Aksa Tufanı Sonrası İsrail’in Dijital Diplomasisi: Aldatma ile Başarısızlık Arasında

Dijital çağda sosyal medya platformları, farklı görüşlerin özgürce ve kısıtlama olmaksızın ifade edildiği temel araçlara dönüştü. Hükûmetler ve resmi ya da gayriresmî kurumlar da bu mecraları siyasi ve dış politika hedefleri doğrultusunda yoğun biçimde kullanmaya başladı. Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından İsrail’in dijital diplomasisine – orijinal ismi Hasbara– yaptığı hızlı ve doğrudan yatırım dikkat çekti. İsrail, bu süreçte tüm finansal, güvenlik, teknolojik ve siber kapasitesini seferber ederek “kalpleri ve zihinleri kazanma savaşı”nı kendi anlatısı lehine sonuçlandırmaya çalıştı.

İlk günden itibaren İsrail’e ait medya organları, Filistin direnişine yönelik şiddetli bir propaganda savaşı başlattı. Direnişi DEAŞ’la özdeşleştirme, mensuplarını “insanlık dışı hayvanlar” olarak betimleme gibi söylemlerle onu şeytanlaştırmaya çalıştı. Bu medya kampanyası, direniş mensupları ile sivilleri bilinçli olarak eşitleyerek uluslararası kamuoyunun algısını şekillendirmeyi, Gazze’ye yönelik vahşi savaşı “terörle mücadele”, “meşru müdafaa” ve “meşru hak” olarak meşrulaştırmayı hedefledi. Bununla birlikte #IsraelUnderAttack ve #HamasIsISIS gibi etiketlerle sosyal medyada geniş kampanyalar yürütüldü.

Ayrıca, İsrail hükümeti kendisini YouTube üzerinden trajik anlatımlarla bir “mağdur” olarak konumlandırdı; sponsorlu reklamlarla uluslararası kamuoyunun duygularına hitap etmeye çalıştı. Öte yandan, İsrail’in dijital propagandası, Gazze’deki savaş suçlarını eleştiren her sesi hedef aldı; bu amaçla, farklı medya figürleri seferber edilerek, İsrail’in savaş suçlarıyla ilgili uluslararası suçlamalarına karşı karşıt anlatılar üretildi.

Bu noktada, dezenformasyon savaşının ön cephesinde yer alan Hasbara Aygıtından söz etmek gerekir. Bu aygıt, Gazze’ye yönelik savaş sırasında adını en çok duyuran yapı oldu. Peki Hasbara, kamuoyunu nasıl manipüle etti? Ve gerçekten bu dijital savaşta başarılı oldu mu, yoksa başarısızlığa mı uğradı?

“Hasbara”: İsrail’in Dijital Propaganda Savaşındaki Baş Silahı

İbranice’de “açıklama” ya da “yorum” anlamına gelen Hasbara, İsrail’in resmi dilinde propaganda kelimesinin olumsuz çağrışımlarını örtmek için tercih edilen bir kavramdır. Zaman zaman kamu diplomasisi ya da halkla ilişkilerle eşanlamlı olarak kullanılsa da, Hasbara esasen İsrail’in yumuşak güç stratejisinin temel bir bileşenidir. Bu aygıt, bilgi savaşını küresel stratejik hedeflerle birleştirerek, İsrail’in saldırgan politikalarını meşrulaştırmak ve dünya kamuoyu önünde imajını parlatmak amacıyla kullanılır.

Hasbara, yeni bir olgu değildir. 20. yüzyılın başlarında Siyonist hareketin önde gelen isimlerinden yazar Nahum Sokolow tarafından ortaya atılmıştır. Amacı, Siyonist düşünceyi açıklamak ve Filistin topraklarında Yahudi ulusal devleti kurulmasına yönelik desteği artırmaktı. Bu kavram, özellikle İsrail’in Filistin’e yönelik savaşlarında ve kriz zamanlarında yeniden gündeme gelir.

Hasbara ya da dijital diplomasi aygıtı, yalnızca resmî kurumlarla sınırlı olmayan; sivil, güvenlik, askerî ve istihbarat birimlerini kapsayan çok katmanlı bir yapıdır. Bu yapıya, İsrail’in elit siber istihbarat birimi olan 8200 Birimi gibi özel güvenlik ve istihbarat hücreleri de dâhildir. Hasbara mekanizması, İsrail içinde ve dışında faaliyet gösteren onlarca operasyon odasına, geniş çaplı dijital içerik izleme sistemlerine ve çok dilli propaganda kampanyalarını yürütebilecek veri tabanlarına sahiptir. Tüm bu unsurlar, gelişmiş teknolojiyi kullanarak kamuoyunu yönlendirme ve işgal devletinin siyasi ve stratejik hedeflerini gerçekleştirme amacıyla birlikte çalışmaktadır.

Hasbara faaliyetleri sadece sosyal medya içerikleriyle sınırlı değildir; gazetecilik, film ve sinema yapımları, uluslararası konferanslar ve paneller gibi çok çeşitli alanlarda yürütülmektedir. Ayrıca, her yıl yüzlerce Yahudi ve başka uyruklardan öğrenciye verilen burslarla bu kişiler, gerektiğinde İsrail lehine propaganda yapabilecek şekilde eğitilmekte ve dijital savaşta aktif rol almaları sağlanmaktadır.

Gazze’ye yönelik süregelen savaşta Hasbara tüm dişlerini göstermiştir. Sosyal medya mecraları milyonlarca manipülatif bilgi ve yalan haberle doldurulmuş; Filistin direnişi kriminalize edilmiş; eleştirel sesler ya susturulmuş ya da itibarsızlaştırılmıştır.

İç Cephede Manipülasyon Araçları

İsrail’in dijital diplomasisinin (Hasbara) en etkili kollarından biri, dijital platformlardaki resmi sözcüleridir. İsrail ordusu ve Dışişleri Bakanlığı’na bağlı hesaplar üzerinden yoğun bir anti-Filistin medya bombardımanı yapılırken, bu kampanyanın yüzleri arasında (Arapça yayın yapan) Avichay Adraee, Eli Cohen ve Danny Danon gibi isimler öne çıkmaktadır. Bu isimlerin yanında hükümete ve başbakana bağlı X (eski Twitter), Facebook, Instagram ve TikTok hesaplarında da Arapça, İngilizce, Fransızca ve Latince dahil olmak üzere çok sayıda dilde içerikler yoğun biçimde paylaşılmıştır.

Ayrıca gazeteciler, ordu mensupları ve İsrailli yerleşimciler de “Aksa Tufanı” operasyonunu abartarak dezenformasyona katkı sundular. Direnişçilerin İsrailli kadınlara tecavüz ettiği, bebeklerin başlarını kestiği gibi iddialar medyada hızla yayıldı. Olay yerinde hiç bulunmamış kişilerin sahte “hayatta kalan tanıkları” olarak lanse edildiği görüldü. Bu kurgulanmış hikâyeler, İsrail’in anlatısını desteklemek için dünya kamuoyuna servis edildi.

En çok ses getiren örneklerden biri, bir İsrail askerinin bir gazeteciyle birlikte canlı yayında, “başsız çocuklar ve tecavüze uğramış kadınlar” gördüğünü iddia ettiği tanıklıktı. Bu asılsız iddia Batı medyasında hızla yayıldı, pek çok siyasetçi tarafından da tekrarlandı. Oysa daha sonra İsrail medyası bile bu ifadenin doğruluğunu teyit edecek hiçbir kanıt bulunmadığını kabul etti. Ancak bu iddia hâlâ birçok çevrede gerçekmiş gibi dolaşmaya devam ediyor.

Savaş sırasında dikkat çeken bir diğer konu ise yapay zekânın propaganda için kullanılmasıydı. Filistinli direnişçileri okullarda ve hastanelerde “saklanan teröristler” gibi göstermek için yapay zekâ ile üretilmiş sahte videolar ve görseller servis edildi. Bu yöntem, özellikle İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ndeki sivil altyapıyı hedef aldığı saldırılara meşruiyet kazandırmak amacıyla devreye sokuldu.

İsrail İşgalini Destekleyen Dijital Ordu

İsrail’in dijital diplomasisi olan “Hasbara” çerçevesinde, küresel düzeyde etkili bir dijital ordu oluşturuldu. Bu ağ, dünya genelindeki Yahudi influencerlar, yabancı ünlüler ve sahte sosyal medya hesaplarından oluşuyor. Amaç, İsrail’in anlatısını yaymak ve dünya kamuoyunu etkilemek. İsrail Dışişleri Bakanı Katz, bu dijital ağı “sahte haberleri engelleyen dijital demir kubbe” olarak tanımladı.

Bazı yabancı influencer’ların ifşa ettiği gerçeklerden biri de, İsrail’in yurtdışında yüzlerce aktivist ve sosyal medya fenomenini yüksek maaşlar karşılığında dijital propagandasına dahil etmesidir. Böylece sosyal medyada Filistin meselesine dair hiçbir gerçek bilgisi olmayan kullanıcılar, sadece birkaç yüz dolar karşılığında cep telefonları aracılığıyla Filistinlilere karşı amansız bir dijital saldırı başlattılar.

Aynı zamanda birçok Yahudi kuruluş, bu dezenformasyon kampanyasına finansal destek sağladı ve dijital savaşçılar organize etti. “Aksa Tufanı” operasyonundan yalnızca birkaç gün sonra sosyal medyada ortaya çıkan sahte hesaplar, Hamas ve Filistin direnişine yönelik sistematik saldırılar başlattı. Bu hesaplar, sahte Arap kimlikleriyle ya da anonim profillerle aynı içerikleri kopyala-yapıştır yoluyla yaydı.

Bir dijital diplomasi araştırmacısı, bu sahte hesapların sık sık Arap halkları arasında tarihî ve siyasî anlaşmazlıkları kaşıdığını belirtiyor. Örneğin; Cezayir ile Fas ya da Kuveyt ile Irak arasındaki ihtilafları gündeme getirerek, Filistin-Gazze bağlamındaki haberlerin altına provokatif yorumlar bıraktıklarını ortaya koydu. Amaç, Arap kamuoyunun dikkatini Gazze’deki soykırımdan başka yöne çekmek, bölgesel dayanışmayı zayıflatmak ve dezenformasyon yoluyla kargaşa yaratmak.

Filistin’le Dayanışmaya Karşı Sistematik Saldırı

İsrail, bir taraftan Gazze’ye yönelik saldırıları sürdürürken, diğer taarftan uluslararası dayanışmayı bastırmak için kapsamlı bir karşı hamleye girişti. Üniversitelerdeki ve sokaklardaki Filistin yanlısı gösteriler “antisemitizm”le yaftalandı; insan hakları kuruluşları, sanatçılar ve aktivistler hedef alındı. İsrail, özellikle ABD ve Avrupa’daki şirketler ve üniversiteler üzerinde baskı kurmak için lobi faaliyetlerini artırdı. Batı kamuoyunun hassas olduğu “demokrasi”, “azınlık hakları” ve “LGBTİ+ özgürlükleri” gibi kavramlar da propaganda aracı olarak kullanıldı.

Teknoloji devleriyle yapılan işbirliği çerçevesinde ise Filistin yanlısı içerikler sosyal medya platformlarından sistematik biçimde kaldırıldı. İsrail Başsavcılığına bağlı siber birim, yüzlerce içerik ve hesap için silme ve engelleme talebinde bulundu. Gerekçe ise klasik: “terör ve şiddet propagandası.”

Ancak sosyal medya analizi yapan bağımsız merkezler, milyonlarca nefret söylemi ve soykırıma çağrı içeren İsrail yanlısı içeriğin görmezden gelindiğini belgeliyor. Örneğin, 2024 yılı içinde Arap Sosyal Medya Geliştirme Merkezi “Hampra”, Filistin dijital içeriğine yönelik 797 dijital ihlali belgeledi. Bu ihlaller arasında içerik silme, hesap kapatma ve erişim kısıtlamaları bulunuyor; çoğunluğu Instagram, TikTok ve Facebook’ta gerçekleşti.

Bu tablo, dijital mecralarda da Filistinlilerin susturulmaya çalışıldığını ve İsrail’in hem fiziksel hem de dijital savaş yürüttüğünü açıkça ortaya koyuyor.

İsrail Başarılı Oldu mu?

İsrail’in dijital propaganda aracı olarak kullandığı hasbara, işgalin imajını aklamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ancak “Aksa Tufanı” operasyonunun ilk günlerinden itibaren bu çabaların etkisi gözle görülür biçimde zayıfladı. Çünkü İsrailli yetkililerin Gazze’deki soykırımı açıkça destekleyen beyanları, Filistinlilerin özellikle TikTok ve X gibi sansürün görece az olduğu platformlarda katliamları doğrudan belgelemeleri ve bazı bağımsız yabancı kurumların İsrail’in Hamas’ın hastane ve okulları savaş amacıyla kullandığı yönündeki iddialarına şüpheyle yaklaşmaları, hasbara’nın söylemini sarsıntıya uğrattı.

Ayrıca küresel kamuoyunda özellikle gençler arasında artan bir bilinç dikkat çekiyor. Dünyanın büyük şehirlerinde ve önde gelen üniversitelerinde Filistin yanlısı yüzlerce protesto düzenlendi. Aktivistler birçok ülkede İsrail’e silah sağlayan şirket ve fabrikaları hedef aldı ve bu tür eylemler hâlâ devam ediyor.

Dolayısıyla, İsrail’in medya gücü olarak gördüğü hasbara savaşının kendi lehine sonuçlandığı söylenemez. Aksine, bu savaş dijital çağın merkezsiz iletişim yapısında hasbara’nın sınırlarını açığa çıkardı. Ancak bu, mücadelenin sona erdiği anlamına gelmiyor. İsrail, Gazze’deki soykırımdan önce Batı kamuoyunu etkisi altına alan imajını yeniden kurmak için dijital ve medya savaşını sürdürecek. Bu nedenle, Filistinliler –hem bireysel aktivistler hem de resmi/sivil kurumlar– İsrail’in uygulamalarını ifşa etmeye devam etmeli; böylece Filistin’in sesi küresel düzeyde görünür ve duyulur kalmaya devam etmelidir.

NOT: Bu metin linkte bulunan Arapça makaleden Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu