el-Fetih’in Yeni Hükümeti… Göstergeler ve Zorluklar

el-Fetih Merkez Komitesi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın başkanlığında düzenlenen 27 Ocak 2019 tarihli toplantısında, Rami Hamdallah’ın başbakanı olduğu uzlaşı hükümetinin görevine son verilmesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı altındaki gruplar ile bağımsız isimlerden oluşacak bir ‘gruplar hükümeti’ teşkil edilmesini önerdi.

Bu açıklamanın üzerinden henüz birkaç saat geçmemişken Başbakan Hamdallah, hükümeti Devlet Başkanı’nın tasarrufuna bıraktığını açıkladı. Bir gün sonra ise Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, hükümetin istifasını kabul etti ve yeni bir hükümet kurulana kadar mevcut hükümetin yürütme görevini üstlenmeye devam etmesini istedi. Aynı zamanda Abbas, el-Fetih’ten bir komisyonu örgüt gruplarıyla yeni hükümeti kurmak amacıyla istişarede bulunmakla görevlendirdi.

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi, göstergeleri ve geleceğe dair olasılıkları daha derinlemesine okuyabilmek amacıyla bazı uzman ve siyasi analistlerin görüşünü aldı. Merkez, ilgili isimlere şu soruları yöneltti: el-Fetih’in halihazırda örgüt gruplarından müteşekkil bir hükümet kurmasının arkasındaki hedefler nelerdir? el-Fetih’in bu yeni hükümetin yerine getirmesini istediği başlıca görev nedir? FKÖ gruplarından müteşekkil bir hükümet Filistin’de uzlaşıyı sağlama konusunda başarılı olabilecek midir ve bu hususta gelecekte tehdit oluşturabilecek başlıca unsurlar nelerdir? Böyle bir hükümet Filistin’deki siyasi akımlar ile halkın güvenini kazanma konusunda ne kadar başarı kaydedebilecektir? Yeni bir hükümet teşkil edilmesinin uzlaşı meselesine yansımaları ne olacaktır?

Uzman ve analistlerin konuyla ilgili öne çıkan görüşleri şunlardır:

Devlet Başkanı Mahmud Abbas, bölgesel ve uluslararası siyasi gelişmelere bağlı olarak geçiş sürecinde faaliyetinin durmaması için Hamdallah hükümetinin başında kalabilir. Nitekim Abbas, söz konusu siyasi gelişmeler vasıtasıyla barış sürecini dilediği seyirde sürdürebilmek konusunda zaman kazanmaya çalışmaktadır.

Abbas’ın böylesi bir adımı, mevcut bölünme halini derinleştirerek Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden tamamen ayrılması sonucunu doğurabilir. Aynı zamanda bu durum, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) hareketlerinin yeni hükümetin kurulmasına katılmayı kabul etmemesi halinde, FKÖ içerisindeki bölünmeyi de arttırabilir.

Filistin içerisinde bir uzlaşmanın meydana gelmemesi neticesinde siyasi akımların ve halkın güvenini kazanamayan yeni bir hükümet, siyasi, ekonomik ve idari açıdan birçok zorluk ve engelle karşı karşıya kalacaktır.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın beklenmedik bir şekilde sahneden çekilmesi yolundaki endişe ve kaygı, el-Fetih’in yeni bir hükümet teşkil etme ve böylece ipleri elinden bırakmama uğrundaki çabalarının hedefleri arasındadır.

Yeni hükümetin yerine getirmesi beklenecek görevler arasında, vatandaşlara zarar vermeden Gazze’ye yeni yaptırımlar uygulaması, yani Hamas’ı Gazze’de kuşatma altına almasıdır.

Dr. Azmi eş-Şuaybi, Yolsuzlukla Mücadele İçin Şeffaflık ve Hesap Verilebilirlik Koalisyonu (AMAN) Danışmanı

Kanaatimce Merkez Komite üyeleri Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ülke içi siyaset ve özellikle de Hamas hareketiyle ilgili bakış açısının ne olduğundan emin değiller yahut bu konuda yeterli bilgileri bulunmuyor. Buna bağlı olarak Abbas’ın, gerekli adımları atma konusunda düşünmeleri için Merkez Komite üyelerine görev verdiği ancak üyelerin, Abbas’ın kendileri tarafından yapılacak tavsiyelere uyup uymayacağından emin olmadıkları söylenebilir. Zira Abbas, bu türde bir hükümetin en büyük sorun olan ülke içi siyasi problemleri çözemeyeceğini zaten bilmektedir.

Buna ek olarak el-Fetih hareketi son dönemde lider ve yetkili kadrolarına yönelik yönetim konusunda bir uzaklaşma ve güven kaybının söz konusu olduğunun farkındadır. Bu da el-Fetih’in geçmiş hükümetlerin sorumluluğunu üstlenmesi sonucu ortaya çıkan tehlikeleri bertaraf etme noktasında, kendi içerisinde bir tartışma doğmasına yol açmıştır.

Kanaatime göre hükümet bu kadar hızlı bir şekilde kurulmamalıdır. Çünkü FKÖ grupları ile yapılan görüşmelerde, halk tabanı olmayan sembolik bazı örgütler dışında, ciddi ve gerçek zorluklar yaşanmaktadır. Bu ise teşkil edilmesi halinde gelecek hükümetin çoğunlukla el-Fetih hareketi mensubu olacağı anlamına gelmektedir. Bu nedenle Mahmud Abbas’ın Mısır, Suudi Arabistan, ABD ve İsrail’in bölge ile ilgili olarak arka planda sürdürdüğü hareketliliğin sonuçlarını beklemesi daha doğru olacaktır.

Hükümetin karşı karşıya olduğu zorluk, en hafifi ekonomik kriz olmak üzere diğer sorunların yanı sıra Batı Şeria ve Gazze arasındaki bölünme halidir. Buna bağlı olarak kurulacak yeni bir hükümet, Kudüs’le ilgili sorunlar haricinde halkın taleplerini karşılayamayacaktır. Yine kurulacak yeni bir hükümet, Gazze Şeridi meselesini çözmek şöyle dursun Kudüs konusunda da ortaya yeni bir şey koyamayacaktır. Bu nedenle yeni hükümet, siyasi yönetim konusunda Hamas’la yaşanan sürtüşmeyle ilgili olarak politik vakıa üzerinde durmak zorunda kalacaktır. Bu da halkın nefretini kazanması sonucunu doğuracaktır ki buradan da yeni hükümetin halkın güvenini kazanamayacağı anlaşılmaktadır.

Bölünme tanımlanırken başlangıçta el-Fetih ve Hamas arasında olduğu söylenmekteydi. Sonra Batı Şeria ve Gazze arasında, ardından ise Filistin Yönetimi ile uzlaşı hükümeti arasında yaşandığı dile getirildi. Bundan sonra ise belki de FKÖ içerisinde meydana gelecek bir bölünmeye tanık olacağız. Bu bağlamda akla gelen soru, “FHKC ve FDHKC gibi başlıca grupların katılımı olmadan bir gruplar hükümetinin nasıl teşkil edilebileceği” olmaktadır.

Cihat Harb, Yönetim ve Siyaset alanında Araştırmacı, Parlamento Uzmanı, Arap Reform İnisiyatifi Ekip Üyesi

el-Fetih Merkez Komitesi yeni bir hükümet talebinin, Hamdallah liderliğindeki uzlaşı hükümetinin sosyal sigorta ve benzeri bazı konularda başarısız olması ve bu nedenle halkta bir infiale yol açma ihtimalinin doğması sonucu gerçekleştiğine inanmaktadır. Yine onlara göre diğer bir sebep, beş yıl önce kurulmuş olan uzlaşı hükümetinin seçim düzenleme ve Batı Şeria ile Gazze’deki kurumları birleştirme şeklindeki kuruluş hedeflerini yerine getirmemiş bulunmasıdır. Buna bağlı olarak hükümetin tamamen ya da büyük ölçüde değiştirilmesi belki de, önceki hükümetlerin hataları ve olumsuzluklarının sorumluluğunu üstlenen el-Fetih hareketinin itibarını geri kazandıracak yeni bir atılım yapılmasına katkı sağlayacaktır. Zira bu düşünceye göre el-Fetih, iktidarda değildir ancak yönetimin sorumluluklarını üstlene gelmiştir.

Yeni hükümetin görevi temelde şu iki husustur: Birincisi; FKÖ gruplarının katılımıyla yönetimin organize edilmesi ve sağlam hale getirilmesi. İkincisi; yaşının ilerlemiş ve geçtiğimiz yıl sağlık sorunları yaşamış olduğu göz önüne alındığında, Mahmud Abbas’ın siyaset sahnesinden çekilmesi endişesi. Buna bağlı olarak el-Fetih hareketi, Abbas’ın yokluğu halinde ve seçimlerin yapılamayacağı, bölünmenin sona erdirilemeyeceği bir ortamda, ipleri elinde tutmaya devam etmek istemektedir.

Yeni hükümetin önünde birçok zorluk bulunmaktadır. Bu zorlukların birincisi bölünme hali, ikincisi ise İsrail işgali ve sahada ortaya koymakta olduğu uygulamalardır. Ayrıca Batı Şeria ve Gazze halkının karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar da son derece önem arz etmektedir. Bu sorunlarla mücadele edebilmek için hükümetin politikalar geliştirmesi, bu politikaları özellikle bölünme konusunda iyi niyetli siyasi yaklaşımların söz konusu olması halinde sahada uygulayabilmesi ve aynı şekilde sosyal ve siyasi meselelerle ilgili olarak mevcut politikaları yeniden elden geçirmesi gerekmektedir.

Şahsi kanaatimce FKÖ gruplarından müteşekkil yeni bir hükümetin kurulması, Filistin Uzlaşı Hükümeti’nin yapmış olduğu Sahil Anlaşması’nı geçersiz kılma anlamı taşıyacaktır. Bununla beraber yeni hükümet Hamas hareketiyle yeni bir anlaşma da imzalayamayacaktır. Kurulduktan sonraki ilk dönemde ise sert tutumlar takınarak, medyada keskin tavırlar gösterebilir. Bu da bölünme sayfasının kısa vadede kapanmasının mümkün olmayacağı anlamını taşımaktadır.

Halil Şahin, Filistin Siyasi Araştırma ve Stratejik Çalışmalar Merkezi (MASARAT-Ramallah) Araştırma ve Politika Müdürü,

Gerçekte bakıldığında yeni bir hükümet kurma yoluna gidilmesinin, uzlaşı hükümetinin hakkında üstü kapalı konuşulan Hamas hareketi ve Gazze Şeridi’ne yönelik yaptırımların önünde bir engel mesabesinde olması haricinde mantıklı bir gerekçesi var gibi görünmemektedir. Hamdallah hükümeti yaptırım yolunda bazı adımlar atmış olsa da, bu adımlar Hamas’ın kabul etmemesi ve Filistinli grupların ciddi bir şekilde karşı çıkması nedeniyle meşruiyete sahip olmamıştır. Buna bağlı olarak yeni bir hükümet kurulması yönündeki adımın, FKÖ gruplarını da sürece dahil ederek meşruiyet kazanma amacı taşıdığı ve böylece Gazze’ye karşı cezai yaptırımlar uygulanarak, işbirliği yapmadığı için sorumluluğun Hamas’a yüklenmesinin mümkün hale geleceği söylenebilir.

Bu nedenle yalnızca hükümetle değil, Gazze’yle de bağların koparılması söz konusu olabilir. Bunun nedeni ise yalnızca hükümetin kurulmuş olması değil, aynı zamanda Hamas’ın böylesi bir adıma karşı başka adımlar atmasının beklenmesidir. Zira Hamas cevap olarak, Gazze’de bir hükümet, idari kurul yahut da ulusal kurtuluş konseyi kurabilir.

İkinci bir husus olarak ise el-Fetih hareketi, Filistin halkıyla ilişkilerinin niteliğini gözden geçirmek istemektedir. Nitekim geçtiğimiz yıllar boyunca hükümetlerin yükünü kendisi taşımıştır. Buna karşın el-Fetih’in bu denemesi sırasında çok fazla kayba uğrayacağı söylenebilir; çünkü FKÖ grupları ya da en azından başlıca gruplar kendisine katılmayacağı için, bu süreçte tek başına olacaktır.

Şu ana kadar yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere yeni hükümet, geçici bir hükümet olacak ve başlıca görevi milletvekili seçimlerine hazırlık yapmaktan ibaret bulunacaktır. Ancak temel görev olarak tanımlanan bu görev, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Kudüs’ü içine almayacağından imkânsız bir görev mesabesindedir.

Kurulacak hükümet içerisindeki el-Fetih hareketi, kendi kendini tuzağa düşürecek ve bu defa halk nezdinde meşruiyet kazanması zorlaşacaktır. Özellikle de Gazze Şeridi’yle ilgili adımlar attığı takdirde bu zorluk daha belirgin hale gelecek ve buna bağlı olarak attığı adımların sorumluluğunu doğrudan kendisi taşımak zorunda kalacaktır.

Yeni hükümet çok sayıda engelle karşı karşıya olacaktır: Halkın ve siyasi akımların güvenini kazanma, ekonomik durum, ülke içindeki bölünme hali, siyasi programın bulunmaması ve sahadaki siyasi gelişmeler ile Filistin meselesinin bölgesel ve uluslararası ölçekte maruz kaldığı zorluklara karşı nasıl bir tutum benimseneceği gibi.

Şahsi görüşüm İsrail’in sahada yaptıklarının, hiçbir hükümetin varlığını sağlam bir şekilde kurmasına müsaade etmeyeceği yönündedir. Bu da gelecekte kurulacak herhangi bir hükümetin, özellikle de uzlaşı ile kurulmamış olma, meşruiyet sorunları yaşama yahut kalkınma, ekonomi ve kaynak kullanımı konularında proje geliştirme becerisine sahip bulunmama gibi sorunları varsa, yalnızca işgal rejiminin güvenlik ve ekonomi sahalarındaki vekili rolünü oynaması sonucunu doğuracaktır.

Bölgesel ve uluslararası ölçekte bakıldığında ise, ABD yönetiminin kendi planlarını Filistinlilere dayatma yoluna gidebileceği görülmektedir. Yeni hükümetin halk nezdinde bir meşruiyeti bulunmayacağından, Arap dünyası ve bölge ülkelerinin söz konusu planlarla mücadele yolunda gösterecekleri çabaların desteklenmesi de zaafa uğrayacaktır.

Son olarak Filistin’deki durum mevcut haliyle devam ederse, bölünme bir kopmaya dönüşecek ve bunun sorumluluğunu doğrudan yeni hükümet taşıyacaktır. Filistin’deki durumun felaketi andıran bir boyuta ulaşması bile söz konusu olabilir.

Dr. Muhaymer Ebu Sa’da, Gazze el-Ezher Üniversitesi Siyasi Bilimler Öğretim Üyesi

el-Fetih’in, geçiş sürecinin bir ismi konumunda olan Eski Başbakan Dr. Selam Feyyaz’a bir anda artık ihtiyacının kalmadığı kararına varmasında olduğu gibi, Dr. Rami Hamdallah ve hükümeti de öyle görünüyor ki el-Fetih hareketi açısından – özellikle de örgütsel olarak harekete mensup olmaması nedeniyle – bir seçenek addedilmemektedir.

Diğer bir husus, geri kalan grupların katılmayacağı düşünüldüğünde yeni hükümetin bir el-Fetih hükümeti görünümde olacağıdır. Buna bağlı olarak da hükümetin böylesi bir zamanlama ve surette teşkili, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas sonrasını ifade eden gelecek aşamanın hazırlıklarının yapıldığını göstermektedir. Bu bağlamda belirli hazırlıklar fiiliyatta da yapılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından meclisin feshedilmesinin kararlaştırılması, Hamas hareketinin elinden temel bir kozun alınması anlamı taşımakta ve meclis başkanının Devlet Başkanı sahneden çekildiği bir anda devletin yönetimini eline geçirmesinden endişe edildiğini gözler önüne sermektedir.

Yeni hükümetin görevinin Oslo aşamasından bir devlet aşamasına geçmek olduğunu söylüyorlar. Bence böyle bir geçiş oldukça zor. Zira Oslo’dan bir devlet aşamasına geçmek son derece karmaşık bir mesele olup, uluslararası toplum ve Arap dünyasının desteğini gerektirmektedir. Hükümetin kanaatime göre diğer bir görevi, halka zarar vermeksizin Gazze’ye yaptırımlar uygulamak, yani Hamas’ı Gazze’de kuşatma altına almaktır.

Buna ek olarak yeni hükümetin ne halkın ne de grupların güvenini kazanabileceğine kesinlikle inanmıyorum. Çünkü nihayetinde Hamas ve İslami Cihat hareketleri kuruluşun dışında tutulmuş, FKHC ve FDHKC sürece katılmayacaklarını açıklamış, hatta el-Fetih içerisinden Dahlan’ın temsil ettiği bir akım da katılım sağlamayacağını belirtmiştir. Böylece yeni hükümetin muhalifleri, destekçilerinden fazla olmaktadır.

Yeni hükümetin siyasi düzeyde karşılaşacağı zorluklar da bulunmaktadır. Nitekim İsrail’in Filistin Yönetimi’ni hem siyasi açıdan hem de sahada yerleşim birimlerini yayma, ev yıkma, tutuklama ve şehir baskınlarıyla zayıflatmaya çalıştığı açıktır. Bu nedenle siyasi meseleler FKÖ’nün ilgi alanı olsa da, yeni hükümet özellikle İsrail’e karşı nasıl bir tutum takınacağı hususunda sorunlarla karşı karşıya olacaktır.

Öte yandan Arap ve İslam dünyasının Filistin meselesine verdiği desteğin eskiye kıyasla azalmış olduğu da aşikardır. Bu desteğin, Filistin’in tanıklık edeceği yeni durum bağlamında daha da zayıflaması söz konusu olabilir.

Üçüncü bir husus ise; ABD’nin desteği durmuş olup, uluslararası toplum İsrail’i uluslararası anlaşma ve sözleşmelere bağlı hareket etmeye zorlayamamaktadır.

Uzlaşı meselesi ise tamamen kapanmış görünmektedir. Meclisin feshedilmesi, milletvekili seçimlerinin konuşulması ya da yeni hükümet kurulması hakkında yapılan konuşmalar, yakın zamanda uzlaşı meselesinin gündeme gelmesinin önünde engel teşkil eden unsurlar olmaktadır.

Yeni bir hükümet kurulmasının ardından bölünmenin daha da artacağının, hatta tamamen kopma noktasına gelinebileceğinin ihtimal dahilinde olduğunu söyleyebilir. Belki de bu kopma, halihazırda başlamış bile olabilir.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu