İşgalci İsrail’in Batı Şeria’daki Sürekli Tırmanışı ve Stratejik Projesi

Hamdi Hussein
İsrail, Gazze’de ateşkes anlaşmasına varılmasının ardından Batı Şeria’daki şehir ve bölgelere yönelik saldırılarını artırdı ve Batı Şeria’nın kuzeyinde “Demir Duvar” adını verdiği yeni bir askeri operasyon başlattığını duyurdu. Bu operasyonla silahlı direnişi ortadan kaldırmayı hedeflediğini belirtti. Eş zamanlı olarak, işgalci İsrail ordusu Batı Şeria’daki şehirler ve bölgeler arasındaki bağlantıları keserek Filistinlilere yönelik toplu cezalandırma uygulamalarını arttırdı. Filistinlilerin hareketini engelleyerek onları saatlerce alıkoymaktan, başlıca kontrol noktalarında onlara eziyet etmekle yetinmedi, ayrıca Filistin şehir ve köylerinin girişlerine yeni kontrol noktaları ve kapıları yerleştirdi. Bütün bunların yanı sıra Batı Şeria’daki şehir ve köylere baskınlar düzenleyerek toplu tutuklamalar gerçekleştirdi ve esir takası anlaşmasıyla serbest bırakılan Filistinli mahkumların kutlamalarını engellemeye çalıştı.
Batı Şeria’daki son tırmanış, Netanyahu’nun hükümetindeki aşırı sağcıları memnun etme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu kesim, Gazze’deki ateşkese ve esir takasına karşı çıkıyor. Bazı yorumcular ise bu adımları, Batı Şeria’da yeni bir realite oluşturma girişimi olarak görüyor. Bu girişim, işgalci İsrail’in stratejik projesi çerçevesinde Batı Şeria’da demografik yapıyı değiştirme, ilhak planlarını ilerletme ve Filistinlileri bölgeden göç ettirme hedeflerine dayanıyor.
Bu rapor, Batı Şeria’daki İsrail saldırılarının, aşırı sağcı hükümetin 2022’nin sonunda iktidara gelmesinden itibaren nasıl tırmandığını ve Gazze’ye yönelik savaş sürecinde nasıl hızlandığını ele alıyor. Ayrıca, ateşkes ve esir takası anlaşmasının ardından gerçekleşen son saldırıları, bu tırmanışın sonuçlarını ve İsrail hükümetinin Filistinlileri tehcir etme ve Batı Şeria’daki yerleşimleri ilhak etme planlarıyla ilişkisini inceliyor.
İsrail’in Batı Şeria’daki Saldırılarının Tırmanışı
Aşırı sağcı hükümetin Aralık 2022’de göreve gelmesinin ardından, Batı Şeria’da İsrail ordusu ve yerleşimciler tarafından Filistinlilere yönelik saha saldırılarında belirgin bir artış yaşandı. Duvar ve Yerleşimle Mücadele Komitesi’nin raporlarına yansıyan istatistikler, 2023 yılında İsrail ihlallerinin ve saldırgan politikalarının, 2022’nin aynı dönemine kıyasla arttığını ortaya koyuyor. 2024 yılı ise önceki iki yıla göre daha fazla ihlal kaydedilen bir dönem oldu. Bu veriler, yerleşim faaliyetlerinin hızlanması, toprak gaspı ve yeni yerleşim noktalarının kurulması gibi işgal politikalarının yoğunlaştığını gösteriyor. Aynı zamanda, İsrail ordusu ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırıları, baskınları, silahlı saldırıları ve bunların sonucunda şehit ve yaralıların artması dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra, yapıların yıkımı, arazi tahribatı, ağaç kesimi gibi ihlallerine ilaveten Batı Şeria’daki askeri kontrol noktaları ve geçiş kapılarının sayısında da ciddi bir artış gözlemleniyor.
