki aktif güçleri ve Filistin gençliğini işgale meydan okumaya ve onunla kararlılıkla yüzleşmeye devam etmekten vazgeçirmedi.

2022 yılı özellikle Batı Şeria’daki direniş eylemlerinde benzeri görülmemiş bir gelişime tanık olmuş, bu yıl içerisinde 1.300’den fazla silahlı saldırı, araç ile ezme, bıçaklama ve patlayıcı fırlatma operasyonu düzenlenmiştir. Ayrıca taş ve molotof kokteyli atma, yürüyüşler ve gece nöbetleri gibi halk düzeyinde yüzlerce etkinlik ve eylemde bulunulmuş, buna ek olarak Gazze Şeridi’nde üç gün süren bir askeri çatışma yaşanmıştır.

Bu yıl 225 Filistinli şehit olurken, yaklaşık 10 bin kişi de yaralanmıştır. İşgal rejiminden ise 31 kişi öldürülmüş, 560 kişi yaralanmıştır. Dolayısıyla Filistin halkının mücadelesi, sorgulama ve irdeleme konusu değildir. Bilakis, halkın mücadelesinden ziyade siyasal güçlerin performansı sorgulanmalıdır. Zira halkın performansına uyumlu, eşdeğer olmayan ve bu performansa ayak uyduramayan söz konusu güçlerdir. Nitekim mevcut atmosfer Filistin’deki ayrışmanın boyutunu gözler önüne sermekte, Filistin yönetiminin ve birçok oluşumunun gerçeklikten nasıl koptuğunu, gerçekliğe ayak uyduramadığını ve gerçeklikle yapıcı bir şekilde etkileşime giremediğini göstermektedir.

Bu durum akıllara Filistin halkının ve milli mücadelesinin yıllarca maruz kaldığı ve hala da maruz kalmaya devam ettiği tarihi krizi getirmektedir. Zira halk mücadelesi ve direnişin gösterdiği performans ile siyasi güçlerin performansı ve bu güçlerin mücadeleye, Filistin’in haklarının kazanılmasına yatırım yapma kabiliyeti arasındaki uçurum büyük ve genellikle ürkütücü olagelmiştir.

2022 yılında Filistin siyasal güçlerinin performansıyla ilgili şu hususlar öne çıkmaktadır:

