Dünya Çapında Genişleyen Öğrenci Protestoları… İsrail için Kritik Bir Aşama

Hasan Obaid*

Filistin yanlısı, İsrail karşıtı protesto gösterileri 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Amerika ve Avrupa’daki üniversite kampüslerini kasıp kavuran olaylardan biri haline geldi. Protestolar, özellikle geçen Aralık ayında Harvard, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve Pensilvanya üniversiteleri rektörlerinin kampüslerde Antisemitizm iddialarıyla ilgili olarak ABD Kongresi’nde sorguya çağrılmalarıyla birçok kez zirve noktasına ulaştı[i]. İsrail lobilerinin provokatör kampanyaları sonucu aralarında Eski Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Guy ve Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Liz Magill’in de olduğu bir grup üniversite rektörü üniversiteden istifa dilekçelerini sunmuştu. Başta Harvard Üniversitesi olmak üzere, Amerika’daki birçok üniversitede geniş çaplı protesto gösterilerinin düzenlenmesi Kanada, Avustralya, Fransa ve diğer birçok ülkedeki üniversiteleri de bu dalgaya katılmaya itti.

Kritik Nokta

ABD’deki öğrenci protestolarında dikkat çeken nokta Amerikan idaresinin bu protestolara verdiği tepki oldu. Birçok üniversitede protestolara şiddetle müdahele edildi, çok sayıda kişi gözaltına alındı ve bazı kişiler haksız yere görevden çıkarıldı. Ayrıca protestoya katılanlara Antisemitizmi destekleme ya da Hamas partizanlığı yapma gibi rastgele suçlamalarda bulunuldu. Bu duruma aynı zamanda aşırı sağdan aşırı sola kadar geniş bir yelpazedeki işgal liderlerinin bu protestolara saldırması ve onları kışkırtması da eşlik etti.

Düzenlenen bu protestolar İsrail açısından yalnızca 7 Ekim sonrasını değil, aynı zamanda işgal tarihinin tamamı için kritik bir dönüm noktası niteliğindedir. Kritik noktadan kastımız ise şudur: Eğer ki öğrenci protestoları başarılı olur ve baskı aşamasından daha geniş çevrelere yayılmaya başlar ve öğrencilerin talepleri yerine getirilirse İsrail’in konumu stratejik olarak sallanacaktır. Ancak soru şu: ABD İsrail’in ilk ve öncelikli destekçisiyken öğrenci protestolarını işgal devleti için kritik kılan şey nedir?

Tarihsel olarak öğrenci hareketlerinin yerel ve bölgesel siyasette çok önemli etkileri bulunmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda öğrencilerin politik eylemleri dünyanın her yerinde görülen ve tekrarlanan faaliyetlerden biri olmuştur. Öğrenciler sömürge karşıtı hareketler başta olmak üzere savaş ve çatışma karşıtı ayaklanmalardan, sivil hak taleplerine, alınan önlemlerin iyileştirilmesi, ekonomik koruma ve iklim değişikliği çağrısında bulunan protestolara kadar pek çok etkinliğe katıldılar. Bu hareketlerin ortak özelliği ise siyasilere rahatsızlık vererek onları tedirgin etmeleri ve değişimi başlatacak yetide olmalarıdır. 2010 yılının kasım ayında İngiltere’de koalisyon hükümetinin izlediği kemer sıkma siyasetine karşı ayaklanan ve sokaklara dökülen binlerce öğrenci buna örnek olarak verilebilir.

2012 yılında Kanada’nın Quebeck eyaletinde hükümetin öğrenci harçlarını arttırması üzerine başlayan ve Maple Spring adıyla anılan protestolar da değişimi başlatan bir diğer örnektir.  Kanada’da patlak veren protestolar büyüyerek nihayetinde neoliberal reformlara karşı bir sosyal ayaklanma oluşturmuş ve olaylar sonucunda Quebec hükümeti düşmüş, yerine geçen yeni hükümet de bu kararı iptal etmişti. Çadır kurma ve üniversite kampüslerinde bulunma eylemleri muhaliflerin iddia ettiği üzere yalnızca Filistin yanlısı protestolar için yapılmamıştır. Tam aksine öğrencilerin düzenledikleri protestolarda uzun yıllar boyunca ve birçok defa protesto kapsamında düzenlenen birçok farklı faaliyet zaten yerini almaktaydı.

Ancak, günümüzdeki öğrenci protestolarını diğerlerinden farklı kılan şey, protestolara katılan öğrenci çeşitliliği ve öğrencilerin faaliyet gösterdiği sanal ve yerel birçok kurumsal ağ sayesinde protestoların çok daha etkili olmasıdır. Öğrencilerin farklı birçok kuruluşa üye olmaları ve çeşitli ilgi alanlarına sahip olmaları, protestoların daha da uzamasına neden olacaktır.

Grup ve İdeoloji Çeşitliliği

Özellikle ABD’de devam eden protestoların ve genel çerçevede öğrenci protestolarının toplumdaki sınıfsal farklılıkları ve ideolojileri aşan ilginç bir yönü vardır. Öğrenciler arasındaki büyük farklılıklara rağmen işgal devletini korkutan asıl şey, Cumhuriyetçi veya Demokrat gibi klasik ve geleneksel siyasi görüşlerden uzak, hizmet talepleriyle ilgili olmayan ve net bir kimliğe bürünen, Filistin meselesinin bir parçasını oluşturan kolektif bir öğrenci kimliğinin oluşmasıdır.

Ayrıca işgal devletinin suçlarına karşı çıkan Yahudilerin öğrenci protestolarına katılması da İsrail’in onları temsil etmediğini gösteren apaçık bir mesajdır. İsrail, Yahudileri savunmak ve bir Holokostun daha yaşanmasını engellemek bahanesiyle işlediği suç ve soykırımı haklı çıkaramayacağı için İsrail’in tarihi anlatısı tam kalbinden vurulmuştur.

Öğrenci protestolarının ilk ve öncelikli talebi savaşı durdurmak olsa da, İsrail’in boykot edilmesi ve İsrail’e yapılan yatırımların durdurulması da aynı öneme sahip isteklerdendir. Nitekim bu tür talepler savaşın durdurulmasıyla ilgili olmaktan ziyade işgal devletine karşı geleceğe yönelik bir direniş politikasıdır. Bu hareketler, yeni ortaya çıkmış bir durum değildir. BDS[ii], 2016 yılında Columbia Üniversitesi Apartheid’i Sonlandırma Koalisyonu (CUAD) ve Gazze’deki savaş, Batı Şeria’daki Filistinlilerin baskıya uğraması ve Filistin topraklarının yasadışı işgali gibi nedenlerle İsrailli ve Amerikalı kurumlara yapılan yatırımların geri çekilmesini talep eden Barnard College gibi kurumlar İsrail’e yönelik yatırımları kesmek amacıyla kurulan en meşhur hareketlerden biridir.

Bugün düzenlenen geniş çaplı boykot kampanyaları ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde yasalarla Yahudi karşıtlığı olarak değerlendirilmeye başlandı. Çünkü eğer öğrencilerin bu yoğun çabaları meyve verir ve başarılı olursa bu işlevlerin canlanmasına neden olacak ve daha fazla katılımı destekleyerek boykot politikasını engelleyen yasa ve düzenlemeleri kırmayı başarabilecektir.

Protestoların güçlü yanlarından biri de 7 Ekim’den bu yana Amerika İsrail’in uluslararası konumunu korumak için hınca hınç çabalarken protestoların Amerika’da ve en prestijli eğitim kurumlarında patlak vermesi olmuştur. Amerika için İsrail’e destek vermek geleneksel siyasi tabakanın ittifak ettiği bir mesele olabilir ancak Amerikan toplumunun tüm bileşenleri için hala bir ihtilaf meselesidir.

Bu durum bir tarafta yüksek öğretim kurumları ile siyasi tabaka arasındaki geleneksel bağı etkilerken diğer yanda eğitim kurumları ile öğrenciler ve akademisyenler de dahil olmak üzere üniversite topluluğu arasındaki ilişkiyi etkilenmiştir. Öğrenci protestolarını diğerlerinden ayıran doğası da nitekim budur.

Öğrenci kuruluşlarının yaşadığı kaynak kıtlığına rağmen neredeyse baskı grupları gibi çalışarak üst seviye organize becerileri edinmesi kampüs dışında kalan entelektüelleri ve normal vatandaşları da sessizliklerini bozmaya teşvik etmiştir.

Ayrıca protestolar üniversite öğrencileri, özellikle de saygın üniversitede öğrenim gören öğrenciler arasında siyasete karşı umursamazlık ve ilgisizlik olduğu yönündeki algıları da çürütmüştür. Protestoların çürüttüğü bir diğer algı da gençlerin siyasete atıldıklarında bireysel çalışmalar içinde olacakları, kolektif bir çalışma yapmayacakları görüşüdür. Öğrencilerin oy verme, siyasi partilere katılma gibi siyasetin geleneksel yaklaşımlarına daha az katıldığı görüşü doğru olabilir ancak bu durum, onların siyasi meselelerde aktif bir şekilde rol almalarını engellememiştir.

Meydana gelen bu durum, siyaset sahnesinde geleneksel özelliklerden farklı meziyetlere sahip yeni siyasi aktörlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Şili ve Quebec’te başlayan protestolarda, yönetici konumundaki bazı öğrencilerin bir zaman sonra siyasi partilere üye olması ve bazılarının da yeni partiler kurması gibi, bu protestolar da bir grup öğrencinin siyasete atılması için bir başlangıç olabilir. Siyasetin bu yeni yüzleri için, protestolara neden olan algılar hafızalarında her daim taze kalacaktır.

Öğrenci protestoları, öğrencilerin yaptıkları fedakârlıkların da ne derece değerli olduğunu gösteriyor; bazıları bu bedeli öğrenci kimlikleriyle, bazıları eğitim burslarıyla, bazıları ise mesleki gelecekleriyle ödedi. Öğrencilerin bu fedakârlıkları Filistin davasına olan derin inançlarından doğmaktadır. Filistin meselesi bu neslin zihnine siyasi bilinç ve siyasi kültürü şekillendirerek yerleşmiş ve bu siyasi bilinç kendileri gibi birçok gencin aynı empati duygusuyla protestolara başlamasına ya da destek olmasına neden olacaktır.

Öte yandan, protestolar bazı üniversitelerin işgal devleti ile birlikte yürüttüğü askeri araştırma projelerini de gün yüzüne çıkarmıştır. Bu işbirliği aracılığıyla üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin fikirleri işgal devletinin öldürme siyasetine alet edilmiştir. Bu durumda olan üniversiteler şu an yalnızca protestolarla başa çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda itibarlarını da iyileştirmek zorunda kalmışlardır. Bazı üniversiteler itibarının ve üniversite toplumuyla olan ilişkisinin bıçak sırtında olduğunu hissetiği için şiddete başvurmayı yeğledi. Bazısı ise öğrencilerle anlaşmaya varmak için diyaloga girerken bazısı da öğrencilerin taleplerini olumlu karşıladı.

Sonuç olarak yukarıda üzerinde durduğum noktaların işgal devleti için bir çıkmaz oluşturduğu doğrudur ancak batı ülkelerinin işgal devletine olan desteği de bu ülke halkları için aynı zorluğu oluşturmaktadır. Öğrenci protestolarının gündeme getirdiği yalnızca Filistin ve Gazze meselesi olmadı; ABD ve Avrupa’da konu İsraille ilgili olduğu müddetçe sınır tanımayan özgürlük ilkesi de bu protestolarda gündeme getirildi.

Protestolar, uğruna birçok kişinin hayatını kaybettiği özgürlük, adalet ve eşitlik gibi diğer konuları da gündeme getirdi. Diğer bir deyişle Filistin meselesi artık herkesin gerek geçmişte yaşamış olduğu korkularını gerek de gelecekte tekrar yaşanma ihtimali olan korkularını akıllara getirdi. Filistin meselesi; siyahiler, azınlıklar ve Holokostu bu soykırımların gerekçesi göstererek Holokostun anısına hakaret edildiğini belirten bir grup Yahudinin kendi mağduriyetlerini Filistinlilerde gördüğü şahsi bir mesele haline dönüşmüştür.


[i] https://www.aljazeera.net/encyclopedia/2015/11/4/%D8%AC%D8%A7%D9%85%D8%B9%D8%A9-%D9%87%D8%A7%D8%B1%D9%81%D8%A7%D8%B1%D8%AF-%D8%A7%D9%84%D8%AD%D9%84%D9%85-%D8%A7%D9%84%D8%B5%D8%B9%D8%A8-%D9%84%D8%B7%D9%84%D8%A8%D8%A9

[ii] https://twitter.com/ColumbiaBDS

*Hasan Obaid, Dr, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi’nde Araştırmacı.

Bu makale Aljazeera.net’de yayınlanmıştır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu