Gazze’de Ateşkes Anlaşmasından Sonra İsrail Siyaseti
![](https://vision-pd.org/wp-content/uploads/2025/02/المشهد-الإسرائيلي-بعد-الحرب-موقع-.png)
Saher Ghazawi
Giriş
Ateşkes anlaşmasının imzalanması ile bazı bakanların istifası ve diğerlerinin hükümetten çekilme tehdidinde bulunması aynı zamana denk geldi. Bu durum, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bu anlaşmayı imzalama yönündeki eğilimleri ve hükümetinin istikrarına etkilerine ilişkin soruları gündeme getirdi. Anlaşmanın kabul edilmesi, seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump’ın baskıları, siyasi bir yolun gerekliliğini savunan İsrail ordusu, esir tutulan İsraillilerin ailelerinin baskıları ve kamuoyunun desteği sonucunda gerçekleşti. Yapılan bir anket, İsraillilerin %73’ünün ateşkes kararını desteklediğini ortaya koydu. Ayrıca, askeri operasyonların savaşın ilan edilen hedeflerine ulaşamaması da hükümeti bu kararı almaya iten bir başka etken oldu.
Bu rapor, Netanyahu’nun anlaşmayı onaylatmak için sahip olduğu seçenekleri ele almaktadır. Bu seçenekler arasında koalisyon ortaklarını ikna etmek, muhalefete yönelmek ya da erken seçimlere gitmek yer almaktadır. Raporda Netanyahu’nun kararları üzerindeki iç ve dış baskıların etkisi ve İsrail’deki hükümet koalisyonunun geleceği de incelenmektedir. Raporda ayrıca, İsrail’de iktidardaki sağ kanadın, Katar-Mısır-Amerikan arabuluculuğuyla 19 Ocak 2025’te, 471 gün süren savaşın ardından imzalanan Gazze’deki ateşkes anlaşmasının ardından hükümet koalisyonunun bütünlüğünü koruyup koruyamayacağı tartışılmaktadır. Anlaşma, esir değişimini, İsrail ordusunun kademeli olarak geri çekilmesini, Filistinli mültecilerin geri dönüşünü ve onlara insani yardım sağlanmasını içermektedir.
İsrail Sağ Koalisyonunun Bileşimi ve Ben-Gvir’in İstifasından Önceki Durumu
2019’dan bu yana İsrail, sürekli bir siyasi kriz içinde bulunuyor ve bu durum son dört yılda beş genel seçimin yapılmasına neden oldu. En son seçim 1 Kasım 2022’de gerçekleşti. Bu sık seçim döngüsü, İsrail’deki siyasi istikrarsızlığın ve derin bir yönetim krizinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bu süreçte Başbakan Binyamin Netanyahu, Kasım 2019’da İsrail Başsavcısı tarafından rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılanmasına karar verilmesiyle ciddi hukuki sorunlarla karşı karşıya kaldı.
Krizin boyutu, Mart 2023’te hükümetin yargıyı kısıtlama planlarına karşı geniş çaplı protestoların patlak vermesiyle daha da büyüdü. Bu protestolar, İsrail toplumundaki siyasi kutuplaşmayı derinleştirdi ve devletin genel çıkarlarından çok kişisel çıkarların öne çıkmasıyla ilgili endişeleri artırdı. Bu durum, İsrail toplumunun yapısını tehdit eden ve iç bölünmeleri artıran bir faktör haline geldi. Aynı dönemde Netanyahu’ya yakın kişilerin, Hamas’a ait olduğu iddia edilen gizli belgeleri ele geçirmek amacıyla üst düzey bir ordu mensubunu şantajla baskı altına aldığına dair yeni bir skandal patlak verdi. Bu skandal, İsrail’deki siyasi ve güvenlik ortamını daha da karmaşık hale getirirken, hükümet ile muhalefet arasındaki gerilimi artırdı.
