Âtıl Şekel: Görünüşte Ekonomik; Özünde Siyasal Bir Kriz

Raghad Azzam

İşgalci İsrail, kuşatma ve kontrol altında tutma yoluyla Filistin Yönetimi’ni zayıflatmaya dayalı bir politika takip etmektedir. Bu politika, Filistin Yönetimi’ne mali krizleri hafifletecek kısa vadeli bazı mekanizmalar sunarken, finansal bağımlılık ve egemenlik kaybı gerçeğini değiştirecek hiçbir köklü reforma izin vermeyen kısıtlayıcı bir mali yapı inşa ederek uygulanmaktadır. Bu yapı, sınırlı ve fiili koşullara bağlı bir gelir sistemine dayanmaktadır. Bu sistem çerçevesinde Filistin Yönetimi’nin, diğer ülkelerde olduğu gibi ekonomik krizleri çözebilecek herhangi bir parasal araca sahip olmasına izin verilmemektedir. Bu kısıtlayıcı mali yapının en belirgin tezahürlerinden biri, uzun yıllardır devam eden şekel birikimi/şekel fazlası krizidir. Filistin bankaları, İsrail şekelinin yığılması nedeniyle sürekli bir kriz yaşamaktadır. İşgal yönetimi, terörle mücadele ve Filistin piyasasında kara para aklamayı önleme gerekçesiyle, Filistin bankalarından gelen nakit şekel transferlerini almayı sık sık reddetmektedir. İsrail bu durumu, Filistin bankacılık sektörünü kendi para politikalarına uymaya zorlamak amacıyla bir araç olarak kullanmaktadır. Bu rapor, söz konusu krizin hukuki ve ekonomik kökenlerini analiz etmeyi ve bu durumun, Filistin Yönetimi’nin mali karar alma süreçlerini nasıl siyasi kısıtlamalara maruz bıraktığını ortaya koymayı hedeflemektedir.

“Para Birikimi” (Tıkanıklığı) Ne Anlama Geliyor?

“Para birikimi” terimi, bankacılık sisteminde büyük miktarda nakit paranın birikmesine ve üretken ekonomik faaliyetlerde dolaşıma girmemesine işaret eder. Bu durum, mevcut nakit likiditenin ekonominin onu verimli şekilde absorbe edip yatırıma dönüştürme kapasitesini aşmasıyla ortaya çıkar. Sonuç olarak, sermaye atıl kalır. Ekonomik açıdan bu durum çift yönlü bir soruna neden olur: Bir yandan, mali sistemin verimliliği düşer; çünkü paralar ekonomik olarak katma değer yaratmaksızın hareketsiz kalır. Diğer yandan, bu para birikimi bankalar için likidite yönetim maliyetlerini artırır ve dolaşımdaki para arzıyla reel para talebi arasındaki uçurumu büyütür. Bu dengesizlik ise enflasyonist baskıların ortaya çıkmasına yol açar.

Filistin ve İsrail Bankaları Arasında Şekel Transferinin Hukuki Çerçevesi Nedir?

Filistin ile İsrail tarafları arasındaki şekel transferi, Paris Ekonomi Protokolü’nde belirtilen yasal temellere dayanmaktadır. Bu protokol, İsrail şekelinin Filistin topraklarında yasal ve geçerli para birimi olarak kabul edilmesini öngörmüştür. Ayrıca, bankacılık faaliyetlerini düzenleyecek, rezervleri tutacak, bankaları denetleyecek ve Filistin Yönetimi’ne mali ve ekonomik danışmanlık sağlayacak bir Filistin Para Otoritesinin kurulmasını da şart koşmuştur. Anlaşma uyarınca, İsrail, Filistin bankaları (özellikle Filistin Bankası ve Ürdün bankaları) ile İsrail bankaları (başta muhabir bankalar olan Hapoalim ve Discount) arasında şekel fazlasının transfer edilmesi ve nakit değişiminin gerçekleştirilmesi yükümlülüğünü üstlenmiştir.

Bu çerçevede, Filistin Para Otoritesi ile İsrail Merkez Bankası düzenli olarak bir araya gelmek zorundadır. Bu toplantılar, her mali yıl için öngörülen şekel transfer miktarının belirlenmesini içeren yıllık toplantılar ve geçmiş finansal veriler ile geleceğe yönelik öngörüler ışığında bu miktarın güncellenmesini sağlayan altı aylık değerlendirme toplantılarını kapsar. Döviz ile şekel arasındaki değişim işlemleri ise, Para Otoritesi tarafından İsrail Merkez Bankası aracılığıyla ve piyasa döviz kurları üzerinden gerçekleştirilir.

Daha sonra İsrail Meclisi (Knesset), nakit kullanımını kısıtlayan “Laufer Yasası” (Hok Loker) olarak bilinen yasayı kabul etti. Bu yasa Ocak 2019’da yürürlüğe girdi ve gerekçe olarak kayıt dışı ekonomiyi, vergi kaçakçılığını ve kara para aklamayı önlemeyi gösterdi. Yasa, bireyler arasındaki nakit işlemler için 50.000 şekel (yaklaşık 14.000 ABD doları), şirketler için ise 11.000 şekel (yaklaşık 3.000 dolar) üst sınırı getirdi. Ayrıca alıcıların finansman kaynaklarını beyan etmeleri zorunlu kılındı. 2022 yılında, bu yasanın ikinci aşaması yürürlüğe girdi. Yeni düzenleme ile bireyler arasındaki nakit işlem sınırı 15.000 şekele (yaklaşık 4.200 dolar), şirketler arasındaki sınır ise 6.000 şekele (yaklaşık 1.700 dolar) düşürüldü.

Filistin Bankalarında Şekel Birikiminin Sebebi Nedir?

Basit bir denklemle ifade edilecek olursa, Filistin bankalarındaki şekel fazlası; piyasaya giren şekel miktarının, piyasadan çıkan miktardan çıkarılmasıyla hesaplanabilir.

Filistin piyasasına şekel dört ana kanaldan girer:

  1. İsrail içinde çalışan Filistinli işçilerin gelirleri (yıllık yaklaşık 18 milyar şekel / 5 milyar dolar)
  2. Vergi gelirleri transferi (makasa parası)[1] – İsrail’in topladığı ve Filistin Yönetimi’ne aktardığı gümrük ve vergi gelirleri (10 milyar şekel / 3 milyar dolar)
  3. İsrail vatandaşlarının Batı Şeria’da harcadığı para (5 milyar şekel / 1.4 milyar dolar) – bu, özellikle taşınmaz alımları (arazi, ev vs.) yoluyla olur
  4. Filistin’in İsrail’e yaptığı ihracat (4.8 milyar şekel / 1.3 milyar dolar)

Buna karşın piyasadan çıkan şekel, Filistin’in İsrail’den veya İsrail üzerinden ithal ettiği ürünlerin bedelidir – bu miktar yıllık yaklaşık 16 milyar şekel / 4.4 milyar dolar düzeyindedir. Bu veriler ışığında, yılda yaklaşık 22 milyar şekel (yaklaşık 6 milyar dolar) tutarında bir şekel fazlası oluşmaktadır.

Yıllar içinde İsrail bankalarının kabul ettiği şekel fazlası tavanı artırılmış ve şu anda üç ayda bir 4.5 milyar şekel (1.2 milyar dolar), yılda ise 18 milyar şekel (4.8 milyar dolar) seviyesindedir. Ancak bu yasal tavan, bankalarda biriken şekel miktarından yaklaşık 4 milyar şekel daha düşüktür. Bu da yılda 4 milyar şekelin sistemde atıl kalması anlamına gelir.

Bu atıl şekel:

  • Kullanılamaz
  • Yatırıma dönüştürülemez
  • Filistin bankaları için saklama, taşıma ve güvenlik maliyetleri oluşturur.

2023 sonu itibarıyla şekel, Filistin bankalarındaki toplam nakit likiditenin %84’ünü oluşturmuştur.

Filistin bankaları şekelin bir kısmını iki amaçla ellerinde tutar:

  1. Döviz rezervlerinin parçası olarak
  2. Günlük nakit ihtiyacını karşılamak için

Bu ihtiyaçların üzerindeki miktar ise fazla kabul edilir ve İsrail Merkez Bankası’na aktarılması gerekir. Paris Protokolü uyarınca, Filistin Para Otoritesi bu şekel fazlasını İsrail Merkez Bankası’na göndererek karşılığında döviz elde edebilir. Çünkü Filistin bankalarının uluslararası işlemlerini gerçekleştirebilmesi için şekel fazlasını dövize çevirmesi gerekir. Ancak bu sadece İsrail bankaları aracılığıyla mümkün olur. Zira İsrail bankaları, Filistin bankacılık sistemi ile küresel finans ağı arasında mali aracı konumundadır. Ancak bu fazlalığın aktarılması mümkün olmadığında, şekel bankaların kasalarında birikmeye başlar. Bu durum, hem saklama ve sigorta maliyetleri nedeniyle finansal kayıplara yol açar, hem de bu kaynakların etkin kullanımını engelleyerek ekonomik verimliliği düşürür.