  1. Acziyete ve Filistin siyasal kurumlarını yeniden inşa edip harekete geçirememeye teslim olma. Bu kurumların eskimesi, yıpranması ve etkisizliğine rağmen 2022 yılında ciddi bir değişim girişimi meydana gelmemiştir. Her kesim Filistin siyasal kurumlarının parçalarından sahip olduğuna bağlı kalmış, bu da Filistinlilerin ve milli mücadelelerinin başsız ve ortak bir çatısız kalmasına yol açmıştır.
  2. Yerinde sayma, asgari düzeyde dahi olsa Filistin içindeki çıkmazdan kurtulma ve bölünmeyi sona erdirme konusundaki başarısızlık. Cezayir’de ulusal diyalog için defalarca yapılan toplantılara rağmen, herkes sürecin ciddi olmadığının ve bir sonuç vermeyeceğinin farkındaydı. Çünkü bu toplantılar herhangi bir karşılıklı anlaşma veya anlayışa dayanmamakta, bilakis Filistin davasına karşı hala olumlu tutumlar benimseyen bir Arap ülkesinin siyasi nezaketi bağlamında gerçekleşmekteydi.
  3. İşgal rejimiyle çatışmaları yönetmede kimi zaman aceleci ve plansız tepkilerin devam etmesi ve genellikle duygusal davranışların ve dar hesapların baskın gelmesi. Bunun örneklerinden biri, ağustos ayında meydana gelen ve 48 Filistinlinin şehit olduğu ve 360 Filistinlinin de yaralandığı askeri çatışmadır. Bu çatışma, Filistinliler arasında çatışmanın gerekçeleri, uygunluğu ve yönetimi hakkında büyük bir tartışmanın doğmasına yol açmıştır. Aynı şekilde Cenin Tugayları ve Aslanlar Yuvası gibi Batı Şeria’da son zamanlarda ortaya çıkan askeri oluşumlara ilişkin siyasal yönetimin tutumu da bu tartışmalara dahil olmuştur. Bu oluşumlar Batı Şeria’daki zorlu şartlara karşı büyük bir isyan niteliği gösterse de ulusal sahnedeki karmaşıklığın, tutarsızlığın ve bölünmenin boyutlarını da gözler önüne sermektedir. Ayrıca siyasal yönetim, bu direnişçi güçlere ne genel siyasal düzeyde ne de milli düzeyde yatırım yapmıştır. Bu direnişçi güçler birlik, beraberlik ve dayanışma için bir fırsat olabilecekken, Filistin içindeki ve hatta bazı direnişçi güçler arasındaki çatışma ve uyumsuzluğu arttırmıştır.
  4. Siyaset ufkunun sürekli kapalı olması, milli projelerin belirsizliği ve özellikle de üzerinde anlaşmaya varılan asgari program niteliğindeki iki devletli çözüm fırsatının olmaması bağlamında, uzlaşmaya dayalı bir ulusal vizyon veya proje formüle edememe. Aynı şekilde 1948 Filistin topraklarındaki partilerin benimseyerek faaliyet yürüttüğü siyasal yaklaşımın başarısız olması ve sona ermesi, yine Filistin diasporasının ulusal hareket içerisindeki rolünü araması ancak bu rolün açık ve etkili bir formülasyonunun bulunmaması. 2022 yılı, Filistinliler ulusal programları için bir formül üzerinde anlaşamadan geçti ve Filistinliler, her biri diğerininkinden farklı bir vizyon ve proje öneren yolunu kaybetmiş kurumlar, gruplar, aydınlar ve halk güçleri olarak kaldılar.
  5. Filistinlilerin siyasi yalnızlığının devam etmesi ve Arap ve İslam dünyasının Filistin davasına resmi düzeydeki desteğinin azalması. Geçtiğimiz yıl içerisinde Cezayir’in gösterdiği gayretlere rağmen, hiçbir taraf Filistinlilere ciddi bir destek göstermemiş, Filistin meselesine öncelikli bir mesele olarak yaklaşmamıştır. 2022 yılı, Arap Birliği’nin toplantısı veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki oylama gibi istisnalar dışında, etkili ve gerçek diplomatik çabalardan yoksun geçmiştir.
  6. Özellikle siyasal ve partisel kurum ve güçlerin değerlendirme, inceleme ve özeleştiri yapmaması. Bu durum, yalnızca 2022’yle sınırlı olmayan bir felakettir. Nitekim Filistin’in milli yürüyüşü ve performansı, siyaset, ordu ve güvenlik gibi çeşitli düzeylerde yapılacak ciddi ve sistematik bir değerlendirme ve incelemeden yoksundur. Bu alanda yalnızca Filistin’deki bazı tarihsel süreçleri ve Filistin’deki faaliyetlerin bazı yönlerini eleştirel bir şekilde belgeleyen düşünürlerin ve entelektüellerin ya da tarihsel liderlerin bir takım bireysel çabalarını bulabilmekteyiz. Bu da Filistinlilerin kendilerini tekrar etmelerine, aynı hataları yapmalarına ve birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmamalarına neden olmaktadır. Bu nedenle Filistin’deki grupların kuruluş yıldönümü kutlamalarına, grupların, kurumların ve genel olarak ulusun performansının yıllık bir değerlendirilmesinin eşlik etmesi gerekmektedir.

Filistin’deki durum karşısında, 2022 yılında Siyonist devlet düzeyinde meydana gelen gelişmelerin başlıcaları ise şunlardır:

  • Asgari düzeyde dahi olsa Filistinlilerin haklarını reddetme ve karşı çıkma cüretinde artışa yol açan radikalizmde yükselme ve sağa kayma. Bu durum yeni Netanyahu hükümetinin politikalarında açık bir şekilde görülmektedir. Bu politikaların başlıcaları tarihi Filistin topraklarını yalnızca Siyonist Yahudilerin hakkı olarak görme ve 1967 sınırlarındaki bir Filistin Devleti düşüncesini tamamen reddetmedir.
  • Yerleşim faaliyetlerini arttırma, yeni yerleşimler inşa etme ve mevcut yerleşim birimlerini meşrulaştırma. Halihazırda Batı Şeria’daki yerleşimci sayısı 800 binin üzerindedir. Ayrıca Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlar, yine Araplar ve Müslümanların duygu ve tutumlarına bakılmaksızın İbrahim Camii’ne yönelik ihlaller yoğunlaştırılmıştır.
  • Gazze Şeridi’ne yönelik ablukanın devam etmesi, Gazze halkının istikrar ve güven içerisinde hissetmesinin engellenmesi, buradaki Filistinlilerin her zaman yeni bir kanlı saldırı düzenlenmesi tehdidiyle güvenlik, ekonomi ve sosyal yaşam açısından sürekli bir baskı altında tutulması.
  • Saha harekâtında inisiyatifi yeniden tesis ederek ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria’da önemli isimlere yönelik suikastlar gerçekleştirerek, 2021 yılındaki Seyfü’l Kudüs Savaşı’nın maddi ve manevi sonuçlarını baltalama. Ayrıca Filistin’deki diğer bölgeleri bir kenara bırakarak yalnızca Gazze’de çatışma çıkarma, Mescid-i Aksa’yı izole etme ve buraya yönelik ihlallerini aşırı düzeye getirme, Batı Şeria’da işlediği cinayetleri yoğunlaştırma ve herhangi bir caydırıcı yaptırım olmadan sokaklarda ve kontrol noktalarında cinayetler işleme. Nitekim 2022 yılında yalnızca Batı Şeria’daki şehitlerin sayısı yaklaşık 175 iken, 9 binden fazla kişi de yaralanmıştır.
  • Siyonist devletin gerek tamamen gerekse de kısmi normalleşme yoluyla çok sayıda Arap ve İslam devletiyle siyaset, güvenlik ve ekonomi alanındaki ilişkilerini güçlendirmesi. Aynı şekilde tarihi müttefiki olmayanlar da dahil olmak üzere uluslararası düzeyde resmi ilişkilerinin artması ve kendisine yapılan uluslararası sponsorluğun devam etmesi. Nitekim İsrail; Çin, Rusya ve Hindistan gibi süper güç adayı güçlerle, Netanyahu’nun yeniden iktidara gelmesiyle daha da güçlenebilecek kuvvetli ilişkilere sahiptir.
  • 2022 yılı, tanık olduğu iç karışıklıklara ve partisel bölünmelere rağmen işgal rejimindeki siyasi ve parlamenter sürecin dinamizmini yeniden teyit etmiştir. Milletvekili seçimlerinin yapılması ve çoğunluk hükümetinin kurulması, bu esnada da herhangi bir şiddetin veya iç karışıklığın meydana gelmemesi, bazı yönlerden işgal rejiminin siyasi ve idari sisteminin canlılığını ifade etmektedir.

Filistin halkı hala hafife alınmayacak bir düşmanla karşı karşıyadır ve pek çok zayıflık faktörüne ve bazı yönlerden yaşanan gerilemelere rağmen ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bu nedenle Filistin halkının, söz konusu düşmanın neden olduğu zorluğun derecesine ulaşan bir performans göstermesi gerektirmektedir.

Filistin’in iç düzenini güçlendirmesi, idari kurumlarını reforme etmesi, vizyonunu ve üzerinde uzlaşılan programını formüle etmesi, Filistin yönetim yapısında köklü değişikliklere gitmesi ve Arap ve İslam dünyasının desteğinin yeniden gündeme alınması, Filistin davasının güvenliğini sağlamak, milli hakların elde edilmesi yolunda ilerlemek ve Filistin halkının göstermiş olduğu fedakarlıkların mertebesine erişmek için gerekli şartlardır.

Geçtiğimiz uzun yıllar boyunca hâkim olan mevcut durum, artık devam etmemelidir. İşgal devletindeki gelişmelerle, bölgesel ve uluslararası şartlarla kesişmesi ışığında mevcut durum, Filistin davası ve geleceği açısından gerçek bir tehlike oluşturmaktadır.

Bazıları bu okumayı acımasızlık veya karamsarlık bağlamında değerlendirmek isteyebilir ve zaten bu, ulusal performanstaki, özellikle de liderlik düzeyindeki, zayıflama ve yetersizliği haklı çıkarmak için alıştığımız tutumdur. Yukarıda anlatılanların farkında olmamız, Filistin davasının yaşadığı sorunların yalnızca kendisinden ya da Filistin yönetiminin performansındaki yetersizlikten kaynaklandığı anlamına gelmez. Zira uluslararası ve bölgesel etkenler ile Siyonist devletin Batı ve Doğu’dan aldığı sınırsız desteği görmezden gelmek mümkün değildir. Nitekim işgal devletine yönelik bariz ve kör bir tarafgirlik vardır ve bu devlet başlangıcından beri sömürgeci güçlerin bir projesi olup uzun yıllardan bu yana bu güçler tarafından desteklenmektedir.

Ancak bu, Filistinlileri davalarının içinde bulunduğu durum konusundaki sorumluluktan muaf tutmamaktadır. Filistin’deki “yönetimsel” performans yetersizliği, Siyonist rejimin öznel ve nesnel güç faktörleriyle kesişmiş, bu da Siyonist rejimin kendi lehine puan toplamaya devam etmesine olanak sağlamış ve Filistin’deki yıpranma durumunun birçok açıdan sürmesine yol açmıştır.

Sonuç olarak, Filistin yönetiminin şekli ve performansında gerçek ve etkili bir değişiklik olmadıkça, Filistin’in performansında da niteliksel veya anlamlı bir değişiklik olması beklenemeyecektir. Böylece yıllar geçecek ve Filistin halkı geçmişin üzerine eklenecek yeni mücadeleler ve fedakarlıklar ortaya koyacak fakat milli davasında etkili ve gerçek bir başarı elde edemeyecektir.

*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu