İsrail’in Filistin Ekonomisi Üzerindeki Baskı Politikaları
7 Ekim 2023'ten Bu Yana Çıkarılan İsrail Yasalarının Filistin Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
7 Ekim 2023’ten Bu Yana Çıkarılan İsrail Yasalarının Filistin Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Raghad Azzam*
7 Ekim 2023 sonrasında, İsrail tarafından kabul edilen yeni yasa ve düzenlemeler, Filistin ekonomisi üzerinde büyük bir etki yarattı. Bu değişiklikler, vergi, istihdam, sosyal yardımlar ve illegal Yahudi yerleşim alanlarının genişletilmesi gibi konuları kapsamakta ve İsrail ile Filistin ekonomileri arasındaki bağlantılar nedeniyle Filistin ekonomisini doğrudan etkilemektedir. İsrail bu ekonomik düzenlemeleri tartışırken veya onaylarken Filistin ekonomisinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmamaktadır. Ancak İsrail’in iç ekonomisindeki bu düzenlemelerin farklı boyutlarda olmak üzere doğrudan Batı Şeria ve Gazze Şeridine ekonomik etkileri olmaktadır.
Bu çalışma, söz konusu yasa ve düzenlemelerin en önemli olanlarını analiz etmeyi ve bunların Filistinliler üzerindeki ekonomik etkilerini ve sosyal sonuçlarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
UNRWA’nın Yasaklanması Yasası
1949 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), Filistinli mültecilere Filistin içinde ve dışında destek ve koruma sağlamak için çaba göstermektedir. UNRWA, temel ücretsiz eğitim, birinci basamak sağlık hizmetleri, insani yardım, kamp ve altyapı geliştirme, topluluk desteğini artırma ve yoksullukla mücadele için mikro krediler sunma gibi faaliyetlerini, BM üye ülkelerinin gönüllü bağışlarına dayalı olarak finanse etmektedir. Ancak, Ekim 2024’te işgal altındaki topraklarda UNRWA’nın faaliyetlerini yasaklama kararı alınmış ve bu karar, ajansın Filistinli mültecilere hizmet sağlama kapasitesine olumsuz yansımıştır.
Bu yasa, UNRWA’nın hizmetlerinin durmasından kaynaklanan sosyal ve ekonomik zorlukların artmasına neden olacaktır. Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde UNRWA okullarında eğitim gören 340 binden fazla öğrenci bulunmaktadır. Ayrıca, UNRWA’nın sağlık hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı 4 milyonu aşmaktadır. Ajansın yasaklanması, diğer kaynaklardan insani yardıma olan ihtiyacı artıracaktır. 2023 yılında UNRWA’nın bütçesi 345 milyon dolardı ve bu bütçe Filistinli mültecileri desteklemeye yönelikti.
UNRWA’nın yasaklanmasının bir başka etkisi de Filistin ekonomisi üzerindeki ciddi baskılar olacaktır. Yoksulluk ve işsizlik oranlarının artması beklenmektedir, çünkü UNRWA’da çalışan 30 bin personelin çoğunluğu Filistinlidir. Bu durum, Filistin toplumunda hem ekonomik hem de sosyal sıkıntıları derinleştirecektir.
Yabancı ve Filistinli İşçilere Vergi İndirimi Puanlarının İptal Edilmesi Yasası
İşgalci İsrail’in 2025 yılı bütçesine ilişkin ekonomik düzenlemeler yasası kapsamında, vergiyle ilgili maddelerden biri, yabancı ve Filistinli işçilerin yararlandığı vergi indirimi puanlarının kaldırılmasıdır. İşgal altındaki topraklarda çalışan yabancı ve Filistinli işçiler, İsrailli işçiler gibi gelir vergisine yönelik belirli indirimlerden yararlanabilmekteydi. Bu indirimler, ikamet yeri, yaş, aile durumu, cinsiyet gibi belirli kriterlere dayanıyordu. İşgal hükümeti, bu kararın 2025 yılı boyunca vergi gelirlerini yaklaşık 410 milyon şekel (113 milyon dolar) artıracağını öngörmektedir. Bu adımın, İsrail’in vergi gelirlerini artırarak hükümet bütçesindeki açığı kapatma çabalarının bir parçası olduğu belirtiliyor. Bu açık, Gazze’ye karşı yürütülen savaşın ve diğer cephelerdeki çatışmaların maliyetleri nedeniyle önemli ölçüde büyümüştü. Bu çatışmaların 2024 sonuna kadar toplamda 120 milyar doları aşan bir maliyet yaratması beklenmektedir.
İsrail hükümeti, her vergi yılı başında gelir vergisi indirimlerinin tutarını bir önceki yılın tüketici fiyat endeksindeki değişimlere göre belirlemektedir. Örneğin, 2024 yılında gelir vergisi indirimi tutarı aylık 242 şekel (64 dolar) olarak belirlenmişti. Bu, vergi indirimi alan bir işçinin, bu indirime sahip olmayan bir işçiye göre gelir vergisinde ayda 64 dolar daha az ödeme yapacağı anlamına gelmektedir.
Bu düzenlemenin kaldırılması, özellikle işgal altındaki topraklarda çalışan Filistinli işçilerin üzerlerindeki vergi yükünü arttıracak ve gelirlerini düşürecektir. Bu durum, Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in, Filistinli işçilerin İsrail pazarında çalışmasına yönelik koyduğu kısıtlamalarla paralel bir şekilde yaşanmaktadır. Filistin Merkez İstatistik Kurumu’nun en son verilerine göre, 2024’ün ikinci çeyreğine kadar işgal altındaki topraklarda ve yerleşim yerlerinde çalışan Filistinli sayısı yaklaşık 27 bine düşmüştür. Oysa bu sayı 7 Ekim 2023’ten önce yaklaşık 200 bin işçiye ulaşmaktaydı. Bu durum Batı Şeria’da işsizlik oranlarını artırarak, toplumun ekonomik koşullarının daha da kötüleşmesine yol açmıştır.
Filistin Yönetimi’nin mali durumu da buna bağlı olarak etkilenecektir. Paris Protokolü’ne göre, işgal altındaki topraklarda çalışan Filistinli işçilerin gelirleri üzerinden alınan gelir vergisinin %75’i Filistin Yönetimi’ne aktarılmaktadır. İsrail ise bu paraların %25’ini, vergi toplama ile ilgili yönetim ve hizmet masraflarını karşılamak bahanesiyle tutmaktadır. Yerleşim yerlerinde çalışan işçilerin gelirleri ise Paris Protokolü’ne göre tamamen Filistin Yönetimi’ne aktarılmaktadır. Dolayısıyla, işgal altındaki Filistinli işçilerin maaşlarından elde edilen gelirlerin (yıllık yaklaşık 50 milyon dolar olarak tahmin edilmektedir) azalması, Filistin Yönetimi’nin kamu maliyesi krizini derinleştirecek, temel hizmetleri sağlama, çalışanlar ve emeklilere maaş ödeme kapasitesini zayıflatacak ve alacaklılara ödeme yapmada zorluk yaşamasına yol açacaktır.
Filistin Yönetimi’nin Fonları Dondurulmaya Devam Ediyor
Bu düzenleme, Knesset tarafından 2016 yılında kabul edilen “Terörle Mücadele Yasası” kapsamında uygulanmaktadır. Bu yasa, yüzlerce maddeyi içermekte olup, en önemlisi İsrail işgal hükümetine, Filistinli mahkûm ve şehit ailelerine giden fonları inceleme ve değerlendirme yetkisi tanımasıdır. İsrail, bu ailelere yapılan ödemeleri gerekçe göstererek, söz konusu miktarları Filistin Yönetimi’ne teslim edilen “tahsilat gelirlerinden” (clearing funds) kesmektedir. Şekil (1), 2019’dan itibaren yapılan bu kesintilerin büyüklüğünü göstermektedir.
Şekil (1): Tahsilat Fonlarından Yapılan Kesintilerin Miktarı (Milyon Dolar)
Kaynak: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı. (2024, 23 Temmuz). UNCTAD Yardım Raporu. Birleşmiş Milletler. Erişim tarihi 11 Aralık 2024. https://www.un.org/unispal/document/report-on-unctad-assistance-23jul24/
7 Ekim 2023’ün ardından, işgalci İsrail, Filistin Yönetimi’ne toplanan tüm vergi gelirlerinin (tahsilat fonları) dondurulmasına karar verdi. Yaklaşık 789 milyon dolar tutarında fon, Filistin Yönetimi’nin bu parayı şehit ve tutuklu ailelerine ödeme yaparak “terörizmi desteklemek” amacıyla kullandığı iddiasıyla donduruldu. Filistin Yönetimi’ne ait bu paraların yönlendirilmesini sağlamak için Norveç’in aracılık yapacağı bir çözüm önerilmiş, ancak Norveç’in Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıması sonrası işgalci yönetim bu karardan geri adım attı.
Tahsilat fonları, Filistin Yönetimi’nin bütçesini finanse etme konusunda ana kaynaktır (2023’te hükümet gelirlerinin yaklaşık %58’ini oluşturmuştur), kamu sektörü çalışanlarının maaşları, devlet kurumlarının harcamaları ve diğer temel hizmetlerin ödemelerini karşılamaktadır. Bu karar, Filistin Yönetimi’nin nakit sıkıntısını derinleştirmiş ve bunun sonucunda kamu çalışanlarının maaşları kesilmiş veya gecikmiş, bu da Filistinlilerin alım gücünü zayıflatmış ve çeşitli ekonomik faaliyetleri engellemiştir.
Mart 2024’te, Knesset, direniş eylemlerinden zarar gören İsrailli ailelerin Filistin Yönetimi’ne karşı tazminat davası açmalarına ve her ölü için yaklaşık 2.7 milyon dolar tazminat talep etmelerine olanak sağlayan bir yasa kabul etmiştir. Buna göre, Kasım 2024’te Kudüs’teki işgal mahkemesi, Filistin Yönetimi’ni 2001 yılında gerçekleşen Sparrow operasyonunda hayatını kaybeden üç İsraillinin ailelerine 12.5 milyon dolar cezai tazminat, cenaze masrafları ve yasal giderler olarak ödemeye mahkum etmiştir. Filistin Yönetimi’ne, tazminatları 2024 yılı Aralık sonuna kadar ödeme süresi verilmiş, aksi takdirde bu meblağın İsrail’in elinde tutulan tahsilat fonlarından kesileceği bildirilmiştir. Bu durum, tahsilat fonlarından yapılan kesintilerin ve bu kesintilerin genel maliye ve Filistin toplumu üzerindeki etkilerinin daha da derinleşmesine yol açacaktır.
İlhak Yasaları ve İllegal Yerleşim Faaliyetlerinin Genişlemesi
Mayıs 2024’te, Knesset, El-Halil’in güneyindeki yerleşimlerin Negev (Nakab) Kalkınma Otoritesi’ne dahil edilmesini öngören bir tasarıyı ön okuma aşamasında kabul etti. Bu tasarı, Negev bölgesinin eski bir yasal tanımına dayanmaktadır ve güney El-Halil yerleşimlerini, işgal altındaki Batı Şeria’da yer almalarına rağmen Negev’e ait geliştirilmesi gereken bölgeler olarak kabul etmeyi amaçlamaktadır. Bu yasanın tehlikesi, Batı Şeria’nın bazı bölgelerinde İsrail’in sivil kontrolünü güçlendirmeye yönelik bir ilhak politikasının parçası olarak görülmesindendir.
Son zamanlarda tartışılan projelerden biri de Gazze Şeridi’nde yerleşimlerin yeniden kurulmasını öngören bir yasadır. Aşırı sağcı partilerden bir grup bakan ve milletvekili, Gazze’deki yerleşimlerin yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu. “Gazze’de Yerleşim Kurma Hazırlık Festivali” adıyla bir konferans düzenlendi; bu konferansa, İçişleri Bakanı Itamar Ben Gvir, Savunma Bakanı Bezalel Smotrich ve farklı siyasi partilerden milletvekilleri katıldı. Amaç, bu fikri tanıtmak ve hükümeti resmi politika olarak kabul etmeye ikna etmekti. Ancak proje hala İsrail siyasi çevrelerinde tartışılmakta olup, böyle bir adım siyasi ve güvenlik zorlukları nedeniyle henüz resmi olarak kabul edilmemiştir.