Zaman zaman Filistin Para Otoritesi ile İsrail Merkez Bankası arasında anlaşmalı olarak, yıllık kotanın üzerine çıkan “olağanüstü şekel sevkiyatları” gerçekleştirilir. Örneğin 2022’de, yaklaşık 25.5 milyar şekel İsrail bankalarına aktarılmıştır; bunun 7.5 milyarı olağanüstü sevkiyat kapsamında gerçekleştirilmiştir. Bu, bankalardaki şekel fazlasını azaltma amacıyla yapılmıştır. Ancak Filistin ve İsrail bankaları arasındaki muhabir banka ilişkileri, siyasi duruma bağlı olarak sürekli tehdit altındadır. İsrail bankaları genellikle şekel transferlerini yavaşlatmakta, ek kısıtlamalar getirmekte ve sık sık “terörün finansmanı” ya da “kara para aklama” gibi gerekçelerle işlemleri reddetmektedir.

Bu bağlamda, Filistin ve İsrail bankaları arasındaki muhabirlik anlaşmaları da süreli olarak uzatılmaktadır. İsrail bankaları –özellikle Hapoalim ve Discount– bu işlemler nedeniyle karşılaşabilecekleri hukuki ve finansal risklere karşı hükümetten garanti talep etmektedir. İsrail devleti bu bankalara iki temel garanti sunar:

  1. Adalet Bakanlığı: Olası “terör finansmanı” suçlamalarına karşı hukuki dokunulmazlık sağlar.
  2. Maliye Bakanlığı: Uluslararası mahkemelerde çıkabilecek cezalar veya mali kayıplar için tazminat güvencesi verir.

İsrail’in, Filistin bankalarıyla ilişkileri kesme yönündeki tehditleri; özellikle Batı Şeria’daki devam eden askeri tırmanışla birlikte, halk ve tüccarlar arasında artan bir korkuya neden olmuştur. İnsanlar, tasarruflarını kaybetme riski nedeniyle paralarını bankalara yatırma eğilimi göstermekte, bu da şekelin yerel bankalarda, kapasitelerini aşan düzeyde birikmesine yol açmaktadır.

Buna ek olarak, İsrail hükümeti, nakit ödemelerin azaltılmasına yönelik düzenlemeleri tek taraflı biçimde, Filistin tarafıyla herhangi bir koordinasyon olmadan uygulamaktadır. Laufer Yasası’nın her iki aşaması kapsamında belirlenen nakit işlem tavanları, Filistin ekonomisi üzerinde ciddi etkiler yaratmıştır. Zira İsrail ekonomisi büyük ölçüde dijital finansal sistemler ve elektronik ödeme yöntemlerine dayanırken, Filistin ekonomisi hâlâ büyük oranda nakit temelli işlemektedir. Bu yapısal fark, Filistin’i bu tür kısıtlamalara karşı daha kırılgan hale getirir. Sonuç olarak bu durum, günlük ticari işlemleri daha karmaşık hale getirirken, Filistinli bireyler ve işletmeler üzerindeki mali yükü artırmakta ve şekel fazlası sorununa çözüm getirmemektedir.

Ayrıca Filistin’deki kayıt dışı ekonomi de şekel fazlası krizini derinleştirmektedir. Büyük miktarda nakit, resmi bankacılık sisteminin dışında işlem görmektedir. Bu durum, esas olarak ekonomik işlemlerin ve ticaretin banka sistemleri yerine doğrudan nakit yoluyla gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, C bölgelerinde Filistinli esnaf veya zanaatkârlar ile İsrailli yerleşimciler arasında gerçekleşen mal ve hizmet alışverişleri, işgal altındaki topraklara yasa dışı yollarla sokulan Filistin ürünlerinin ticareti [2]ve İsrail içinde izinsiz (çalışma izni olmadan) çalışan Filistinli işçilerin faaliyetleri bu kapsamdadır. Tüm bu işlemler genellikle şekel cinsinden ve nakit olarak gerçekleştirildiği için, şekelin resmi mali sistem dışında düzensiz biçimde dolaşımını artırmakta ve dolayısıyla şekel birikimini daha da ağırlaştırmaktadır.

Şekel Birikiminin Filistin Ekonomisine Etkisi Nedir?

Filistin bankacılık sistemi, piyasada biriken şekelin giderek artan etkileriyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, İsrail ekonomisiyle olan dengesiz parasal ilişkinin bir yansıması olarak görülen bir para politikası bozukluğunu ortaya koymaktadır. İsrail’in uyguladığı para politikaları, şekel fazlasının Filistin bankalarında kalmasına neden olmuş ve bu da nakit yönetimi açısından ciddi zorluklar doğurmuştur.

Böylece, şekel fazlası, piyasada yerel mal ve hizmet üretimiyle desteklenmeyen aşırı miktarda şekelin dolaşıma girmesine yol açmıştır. Sonuç olarak fiyatlar sürekli artış göstermiştir. Böylece İsrail, bağımsız bir para denetim mekanizmasından yoksun Filistin pazarına fazla şekel pompalayarak enflasyon ihraç etmeyi hedeflemiş, bu da satın alma gücünün zayıflamasına ve hane halkı gelirlerinin reel olarak erozyona uğramasına neden olmuştur. Bu parasal istikrarsızlık hali, yatırım ortamını da olumsuz etkilemiştir. Belirsizliğin artması, özel sektörün uzun vadeli yatırımlardan –özellikle üretken sektörlerde– kaçınmasına yol açmıştır. Bu da ekonomik büyüme beklentilerini zayıflatmıştır.

Bankacılık sistemi düzeyinde, şekel fazlası Filistin bankalarının bu parayı dolaşıma sokma veya dövize çevirme kapasitesini aşmıştır. Bu da özellikle döviz cinsinden ciddi bir likidite krizine yol açmış, bankaların dış ticareti finanse etme ve ithalat ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini sekteye uğratmıştır – özellikle de yaşamsal sektörlerde. Ayrıca bankalar, şekel fazlasını depolamak zorunda kalmış ve bu durum sigorta, nakliye ve saklama maliyetleriyle işletme marjlarını zayıflatmıştır. Bununla birlikte, bankalar bu parayı yatırım yerine depolamak zorunda kaldıkları için alternatif getiri kaybı da yaşamışlardır.

Öte yandan, bankalar şekel mevduatlarına ücret uygulama ya da bazı durumlarda bu mevduatları kabul etmeme yoluna gitmiştir. Bu adımlar, şekel akışını sınırlama girişimleridir. Ancak bu da mevduat sahiplerinin güvenini zedelemiş ve kayıt dışı finansal işlemler, karaborsa ve gölge ekonominin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Resmî ve etkin para transfer kanallarının yokluğunda, bu eğilimler vergi kaçakçılığını artırmış ve kamusal gelirlerdeki açığı derinleştirmiştir.

Sonuç

Bağımsız bir Filistin para politikasının yokluğunda, İsrail’in mali sistemine olan bağımlılığın sürmesi, Filistin Yönetimi’nin ekonomik ve denetleyici araçlarını kullanma kapasitesini zayıflatmakta ve mali kırılganlığı daha da derinleştirmektedir. Filistin bankaları, sınır ötesi bankacılık işlemleri ve uluslararası para transferleri konusunda neredeyse tamamen İsrail bankalarına bağımlıdır. Bu nedenle, söz konusu ilişkide yaşanacak ani bir kesinti, dış ticaretin sürekliliğini doğrudan tehdit eder niteliktedir ve özellikle sağlık, gıda ve enerji gibi kritik sektörlerde tedarik zincirlerini daha da istikrarsızlaştırmaktadır.

İsrail işgali, savaş sürecinde Filistin bankacılık sektörüne yönelik baskı politikalarını yoğunlaştırmış ve para transfer kanallarını mali baskı aracı olarak sınırlamıştır. Buna rağmen, İsrail kendi döviz rezervlerinin istikrarını korumaya özen göstermiştir. İsrail Merkez Bankası’nın raporlarına göre, 2025 Nisan ayı sonunda İsrail’in döviz rezervleri yaklaşık 222 milyar dolara ulaşmıştır. Bu durum, İsrail’in kendi iç ekonomisini enflasyonist dalgalanmalardan koruma -tam da Filistin piyasasına enflasyon ihraç ettiği bir dönemde- ve uluslararası mali işlemlerinin istikrarını sürdürme konusundaki kararlılığını ortaya koymaktadır.


[1] Şunları kapsar: İşgal altındaki topraklardan ya da İsrail limanları ve geçiş noktaları üzerinden Filistin pazarlarına ithal edilen mallara uygulanan ithalat vergileri ve gümrükler; Filistinlilere satılan İsrail menşeli ürün ve hizmetlere uygulanan katma değer vergisi; akaryakıt vergileri, geçiş ücretleri ve İsrail içinde çalışan Filistinli işçilerin gelirlerine uygulanan gelir vergisi.

[2] Örneğin, tarım ürünlerinin İsrail’e gayriresmî yollarla kaçırılması gibi durumlar buna dahildir. Konuya dair ayrıntılı bilgi için şu haber dosyasına başvurulabilir: https://albaladfm.ps/38150/تحقيق-صحفي-مزارعو-الأغوار-يواجهون-الض

Not: Bu metn linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye uyarlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu