Filistin Seçimleri ve Sahadaki Zorluklar

Filistin Seçimleri ve Sahadaki Zorluklar

Dr. Ahmed Atawna

Filistin’de uzun zamandır süregelen bölünmeyi sonlandıracak bir anlaşma yapmak için birden fazla ülkede çok sayıda görüşme yapılmış ve birçok çaba gösterilmiştir. Ancak bu çabalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bununla beraber böyle bir anlaşmanın yapılması için çaba gösterilmeye devam edilmesi, Filistin halkının tüm kesim ve gruplarının sorumluluğudur. Zira hayal kırıklığı, ümitsizlik ve Filistinlilerin yeniden birleşmeleri karşısındaki zorluklara teslim olmanın bir anlamı yoktur. Filistin’deki gruplar, liderler ve sivil toplum güçlerinin göstermiş olduğu tüm çabalar takdire şayan ise de, Filistin’in haklı davası güçlendirilme ve itibarını geri kazanma yolunda mümkün olan her türlü gayreti hak etmektedir. Nitekim Filistin’de gerçekleştirilen birçok anket de, Filistin halkının bölünmeye karşıt anlaşmayı yapma, Filistin’de düzeni sağlama ve işgal güçlerinin süregelen düşmanca politikalarına karşı müşterek bir şekilde mücadele etmeyi ne kadar istediğini göstermiştir. Filistin halkı, birçok farklı siyasi ve düşünce farklılıklarıyla birlikte, Filistin’in zayıflığının ve ulusal düzeyde sürekli olarak yıpranmış bir görünüm sergilemesinin en önemli nedenlerinden birinin bölünme olduğunun farkındadır. Aynı zamanda Filistin’in genel tutumundaki zaaf ile maalesef işgalin günbegün arttığını da idrak etmektedir. Zira işgal, uluslararası güçler ve özellikle Amerika’nın desteğiyle, birçok alanda lehine kazanımlar sağlamakta, yerleşimlerin ve yerleşimcilerin sayısını arttırmakta ve Kudüs’ü Yahudileştirmeye devam etmektedir. Öte yandan Filistinlilerin aleyhine olacak şekilde bir normalleşmeyi hiçbir zaman gerçekleştireceğini düşünmediğimiz bölgedeki yeni ülkelerle de normalleşmektedir. Bu nedenle zaman, Filistinlilerin lehine işlememektedir.

Ulusal projeyi gerçekleştirmek isteyen herkesin, bölünmeyi bitirmede öncelik olarak uzlaşıyı tercih ettiğinde şüphe yoktur. Aynı şekilde Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşanan sorunların çözümünde tedrici bir yaklaşımı ve üzerinde hemfikir olunan kapsayıcı bir ulusal projenin esas alınmasını arzuladıkları da bilinmektedir. Ancak İstanbul Anlaşması ve son Kahire Sözleşmesi’nde öngörüldüğü üzere, Filistinli gruplar önceliği birbirini takip eden ve birbiriyle bağlantılı seçimlere vermiştir. Bu nedenle bölünmeyi sonlandırma ve siyasi yapılanmayı düzene sokmada ciddi bir başlangıç olması için bu fırsata yatırım yapmak, fırsatı elden kaçırmamak ve uygulamaya sokmak kaçınılmazdır. Zira sözleşme kapsamında “yasama, devlet başkanlığı ve meclis” gibi çeşitli siyasi kurumlar da yer almaktadır. Güvensizlik ve kesin şekilde sağlam görünen adımları atmaktan çekinme düşüncesine kati surette bel bağlanması söz konusu olamaz. Çünkü atılacak ve Filistin’de ortak bir faaliyeti doğurabilecek her adım, şu an hakim olan belirsizlik halinin devam etmesinden daha iyi olacaktır. Kaldı ki bu belirsizlik de istikrarlı olmamakta, sürekli olarak daha kötü hale gelmektedir. Sürecin ilerleyişinin direniş güçlerini kontrol altına alacağı, yeni şartlar doğuracağı ve mevcut Filistin yönetimine yeniden meşruiyet kazandırarak çözüm sürecini tekrar gündeme getireceği ve taviz verilmesine yol açacağı endişesi, halbuki süreç direniş ve Filistin meselesine dair hassasiyetten doğmaktadır, abartılı bir düşüncedir. Bu düşünce Filistin ve hatta bölgedeki siyasi gerçekliği doğru şekilde tanımlayamamaktan kaynaklanmakta ve direniş ile direniş güçlerinin zafiyet halinde olduğunu, gücünü, vizyonunu ve konumunu koruyacak yeterli koza sahip olmadığını varsaymaktadır. Gerçekler ise bunu yalanlamaktadır. Nitekim direnişin Filistin halkında yüksek bir popülaritesi vardır ve elinde sahaya dair çok sayıda ve türde kozlar bulunmaktadır. Yine direniş, çözüm güçlerinin tutumundan çok daha güçlü bir tutumu temsil etmektedir. Bu endişeler en çok 2006’da gündeme getirilmiş fakat sonuçlar tam tersi olmuştur.

Seçimler Filistin’deki siyasi kesim ile sivil ve idari yaşamın ıslahı, yenilenmesi ve yeniden canlandırılması için bir fırsattır. Ayrıca yüzlerce lider, siyasetçi; toplumsal, ekonomik ve akademik camialardan isimlerin sürece katılmasına imkan vermekte ve böylece herkesin elinden gelenin en iyisini Filistin halkına sunmasını zorunlu hale getirmektedir. Bunun yanında siyaset alanında faaliyet gösterenler için gerçek bir zorluk teşkil edecektir. Filistinli vatandaşlara ise ellerinden alınan kendileri adına kimin konuşacağını seçme hakkını verecektir. Öte yandan siyaset sahnesine katılacak onlarca yeni liderin doğmasını sağlayacaktır.

Bununla beraber seçimler, meclis ve yasamanın yeniden canlanması ve bölünme sürecinde tamamen bitmiş olan yasama erkinin itibarının yeniden kazandırılması anlamına gelmektedir. Zira bu dönemde yönetim mutlak, “otokratik” ve bireysel bir güç haline gelmiş, yürütme erkinin hesap verilebilirlik ve denetlenebilirlik özelliği kaybolmuş ve devlet başkanı tüm erki elinde toplayarak yasama, yürütme ve yargı yetkilerine tek başına sahip olmuştur. Bu siyasal tutum, başta siyaset alanı olmak üzere tüm alanlarda Filistin’deki durum açısından büyük zararlar doğurmuştur.

Kazananı kim olursa olsun, tam orantılı temsil yoluyla gerçekleştirilecek olan seçim sonuçları, siyasal yapının işleyebilmesini güvence altına almak için herkesi ortaklaşa faaliyet göstermeye ve gruplar arasında hükümet kurmak için uzlaşma yapmaya mecbur bırakacaktır. Nitekim Filistin’de geçmişte gerçekleştirilen meclis, sendika, öğrenci ve yerel seçimler ile son yollarda yapılan anketlere bakıldığında, Filistin’deki grupların herhangi birinin sonuçları kesin şekilde kendi lehine kullanması oldukça uzak bir ihtimal görünmektedir. Çünkü Filistin’deki en büyük grubun destekçi oranı %30 ila %40 arasındadır. Bu da asgari düzeyde dahi olsa ortak faaliyeti zorunlu kılmaktadır. Bu sayede bölünmeden kurtulma ve Filistin’de ortak bir faaliyet yürütme yolunda ciddi bir fırsat ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki mecliste hakim olacağı öngörülen blok, ister sol isterse de milliyetçi bağımsız kesimlerden olsun, tam ve kalıcı olarak denklemin önde gelen unsurlarından (el-Fetih ve Hamas hareketleri) herhangi birinin tarafını tutmamaktadır. Bu nedenle fikir birliği şansı, gruplar seçimlere itiraz edecek daha geniş bir blok oluşturabilirse, daha büyük bir uzlaşı olarak kendisini gösterecektir. Zira bu, siyasi faaliyetlerin geleceği ve seçimlerden sonraki sürecin üzerine inşa edilebileceği uzlaşı yolunda atılacak pratik adımların bir ifadesi olacaktır.

Filistin yönetimini düzene sokmanın başlangıcı olarak seçim adımının atılması daha ciddi bir hale geldiği ve ortaya daha büyük bir fırsat çıktığından, karşılaşılacak zorluklara dikkat çekmek yerinde olacaktır:

1- ABD’nin tavrı: Amerika Birleşik Devletleri, Hamas’ın kazanma ya da Filistin siyasal yapısında etkin bir rol oynamasını sağlayacak bir oy oranına sahip olma ihtimali olduğunu hissettiği takdirde, Filistin seçimlerini sabote etmeye çalışabilir. Bu düşünce öncelikle, ABD yönetimi ve bazı uluslararası güçlerin, Filistin’deki bölünmeyi sonlandırmak ve Hamas’a ya da diğer direniş gruplarına yeniden meşruiyet kazanma ve Filistin’deki siyasal yapıyla kaynaşma şansı vermek istememesinden kaynaklanmaktadır. Zira ABD her zaman işgal rejimi ve çıkarlarının destekçisi ve tarafı olup, Filistin’de birlik halinde ve güçlü bir yönetim veya liderlik istememektedir. Bazılarının mevcut yönetim de aralarından olmak üzere demokratik yönetimlerin, demokrasi ve temsil meşruiyeti konusunda hassas olacağını düşünmesine rağmen Arap dünyasında bunun geçerli olmayacağına işaret eden bazı göstergeler bulunmaktadır. Bunun en büyük delili ise Obama yönetiminin Arap Baharı ve sonrasındaki olaylara karşı tutumudur.

2- Bazı bölgesel güçlerin tutumları: Uzlaşı ve Filistin’deki bölünmenin sonlandırılması yolunda atılan adımları destekleyici açık tavırlara rağmen bazı bölge ülkeleri, çeşitli nedenlerden dolayı Filistin’de düzenin tekrar kurulmasını ve seçimlerin gerçekleştirilmesini istememektedir. Bunlardan bazıları bir siyasal İslam hareketi olarak Hamas hareketinin yeniden Filistin’deki siyasal düzene dahil olmasını istememektedir. Bu devletler, İslamcıları dışlamak ve siyasal sisteme katılmalarını engellemek amacıyla sert bir savaş yürütmekte ve bu yolda milyarlarca dolar harcamaktadırlar. Hatta bu devletler daha da ileri giderek, Filistin’deki mevcut yönetimi de istememekte, Filistin’de kendilerine tabi bulunan bazı grupların siyaset sahnesine hakim olması için uygun ortamı sağlamaya çalışmaktadırlar. Diğer bazı devletler ise, direniş güçleri ve Hamas hareketinin bizzat kendisini bir sorun olarak görmektedir. Nitekim bu hareketler hala direnişi benimsemekte, normalleşmeyi reddetmekte ve işgal rejimiyle siyasal çözüme karşı çıkmaktadır. Buna bağlı olarak bu gruplar söz konusu devletlerin Filistin meselesine yönelik politikaları açısından bir zorluk teşkil etmektedir. Aynı şekilde Filistin’deki bölünmenin devam etmesi, bazı Arap devletlerinin Filistin meselesine yönelik görevlerinden muaf gibi görülmesi ve Arapların ilk meselesi olarak kabul edilegelmiş olan bu meselenin, ikinci plana atılması için bahane olarak kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle Filistin’deki güçlerin ve siyasal yapının birliğini sağlaması, herkesi tekrar sorumluluklarıyla karşı karşıya getirecektir.

3- İşgal: Hiç şüphe yok ki Filistin’deki bölünmenin devam etmesi İsrail’in çıkarınadır. İşgal rejimi, bazıları herkese aşikâr olmak üzere, bölünmenin devam etmesi ve sona ermesinin engellenmesi için çaba harcamaktadır. Bölünme işgal rejimine zaman Gazze Şeridi’ni, sürekli olarak ise Batı Şeria’yı izole etme fırsatı sağlamıştır. İşgal güçleri cinayet, toprak müsaderesi, ev yıkma vb. işgalci ve vahşi uygulamalarını sürdürmektedir. Aynı şekilde öncelikle topraklar üzerindeki egemenliği ve farklı vasıtalar yoluyla Filistin’deki çeşitli gruplar üzerindeki etkisi sayesinde, her zaman müdahalede bulunma imkanına sahiptir. İşgal rejiminin bu müdahalesi, bölünmenin sonlanması konusundaki tüm ciddi süreçler açısından gerçek bir tehdit oluşturmakta, gelecek seçimler de benzer şekilde işgal güçleri ve kullandığı araçlar tarafından tehdit edilmektedir.

4- Filistin’deki karşıt güçler: Bu güçler çok çeşit ve sayıdadır. Aralarında çıkar grupları, ekonomi ve siyaset alanındaki seçkinler ve bazı gruplardaki akımlar bulunan bu güçler, bölünme sayesinde büyüme ve varlıkları ile etkilerini arttırma imkanına sahip olmuştur. Bu etki, Filistin’deki milli durum sağlıklı ve siyasal yapı birlik halinde olsaydı, söz konusu olmazdı.

5- el-Fetih hareketinin iç yapısı ve bu yapıyı düzenleme becerisi: el-Fetih hareketi, yönetim, nüfuz ve kimlik konularıyla ilişkili eski ve yeni anlaşmazlıklardan kaynaklanan çetin iç sorunlar yaşamaktadır. Son günlerde el-Fetih içinde üç seçim bloğuna dönüşebileceği söylenen, üç başlıca akımdan söz edilmektedir: “Dahlan akımı, Mervan el-Bergusi akımı ve hareketin merkez komitesinin temsil ettiği ana akım”. el-Fetih hareketinin birlik haline gelmesi ve Dahlan akımı dışında ortak bir seçim listesi hazırlamayı başarması mümkün olsa da, Mervan el-Bergusi’nin devlet başkanlığına aday olma ısrarı ve hareketin ortak bir liste hazırlamayı başaramama ihtimali hakkında söylenenler, sürecin aksaması ve seçimlerin gerçekleştirilememesinin başlıca sebebi olabilir.

Tüm bu zorlukların varlığı, hareketsiz hale gelmiş milli tutuma nüfuz edecek her türlü gelişmenin bir başarı olduğu ve korunması gerektiği düşüncesini güçlendirmektedir. Böyle bir gelişme desteklenmeli ve pekiştirilmeli, devam etmesi ve başarıya ulaşması için her türlü çaba gösterilmelidir. Bu gelişmenin korunması, Filistin halkını, davasını ve geleceğini önemseyen her Filistinli vatanperverin sorumluluğudur. Filistin yönetiminin tutumunun çeşitli kesimleriyle güçlendirilmesi ve milli iradesinin desteklenmesi, gösterilen çabaların başarıya ulaşması ve söz konusu zorluklarla mücadele edilmesinin garantörüdür. Ayrıca bu, Filistin sahasında etkisi olan “yazar, gazeteci, ekonomist, akademisyen vb.” herkesin görevidir. Tüm bu kişiler, birlik, ayrılığa son verme ve iç cepheyi destekleme seçeneğinden taraf olmalı, başta el-Fetih ve Hamas hareketleri olmak üzere bunları yerine getirebilecek tüm grupları desteklemeye vurgu yapmalıdırlar. Çünkü ulusal dayanışma, iç cephenin desteklenmesi ve Filistin halkının tüm dost ve taraftarlarının desteğinin sağlanması, başlı başına bu zorluklarla mücadelenin ve etkilerinden hiçbir Filistinlinin kurtulamadığı karanlık bir dönemin sona ermesinde umut ışığı olan sürecin başarıya ulaşmasının garantörüdür. Filistinlilerin bu zorluklarla mücadele becerisini gösteren açık ve yakın dönemdeki bir işaret, bir araya gelerek dar partizan vizyon ve rekabetlerin ötesine geçmeleri, Yüzyılın Anlaşması ve ilhak projelerine karşı tavırları ve böylece Filistin’in ortak karşıt ve direnişçi tavrını ortaya koymuş olmalarıdır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu