Yüzyılın Anlaşması: Arkaplanı, Yönü ve İçeriği
Yüzyılın Anlaşması: Arkaplanı, Yönü ve İçeriği
Giriş
Uluslararası hukuka aykırı ve tamamen İsrail’in vizyonuna uygun olan bir dizi tek taraflı adımın ardından ABD yönetimi, Ortadoğu’daki barış planını, yani medyada bilinen adıyla “Yüzyılın Anlaşması”nı açıkladı. Bu çalışma, ABD yönetiminin söz konusu projeyle ilgili hazırlıklarını, projenin içeriğini, esas ve ilkelerini, Filistinliler, Arap dünyası ve uluslararası toplumdan çeşitli tarafların projeye yönelik tutumunu ele almaktadır.
Yüzyılın Anlaşmasının Arkaplanı
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Beyaz Saray’da Trump’ın göreve başlamasından itibaren “Yüzyılın Anlaşması”nı ilan etmek için hazırlanıyordu. Onlara göre bu anlaşma, Arap devletleri ve İsrail arasında, İran nüfuzuna karşı ittifak kurma sürecinin bir parçasıydı.[1] Göreve gelişinin erken bir döneminde ABD Başkanı, Ortadoğu için “büyük” bir barış anlaşmasından[2] ve ABD yönetiminin hazırlayacağı “kapsamlı bir bölgesel anlaşma”dan bahsetmişti.
Bu planın ilan edilmesine hazırlanılan aşamada Trump yönetimi, İsrail’in çıkarına uygun bir ortam oluşturmak için bir dizi adım attı. Bunlardan en önemlileri, Trump’ın göreve gelişinin üzerinden bir yıl dahi geçmemişken Kudüs’ün “İsrail”in başkenti olarak tanınması ve ABD Büyükelçiliği’nin “Tel Aviv”den Kudüs’e taşınmasıydı.[3] Ayrıca Trump yönetimi, İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığını ilan edecekti.[4] Buna bağlı olarak söz konusu yerleşimler kendi bakış açılarına göre yasal hüviyete büründürülmüş, ayrıca[5] Filistinli mülteciler[6] meselesini yahut Filistin Yönetimi’ne baskı ve şantaj yapmayı hedef alan bir dizi karara imza atılmıştır.[7]
Bu planın ilanıyla doğrudan bağlantılı olarak ABD, 25-26 Haziran 2019 tarihlerinde Bahreyn’in başkenti Manama’da “Refah İçin Barış Çalıştayı” adlı bir toplantı düzenlemiştir.[8] Bu toplantıyla ABD Başkanı Danışmanı ve Trump’ın damadı olan Jared Kushner’a göre, ABD’nin Filistin-İsrail çatışmasına son verecek mevcut planının üzerine kurulacağı esası teşkil edecek, uygun bir yatırım ortamı oluşturulması amaçlanmıştır.[9] Bahsi geçen çalıştaya Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar,[10] Mısır, Fas, Ürdün ve tabi ki Bahreyn olmak üzere[11] bir dizi Arap devletinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler[12] ve Avrupa Birliği de katılmıştır.[13]
Bu suretle Trump yönetimi, Jared Kushner’ın denetimiyle, Yüzyılın Anlaşması’nın ilanı bağlamında birçok büyük adımın hazırlığını yapmış, böylece bu ilan da sürpriz olmayan bir şekilde gerçekleşmiştir.
Planın İçeriği ve Yol Haritası
- Esaslar ve Yol Haritası
Planın yol haritası, Filistin meselesinin pratikte normalleşmenin öne sürülmesinde kendisini göstermektedir. Planın önsözünde çoğu Arap ve İslam devletiyle İsrail arasında resmi ilişkilerin olmamasının, Filistin-İsrail çatışmasını körüklediği belirtilmiştir. Buna bağlı olarak daha fazla Arap ve İslam devletinin İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi, Filistin-İsrail çatışmasına “adil” bir çözüm bulunmasına yardımcı olacaktır.[14] Buna göre normalleşme, çatışmanın çözülmesinin başlangıcıdır. Aynı şekilde planda, İsrail’in bölgeyle kaynaşmasının, Arap devletleriyle İsrail arasındaki ortak payda esasına dayalı olduğu ifade edilmiştir. Bu ortak paydanın başlıca unsuru ise, plan metnine göre, “İran tehdidi” ve ayrıca “güvenlik ve ekonomik fırsatlar” gibi ortak çıkarlardır.
Plan, “Refah İçin Barış” projesinin siyasi ayağını teşkil etmektedir ki bu da akıllara aynı adı taşıyan ve planın ekonomik ayağını oluşturan Bahreyn ekonomi çalıştayını getirmektedir.[15] Nitekim çalıştayda planın siyasi boyut olduğu belirtilmiş ve Filistinliler ile başkaları için “nihai anlaşma”nın dayanağını oluşturacak güçlü bir ekonomik planın bulunmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur. Öte yandan ekonomi boyutu, yalnızca Filistinlileri ilgilendirmemekte olup, Bahreyn çalıştayında detaylı bir şekilde irdelendiği üzere, Ürdün, Mısır ve Lübnan’ı da içine almaktadır. Bu da plana ikna etmek adına öne sürülen finansal cazibe unsuru olmaktadır.
- Ayrıntılı Öneriler
Plana göre iki devletli çözüm, bir gerçektir. Ancak bunun şartı İsrail’in Yahudi devleti olduğunu kabul etmek ve terörün her türlüsünü reddetmektir. Ayrıca İsrail’in güvenlik gereksinimlerine uygun düzenlemeler yapılacak ve plan metninde yazılı olduğu üzere BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’nun kararların ötesine gidilecektir. Zira bu kararlarla çatışma çözülememiştir ve çözülemeyecektir.[16]
Planda İsrail’in güvenliğine öncelik verilmekte ve açık bir şekilde İsrail’in karşı karşıya olduğu coğrafi ve stratejik zorluklara işaret edilmektedir. Buna göre İsrail, planın ortaya koyduğundan daha düşük düzeydeki şartlarda bir çözümü kabul edemez. Nitekim “planın ruhu”na göre kısa ve uzun vadede en yüksek güvenliğe sahip olacak olan İsrail’dir.[17]
Yine plana – ve İsrail’in iddiasına göre – İsrail’in 1967’de işgal ettiği topraklar üzerinde meşru hakları ve tarihsel talepleri bulunmaktadır. Bu nedenle bu topraklardan yaptığı her türlü taviz takdir edilmelidir. Aynı şekilde ister Filistinli isterse de İsrailli olsun, bu topraklarından sakinlerinden hiçbirinin toprağından çıkarılması talep edilmemelidir. Planda, toprak sorununun çözümüne dair vizyon, bu bağlamda sunulmaktadır. Bununla beraber Filistinlilerin, İsrail’e dahil edilecek olan yerleşimlerle bölünen Batı Şeria toprakları ile Gazze arasındaki koridorlarda, Filistin topluluklarının bulunduğu yerlerdeki bazı kontrol noktalarının varlığını sürdürmesi ihtimal dışı kabul edilmemektedir. Plana göre, yerleşimlerin çoğunun varlığının korunması, Filistin devletinin egemenliğine zarar verecek bir durum değildir. Zira egemenlik kavramı, sabit bir kavram olmayıp, değişkendir ve ilgili devletin yapmış olduğu anlaşmalara bağlıdır.[18]
Filistinlilerin 1967 yılında işgal edilen toprakların yüzölçümünden kaybedeceği topraklar, “makul” ve kıyası mümkün olan takaslarla tamamlanacakken, İsrail ortaya çıkan kaybı telafi etmekle yükümlü olmayacaktır. Öte yandan Ürdün Vadisi İsrail’e verilecek ve taraflar Filistinlilerin burada sahip oldukları tarım projelerinin devamı için müzakereye çağrılacaktır. Böylece toprakların kiraya verilmesi veya ilgilerine ruhsat çıkartılması suretiyle çözüm bulunacaktır. Planda, plan metninde Filistinlilere tahsis edilen alanlarda İsrail’in yeni yerleşimler inşa etmeyeceği öngörülmektedir.
Bölgedeki sular ise İsrail’in egemenlik alanında kalacak, Filistinlilere İsrail’in bazı limanlarını Filistinlilere ait bir liman inşa edilinceye dek kullanma olanağı sağlanacaktır. Aynı şekilde Ürdün’ün Akabe limanında Filistinlilere ait tesis kurulacak, Filistin devletini dış dünyaya bağlayan sınır kapıları ise İsrail’in kontrolünde olmaya devam edecektir. Ancak mümkün olduğunca İsrail güvenliği sınır kapılarında varlık göstermeyecektir. Filistin limanı ve Gazze’deki havaalanıyla ilgili olarak ise; anlaşmanın imzalanmasından beş yıl sonra Filistinliler bir liman ve küçük uçaklar için bir havaalanı inşa edebilecektir. Ancak Gazze’deki özel standartları karşılayabileceklerini ispat etme ve bu yapıların İsrail’in güvenlik gereksinimlerine aykırı olmaması şartı bulunmaktadır.[19] 1948 yılında işgal edilen Filistin topraklarındaki üçgen alanla ilgili olarak ise,[20] planda üçgen alandaki toplulukların Filistin devletinin bir parçası sayılması görüşünü savunulmaktadır.[21]
Planda Kudüs’le ilgili olarak Siyonist propaganda benimsenmiş ve özellikle Kudüs’ün İslam’daki konumuyla ilgili, bu konumun önemini az gösterecek yorumlar yapılmıştır. Yine planda İsrail’in Kudüs’ü işgal etmesinin, tüm dinlere ait mukaddes mekanları koruduğu öne sürülmüştür.
Pratik açısından ise planda, Kudüs’ün birleşik İsrail’in başkenti olarak kalacağı, diğer yandan Filistinlilerin başkentlerini ayrım duvarının dışarısında kalan Kafr Akab, Shuafat ve Ebu Dis gibi bölgelerinde kurabilecekleri belirtilmiştir. Yine Kudüs’ü diledikleri takdirde aynı şekilde Kudüs adıyla adlandırabilecekleri vurgulanmıştır. Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin de “bölünmemiş tam İsrail”e dahil olarak, İsrail devletinin bir vatandaşı olabilecekleri yahut Filistin vatandaşı olmayı seçebilecekleri veyahut da İsrail’de daimi olarak ikamet eden kimseler olma sıfatlarını devam ettirebilecekleri ifade edilmiştir. Bunlara ek olarak İsrail, Filistinlilerin kutsal mekanları ziyaret etmesine izin verecek ancak bu, onay vermesi ve güvenlik gereksinimlerinin karşılanması durumunda gerçekleşecektir. Ayrıca planda İsrail’in Mescid-i Aksa’yı zaman ve mekan olarak taksim etmesine izin verilmesi öngörülmektedir.[22]
Güvenlik açısından ise Filistin devleti, silahsız olacak ve tamamıyla güvenlik yönüyle İsrail’in egemenliğinden bulunacaktır. Ancak Filistin devleti İsrail’in talep ettiği güvenlik görevlerini yerine getirdiği sürece, İsrail’in güvenlik nedenleriyle Filistin’e müdahalesi az olacaktır. Ayrıca Gazze Şeridi’ndeki direniş güçlerinin silahlanması da istenmektedir.
Plana göre İsrail’in Filistin devletindeki hükümetlerin teşkiline müdahale hakkı bulunacaktır. Zira İsrail, kendisine düşman olan üyelerin bulunduğu bir hükümetle işbirliğini kabul etmeyecektir. Filistin devletinin İsrail’in güvenlik taleplerini karşılamaması halinde ise, İsrail’in müdahalesi daha da artacaktır.[23]
Plan Filistinli mülteciler konusunda ise net değildir. Nitekim planda mültecilerin, İsrail işgalinin doğrudan bir sonucu değil, daha büyük küresel bir durumun parçası olduğu belirtilmektedir. Plan, Filistinli mültecilerin geri dönüşünü kabul etmemekte ve kendilerine milyarlarca dolar tazminat verilmesi yönündeki teklifleri gerçekçi bulmamaktadır. Bu nedenle planda, sınırlı düzeyde tazminat verilmesi ve Filistinli mültecilerin ülke yönetimlerinin onaylaması şartıyla mevcut ev sahibi ülkelerin vatandaşı yapılması, yine diğer mültecilerin de İslam İşbirliği bölgesindeki devletlerin vatandaşı yapılarak, bazı mültecilerin de Filistin devletinin şartlarına bağlı olmak kaydıyla geri dönmesi önerilmektedir.[24]
Planda Arap ülkelerinden, kuruluşunun ardından İsrail’e “tehcir” edilen Yahudi mülteciler meselesine de değinilmektedir. Söz konusu mültecilerin haklarına vurgu yapılmakta, kendileriyle Filistin meselesinden ayrı bir şekilde müzakere edilmesinin gerekliliği belirtilmekte ve İsrail’in bu kimseleri ağırlaması karşılığında tazminat alması öngörülmektedir.
Planda İsrail’in, anlaşmanın imzalanmasından sonra dahi, özellikle İsraillileri öldüren, öldürülmelerine yardımcı olan ya da bunu planlayanlar olmak üzere, Filistinli mahkumları alıkoymaya devam etmesi öngörülmektedir. Bunun yanında Filistinlileri, Interpol ya da İsrail ve ABD dışındaki herhangi bir yasal sistem nezdinde İsrail ve ABD aleyhinde herhangi bir işlemde bulunmamaya ve mahkum ve şehitlerin maaşlarını ödememeye zorlamaktadır. Yine planda, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün İsrail’in onayı olmadan yeni bir uluslararası örgüte katılmaması şartı bulunmaktadır.
Buna karşılık ABD, FKÖ’nün Washington’daki ofisini yeniden faaliyete açmasına izin verecek, Filistin Yönetimi’ne ait topraklarda ABD’ye ait bir iletişim ofisi açacak ve ABD’nin Filistin Yönetimi’ne yaptığı yardımlar, makul ve uygun ölçüde, ABD Kongresi’yle görüş alışverişi yapıldıktan sonra yeniden başlayacaktır.[25]
- Plan ve Uluslararası Hukuk
Trump yönetimi pratikte çatışmayı çözme konusunda teorik düzeyde uluslararası hukuka bağlılığına son vermiştir. Bu, planın kendisinden ve ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun açıklamalarından anlaşılmaktadır.[26]
Uluslararası hukuk açısından, Batı Şeria ve Kudüs işgal edilmiş topraklardır. 242 numaralı karar başta olmak üzere[27] BM Güvenlik Konseyi’nin kararları da bunu doğrulamaktadır. Bu, dördüncü Cenevre Sözleşmesi ve Uluslararası İnsancıl Hukuk’un Batı Şeria ve Kudüs konusunda hemfikir olduğunu göstermektedir. Zira dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 49. maddesinde, “İşgalci devlet, sivil vatandaşlarından bir kısmını işgal ettiği topraklara gönderemez yahut nakledemez” denmektedir.[28] Trump’ın yaptığı ise, işgalci İsrail’in zorla getirdiği yerleşimcilerin bu topraklara naklini bir gerçeklik olarak pekiştirmektir. Böylece Batı Şeria’da kurulan yerleşimlere ve Kudüs’te yapılan tek taraflı uygulamalara meşruiyet kazandırılmaktadır.
Uluslararası Adalet Divanı da bu meyanda görüş belirtmiş, 2004’te verdiği hükümde İsrail’in işgal edilmiş topraklarda kurduğu yerleşimlerin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ifade etmiştir.[29]
Tutumlar ve Tepkiler
Plan Filistinlilerin tamamı tarafından reddedilmiştir. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, anlaşmanın kabul edilmeyeceğini söylemiş, Filistin Yönetimi’nin görevsel rolünün değiştirilmesi için gerekli adımların atılacağını açıklamıştır. Mahmut Abbas’ın Trump’ın “barış planı”nı açıklamasının ardından yaptığı açıklamaların tamamına bakıldığında, FKÖ ve Filistin Yönetimi’nin Yüzyılın Anlaşması’na karşı politikalarında köklü bir dönüşüm olduğuna dair göstergelerin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira Abbas halen müzakere talebine güvenmekte, BM Güvenlik Konseyi’ne sığınmakta ve uluslararası tutumlara bel bağlamaktadır. Aynı şekilde ABD ve İsrail seçimlerinin sonuçlarına yönelik de beklentilere sahiptir.