İsrail’deki Siyasi Kriz ve Netanyahu’nun Sağ Koalisyonu
İsrail’deki siyasi kriz, 7 Ekim 2023’e kadar devam etti. Bu tarih, Netanyahu hükümetinin yargı reformu planları ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın görevden alınması nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu bir döneme denk geldi. Ancak savaşın patlak vermesiyle birlikte, toplum “dış düşmana” karşı birleşti, iç siyasi krizler ikinci plana itildi. Bu süreçte, ulusal birlik hükümeti kuruldu ve Benny Gantz ile Gadi Eizenkot (Mavi-Beyaz İttifakı’ndan) hükümete katıldı. Buna rağmen, siyasi krizin unsurları varlığını sürdürdü. Gantz ve Eizenkot’un istifası, Gallant’ın görevden alınması ve Haredi (Ultra-Ortodoks Yahudiler) zorunlu askerlik yasası krizi, hükümet içindeki gerilimleri artırdı. Gazze’de ateşkesin sağlanmasıyla birlikte bu kriz yeniden gün yüzüne çıktı ve İsrail hükümeti ile toplumu için daha fazla bölünme ve meydan okumayı beraberinde getirdi.
İsrail’in 37. hükümeti, Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi tarafından kuruldu. Kasım 2022 seçimlerinden sonra Netanyahu, sağcı partilerle ittifak yaparak 120 sandalyeli Knesset’te 64 sandalyelik bir çoğunluk sağladı. Daha sonra Eylül 2024’te Gideon Sa’ar’ın Yeni Umut Partisi’nin koalisyona katılmasıyla bu sayı 68’e çıktı.
Netanyahu’nun sağcı hükümeti, dini ve milliyetçi sağ partilerin birleşiminden oluşuyor ve Knesset’te rahat bir çoğunluğa sahip. Bu siyasi yapı, özellikle 15 ay süren savaş sürecinde hükümetin politikalarına doğrudan yansıdı. Buna karşılık, muhalefet güçlü bir siyasi alternatif sunmaktan uzak ve yalnızca iç meselelerde bazı öneriler getirebiliyor. Son Knesset seçimlerinden sonra yapılan anketlerde hükümete verilen destek azalmış olsa da, sağcı partilerin Knesset’teki hakimiyeti koalisyonun istikrarını korumasını sağlıyor. Bu da Netanyahu hükümetine güvenlik ve dış politika alanlarında önemli kararlar alma konusunda geniş bir hareket alanı tanıyor.
Netanyahu hükümetinin Knesset’teki sandalye sayısı, İtamar Ben-Gvir ve partisi Otzma Yehudit’in (Yahudi Gücü) istifasıyla 62’ye düştü. Ben-Gvir, Gazze’de varılan ateşkes anlaşmasını protesto ederek koalisyondan ayrıldı. Bu gelişmeyle birlikte, Likud Partisi içinden Ben-Gvir’e yönelik tepkiler yükselmeye başladı. Parti üyelerinden bazıları, “Ben-Gvir’in oyunlarından bıktıklarını” ve onu bir sonraki seçimlerde saf dışı bırakmak istediklerini açıkça dile getirdi. Netanyahu’nun da Ben-Gvir’e karşı kişisel bir kin beslediği öne sürülüyor. Özellikle, Netanyahu’nun bir ameliyat geçirmesinin ardından, koalisyonun bütçe yasasını geçirebilmesi için Ben-Gvir’in baskısıyla hükümet toplantısına tekerlekli sandalyeyle katılmak zorunda kalması bu gerilimi artıran unsurlardan biri olarak görülüyor. İsrail basınından Maariv gazetesi, Netanyahu’nun Ben-Gvir’i siyasi olarak saf dışı bırakmaya kesin karar verdiğini ve ilerleyen süreçte onun partisini içeriden bölerek dağıtmayı planladığını yazdı. Öte yandan, Ben-Gvir’in istifası, Bezalel Smotrich liderliğindeki Dini Siyonizm Partisi’nin de koalisyondan çekilme tehdidinde bulunmasına yol açtı. Smotrich, ateşkes sürecinin ilk aşamasının tamamlanmasının ardından savaşın yeniden başlatılmaması halinde hükümeti terk edeceklerini duyurdu. Ancak mevcut siyasi dengeler göz önüne alındığında, bu tehdidin hayata geçirilip geçirilmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Tablo (1): 37. İsrail Hükümetinin Unsurları
Parti | Parti Başkanı | Siyasi Yönelimi | Sandalye Sayısı |
Likud | Binyamin Netanyahu | Liberal sağdan Siyonist (Klasik sağ) | 32 |
Şas | Aryeh Deri | Doğu (mizrahim) asıllı dindar Yahudileri temsil ediyor | 11 |
Yahadut HaTora HaMeuhedet Birleşik Tevrat Yahudiliği | Yitzchak Goldknopf | Radikal sağcı dinci, Yahudi şeriatıyla yönetilecek bir Yahudi devleti kurulmasını istiyor | 7 |
Dinci Siyonizm Partisi | Bezalel Smotrich | Tevrat ve Siyonizm’in hedeflerini gerçekleştirmek için silah ve şiddete dayalı bir mücadele savunuyor | 8 |
Otzma Yehudit/ Yahudi Gücü | Itamar Ben-Gvir | Radikal sağcı “KAH” hareketinin takipçileri olarak tanımlıyorlar kendilerini | 6 |
Yeni Umut | Gideon Sa’ar | Ortanın sağı ile ulusal liberal sağ arasında bir parti | 4 |
Toplam | 68 (Ben Gvir’in istifasından sonra 62) |
Netanyahu Hükümeti: Zorluklara Karşı Dayanıklılık mı, Yoksa Krizleri Ertelemek mi?
Bu bağlamda önemli bir soru ortaya çıkıyor: Ateşkes anlaşması İsrail hükümetini dağıtacak mı? Ancak bu soruya yanıt vermeden önce, ateşkes ve esir değişim anlaşmasının, İsrail’deki iktidar koalisyonunun birliğini ve geleceğini tehdit eden en önemli zorluklardan biri olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bununla birlikte, bu zorluk, Netanyahu’nun mevcut hükümetinin karşı karşıya kaldığı ilk meydan okuma değildir. Netanyahu, hükümetinin yolunu kesen büyük krizlere rağmen birliğini korumayı başardı. Örneğin, 7 Ekim başarısızlığının ardından, emekli General Benny Gantz liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi ile bir acil durum hükümeti kurarak siyasi meşruiyetini yeniden kazandı. Ayrıca, Haredilerin (Ultra-Ortodoks Yahudilerin) askere alınmasıyla ilgili yasayı geçirmeyi başararak hükümetin istikrarını tehdit eden bir krizi atlattı ve böylece dini partilerle olan ittifakını güvence altına aldı. Gantz’ın hükümetten çekilmesine rağmen, koalisyon Knesset’te 62 sandalyelik çoğunluğunu koruyarak yasal varlığını sürdürdü. Bunun yanında, Netanyahu, devam eden halk protestolarına ve erken seçim taleplerine rağmen, sağcı blok içindeki desteğini kullanarak hükümetini ayakta tutmayı başardı.
Bu stratejilerle Netanyahu, art arda gelen krizler içinde hükümetinin istikrarını koruyabildi ve yükselen zorlukları yönetmede siyasi taktiklerine güvendi.
Gazze Savaşı ve Netanyahu’nun İç Siyasi Hesapları
7 Ekim 2023’te Gazze Savaşı’nın başlangıcından itibaren, Netanyahu ilan edilen ve edilmeyen hedeflerini gerçekleştirebilmek amacıyla savaşı uzatmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi, Gazze Şeridi’nin yaşanmaz bir bölgeye dönüştürülmesi gibi hedeflere ilaveten iç siyasetteki bazı faktörler de savaşı uzatmak için gerekliydi. Bunların başında halk desteğini yitirmek ve savaşın durması durumunda parlamento seçimlerini kaybetmek korkusu yer almaktadır. Pratikte, Netanyahu stratejisini, sağcı hükümet koalisyonunun istikrarı, parlamentodaki çoğunluğuna, iç muhalefetin zayıflığına, İsrail toplumunda savaşın geniş bir destek bulmasına ve ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin sağladığı tam desteğe dayandırmıştır. ABD’nin Netanyahu hükümetine sağladığı sınırsız askeri ve siyasi destek, savaşın uzatılmasına olanak sağladı. Washington, BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’i koruyarak ve uluslararası yaptırımları engelleyerek Netanyahu’nun elini güçlendirdi. Öte yandan, ABD, Netanyahu’nun Mayıs 2024’te duyurduğu esir takası anlaşmasını iptal etmesine etkili bir baskı yapmadı, aksine bu konuda büyük bir hoşgörü gösterdi. Bu durum, ABD’nin Gazze’de süregelen savaşın devam etmesine sessiz bir şekilde onay verdiği ve İsrail’in savaş politikasını dolaylı olarak desteklediği yönündeki tartışmaları artırdı.
İsrail’de Ateşkes Sonrası Siyasi Manzara
Gazze’deki ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından, İsrail’in siyasi sahnesi zayıf ve kırılgan bir görünüm sergiliyor. Netanyahu liderliğindeki hükümet, sağ bloktan 68 Knesset üyesinin desteğini alsa da, iktidarını sürdürebilmek için siyasi şantajlara ve koalisyon içindeki çıkar birlikteliklerine dayanıyor. Bu durum, hükümetin uzun vadeli istikrarını tehdit ediyor. İtamar Ben Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit partisinin hükümetten çekilmesi, hükümete olan güvenin kaybolduğu veya hükümeti devirmeye yönelik bir girişim anlamına gelmiyor. Aksine, bu adım Netanyahu’ya baskıyı artırma stratejisi olarak görülüyor.
Öte yandan, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, esir takası anlaşmasının ilk aşaması tamamlandıktan sonra savaşın yeniden başlatılmaması durumunda hükümetten çekilmekle tehdit ediyor. Bu tehdit, koalisyon içindeki siyasi durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak bu tehdidin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsiz. Smotrich’in hükümette kalma şartlarından biri, Gazze’ye yönelik askeri operasyonların yeniden başlatılmasıydı. Bu nedenle, Netanyahu Batı Şeria’daki taleplerini karşılayarak Smotrich’i memnun etmeye çalıştı.
Bu talepler şunları içeriyor:
- İsrail ordusunun Batı Şeria’daki askeri operasyonlarının kapsamını genişletmesi,
- Cenin’e “Demir Duvarlar” adı altında yeni bir askeri operasyon düzenlenmesi,
- 6 yeni askeri taburun sevk edilmesi ile Batı Şeria’daki İsrail askeri varlığının arttırılması,
- Bölgedeki kontrol noktalarındaki baskının artırılması.
Smotrich’in “Hamas’ın tamamen yok edilmesi” ve “tüm rehinelerin geri getirilmesi” şeklindeki iki temel şartta ısrarı, hükümet üzerindeki baskıyı artırıyor. Aynı zamanda, Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir, Smotrich’e anlaşma kabul edilirse hükümetten istifa etmeye çağrısında bulundu. Bu durum, Netanyahu’nun koalisyonunun ciddi bir sınamayla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Buna rağmen, Dini Siyonizm Partisi, anlaşmanın ilk aşamasının uygulanmasını ve rehinelerin serbest bırakılmasını Netanyahu’nun İsrail ordusunun eninde sonunda Gazze’ye geri dönmesini garanti etmesi şartıyla kabul etti. Bu süreçte Netanyahu, anlaşmanın ilk aşaması tamamlanana kadar hükümet içindeki muhalefetin etkisini en aza indirmeye çalışıyor.
Netanyahu koalisyon hükümetindeki ortaklarına verdiği vaatleri -örneğin Gazze’deki çatışmanın yeniden başlatılması gibi- yerine getirmekte zorluklar yaşıyor. Bu da iç gerilimleri arttırıyor. Bu bağlamda, muhalefet lideri Yair Lapid, hükümete “güvenlik ağı” sunmayı teklif etti; bu ağ, esir değişim anlaşmasının tamamlanması ve kaçırılan İsraillilerin ve ölülerin cesetlerinin geri getirilmesine kadar bir mühlet tanıyordu. Ancak muhalefet partilerinin bu tekliflerine rağmen, Netanyahu bunlara güvenmiyor ve bazı İsrailli yorumcular, Netanyahu’nun hükümetindeki herhangi bir istikrarın geçici olacağına inanıyor. Koalisyonun istikrarını korumak için Netanyahu, Otzma Yehudit ve Dini Siyonizm partilerine baskı yaparak içlerinde bölünmeler yaratmayı veya Gazze Şeridi’ndeki savaşa geri dönmeyi planlıyor.
Ne olursa olsun Netanyahu, hükümetin feshedilmesi ve erken parlamento seçimlerinin yapılması gibi daha zor bir senaryodan kaçınmaya çalışıyor; bu durum, yolsuzluk ve güveni kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılanırken onun durumunu daha da karmaşıklaştırabilir. Ayrıca hükümet koalisyonu, -özellikle dini partiler ve aşırı sağ tarafından güçlü bir şekilde karşı çıkılan askerlik yasası gibi- ciddi yasal zorluklarla karşı karşıya. Bunun yanı sıra, 7 Ekim “felaketiyle” ilgili bir soruşturma komitesinin kurulması talepleri, hükümetin bağımsız bir komite kurmaktan kaçınarak hükümetin kontrolündeki bir soruşturma komitesine yönelmesi nedeniyle siyasi gerilimleri artırıyor; muhalefet, hükümetin bu tutumunun sorumluluktan kaçmak olarak değerlendiriyor.
Koalisyon içindeki hâkim görüş, Knesset’teki 68 milletvekilinin çoğunluğunun, Ekim 2026’daki seçimlere kadar siyasi istikrar sağlayacağıydı. Ancak esir takası anlaşması ve askerlik yasası konusundaki anlaşmazlıklar, koalisyonun kaderini belirleyecek kritik faktörler arasında sayılıyor. Diğer taraftan, askerlik yasası büyük bir engelle karşılaşıyor; Savunma Bakanı İsrael Katz, Haredi direnişi nedeniyle yasayı ilerletme konusunda başarısız oldu. Hükümet ayrıca 7 Ekim felaketiyle ilgili soruşturma komitesinin kurulması konusunda gecikmeler yaşıyor. Bu bağlamda, eski Adalet Bakanı Ayelet Shaked, siyasi yetkililerle yaptığı görüşmelerde, siyasi sistemin seçime doğru gittiğini vurgulayarak, “Askerlikten muafiyet yasası geçemez” dedi. Ayrıca, “7 Ekim sonrası realite değişti, orduya asker gerekiyor” diyerek, siyasi liderliği sorumluluk alıp seçimleri ilan etmeye çağırdı.
Netanyahu Hükümetinin Siyasi Durumuna Analitik Bir Bakış
Son siyasi gelişmeler ışığında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümeti büyük zorluklarla karşı karşıya. Bu zorluklar, koalisyonun istikrarını doğrudan etkileyebilir. En önemli soru şu: Koalisyonun bugüne kadar ayakta kalması, krizleri gerçekten aşabilme becerisini mi gösteriyor, yoksa karmaşık koşullar altında sorunların sadece ertelenmesinden mi ibaret? Hükümet şu anda göreceli bir istikrara sahip olmasına rağmen, iç ve dış baskılar nihayetinde koalisyonun dağılmasına yol açabilir. Bu da hükümetin gelecekteki krizlerle başa çıkma kabiliyetini tehlikeye sokuyor.
İsrail’deki sağcı hükümetin koalisyon bütünlüğünü koruma mücadelesinde karşılaştığı başlıca zorluklar şunlardır:
- 7 Ekim 2023 Felaketi İçin Soruşturma Komisyonu Talebi: Bugündeki felaketi soruşturmak için bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulması talebi giderek artıyor. Netanyahu bu girişime şiddetle karşı çıkıyor. Bu mesele, koalisyon içindeki gerilimleri tırmandıran en önemli konulardan biri haline gelmiş durumda, Muhalefet, adalet için gerekli bir adım olarak görürken, Netanyahu bunun hükümetin itibarına zarar vereceğini düşünüyor.
- Bakanların İstifaları ve Ateşkes Sonrası Ayrılık Tehditleri: Bazı bakanlar, örneğin Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir, istifa etti. Koalisyon içindeki diğer isimler de ayrılmakla tehdit ediyor. Bu durum, hükümetin siyasi istikrarını ciddi şekilde sarsıyor, İsrail’deki siyasi karışıklığı arttırıyor.
- Aşırı Sağcı ve Dini Partilerin Artan Baskıları: Koalisyonun büyük kısmını oluşturan aşırı sağcı ve dini partiler ise hükümet üzerinde artan baskı kurmaya devam ediyor. Bu partilerin katı siyasi ve dini talepleri, koalisyon içinde uzlaşmayı zorlaştırıyor. İç siyasi gerilimlerin derinleşmesi, hükümetin işleyişini giderek daha da zorlaştırıyor.
- ABD ve Uluslararası Mahkemelerden Gelen Baskılar: ABD, Netanyahu hükümetini desteklese de, diğer taraftan bölgede krizin çözülmesi için Netanyahu hükümetine baskı yapıyor. Öte yandan uluslararası mahkemeler ve insan hakları kuruluşları, İsrail hükümetine karşı çeşitli suçlamalar yöneltiyor. Her ne kadar bu baskılar büyük bir tehdit oluşturmasa da, Netanyahu’nun siyasi alanını daraltıyor, siyasi durumdaki karışıklığın artmasına katkı sağlıyor.
- Kamuoyunda Değişen Ruh Hali: Gazze’de savaşın sona ermesini talep eden kamuoyu desteğindeki artış halkın ruh halindeki belirgin değişimleri yansıtıyor. Halkın geniş kesimlerinde çatışmanın devamı konusunda hayal kırıklığı ve kaygı hâkim, bu da hükümete baskıyı artırarak daha hızlı ve sürdürülebilir çözümler bulmaya zorlamaktadır. Bu dönüşümler, hükümetin popülerliğini etkileyebilir ve koalisyon içindeki gerilimleri artırabilir.
Bu zorluklara rağmen, hükümet içindeki birçok yetkili, mevcut siyasi ortamı Stratejik projeleri hayata geçirmek için “benzersiz bir fırsat” olarak görüyor. Söz konusu stratejik projeler arasında Batı Şeria’nın ilhak edilmesi, Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesi, Yargı reformlarının tamamlanması ve Devlet kurumlarının, özellikle ordunun yeniden yapılandırılması yer almaktadır. Hükümetteki partilerin çoğu bu stratejik projeleri gerçekleştirebilmek için koalisyonu koruma eğilimindeler. Bu projeler, Netanyahu ve sağcı müttefiklerine hükümeti ayakta tutmak için güçlü bir teşvik sağlıyor. Ancak, iç ve dış baskılar artmaya devam ederse, hükümetin geleceği ciddi bir belirsizlik içinde kalmaya devam edecek.
Sonuç
Netanyahu hükümeti, koalisyonun istikrarını tehdit eden büyük zorluklarla karşı karşıya. Artan iç ve dış baskılar, hükümetin siyasi istikrarını tehlikeye sokarak erken seçim çağrılarını güçlendirebilir. Ayrıca, esir takası anlaşması ve zorunlu askerlik yasası gibi karmaşık meseleler, hükümeti gelecekte kritik bir dönüm noktasına sürükleyebilir.
Tüm bu sıkıntılara rağmen, Netanyahu hükümeti kritik dönemlerde koalisyonunu korumayı başardı. Bu durum, etkili bir kriz yönetim stratejisinin mi yoksa sadece sorunları erteleme politikalarının mı sonucu olduğu konusunda tartışmalara yol açıyor. Netanyahu, iktidarda kalma çabalarını sürdürse de, artan protestolar ve uluslararası baskılar nedeniyle hükümetin geleceği belirsizliğini koruyor.
Öte yandan, zayıf muhalefet, hükümetin iktidarda kalma şansını artırıyor. Muhalefet, Filistin meselesine yönelik kapsamlı bir çözüm ve alternatif sunmakta yetersiz kaldığı gibi, bazı hükümet politikalarıyla -öncelikleri değişse bile- örtüşen tavırlar sergileyebiliyor. Muhalefetin kapsamlı bir siyasi vizyon geliştirememesi, Netanyahu hükümetinin varlığını sürdürmesine dolaylı destek sağlıyor ve koalisyonun istikrarına katkıda bulunuyor.