Tablo (1) Batı Şeria’daki Hak İhlalleri 2022, 2023 ve 2024 Karşılaştırması
İhlaller | Yeni Askeri Yerleşim Noktaları | Müsadere edilen Araziler (dönüm) | Yıkılan yapılar | Yıkım ihtarları | Şehit sayısı | Sabit ve seyyar kontrol noktaları ve geçiş kapıları | Ordu ve yerleşimciler tarafından kesilen ağaç sayısı | Ordu ve yerleşimciler tarafından yapılan saldırılar |
2022 | 12 | 26.424 | 715 | 1220 | 230 | 593 | 10291 | 8724 |
2023 | 18 | 50.524 | 659 | 1333 | 545 | 694 | 21731 | 12161 |
2024 | 51 | 46.597 | 903 | 939 | 532 | 890 | 14212 | 16612 |
Gazze Savaşı Sırasında Batı Şeria’da Artan Baskı
Gazze’ye yönelik savaş sürecinde Batı Şeria’da baskılar daha da arttı. Bu süreç, Gazze’yi destekleyen gösterilerin bastırılması, kitlesel tutuklamalar, baskınların yoğunlaştırılması ve askeri kontrol noktalarının artırılmasıyla başladı. İsrail güçleri, Filistin köylerine, kasabalarına ve mülteci kamplarına sistematik baskınlar düzenleyerek güvenlik kontrolünü sıkılaştırdı ve Filistinlilere yönelik sert müdahalelerde bulundu. 7 Ekim 2023’ten Ocak 2025’in sonuna kadar Batı Şeria’da 897 Filistinli şehit olurken, yaralı sayısı 6.700’ü aştı. İsrail güçleri, bu süre zarfında 13.572’den fazla Filistinliyi tutukladı ve yaklaşık 2.168 yapıyı yıktı. Ayrıca, 6.729 Filistinli yerinden edildi.
Aynı dönemde, Batı Şeria’da ekonomik göstergeler de eşi benzeri görülmemiş bir çöküş yaşadı. İsrail, Filistinli işçilerin İsrail içinde çalışma izinlerini iptal etti ve Paris Ekonomi Protokolü kapsamında Filistin yönetimi adına topladığı vergi gelirlerine el koyarak ekonomik ablukayı daha da ağırlaştırdı. İsrail, Filistin ekonomisini baskı altında tutmak için işçi ve vergi gelirleri konularını birer baskı aracı olarak kullanmaya devam etti. Bu politikalar sonucunda savaş öncesinde %13 civarında olan işsizlik oranı 2024 sonunda %35’e yükseldi. Filistin’in gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH) ise 2022’de yaklaşık 15,6 milyar dolar iken, 2024’te 10,5 milyar dolara düştü. Filistin Merkezi İstatistik Kurumu, 2025 yılında ekonominin daha da kötüleşeceğini öngörüyor.
Batı Şeria’da İsrail’in yürüttüğü yıkım operasyonları devam ederken, Yahudi yerleşimciler de Filistinli topluluklara ve köylere saldırılarda bulunuyor. Silahlı saldırılar düzenleyen ve Filistinlilerin evlerini, mülklerini yakan yerleşimciler, özellikle Bedevi topluluklarını hedef alarak onları zorla göç ettirmeye çalışıyor. İsrail yönetimi ise Filistinlileri bölgeden çıkarmak amacıyla çeşitli politikalar uyguluyor. Bunların başında, Batı Şeria’nın C bölgesinde Filistinlilerin yeni yapı inşa etmelerini kısıtlamak ve böylece kentsel genişlemeyi engellemek geliyor. Ayrıca, İsrail günlük baskınlar sırasında buldozerleri ile altyapıları, kamu tesislerini, elektrik, su ve iletişim şebekelerini yıkarken, Filistinlilere ait evleri tahrip ediyor. Özellikle Batı Şeria’nın kuzeyinde Filistinlilerin güvenliğini sürekli tehdit eden İsrail, bölgedeki nüfusu zorla göç ettirmek için her türlü baskıyı artırıyor. Bunun yanı sıra, Filistinlilerin Ürdün sınırındaki Karameh Sınır Kapısı’ndan geçişlerini zorlaştırarak saatlerce bekletmeleri, hareket özgürlüğünü kısıtlamak için sistematik bir uygulamaya dönüştü.
Cenin Mülteci Kampı, son dönemde gerçekleştirilen İsrail askeri operasyonları sonucu yaklaşık 20.000 sakinini kaybetti. Bu operasyonlar, özellikle Cenin kenti ve kampını hedef alırken, raporun yazıldığı zamana kadar (Şubat 2025) en az 33 Filistinli şehit oldu. Bunlardan 19’u, Gazze’deki ateşkes anlaşmasından sonra hayatını kaybetti. Ayrıca, 50’den fazla Filistinli yaralandı. İsrail güçleri, Cenin kampında 100’den fazla evi yıkarak, kamptaki insani durumu daha da kötüleştirdi. Tulkarim’de ise, İsrail ordusu şehri ve çevresindeki mülteci kamplarını hedef alan bir askeri operasyon başlattı. Bu saldırılar, Gazze’deki ateşkes anlaşmasından sonra beş gencin şehit olmasına yol açtı. Bir diğer bölge olan Tubas’ta ise, Ocak 2025’te 11 tanesi Gazze’deki ateşkesten sonra olmak üzere 16 Filistinli şehit oldu. Bu süreç, Batı Şeria’nın farklı bölgelerinde, özellikle Cenin, Tulkarim ve Tubas’ta şiddetli bir tırmanışa işaret ediyor.
İsrail’in Batı Şeria’daki Tırmanışına Tarafların Tepkileri
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Cenin’deki operasyonun, Batı Şeria’daki “Yehuda ve Samarya” İran yanlısı grupları hedef almayı amaçladığını iddia etti. Finans Bakanı ve Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich ise, bu operasyonun Batı Şeria’daki 700.000 İsrailli yerleşimciyi koruma amacı taşıdığını belirtti. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da, Cenin’deki operasyonun Gazze’den alınan derslerin bir uygulaması olduğunu ve Cenin Mülteci Kampı’na direnişin geri dönmemesini sağlamak için yapıldığını açıkladı.
Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Cenin’deki operasyonunu kınadı ve bunun kampın kasıtlı olarak boşaltılması planının bir parçası olduğunu söyledi. Filistin yönetimi, operasyonların ardından güvenlik güçlerini Cenin’den çektiğini, bunun amacının İsrail ordusu ile çatışmaya girmemek olduğunu açıkladı. Cenin’deki askeri operasyon ile 6’sı Filistin güvenlik güçlerinden olmak üzere 14’ten fazla Filistinli katledildi. Hamas ve İslami Cihad Hareketi, Filistin yönetiminin Cenin’e yönelik saldırıyı kınamasının ardından, bunun İsrail saldırılarının zeminini hazırladığını belirtti. Her iki grup da, İsrail’in bu saldırısının Filistin halkının direncini kırmayacağını vurguladı. Hamas, Batı Şeria’da genel seferberlik çağrısında bulunarak, Cenin ve Tulkarim’e yönelik İsrail saldırılarına karşı durmaya çağırdı. Batı Şeria’daki tüm direniş grupları, İsrail ordusunun saldırılarına ve Batı Şeria’nın ilhak planlarına karşı durma çağrısı yaptı. Ulusal ve İslami güçlerin ortak açıklamasında, direnişin ve halkın birleşerek bu saldırılara karşı koymanın en iyi yol olduğu ifade edildi ve Filistin halkı, işgal ve ilhak planlarına karşı birlikte mücadele etmeye davet edildi.
Batı Şeria’daki Tırmanışın Sonuçları ve Etkileri
İsrail’in Batı Şeria’daki genel tırmanışı, özellikle kuzeydeki askeri operasyonları, Filistin halkının varlığını tehdit eden birçok olumsuz sonuca yol açmakta ve Filistinlilerin direniş kabiliyetini olumsuz etkilemektedir. Bunlar birkaç ana noktada toplanabilir:
1- İç Göç Oranlarındaki Artış ve Ekonomik Krizler
İsrail, hedef aldığı mülteci kamplarını yaşamaya elverişli alanlar olmalarını engellemek için özellikle altyapıyı, binaları ve yerleşim alanlarını tahrip etmektedir. Bu şekilde Filistinlilerin yaşadıkları yerlerden göç etmelerine yol açmaktadır. Bu hedef, İsrailli siyasetçiler ve liderler tarafından da dile getirilmiştir. Özellikle Savunma Bakanı Yisrael Katz, Batı Şeria’daki altyapının Gazze’deki gibi tahrip edilmesi gerektiğini ifade ederek, bu şekilde Filistinlilerin yerinden edilmesini teşvik etmeyi amaçladığını belirtmiştir. Bu tahribat, mülteci kamplarının yaşanmaz hale gelmesine neden olurken, Filistinlileri başka bölgelere göç etmek zorunda bırakmaktadır. Ayrıca, İsrail’in Batı Şeria’daki hareket özgürlüğünü kısıtlayan askeri kontrol noktaları ve bariyerler politikası, özellikle Batı Şeria’nın C bölgesindeki (toplam yüzölçümünün %62’sini kapsayan) köyleri hedef almaktadır. Köylerden Filistinlilerin, şehir merkezlerine doğru göç etmeleri, ayrıca hem iş arayışı hem de eğitim gibi gerekçelerle de daha fazla göçe yol açmaktadır. Bu strateji, Batı Şeria’nın büyük bir kısmını boşaltma ve bu bölgeleri İsrail’e katma planları ile örtüşmektedir. Bu durum, Batı Şeria’daki demografik yapıyı değiştirmeyi amaçlayan bir strateji olarak öne çıkmaktadır.
2- Filistinlilerin yurtdışına zorla veya gönüllü olarak göç ettirilme oranlarında artış. Bu, uzun yıllardır devam eden ve sahada ve ekonomik olarak Filistinlilere baskının artırılmasıyla yürütülen uzun vadeli bir politika ile gerçekleştirilmektedir. Ekonomik durumun kötüleşmesi ve direnişin temel unsurlarının zayıflaması, bazı Filistinlileri yurtdışında yaşam fırsatları aramaya yöneltmektedir. Yaşam maliyetleri ile düşük ya da hiç olmayan gelir seviyeleri arasındaki uçurumun genişlemesi bu süreci hızlandıracaktır. Bu, İsrail’in bakış açısından, Filistin tarihî topraklarındaki demografik sorunu çözmenin tek yolu olarak görülmektedir. Zira işgal devleti, 2022’den itibaren güncel istatistiklere göre, tarihî Filistin topraklarındaki Filistinlilerin sayısının Yahudileri aşmasından dolayı büyük bir endişe duymaktadır.
3- Batı Şeria’nın kuzeyinde direnişe halk desteğini azaltmaya yönelik baskının artırılması. Bu, altyapı ve hizmetlerin sistematik olarak tahrip edilmesi, askerî ve ekonomik abluka uygulanması, özellikle ticaret sektörü başta olmak üzere üretim alanlarına darbe vurulması yoluyla gerçekleştirilmektedir. Cenin, Tulkarim ve Tubas’taki sanayi atölyelerinin tahrip edilmesi, içeride halkın üzerindeki baskıyı artırarak bu baskının direnişe ve onun yöntemlerine karşı yönlendirilmesini amaçlamaktadır.
4- Batı Şeria’nın ilhakının ilan edilmesiyle çatışmanın kesin olarak sonuçlandırılmasının hedeflenmesi. Bu, Netanyahu hükümetindeki aşırı sağın söylemleriyle örtüşmektedir. Trump yönetimiyle uyumlu olan bu politikalar, İsrail’in Batı Şeria’da sahada uyguladığı ve bu planın lehine sonuçlar doğurabilecek adımları içermektedir. Bunlar arasında, yerleşim birimlerine yönelik yeni politikalar, yerleşim faaliyetlerinin hızlandırılması ve Batı Şeria’nın “Yehuda ve Samara” olarak adlandırılmasının resmî hale getirilmesi gibi adımlar bulunmaktadır.
Sonuç:
İsrail, Batı Şeria’ya yönelik saldırısını bu dönemde yoğunlaştırmayı hedefliyor; çünkü Batı Şeria, Siyonist projenin dini ve tarihi iddialarının merkezi konumu ve sembolizmi açısından önem taşımaktadır. Bu iddiaların özü Batı Şeria’ya odaklanmaktadır ve sağcı hükümet, uzun vadede çatışmanın nihai olarak çözülmesini amaçlamaktadır. Batı Şeria, yüzeyi, kaynakları ve stratejik önemiyle jeopolitik bir değere sahiptir; mevcut yerleşim projeleri ve gelecekteki hırsları göz önünde bulundurulduğunda bu önem daha da artmaktadır. İsrail hükümeti, Batı Şeria’daki Filistinlilerin direncini kırmak için uzun vadeli bir stratejik planla hareket etmektedir; bu plan birkaç yıldır devam eden bir süreçtir ve Batı Şeria’da büyük bir demografik değişiklik yaratmayı hedefleyen bir projedir. Bu proje, Batı Şeria’daki “C” bölgelerinin ilhak edilmesiyle başlar ve bu bölgelerdeki mümkün olduğunca fazla sayıda kişinin bölgeden ayrılmasını veya iç göç etmelerini ya da yurtdışına göç etmelerini sağlamayı hedeflemektedir. Ayrıca, İsrail hükümeti, Gazze’deki ilk ateşkesten sonra savaşın duraklamasından yararlanmayı amaçlamaktadır. Bu ateşkesin ilk aşaması 42 gün sürecektir. Hükümet, Gazze’deki karşıt sağcı kesimi memnun etmenin yanı sıra, Batı Şeria’da Gazze’deki gibi bir askeri operasyonun yayılmamasını da sağlamaya çalışmaktadır. Böylece, bu deneyimin kopyalanma olasılığını öldürmek ve Batı Şeria’nın kuzeyindeki direniş gruplarının moralini bozmaya yönelik bir çaba içerisindedir. Bu operasyon, İsrail’in Batı Şeria’daki mülteci kamplarına yönelik geçmişte yaptığı saldırıların bir devamı niteliğindedir ve özellikle Cenin ve Tulkarim’de direnişi yok etmede başarısız olmuştur.