İsrail’in Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki toprak genişleme çabalarının bir parçası olarak, Kasım 2024’te kabul edilen yeni bir İsrail yasası, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlilere ceza mahkemeleri tarafından uygulanan para cezalarını toplama yetkisini İsrail hükümetine vermektedir. Bu yasa, İsrail’in askeri mahkemelerin verdiği kararlarla etkilenen bireyler ve aileler üzerinde mali baskıyı artırma çabalarının bir parçasıdır. Ayrıca bu yasa, Filistin Yönetimi bölgelerinde idari ve ekonomik kontrolü güçlendirmek amacıyla hukuki araçları genişleten bir yaklaşımı yansıtmaktadır.
Terör Suçu Gerekçesiyle Sosyal Yardımların Durdurulması Yasası
Knesset, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan, İsrail yasalarına göre “terörist” olarak kabul edilen faaliyetlere katıldıkları kanıtlanan bireyler ve ailelerin sosyal yardımlarının kesilmesini öngören yeni bir yasa çıkarmıştır. Bu sosyal yardımların toplam değeri yaklaşık 1,9 milyon dolar olarak tahmin edilmektedir ve yasa, İsrail Ulusal Sigorta Kurumu tarafından sağlanan sosyal yardımlardan faydalanan bazı grupları hedef almaktadır. Bunlar arasında:
- Daha önce İsrail’de çalışarak ulusal sigorta sistemine katkıda bulunan Gazzeli işçiler,
- İsrail’de çalışırken iş kazası nedeniyle engelli olan ve yasal tazminat alan kişiler,
- Bir ebeveyni İsrail vatandaşlığı veya ikametgahına sahip olup Batı Şeria veya Gazze’de yaşayan 18 yaş altı çocuklar yer almaktadır.
Bu yasa, işgal altındaki Filistinlilere karşı uygulanan bir tür kolektif cezadır. Bu şekilde İsrail hem üzerindeki finansal yükü hafifletmeyi hem de Filistinlilerin kötüleşen ekonomik koşullarını kullanarak herhangi bir direniş eylemini caydırmayı amaçlamaktadır.
Sonuç
Son gelişmeler, İsrail’in Filistinlilerin direncini zayıflatmak amacıyla ekonomik baskı uygulamayı hedefleyen bir strateji izlediğini göstermektedir. Bu durum, Batı Şeria ve Gazze’deki ekonomik durumu daha da kötüleştirmiştir. Bu politikalar devam ederse, sosyal ve ekonomik krizlerin derinleşmesi muhtemeldir, bu da sosyal huzursuzlukları artıracak ve ekonomik yapıyı zayıflatacaktır.
İsrail’in kamu bütçesinde açık yaşadığı bu dönemde Filistinlilere yönelik ekonomik baskılarını arttırdığı ve Filistinlilerin paralarını çeşitli yollarla zorla almak için yasalar çıkarmaya yöneldiği görülmektedir. İsrail Kabinesi, 2024 bütçesini yaklaşık 923 milyon dolar artırmayı kabul etti, bu savaş bütçesini desteklemeye yönelik acil bir önlemdir.
Bu yasaların etkisi sadece rakamlara veya politikalara dayanmıyor, aynı zamanda Filistinli ailelerin istikrarını tehdit ediyor, yaşam kalitesini kötüleştiriyor, işsizlik ve yoksulluk oranlarını artırıyor ve temel hizmetlere erişim fırsatlarını kısıtlıyor. Bu durum, toplumun farklı kesimleri arasındaki sosyal uçurumu derinleştiriyor ve sivil toplum kuruluşlarına daha fazla sosyal destek ve bakım masrafları yüklüyor. Dolayısıyla, bu rapor sadece bu politikaların doğrudan zararlarını izlemeyi değil, aynı zamanda uluslararası hukukun temel ilkeleriyle çelişen bu tek taraflı önlemlerin durdurulması için acilen harekete geçilmesi gerektiği vurgusunu yapmayı amaçlamaktadır.
* Dr. Raghad Azzam, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi araştırmacısı, Filistin ekonomisi ve ekonomik ambargonun Filistin ekonomisi üzerindeki etkileri konusunda uzman.