Hamas Hareketi ise başta Oslo Anlaşması olmak üzere, ABD’nin gözetiminde olan tüm politik projelerin hemen reddedilmesi çağrısı yapmıştır. İşgal rejimiyle her türlü işbirliği ve koordinasyonun durdurulması gerektiğini söyleyen Hamas, Mahmut Abbas’ı Yüzyılın Anlaşması’nı reddetmekle kalmayıp, anlaşmayla mücadele için ortak milli bir faaliyet programı hazırlamaya çağırmıştır. Hamas ayrıca Abbas’a, net bir vizyon ve pratik adımların ortaya çıkarılacağı liderler düzeyinde milli bir toplantı tertipleme çağrısında bulunmuş, bazı Arap devletlerinin planın ilan edildiği kutlamaya katılmasını kınamıştır.[30]
İslami Cihat Hareketi ise Filistin halkına, Filistin’deki siyasi güçlere ve savaşçı gruplara, girişimde bulunma, anlaşmazlıkları bir kenara bırakma, komplo olarak adlandırdığı plana karşı fedakarlık yapmaya hazır olma çağrısında bulundu.[31]
Filistinlilerin genelinin de, en azından söylem düzeyinde, bu tutumlarla hemfikir olduğunu söyleyebiliriz. el-Fetih Hareketi Trump’ın planına karşı halk düzeyindeki faaliyetlerin devam edeceği güvencesini verirken,[32] Filistin Halk Kurtuluş Cephesi takipçilerini, örgütlerini ve şubelerini Yüzyılın Anlaşması, tasfiye projeleri ve halihazırdaki normalleşmeye karşı kitlelerin önünde olmaya çağırmıştır.[33]
Planın ilan edildiği konferansa, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Umman olmak üzere üç Arap devletinin büyükelçileri katılmıştır.[34] Gözlemciler bu durumu şaşırtıcı bulmayarak, bu devletlerin politikalarına ve İsrail, bir dizi Arap devleti ve Trump yönetimi arasında bir ittifak oluşturmada Birleşik Arap Emirlikleri’nin merkezi konumuna işaret etmiştir. Öte yandan Bahreyn, geçtiğimiz yıllarda İsraille normalleşme ve Filistin meselesinden vazgeçme çağrılarının öncüsü olmuş, ayrıca Trump’ın planının ekonomik başlangıcı kabul edilen “Bahreyn Ekonomi Çalıştayı”na ev sahipliği yapmıştır. Umman Sultanlığı ise İsrail’le üst düzeylerde aleni ilişkiler kuran bir devlettir. Aynı şekilde Umman, İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu’yu Ekim 2019’da ağırlamıştır.[35]
Bazı Arap devletleri Trump yönetiminin Filistin ve İsrail tarafları arasında kapsamlı bir barış planı hazırlama çabalarını takdir etmiştir. Bununla birlikte Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada ise Filistinliler ve İsrailliler arasındaki anlaşmazlıkları müzakere yoluyla çözme çağrısı yapılmıştır.[36] Bu suretle Suudi Arabistan, planı Filistin meselesinin çözümünün esası kabul etmektedir. Mısır Dışişleri Bakanlığı ise 1967 yılında işgal edilen Filistin topraklarına hiçbir şekilde değinmeksizin, benzer açıklamalarda bulunmuştur. Fas da Trump’ın planını memnuniyetle karşılamış, Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada takınılacak tavrın akla uygun olması, “temelsiz yaklaşımlara” dayanmaması gerektiğini ve ülkelerinin birincil sorununun Filistin meselesi değil Batı Sahra meselesi olduğunu belirtmiştir.[37]
Diğer Arap devletleri ise Trump’ın planına ihtiyatla yaklaşmıştır. Ürdün Filistin meselesinin çözümüne karşı tavrının 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulması şeklindeki geleneksel tutumu olduğunu vurgularken,[38] diğer Arap devletleri Cezayir, Tunus,[39] ve Suriye[40] gibi Arap devletleri ise Trump’ın planını reddetmiştir.
Arap dünyasının bu tavrına rağmen,[41] Filistin Yönetimi Arap Birliği Konseyi’nden dışişleri bakanları düzeyinde bir açıklama almayı başarmış, açıklamada Trump’ın planını reddeden, Filistin devleti tarafından sunulan karar tasarısı benimsenmiştir. Bu açıklamada ABD’nin bundan önceki tek taraflı kararları haksız ve uluslararası hukuka aykırı olarak nitelenmiş, bu anlaşmanın muhatap alınmayarak Arap dünyasının esas aldığı geleneksel ilkelere dikkat çekilmiştir. Bu ilkeler de 4 Haziran 1967 tarihinde sınırlarda, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Barış ise çatışmanın çözümü için stratejik bir seçenektir.[42]
Aynı şekilde İslam İşbirliği Teşkilatı da Yüzyılın Anlaşması’nı oybirliğiyle reddetmiştir.[43] Türkiye Trump’ın planına güçlü bir şekilde karşı çıkarken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu planı işgal projesi olarak nitelendirmiş, böylece Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’in tavrına benzer bir tavır takınmıştır.[44] İran da planı suçlu ve işgalcilerin hazırladığı şeytanca bir plan olarak nitelendirirken,[45] Malezya ise planın İsrail işgalini ödüllendirmek olduğunu söylemiştir.[46]
Avrupa Birliği de Trump’ın planını eleştirmiş, 1967 sınırlarında iki devletli çözüme bağlı olduklarını açıklayarak, planın üzerinde hemfikir kalınan uluslararası standartlardan uzaklaştığını belirtmiştir.[47] AB’nin plana karşı sert bir açıklama yapması beklenirken, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti böylesi sert bir açıklamayı engellemiştir.[48] İngiltere atılan adımı olumlu bulmuş,[49] Rusya planın ne derece faydalı olacağına şüpheli yaklaşarak, uluslararası hukuka aykırı olduğu konusunda uyarıda bulunmuştur.[50] Çin de benzer bir tutum takınırken, BM’nin bu konuyla ilgili kararlarına, iki devletli çözüme ve Filistin meselesinin çözümünde “barışa karşılık toprak” ilkesinin esas olduğuna işaret etmiştir.[51]
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM’nin kararlarının ve uluslararası hukukun Filistin meselesini ilgilendiren kısımlarının koruyucusu olduğunu söylemiş, BM’nin tamamıyla uluslararası hukuka ve BM Güvenlik Konseyi ise BM Genel Kurulu’nun kararlarına dayanan iki devletli çözüm ve 1967 sınırları ilkelerine bağlı olduğunu belirtmiştir.[52]
Sonuç
Mevcut ABD yönetimi ile bir dizi Arap ülkesi ve İsrail’i bir araya getiren bir vizyon kapsamında Filistin meselesinin tasfiye edilme girişimi yeni değildir ve Trump’ın yönetimiyle başlamamıştır. Trump’ın Beyaz Saray’da göreve başlamasından bu yana geçen süreç uzun olmasına rağmen Filistin Yönetimi, plana karşı ciddi hiçbir şey yapmamıştır. Bu nedenle Filistin Yönetimi’nin İsrail’le anlaşmaları durdurma yönündeki art arda açıklamalarına olan güven zayıftır.
Filistin Yönetimi Arap Birliği’nin plana karşıt bir tavır sergilemesini sağlamayı başarması, Filistinlilerin yeniden birlik olması ve normalleşmeyi önleyecek ve Arap dünyasının da normalleşme bahanelerini ortadan kaldıracak bir mücadele programı ortaya koyması halinde, çatışmanın gidişatını plan aleyhine çevirebileceğini göstermektedir. Bu da Filistin Yönetimi liderlerinin iradesine ve Filistin’deki diğer güçler ile aktif oluşumların bu yönde bir baskı oluşturma güçlerine bağlıdır.
[1] ABD, Ortadoğu Müttefikleri Arap Askeri Koalisyonunu Keşfediyor, The Wall Street Journal, 15 Şubat 2017, https://on.wsj.com/37Tz5xv
[2] Trump Ortadoğu’daki Barış Anlaşmasını’nın “Büyük” Olduğunu Söylüyor, BBC Arapça, 15 Şubat 2017, https://bbc.in/2H2x5HL
[3] Trump Kudüs’ü Filistin’in Başkenti Olarak Tanıdır, el-Cezire internet sayfası, 6 Ocak 2017, https://bit.ly/2RV5sX
[4] ABD Dışişleri Bakanlığı İnternet Sayfası, 18 Ekim 2019, https://bit.ly/2GPj3ZA
[5] ABD’nin Yasa Tasarısı Filistinli Mülteleri Yalnızca 40 Bin Kişiyle Sınırlandırıyor, el-Quds el-Arabi Gazetesi, 20 Temmuz 2018, https://bit.ly/36WAXEm
[6] ABD Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Washington’daki Ofisini Resmi Olarak Kapattığını Açıkladı, Anadolu Ajansı internet sayfası, 10 Eylül 2018, https://bit.ly/3b7ayan
[7] A.g.k.
[8] İsrail ve Bahreyn Çalıştayı… Ekonomi Gitti Normalleşme Geldi, el-Cezire Net internet sayfası, 26 Haziran 2019, https://bit.ly/2Sb79P
[9] el-Cezire’nin Jared Kushner Özel Röportajı, el-Cezire YouTube sayfası, 25 Haziran 2019, https://bit.ly/2GSSBhK
[10] Katarlılar Ülkelerinin Bahreyn Çalıştayına Katılmasını Kınadı, el-Cezire Net, 26 haziran 2019, https://bit.ly/395Jl6e
[11] Bahreyn’deki “Yüzyılın Anlaşması” Konulu Çalıştaya Hangi Arap Devletleri Katıldı?, France24 internet sayfası, 25 Haziran 2019, https://bit.ly/31jWuG
[12] Bahreyn’deki “Yüzyılın Anlaşması” Konferansına Katılanlar ve Çekimser Davrananlar, el-Cezire Canlı internet sayfası, 12 Haziran 2019, https://bit.ly/395AzVL
[13] Büyükelçi el-Fera: AB “Manama Çalıştayı”na Teknik Bir Ekiple Yalnızca Dinleyici Olarak Katıldı, el-Cedid el-Filistini internet sayfası, 27 Haziran 2019, https://bit.ly/39aG9Gx
[14] Planın Beyaz Saray internet sayfasındaki metni, Şubat 2020, https://bit.ly/2UrgpBh
[15] Bahreyn Çalıştayı Hakkında, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi’nin “Vehim Pazarlama ile İsrail’le İttifak Arasında Bahreyn Ekonomi Çalıştayı” başlıklı raporuna bakınız, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi, 9 Temmuz 2019, https://bit.ly/2OsemcJ
[16] Planın Beyaz Saray internet sayfasındaki metni, Şubat 2020, https://bit.ly/2UrgpBh
[17] A.g.k.
[18] A.g.k.
[19] A.g.k.
[20] Batı Şeria’nın kuzeyindeki Arap köyleri topluluğu, bu bölge İsrail’in 1948’de işgal ettiği topraklardan sayılmaktadır. Üçgen alanda yaşayan topluluklar, Kafr Kar’, Ar’ara, Bakah el-Garbiyye, Ümmü’l Fahm, Kalnesve, et-Tibe, Kafr Kasem, et-Tira, Kafr Bara ve Celculiye’den oluşmaktadır.
[21] A.g.k.
[22] Planın Beyaz Saray internet sayfasındaki metni, Şubat 2020, https://bit.ly/2UrgpBh
[23] A.g.k.
[24] A.g.k.
[25] A.g.k.
[26] ABD Dışişleri Bakanlığı internet sayfası, 18 Ekim 2019, a.g.k.
[27] BM Güvenlik Konseyi’nin 242 numaralı kararı (1967).
[28] Dördüncü Cenevre Anlaşması, 1949, 12 Ağustos 1949 tarihli savaş zamanında sivillerin korunması konulu dördüncü Cenevre Anlaşması.
[29] BM ve Kızılhaç: İsrail Yerleşimleri Hala Yasa Dışıdır, Reuters Haber Ajansı, 19 Kasım 2019, https://bit.ly/380C7jK
[30] Yüzyılın Anlaşması’nın İlanıyla İlgili Basın Açıklaması, Hamas Hareketi internet sayfası, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/391ImUq
[31] Genel Sekreter Ziyad Nuhale’nin açıklaması, İslami Cihat Hareketi internet sayfası, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/2UoRNt
[32] Alul “Yüzyılın Anlaşması”na Karşı Halk Hareketinin Devam Ettiğini Söyledi, el-Fetih Medya internet sayfası, 4 Şubat 2020, https://bit.ly/2RYuaWQ
[33] FHKC: Yüzyılın Anlaşması’yla Mücadele İçin Oslo Birinci Aşamasının Ölüm İlanı, FHKC internet sayfası, 28 Ocak 2020, https://bit.ly/39cqXZr
[34] Onaylama, Reddetme, Müzakere Çağrıları… Araplar ve Dünya Trump’ın Barış Planını Nasıl Karşıladı? el-Cezire Net, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/2UpmPkD
[35] Sari Urabi, “Yüzyılın Anlaşması” ve Arapların Bozulması… Bağlamlar ve Göstergeler, el-Cezire Net, 1 Şubat 2020, https://bit.ly/2SehtpC
[36] Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı Twitter Hesabından Yapılan Açıklama, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/2v1xuYa
[37] İngiltere Fas’ın Yüzyılın Anlaşması’yla İlgili Tavrındaki “Yaklaşımları” Reddediyor, Fas Hespress internet sayfası, 4 Şubat 2020, https://bit.ly/31oDC8X
[38] Ürdün Dışişleri Bakanı’nın Bakanlık Twitter HEsabından Yaptığı Açıklama, 28 Ocak 2020, https://bit.ly/39daGn
[39] Cezayir Devlet Başkanı Libya Krizinde ve Yüzyılın Anlaşması’nı Reddetmede Tunus’la Hemfikir Olduklarını Açıkladı, Çin Xinhua Haber Ajansı, 2 Şubat 2020, https://bit.ly/2vOQ0mN
[40] Suriye: Yüzyılın Anlaşması’nı Kınıyor ve Filistin Halkının Haklarını Geri Alma Mücadelesini Destekliyoruz, el-Menar internet sayfası, 29 Şubat 2020, https://bit.ly/31pGouF
[41] Sari Urabi, a.g.k.
[42] Arap Birliği Dışişleri Bakanlığı Açıklamasında Yüzyılın Anlaşması Reddedildi… Çelişkili Tutumlar, Arabi 21 internet sayfası, 1 Şubat 2020, https://bit.ly/2v0NYj7 Filistin Devletinin ABD-İsrail’in Anlaşma Planıyla İlgili Kanun Tasarısının Metni İçin Bkz: https://bit.ly/3bccHli
[43] Oybirliği… İslam İşbirliği Teşkilatı Yüzyılın Anlaşmasını Reddetti: Taraflı ve Haksız, el-Meyadin internet sayfası, 3 Şubat 2020, https://bit.ly/2S2rLdH
[44] Cumhurbaşkanı Erdoğan Yüzyılın Anlaşması’nı İşgal Projesi Olarak Niteledi, Anadolu Ajansı internet sayfası, 30 Ocak 2020, https://bit.ly/31roCXF
[45] İran: Trump’ın Planı Suçluların ve İşgalcilerin Hazırladığı Şeytani Bir Anlaşmadır, RT internet sayfası, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/3976ipy
[46] Malezya Yüzyılın Anlaşması’nı Kesin Bir Şekilde Reddetti, Anadolu Ajansı internet sayfası, 31 Ocak 2020, https://bit.ly/2UsraDM
[47] AB Trump’ın Barış Söylemini Eleştirdi ve 1967 Sınırlarında İki Devletli Çözüme Bağlı Olduğunu Açıkladı, France24 internet sayfası, 4 Şubat 2020, https://bit.ly/2UrdrNu
[48] İsrail Haberleri: AB’de İki Devlet Trump’ın Söyleminin Kınanmasını Engelledi, RT internet sayfası, 4 Şubat 2020, https://bit.ly/39cbTeq
[49] İngiltere Trump’ın Barış Planını “Olumlu Bir Adım” Olarak Görüyor, Saki News Arapça internet sayfası, 28 Ocak 2020, https://bit.ly/3be4FrS
[50] Rusya Yüzyılın Anlaşması’nın Faydalı Olup Olmayacağından Şüpheli… Tunus ve Cezayir Libya Krizinin Yabancı Müdahalesi Olmadan Çözülmesinde Hemfikir, Sputnik internet sayfası, 3 Şubat 2020, https://bit.ly/2ShpoCI
[51] Çin: BM Kararları ve İki Devletli Çözüm Meselenin Çözülmesinde Esastır, en-Necah Haber Sitesi, 29 Ocak 2020, https://bit.ly/2GRLRkr
[52] Guterres: BM Ortadoğu Konusunda Uluslararası Hukukun Koruyucusudur, Euronews internet sayfası, 4 Şubat 2020, https://bit.ly/2GUymQP