Arap Zirvesinde Abbas ve Filistin Liderliği Sorununun Yeniden Ortaya Çıkması
Ahmed Atawna*
Filistin ulusal mücadelesi 100 yıldan fazla bir süredir devam etmektedir. İngiltere’nin 1917’de Filistin’i işgal etmesinden bu yana modern tarihin mücadele ve direniş dalgasına tanık olmadığı tek bir an olmamıştır. Filistin direnişinin kuvveti ve gücü zamanla artmış ve artmaya da devam etmektedir.
Filistin halkının ve direniş güçlerinin mücadelelerinin çoğu aşamasında gösterdikleri büyük performans ve kahramanlığa genelde karışık ve zayıf, zaman zaman da trajik denebilecek bir siyasi performans eşlik etmiştir. Bu zayıflığın nesnel faktörlerin yanı sıra Arap ve İslam dünyasının zayıflığı ve Batı’nın Siyonist varlığa verdiği destek gibi bölgesel ve uluslararası siyasi durumlardan kaynaklandığı su götürmez bir gerçek. Ancak bu, aynı zamanda Filistin halkının dış baskıların oldukça fazla etkisinde kalan ve mücadelenin meyvelerini toplamakta acele eden resmi siyasi liderliğinin derinlerinde yatan bir iç krizin de sonucudur.
Bugün, yiğitçe sürdürülen “Aksa Tufanı” savaşı gölgesinde, yeni bir tarihi meydan okumayla karşı karşıyayız. Önemli ölçüde Filistin siyasi liderliğinin Filistin halkının olağanüstü sabrı ve Filistin direnişinin mücadele performansını yeterince iyi değerlendirip değerlendirememesi Filistin halkının geleceğini belirleyecektir. Nitekim Aksa Tufanı ile gelişen süreç neticesinde yeryüzündeki çeşitli halkların ve ciddi denilebilecek sayıda ülkenin nezdinde Filistin davasının konumunda büyük bir farklılık olduğu görülmektedir.
Dünyanın birçok ülkesinde Filistin meselesiyle ilgili halk hareketleri durmaksızın devam ediyor. Başta ABD üniversiteleri olmak üzere, dünyanın birçok üniversitesi öğrenci protestolarına tanık oluyor. Filistin halkıyla dayanışma hareketlerinin faaliyetleri artıyor. Filistin’deki Siyonist sömürgeciliğin ortadan kaldırılması ve Siyonist rejimle -Güney Afrika’da uzun yıllar hüküm süren apartheid rejime benzer- bir apartheid rejim olarak mücadele edilmesi çağrıları artıyor. Birçok ülkenin tutumlarında değişim olduğu ve Filistin halkının haklarının ve bağımsız bir devlet kurma hakkının tanınması gerektiğini açıkça dile getirdikleri görülüyor.
Dolayısıyla bu savaş, Siyonist devletin nefret ve suç işleme duygusuyla dolup taşan ırkçı, faşist ve radikal bir oluşum olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bütün bunlar, haklı Filistin mücadelesinin lehine olup Filistin meselesinin, bütün özgürlük, adalet ve eşitlik taraftarlarının desteğine sahip uluslararası bir meseleye dönüşmesini sağlamaktadır. Bu çerçevede Filistin liderliğinin farklı bir performans sergilemesi gerekmektedir.
Kapanması Gereken Bir Uçurum
Filistin Yönetimi Başkanı’nın Manama’da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşma, Filistin taraflarındaki bölünmeye ilişkin söylemleri ve bu bölünmenin devamından Hamas’ı sorumlu tutması tepki çekti. Nitekim Abbas sarf ettiği sözleriyle işgalci gücün Gazze’ye yönelik vahşice saldırısını meşrulaştırıyor gibiydi. Özellikle Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı aracılığıyla direniş liderliğinin resmi olarak duyurduğu ve dünyadaki pek çok ülkeye, özellikle de savaşı bitirmeye yönelik arabuluculuk çalışmalarını yöneten ülkelere sunduğu Filistin ulusal vizyonu ile uyumlu siyasi vizyonunu açıklamasından aylar sonra Mahmud Abbas’ın böyle bir konuşma yapması bütün eleştiri oklarının hedefi olmasına sebep oldu.
Ancak işin esas can alıcı noktası, bu konuşmanın derin Filistin krizini ve Filistin sahasında taban ile resmi liderliğin arasındaki büyük uçurumu bir kez daha gözler önüne sermesiydi.Tek bir Filistin liderliği demek çelişkilerin, birbiriyle çakışan programların ve zıt çıkarların ortak bir paydada toplanması gibi görünebilir. Böyle bir şeyin sağlanması oldukça zor olsa da bu, büyük ulusal ve siyasi ortak zemine göre çalışmaktan ve direniş gösteren halkın menfaatini dar çıkarlardan ve hayali partizan kazançlardan üstün tutmaktan alıkoyamaz.
Filistin taraflarının tutumlarını birleştirme noktasında, ABD’nin duruşundan tutun İsrail’in baskısı ve engel teşkil eden bölgesel meydan okumalar kadar pek çok zorluğun olduğu doğru. Ancak bu engellere meydan okumaktan başka seçenek yok; hele de konu direniş, fedakarlık ve milli mücadele ile tehcire ve Siyonistlerin radikalizmine karşı koymakla ilgiliyken. Filistin’in tarihi tecrübesi, bu baskılara boyun eğip teslim olanların bir geleceğinin olmadığını gösteriyor. Bu yüzden ileride ne Filistin halkı yaşananları affedecek, ne de dış güçler bir koruma sağlayacaktır.
Birleşik Bir Siyasi Liderlik Birincil Öncelik
Halkının tutumu ve direnişiyle uyumlu birleşik bir siyasi liderliğin olması, siyasi başarıya ulaşmanın ve ulusal projenin yararına olacak şekilde mücadele ve direnişe yatırım yapmanın gerekli koşuludur. Bazılarının Filistin’deki siyasi ve yönetimsel bölünmenin ulusal harekete ve Filistin ulusal projesine mutlaka zarar vermeyeceğini söylemesi, yetmeyip kimilerinin bölünmeyi ulusal projeye hizmet eden bir durum olarak lanse etmesi ne mantığa sığar ne de tarihi deneyimle ve sömürgeciliğin eline düşen halkların yaşantılarıyla uyuşur.
Sömürgeci güçlerin kendilerine sadık hükümetler kurduğu ya da projelerine hizmet eden siyasi yapılar oluşturduğu Vietnam vb. ülkelerin deneyimlerini kıstas olarak almak Filistin örneğinde geçerli bir durum değil ve bu, Filistinli grupların liderlerinin, özellikle de direniş liderlerinin ıskaladığı bir meseledir.
Ayrıca, uluslararası etkinliklere ve profesyonel konferanslara katılıp resmi ve sivil kurumlardan Filistin halkının dostlarıyla buluşan her Filistinli, ulusal birleşme ile ilgili sorular ve Siyonist projeye karşı mücadele edip Filistin halkının dostları ve destekçilerinin işini kolaylaştırmak için ortak bir paydada birleşilmesi gerektiğine ilişkin söylemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Sayılamayacak kadar çok örnek olmakla birlikte mesela birkaç gün önce Güney Afrika’da Filistin’deki sömürgecilik ve apartheid durumuna karşı toplanan konferansta bu bariz bir şekilde görüldü.
Ortak bir siyasi şemsiyenin ve Filistin halkının mücadele hareketiyle tutarlı bir liderliğin olması şunların sağlanmasına ciddi anlamda katkı sağlayabilir:
- İşgalci gücün ve destekçilerinin, Gazze Şeridi’nde devam eden acımasız savaşın sona ermesini ve bazı siyasi hakların hak sahiplerine verilmesini talep eden uluslararası kararlara, hareketlere ve çağrılara yanıt vermekten kaçınmak için siyasi liderlikteki bölünmeyi bir bahane olarak kullanmaya devam edememesi.
- İşgalci gücün savaş sonrasında işleri üstlenecek Filistin dışı bölgesel veya uluslararası bir oluşum dayatma çabalarının suya düşmesi.
- Bölgesel ve uluslararası düzeyde tanınan, meşruiyeti olan ve Filistin ulusal mutabakatını temel alan tek bir Filistin çatısının oluşturulmasıyla saldırganlığın durdurulmasına yardımcı olabilecek siyasi bir ortam hazırlanması. Filistin halkının büyük çoğunluğunun birlik sağlama arzusunun karşılanıp bunun direniş, sebat, fedakarlık ve kahramanlık seviyelerine yükseltilmesi ve aralarında bir umut ve güven duygusu yayılması.
- Filistin halkının resmi ve halk düzeyinde tüm dostlarının, Filistinlilerin tek bir siyasi çatı altında toplanmalarına ve genellikle zıt ve zaman zaman çelişen birden fazla siyasi ve yönetimsel oluşum ile uğraşma zahmetinden kurtulmalarına yardımcı olması.
- Tek bir mesele üzerinde birden fazla Filistin vizyonu ve tutumunun bulunmasından ötürü, Filistin halkını destekleyenler ve haklı davalarına arka çıkanlar arasında çıkan krizin çözülmesi.
Filistin Halk Güçleri Bir Çözüm Getirebilir
Sahadaki halk hareketi ve direniş güçleriyle uyumlu, kapsayıcı ve tam temsil gücü olan bir Filistin liderliğinin olmayışından kaynaklanan uçurumun hala varlığını koruduğu göz önüne alınırsa, sivil toplum güçleriyle ulusal ve halk girişimleri bazı önemli alan ve konularda geçici de olsa bu uçurumun bir kısmının kapatılmasına katkıda bulunabilir.
Halk güçlerinin iki tarihi göreve göğüs germesi ve bunları yerine getirmek için hızlı ve etkili bir şekilde hareket etmesi gerekiyor.
Birincisi: Mevcut aşamayı yönetip liderlik boşluğunu dolduracak birleşik ve geçici bir Filistin liderliği oluşturmak üzere siyasi gruplar, kurumlar ve liderler üzerinde ciddi ve etkili bir baskı uygulamak.
İkincisi: Filistin anlatısını güçlendirip yayarak, Filistinlileri ve ulusal mücadelelerini destekleyen hareketlerle dayanışma göstererek, Gazze Şeridi’ndeki halkımıza yardım ederek, onlara direnmenin her türlü gerekçesini sağlayarak, üzerlerine yapılan saldırıların her türlüsüyle mücadele ederek ve gerek medya gerek gerekse hukuki açıdan olsun her yönden işgalci gücü kovuşturarak halkımızın liderlik ettiği olağanüstü savaşa yönelik ihmalkar liderlikten ve bu boşluktan kaynaklanan her türlü meseleyle ilgilenmek.
Bunun için de Filistin sivil toplumunun, kuruluşlarının ve derneklerinin çabalarının birleştirilmesi, koordine edilmesi ve örgütlenmesi gerekiyor. Tarihi anla uyumlu olarak Filistin halkının kahramanlıklarını ve asaletini ifade eden ciddi ve etkili bir çalışma yapma doğrultusunda, sivil toplum kuruluşlarının arasındaki bazı anlaşmazlıkların geride bırakılması ve kimin fikirleri ortaya atıp kimin hareketliliği sağlayacağı krizinin de aşılması gerekiyor.
Filistin halkı, ulusal hareketi ve siyasi projesi çok kritik bir aşamadan geçmektedir. Bu aşama içinde pek çok risk ve zorluğun yanı sıra, yakalanması gereken pek çok fırsatı da barındırmaktadır. Bu nedenle herkesin (partiler, güçler, seçkinler ve bireyler) en üst düzeyde sorumluluk göstermesi ve ulusal çıkarları her şeyin önünde tutması gerekmektedir.
Bir halk yaklaşık sekiz aydır eşi benzeri görülmemiş bir fedakarlık, direniş, sabır ve kahramanlık örneği sergiliyor ve her gün yaşadığımız bütün bu destanları yazıyor. Bu yüzden herkesin özveri göstermesini ve dininin, insanlığının ve milliyetinin gerektirdiğine göre davranmasını hak ediyor.
*Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü
Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.